Return to Video

Bir ülkenin ilk seçimindeki beklenmedik zorluklar

  • 0:01 - 0:04
    Büyük düşünür Aristo'nun söylediği gibi
  • 0:05 - 0:08
    eğer bir şey var değilse,
    onun adı da yoktur
  • 0:09 - 0:12
    ve eğer bir şeyin bir adı yoksa
  • 0:12 - 0:13
    o şey var değildir.
  • 0:14 - 0:16
    Seçimler hakkında konuşurken
  • 0:16 - 0:20
    kurulu demokrasilerdeki bizler
    neden konuştuğumuzu biliriz.
  • 0:20 - 0:22
    İşin adı bellidir. Kelimeler bellidir.
  • 0:22 - 0:24
    Oy merkezinin ne olduğunu biliriz.
  • 0:24 - 0:26
    Oy pusulası nedir biliriz.
  • 0:27 - 0:31
    Peki demokrasinin olmadığı ülkelerde,
  • 0:32 - 0:36
    demokratik toplumun temelini oluşturacak
    kavramları tanımlayacak
  • 0:36 - 0:39
    kelimelerin olmadığı ülkelerde
    durum nedir?
  • 0:40 - 0:42
    Seçim yardımı amacıyla sahada çalışıyorum.
  • 0:42 - 0:44
    Yani yeni gelişen demokrasilerde
  • 0:44 - 0:46
    ilk seçimlerini yapmalarında
  • 0:46 - 0:48
    onlara yardım ediyoruz.
  • 0:49 - 0:51
    Ne yaptığımı sorulduğunda,
  • 0:51 - 0:53
    daha çok bu cevabı alıyorum:
  • 0:53 - 0:57
    "Demek sen ülke ülke dolaşıp
  • 0:57 - 1:01
    Batı demokrasisini
    empoze eden o insanlardansın."
  • 1:02 - 1:07
    Durum şu ki, Birleşmiş Milletler
    kimseye bir şeyi empoze etmez.
  • 1:08 - 1:09
    Gerçekten öyle
  • 1:09 - 1:11
    ve ayrıca yaptığımız şey
  • 1:11 - 1:18
    1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin
    21. maddesinde
  • 1:18 - 1:20
    kesin olarak belirlenmiştir:
  • 1:20 - 1:23
    Herkes kendisini yönetecek kişiyi
    seçme hakkında sahip olmalıdır.
  • 1:24 - 1:26
    Yani işin temeli bu.
  • 1:26 - 1:28
    Uzmanlık alanım sosyal yardımlaşma.
  • 1:28 - 1:31
    Bu ne demek? Yeni bir kelime.
  • 1:31 - 1:35
    Bu aslında bilgi kampanyaları
    tasarlamak demektir.
  • 1:35 - 1:36
    Böylece daha önce
  • 1:36 - 1:41
    seçime katılma veya oy verme fırsatını
    elde edememiş olan adaylar ve oy verenler
  • 1:41 - 1:45
    nerede, ne zaman ve
    nasıl kayıt olunacağını;
  • 1:45 - 1:47
    nerede, ne zaman ve
    nasıl oy verileceğini;
  • 1:47 - 1:50
    iştirak etmenin neden
    önemli olduğunu anlıyor.
  • 1:51 - 1:55
    Bu yüzden, kadınlara ulaşmak için
    özel bir kampanya tertipleyeceğim
  • 1:55 - 1:57
    ki yer alabilsinler,
  • 1:57 - 1:59
    ki böylece sürecin
    bir parçası olabilsinler.
  • 1:59 - 2:01
    Gençler de aynı şekilde.
  • 2:01 - 2:02
    Her türden insanlar.
  • 2:03 - 2:04
    Engelli insanlar.
  • 2:04 - 2:06
    Herkese ulaşmaya çalışıyoruz.
  • 2:07 - 2:10
    Ve bu her zaman kolay olmuyor,
    çünkü bu işte çok sık olarak
  • 2:10 - 2:13
    fark ettim ki, yıllar geçtikçe
  • 2:13 - 2:16
    kelimeler yetmiyor,
  • 2:16 - 2:18
    peki o zaman ne yaparsınız?
  • 2:18 - 2:19
    Afganistan.
  • 2:20 - 2:23
    Okuma-yazma oranı çok düşük bir ülke.
  • 2:23 - 2:25
    Ve oradaki olayımız şuydu:
  • 2:25 - 2:31
    2005 yılında aynı gün
    iki seçim organize ettik.
  • 2:31 - 2:35
    Bunun nedeni lojistiğin
    çok büyük bir sıkıntı olmasıydı.
  • 2:35 - 2:37
    Böyle yapmak daha verimli gözüktü.
  • 2:37 - 2:38
    Öyleydi de.
  • 2:38 - 2:43
    Fakat diğer yandan,
    bir yerine iki seçimi açıklamak
  • 2:43 - 2:44
    çok daha karışıktı.
  • 2:44 - 2:47
    Bu yüzden birçok resim kullandık
  • 2:47 - 2:50
    ve konu asıl oy vermeye gelince
  • 2:50 - 2:53
    problem yaşadık, çünkü
    birçok insan seçilmek istedi.
  • 2:53 - 2:58
    Milletvekili seçimleri olan
    Wolesi Jirga'da
  • 2:58 - 3:01
    52 koltuk için 300 aday vardı.
  • 3:02 - 3:05
    Ve İl Genel Meclisi için
    daha da fazla adayımız vardı.
  • 3:05 - 3:08
    54 koltuk için 330 kişi.
  • 3:08 - 3:11
    Yani oy pusulasına gelirsek,
  • 3:11 - 3:15
    o da böyle gözüküyor.
  • 3:16 - 3:17
    Gazete büyüklüğünde.
  • 3:17 - 3:19
    Bu Wolesi Jirga oy pusulası--
  • 3:19 - 3:21
    (Gülüşmeler)
  • 3:21 - 3:22
    Evet, ve--
  • 3:23 - 3:26
    bu da İl Genel Meclisi oy pusulası.
  • 3:27 - 3:29
    Daha da fazla.
  • 3:29 - 3:34
    Gördüğünüz gibi, birçok şekil kullandık.
  • 3:34 - 3:38
    Güney Sudan'da başka problemler yaşadık.
  • 3:38 - 3:41
    Güney Sudan bambaşka bir hikâye.
  • 3:41 - 3:44
    Tabii ki, oy vermemiş
    çok fazla insan vardı
  • 3:44 - 3:48
    fakat çok aşırı okuma-yazma bilmezlik
  • 3:49 - 3:51
    ve çok zayıf bir altyapı vardı.
  • 3:51 - 3:55
    Örneğin, burası aşağı yukarı
    Teksas kadar bir ülke.
  • 3:56 - 3:58
    Yedi kilometre asfaltlı yolumuz vardı,
  • 3:59 - 4:01
    tüm ülkede yedi kilometre
  • 4:01 - 4:04
    ve buna uçakları indirdiğimiz
    Juba Havaalanı'nın
  • 4:05 - 4:06
    asfalt pisti de dâhil.
  • 4:06 - 4:09
    Yani seçim malzemelerinin taşınması vs.
  • 4:09 - 4:11
    fazlasıyla zordu.
  • 4:12 - 4:16
    Bir sandığın nasıl bir şey
    olduğuna dair bir fikirleri yoktu.
  • 4:17 - 4:19
    Çok karmaşıktı,
  • 4:19 - 4:23
    o yüzden, sözlü iletişim tek çaremizdi
  • 4:23 - 4:26
    ama ortada 132 dil vardı.
  • 4:27 - 4:30
    Bu da son derece meşakkatliydi.
  • 4:30 - 4:34
    Daha sonra 2011 yılında Tunus'a gittim.
  • 4:34 - 4:36
    Arap Baharı yaşanıyordu.
  • 4:36 - 4:40
    Bölgede cereyan eden büyük hareketlilik
  • 4:40 - 4:42
    çok büyük umutlara neden olmuştu.
  • 4:42 - 4:45
    Libya'da, Mısır'da, Yemen'de.
  • 4:45 - 4:48
    Muazzam bir tarihi andı.
  • 4:48 - 4:51
    Seçim komisyonu ile oturuyordum
  • 4:51 - 4:54
    ve seçimin çeşitli yönlerini konuşuyorduk
  • 4:55 - 4:58
    ve daha önce duymadığım kelimeler
    kullandıklarını duyuyordum.
  • 4:58 - 5:02
    Iraklılarla çalıştım, Ürdünlülerle,
    Mısırlılarla çalıştım
  • 5:02 - 5:05
    ve birden bu kelimeleri kullanıyorlardı
  • 5:05 - 5:06
    ve "Bu çok garip." diye düşündüm.
  • 5:06 - 5:09
    Buna neden olan şey ise
    "Gözetmen" kelimesi oldu.
  • 5:09 - 5:12
    Seçim gözetmenlerini tartışıyorduk
  • 5:12 - 5:16
    ve seçim görevlileri Arapça
    "mulahiz" hakkında konuşuyordu.
  • 5:16 - 5:21
    Bu edilgen olarak "fark etmek" anlamında.
  • 5:21 - 5:24
    "Açık mavi bir gömlek giydiğini
    fark ettim."deki gibi.
  • 5:24 - 5:28
    Gömleğin açık mavi olup olmadığını
    kontrol etmeye gittim mi?
  • 5:28 - 5:30
    İşte seçim gözetmeninin rolü bu.
  • 5:30 - 5:34
    Çok aktif, her türlü
    anlaşmayla idare edilir
  • 5:34 - 5:37
    ve içerisinde kontrol fonksiyonu da var.
  • 5:37 - 5:39
    Daha sonra Mısır'daki
    gerçeklerden haberdar oldum,
  • 5:39 - 5:42
    "takip etmek" anlamında gelen
    "mutabi" kelimesini kullanıyorlardı.
  • 5:42 - 5:45
    Yani şimdi elimizde seçimi
    takip edenler vardı.
  • 5:45 - 5:47
    Ama bu pek doğru değildi,
  • 5:47 - 5:50
    çünkü zaten kabul edilmiş ve
    kullanımda olan bir terim var.
  • 5:50 - 5:53
    O da "kontrol eden"
    anlamına gelen "Murakib."
  • 5:53 - 5:56
    Kontrol kavramına vâkıf.
  • 5:56 - 5:59
    Bu yüzden, bir kavram için üç kelimenin
    iyi bir şey olmadığını düşündüm.
  • 5:59 - 6:01
    Meslektaşlarımızla,
  • 6:01 - 6:05
    kelimelerin anlaşılmasını sağlamanın ve
  • 6:05 - 6:10
    Arap dünyasında kullanılabilecek
    referans bir çalışma yapmanın
  • 6:10 - 6:12
    aslında bizim rolümüz olduğunu düşündük.
  • 6:12 - 6:14
    Ve bunu yaptık.
  • 6:14 - 6:15
    Bu meslektaşlarımızla beraber
  • 6:15 - 6:19
    Seçim terminolojisi için
    Arapça bir sözlük çıkardık
  • 6:19 - 6:22
    ve sekiz farklı ülkede çalıştık.
  • 6:23 - 6:27
    Bu da demokratik bir seçim
    organize etmek için
  • 6:27 - 6:30
    bilmeniz gereken her şeyin
    temelini oluşturan
  • 6:30 - 6:32
    481 terim anlamına geliyordu.
  • 6:33 - 6:34
    Ve bu terimleri tanımladık
  • 6:34 - 6:36
    ve Arap meslektaşlarımızla çalışarak
  • 6:36 - 6:40
    Arapça'da kullanılacak uygun kelimenin
    ne olacağı konusunda
  • 6:40 - 6:42
    bir anlaşmaya vardık.
  • 6:42 - 6:46
    Çünkü Arap dili çok zengin
    ve bu problemin bir kısmını oluşturuyor.
  • 6:46 - 6:49
    Fakat ortada Arapça konuşan
    22 ülke var
  • 6:49 - 6:54
    ve modern standart Arapça kullanıyor,
  • 6:54 - 6:58
    ki bu da tüm bölgede bulunan
    gazete ve televizyonda
  • 6:58 - 6:59
    kullanılan Arapça.
  • 6:59 - 7:04
    Fakat tabii ki, günlük dil ve
    kullanıma göre bir ülkeden diğerine
  • 7:04 - 7:07
    değişiyor -- lehçe, konuşma dili, vs.
  • 7:07 - 7:10
    Yani bu da karışıklığın başka bir yönüydü.
  • 7:10 - 7:12
    Diğer bir problem de
  • 7:12 - 7:16
    bu dilin tam olgunlaşmış olmamasıydı,
  • 7:16 - 7:19
    yeni kelimeler, yeni ifadeler
    üretiliyordu.
  • 7:19 - 7:21
    Ve böylece tüm bu terimleri tanımladık
  • 7:21 - 7:24
    ve sonra bölgeden sekiz kişiyle görüştük.
  • 7:24 - 7:26
    Taslağı onlara gönderdik,
  • 7:26 - 7:28
    onlar bize geri gönüş yaptı.
  • 7:28 - 7:31
    "Evet, tanımı anlıyoruz.
  • 7:31 - 7:32
    Buna katılıyoruz,
  • 7:32 - 7:35
    fakat ülkemizde buna şöyle deriz."
  • 7:35 - 7:39
    Çünkü uydurmaya çalışmıyorduk
    veya uydurmaya zorlamıyorduk.
  • 7:39 - 7:42
    İnsanlar arasında anlaşmayı
    kolaylaştırmaya çalışıyorduk.
  • 7:43 - 7:48
    Sarı boyalı yerlerde, çeşitli ülkelerde
    kullanımda olan farklı ifadeler
  • 7:48 - 7:49
    görüyorsunuz.
  • 7:50 - 7:54
    Ve bu, -söylemekten çok mutluyum-
    bunu üretmek üç yıl sürdü
  • 7:54 - 7:58
    çünkü taslağı tamamladık ve
    onu bilfiil sahaya götürdük,
  • 7:58 - 8:01
    tüm bu farklı ülkelerdeki
    seçim görevlileri ile oturduk,
  • 8:01 - 8:04
    tartıştık ve taslağı yeniden düzenledik
  • 8:04 - 8:09
    ve nihayetinde 2014'ün Kasım ayında
    Kahire'de yayınladık.
  • 8:09 - 8:13
    Ve uzun bir yol aldı.
    10 bin kopya yayınladık.
  • 8:13 - 8:18
    Günümüze kadar, internet üzerinden
    PDF olarak üç bin kez indirildi.
  • 8:18 - 8:22
    Geçenlerde bir meslektaşımdan
    bunu Somali'de uyguladıklarını duydum.
  • 8:22 - 8:25
    Somali'de bunun bir çeşidini üretecekler,
  • 8:25 - 8:27
    çünkü Somali'de hiçbir şey yok.
  • 8:27 - 8:30
    Yani bunu öğrenmek iyi oldu.
  • 8:30 - 8:34
    Bu yeni oluşan Seçim Yönetimi
    Organları için Arap Organizasyonu
  • 8:34 - 8:37
    hem bölgede seçimin nasıl yapılacağını
  • 8:37 - 8:39
    profesyonel hâle getirmeye çalışıyor,
  • 8:39 - 8:42
    hem de bunu kullanıyor.
  • 8:42 - 8:47
    Ve Arap Birliği pan-Arap
    gözlem birimi kurdu
  • 8:48 - 8:49
    ve bunu kullanıyorlar.
  • 8:49 - 8:51
    Bunların hepsi çok iyi.
  • 8:51 - 8:55
    Lakin, bu referans çalışma
    oldukça yüksek perdeli.
  • 8:55 - 8:58
    Karmaşık ve terimlerin birçoğu
    oldukça teknik,
  • 8:58 - 9:02
    yani ortalama bir insanın muhtemelen
    en azından üçte birini bilmesi gerekmiyor.
  • 9:03 - 9:05
    Fakat Orta Doğu insanları
  • 9:05 - 9:10
    sivil eğitim olarak bildiğimiz şeyden
    mahrum bırakıldılar.
  • 9:10 - 9:12
    Bu okuldaki müfredatımızın bir parçası.
  • 9:12 - 9:15
    Dünyanın bu kısmında bu mevcut değil
  • 9:15 - 9:18
    ve bence bu işlerin
    nasıl yürüdüğünü bilmek
  • 9:18 - 9:20
    herkesin hakkı.
  • 9:20 - 9:25
    Ve ortalama bir insan için referans bir
    çalışma üretmeyi düşünmek
  • 9:25 - 9:26
    iyi bir şey.
  • 9:26 - 9:28
    Ve unutmamak gerekir ki artık
  • 9:29 - 9:31
    çalışacağımız bir altyapımız var
  • 9:31 - 9:33
    ve ayrıca elimizde teknoloji de var.
  • 9:33 - 9:37
    Yani telefon uygulamaları,
    video ve animasyon kullanarak
  • 9:37 - 9:39
    onlara ulaşabiliriz.
  • 9:39 - 9:42
    Orada kendi dillerinde ilk defa
  • 9:42 - 9:44
    bu fikirleri insanlara iletmek için
  • 9:44 - 9:47
    kullanılabilecek her türlü araç var.
  • 9:48 - 9:50
    Orta Doğu hakkında
    çok kötü haber duyuyoruz.
  • 9:50 - 9:54
    Savaş kaosunu duyuyoruz.
    Terörü duyuyoruz.
  • 9:54 - 9:59
    Mezhepçiliği duyuyoruz ve
    korkunç olumsuz haberler
  • 9:59 - 10:01
    sürekli kulağımıza geliyor.
  • 10:01 - 10:06
    Duymadığımız şey ise
    insanların ne düşündüğü.
  • 10:06 - 10:07
    Neyi arzu ediyorlar?
  • 10:08 - 10:12
    Hadi onlara imkân verelim,
    hadi onlara sözcükleri verelim.
  • 10:12 - 10:15
    Sessiz çoğunluk sessiz,
  • 10:15 - 10:17
    çünkü sözcükleri yok.
  • 10:17 - 10:20
    Sessiz çoğunluğun bilmesi gerekiyor.
  • 10:20 - 10:23
    İnsanlara kendilerini bilgilendirebileceği
  • 10:23 - 10:26
    bilgi araçlarını verme zamanı.
  • 10:27 - 10:30
    Sessiz çoğunluk sessiz
    olmak zorunda değil.
  • 10:30 - 10:32
    Söz sahibi olmaları için
    onlara yardım edelim.
  • 10:32 - 10:34
    Çok teşekkür ederim.
  • 10:34 - 10:39
    (Alkışlar)
Title:
Bir ülkenin ilk seçimindeki beklenmedik zorluklar
Speaker:
Philippa Neave
Description:

Daha önce hiç seçim yapmamış bir ülkeye oy vermesini nasıl öğretirsiniz? Bu, dünya çapındaki toy demokrasilerin yüzleştiği büyük bir sıkıntıdır ve en büyük problemlerden biri de ortak dil eksikliğidir. Neticede, bir şeyi tanımlayamıyorsanız, onu muhtemelen anlayamazsınız. Bu aydınlatıcı konuşmada, seçim uzmanı Philippa Neave demokrasinin cephesinden deneyimlerini ve bu eşsiz dil boşluğuna çözümünü aktarıyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
10:51

Turkish subtitles

Revisions