Mültecilere acımayın, onlara inanın
-
0:01 - 0:03TED konferansında konuşma yapacağımı
-
0:03 - 0:05ilk kez duyduğum zamanı hatırlıyorum.
-
0:05 - 0:07Öğrencilerime haber vermek için koridordan
-
0:07 - 0:08sınıflarımın birine koştum.
-
0:09 - 0:10''Bilin bakalım ne oldu?
-
0:10 - 0:12TED konuşması yapmam istendi.''
-
0:12 - 0:14Beklediğim bir tepkiyle karşılaşmadım.
-
0:14 - 0:15Bütün sınıf sus pus oldu.
-
0:17 - 0:20''TED konuşması mı?
Bize kumda izlettirdiğiniz gibi mi? -
0:20 - 0:23Yoksa robotlarla harikalar yaratan
bilim insanlarının olduğu mu?'' -
0:23 - 0:24diye sordu Muhammad.
-
0:24 - 0:26''Evet, aynen öyle.''
-
0:27 - 0:30''Koçum tamam da, o insanlar
cidden önemli ve zekiler.'' -
0:30 - 0:32(Kahkaha)
-
0:32 - 0:34''Farkındayım.''
-
0:35 - 0:37''Koçum ama neden konuşuyorsun ki?
-
0:37 - 0:39Topluluk önünde konuşmaktan
nefret edersiniz.'' -
0:39 - 0:41''Ediyorum'' diyerek onayladım.
-
0:42 - 0:46''Ama bizim hakkımızda, sizin yolculuğunuz
ve benim yolculuğum hakkında -
0:46 - 0:47konuşmam önemli.
-
0:47 - 0:48İnsanlar bunu bilmeli.''
-
0:49 - 0:52Mültecilerden oluşan,
kurduğum okuldaki öğrenciler, -
0:52 - 0:54son olarak teşvik sözleri
söylemek istediler. -
0:54 - 0:56''Harika! İyi olsa iyi olur koçum.''
-
0:56 - 0:59(Kahkaha)
-
0:59 - 1:02Savaş veya işkence sebebiyle,
evlerinden, zorla yerlerinden edilen -
1:02 - 1:0565,3 milyon insan var.
-
1:06 - 1:0911 milyonla, en çok Suriyeli var.
-
1:10 - 1:14Her gün 33.952 insan evlerinden kaçıyor.
-
1:17 - 1:20Büyük bir çoğunluğu, hiç kimse için
-
1:20 - 1:24insani olmayan şartlardaki
mülteci kamplarında kalıyor. -
1:25 - 1:29İnsanların aşağılanmasına ortak oluyoruz.
-
1:33 - 1:35Bu kadar yüksek sayı hiç görmemiştik.
-
1:35 - 1:38Bu, İkinci Dünya Savaşı'ndan
beri en yüksek mülteci sayısı. -
1:38 - 1:41Bu konunun benim için neden
önemli olduğunu anlatayım. -
1:42 - 1:45Ben bir Arabım. Ben bir göçmenim.
-
1:46 - 1:47Ben bir müslümanım.
-
1:48 - 1:52Hayatımın son 12 yılını, mültecilerle
birlikte çalışarak geçirdim. -
1:52 - 1:53Ha, aynı zamanda geyim.
-
1:53 - 1:55Bu günlerde cidden popülerleştim.
-
1:55 - 1:57(Kahkaha)
-
1:57 - 1:59Bir mültecinin kızıyım.
-
2:00 - 2:05Büyükannem 1964'te, ilk Assad
rejimi sırasında Suriye'yi terk etti. -
2:05 - 2:08Bavulunu hazırlayıp 5 çocuğunu kapıp
-
2:08 - 2:11Ürdün'e doğru yol aldığında,
üç aylık hamileydi -
2:11 - 2:14ve geleceğin ailesine ve kendisine
neler sunacağından bihaberdi. -
2:14 - 2:18Durumun o kadar kötü olmadığını
düşünen dedem, kalmaya karar verdi. -
2:19 - 2:22Bir ay sonra kardeşi işkence
gördükten ve fabrikasına devletin -
2:22 - 2:24el koymasından sonra,
o da büyükannemi takip etti. -
2:25 - 2:27Sıfırdan, hayatlarını yeniden inşa ettiler
-
2:27 - 2:31ve nihayetinde Ürdün'ün bağımsız,
varlıklı vatandaşları oldular. -
2:32 - 2:3411 yıl sonra, Ürdün'de doğdum.
-
2:35 - 2:39Geçmişimizi ve yolculuğumuzu
bilmek, büyükannem için -
2:39 - 2:40büyük önem taşıyordu.
-
2:41 - 2:44İlk mülteci kampı ziyaretime,
ben sekiz yaşındayken götürmüştü. -
2:45 - 2:46Sebebini anlayamadım.
-
2:47 - 2:49Gitmemizin onun için
neden bu denli önemli -
2:49 - 2:50olduğunu bilmiyordum.
-
2:50 - 2:53Elini tutarak kampa gittiğimizi
-
2:53 - 2:55ve o kamptaki kadınları ziyaret ederken,
-
2:55 - 2:58bana ''Git çocuklarla oyna,''
dediğini hatırlıyorum. -
2:59 - 3:00Gitmek istememiştim.
-
3:00 - 3:01Onlar benim gibi değillerdi.
-
3:01 - 3:03Fakirlerdi, kampta yaşıyorlardı.
-
3:03 - 3:04İstemedim.
-
3:04 - 3:07Yanıma çöktü ve sertçe,
-
3:07 - 3:10''Git ve oynamadan geri gelme.
-
3:10 - 3:12Asla insanların senden aşağıda olduğunu
-
3:12 - 3:14ya da onlardan öğrenecek hiçbir
şeyin olmadığını düşünme.'' -
3:15 - 3:16Zoraki bir şekilde gittim.
-
3:16 - 3:19Büyükannemi hayal kırıklığına
uğratmayı asla istemezdim. -
3:19 - 3:21Birkaç saat sonra döndüm,
-
3:21 - 3:26kamptaki çocuklarla futbol oynamıştım.
-
3:26 - 3:27Kamptan ayrıldık
-
3:27 - 3:30ve heyecanla, ne kadar
güzel zaman geçirdiğimi -
3:30 - 3:32ve çocukların ne iyi
olduğunu anlatıyordum. -
3:33 - 3:36''Haram!'' dedim Arapça, ''Yazık onlara.''
-
3:37 - 3:40''Asıl bize haram,'' dedi,
kelimelerin eş anlamlarıyla, -
3:40 - 3:41bizim günaha girdiğimizi anlattı.
-
3:42 - 3:44''Onlara acıma, onlara inan.''
-
3:46 - 3:50Doğduğum yeri bırakıp
Birleşik Devletler'e gelene kadar, -
3:50 - 3:52bu kelimelerin etkisini kavrayamamıştım.
-
3:53 - 3:57Üniversite mezuniyetimden sonra,
siyasi sığınma talebinde bulundum, -
3:57 - 3:59sosyal bir grubun üyesi
olarak kabul edildim. -
4:00 - 4:01Bazı insanlar bunun farkında değil,
-
4:01 - 4:05ama bazı ülkelerde sırf gey olduğun için
ölüm cezasına çarptırılabiliyorsun. -
4:07 - 4:09Ürdün vatandaşlığımı
kaybetmek zorundaydım. -
4:09 - 4:11Bu vermek zorunda kaldığım en zor karardı,
-
4:11 - 4:13ama başka çarem yoktu.
-
4:17 - 4:19Olay şu ki,
-
4:20 - 4:23kendini ev ile hayatta kalma arasında
seçim yaparken bulduğunda, -
4:23 - 4:25''Nerelisin?'' sorusu çok koyuyor insana.
-
4:27 - 4:30Yunanistan'daki mülteci kampında
kısa süre önce tanıştığım bir kadın, -
4:30 - 4:31Halep'i terk etmek
-
4:31 - 4:35zorunda kaldığını fark ettiği anı
en iyi şekilde dile getirdi. -
4:35 - 4:38''Camdan dışarı baktım
ve hiçbir şey yoktu. -
4:38 - 4:39Her yer enkazdı.
-
4:40 - 4:43Ne bir sokak, ne bir dükkân, ne de
bir okul kaldı. Her şey yok oldu. -
4:44 - 4:46Aylardır kendi dairemdeydim,
-
4:46 - 4:49bombaların düşüşlerini dinliyor,
insanların ölmelerini izliyordum. -
4:50 - 4:52Yine de her daim daha iyi olacağını,
-
4:53 - 4:55kimsenin beni terk etmeye zorlamayacağını,
-
4:55 - 4:57kimsenin evimi elimden
almayacağını düşündüm. -
4:58 - 5:01Neden o sabah öyleydi
bilmesem de, dışarı baktığımda, -
5:01 - 5:04eğer gitmezsem üç küçük
çocuğumun da öleceğini fark ettim. -
5:04 - 5:06Bu yüzden oradan ayrıldım.
-
5:06 - 5:09İstediğimiz için değil, zorunda
olduğumuz için ayrıldık. -
5:09 - 5:10Seçim yoktu,'' dedi.
-
5:12 - 5:14Evin olmadığında, kendi
ülken korku veya işkence -
5:14 - 5:16sebebiyle seni reddettiğinde
-
5:16 - 5:20veya büyüdüğün şehir
tamamen harap olduğunda, -
5:20 - 5:24aidiyet duygusu hissetmek
inanılması güç bir durum. -
5:25 - 5:27Evim varmış gibi hissetmiyordum.
-
5:27 - 5:29Artık Ürdün vatandaşı değildim,
-
5:29 - 5:31ama Amerikalı da değildim.
-
5:32 - 5:33Bugün hâlâ
-
5:33 - 5:36kelimelere dökemediğim
bir yalnızlık çektim. -
5:37 - 5:40Üniversiteden sonra, çaresizce
''yuva'' arayışına düştüm. -
5:41 - 5:42Eyaletten eyalete sürüklendim
-
5:42 - 5:45ve nihayetinde kendimi
Kuzey Karolina'da buluverdim. -
5:45 - 5:47Benim için üzülen güzel yürekli insanlar,
-
5:47 - 5:49kira ödemeyi teklif ettiler
-
5:49 - 5:53veya bana yemek ısmarlamayı
ya da iş görüşmem için takım almayı. -
5:53 - 5:56Bu beni daha çok yalnız
ve aciz hissettirdi. -
5:56 - 5:58Dibe battığımda beni yönlendiren
-
5:58 - 6:02ve iş bulan Güneyli Vaftiz Sarah
ile tanıştıktan sonra -
6:02 - 6:04kendime inanmaya başladım.
-
6:05 - 6:08Bayan Sarah, Kuzey Karolina
dağlarında bir lokanta işletiyordu. -
6:10 - 6:12Benim itinalı yetiştirilme tarzım
-
6:12 - 6:14ve Yedi Kız Kardeş eğitimimle,
-
6:14 - 6:16bana orada yönetici işi
vereceğini düşündüm. -
6:16 - 6:17Yanılmıştım.
-
6:18 - 6:20İşe bulaşıkları yıkayarak, tuvalet
-
6:20 - 6:22temizleyerek ve ızgara yaparak başladım.
-
6:22 - 6:25Utandım, sıkı çalışmanın
değerini anlamıştım. -
6:25 - 6:28En önemlisiyse, değer görmüş
ve sahiplenmiş hissettim. -
6:29 - 6:31Onun ailesiyle Noel'i kutladım
-
6:31 - 6:33ve benimle birlikte Ramazan
coşkusunu gözlemledi. -
6:34 - 6:37Ona açılırken ne kadar
gergin olduğumu anımsıyorum, -
6:37 - 6:39nihayetinde kendisi Güney Vaftiziydi.
-
6:39 - 6:40Koltukta yanına oturdum
-
6:40 - 6:43ve şunu dedim: ''Sarah,
gey olduğumu biliyorsundur.'' -
6:43 - 6:45Tepkisi asla aklımdan çıkmayacak.
-
6:46 - 6:48''Sorun yok canım. Sürtük olma yeter.''
-
6:48 - 6:51(Kahkaha)
-
6:51 - 6:54(Alkış)
-
6:54 - 7:00Hâlâ yuva arayışında olan ben,
nihayetinde Atlanta'ya taşındım. -
7:00 - 7:03Yolculuğumun seyri, dışarıda top oynayan
-
7:03 - 7:06bir grup mülteci çocukla
tanışmamdan üç yıl sonra değişti. -
7:06 - 7:09Apartmana giderken yanlış yerden dönmüştüm
-
7:09 - 7:11ve dışarıda futbol oynayan
bu çocukları gördüm. -
7:11 - 7:14Kendinden geçmiş bir topla,
yalın ayak oynuyorlardı, -
7:14 - 7:16kale olarak taş yığmışlardı.
-
7:16 - 7:17Onları bir saat kadar izledim
-
7:17 - 7:19ve sonrasında gülümsüyordum.
-
7:19 - 7:21Bana evimi hatırlatmışlardı.
-
7:21 - 7:24Ürdün sokaklarında, ağabeyim
ve kuzenlerimle -
7:24 - 7:26futbol oynayarak büyüdüğüm
zamanları anımsattılar. -
7:28 - 7:30Sonunda aralarına girdim.
-
7:30 - 7:33Beni aralarına almada şüpheci yaklaştılar,
-
7:33 - 7:35çünkü onlara göre
kızlar futboldan anlamazdı. -
7:35 - 7:37Bariz bir şekilde oynadım.
-
7:37 - 7:39Daha önce takımda oynayıp
oynamadıklarını sordum -
7:39 - 7:41ve oynamadıklarını,
ama istediklerini söylediler. -
7:42 - 7:45Zamanla onların sevgisini
kazandım ve ilk takımımızı kurduk. -
7:46 - 7:51Bu çocuklar bana mülteciler,
yoksulluk ve insanlık hakkında -
7:52 - 7:53yoğun bir ders verdiler.
-
7:54 - 7:58Afganistanlı üç kardeş,
Roohullah, Noorullah ve Zabiullah, -
7:58 - 8:00bunda büyük rol oynadı.
-
8:00 - 8:04Bir gün antrenmanlara geç kaldığımda,
bütün alanı bomboş buldum. -
8:04 - 8:05Çok endişelenmiştim.
-
8:05 - 8:07Takımım alıştırmayı severdi.
-
8:07 - 8:09Alıştırmayı kaçırmak,
onların adetinde yoktu. -
8:09 - 8:13Arabamdan çıktım ve iki çocuk
çöp kutusunun arkasından ellerini -
8:13 - 8:14delice sallayarak fırlayıverdi,
-
8:15 - 8:17''Koç, Rooh'u dövdüler, saldırıya uğradı.
-
8:17 - 8:19Her yerde kan vardı.''
-
8:19 - 8:21''Ne diyorsun sen?
Ne demek saldırıya uğradı?'' -
8:21 - 8:23''Kötü çocuklar geldi ve onu dövdüler koç.
-
8:23 - 8:25Herkes kaçtı. Herkes çok korkmuştu.''
-
8:26 - 8:28Arabama atladık ve Rooh'un evine gittik.
-
8:28 - 8:31Kapıya vurdum ve Noor açtı.
-
8:32 - 8:34''Rooh nerede? Konuşup
nasıl olduğunu görmem lazım.'' -
8:34 - 8:37''Odasında ve çıkmayı reddediyor koç.''
-
8:37 - 8:38Kapıya vurdum.
-
8:39 - 8:41''Rooh, dışarı çık.
Seninle konuşmam lazım. -
8:41 - 8:44İyi olduğunu veya hastaneyi gitmemiz
gerekmediğini görmem lazım.'' -
8:44 - 8:45Dışarı çıktı.
-
8:45 - 8:47Kafasında derin bir yarık
vardı, dudağı patlamış -
8:48 - 8:50ve fiziksel olarak sarsılmıştı.
-
8:51 - 8:52Ona bakıyordum
-
8:52 - 8:54ve çocuklardan annesini
aramalarını istedim, -
8:54 - 8:57onunla hastaneye gitmem gerekiyordu.
-
8:57 - 8:58Annesini aradılar.
-
8:59 - 9:00Geldi.
-
9:00 - 9:04Arkam ona dönüktü ve kadın
birden Farsça bağırmaya başladı. -
9:05 - 9:07Çocuklar gülmekten yere yattılar.
-
9:07 - 9:08Çok şaşkındım,
-
9:08 - 9:10komik bir yanı yoktu ki.
-
9:10 - 9:12Onun şunları söylediğini anlattılar,
-
9:12 - 9:15''Koçunuzun kadın ve müslüman
olduğunu söylemiştiniz.'' -
9:15 - 9:18Arkadan ikisine de benzemiyordum.
-
9:18 - 9:21(Kahkaha)
-
9:21 - 9:24''Müslümanım,'' dedim ona dönerek.
-
9:24 - 9:25''Eşhedü enla ilahe illallah,''
-
9:26 - 9:28kelime-i şehadet getirdim.
-
9:29 - 9:30Şaşkındı
-
9:31 - 9:33ve belki de biraz da olsa ikna olmuştu,
-
9:33 - 9:34fark etti ki evet, ben,
-
9:34 - 9:38Amerikalı gibi davranan,
şort giyen, peçesiz bu kadın -
9:38 - 9:39gerçekten de müslümandı.
-
9:40 - 9:42Onların ailesi Taliban'dan kaçmışlardı.
-
9:44 - 9:45Köylerindeki yüzlerce insan
-
9:45 - 9:47öldürülmüştü.
-
9:47 - 9:49Babaları Taliban tarafından alıkoyulmuş,
-
9:49 - 9:53birkaç ay sonra ruhu sömürülmüş
bir şekilde geri dönmüştü. -
9:55 - 9:57Aile Pakistan'a kaçtı
-
9:57 - 10:01ve şu anda sekiz ve on
yaşlarında olan iki büyük çocuk, -
10:01 - 10:04ailelerine bakabilmek için günde
on saat halı dokumaya başladılar. -
10:05 - 10:09Birleşik Devletler'e yeniden
yerleşme onayı aldıklarını duyunca -
10:09 - 10:11çok heyecanlandılar
-
10:11 - 10:14ve bu şansa nail olan o yüzde
0,1'lik kesimden biri oldular. -
10:14 - 10:16Turnayı gözünden vurmuşlardı.
-
10:17 - 10:18Tek bir hikâye değil bu.
-
10:19 - 10:23Beraber çalıştığım her mülteci aile
aşağı yukarı aynı geçmişe sahip. -
10:23 - 10:24Annelerinin tecavüze uğradığını
-
10:25 - 10:29ve babalarının parmaklarının
doğrandığını gören çocuklarla çalışıyorum. -
10:29 - 10:32Bir çocuk, büyükannesinin alnına
kurşun dayandığını görmüş, -
10:32 - 10:36çünkü asilerin onu, çocuk asker
olarak almalarına müsaade etmemiş. -
10:38 - 10:39Yolculukları tüyler ürpertici.
-
10:40 - 10:46Yine de her gün gördüğüm, umut,
direnç, kararlılık, yaşam sevgisi -
10:46 - 10:47ve hayatlarını
-
10:47 - 10:50yeniden inşa edebiliyor
olmanın şükranlığı. -
10:52 - 10:54Bir gece çocukların evindeydim,
-
10:54 - 10:59anneleri bir günde 18 otel odası
temizledikten sonra eve gelmişti. -
10:59 - 11:01Annesi oturdu ve Noor ayaklarını ovdu,
-
11:02 - 11:05mezun olunca ona bakacağını söyledi.
-
11:05 - 11:06Bitkinlikten gülümsedi annesi.
-
11:06 - 11:10''Tanrı iyidir. Hayat iyidir.
Burada olduğumuz için şanslıyız.'' -
11:11 - 11:16Geçtiğimiz iki yılda, mülteci
karşıtları gitgide artıyor. -
11:16 - 11:17Küresel bir durum.
-
11:19 - 11:22Önlemek veya durdurmak için
hiçbir şey yapmadığımızdan -
11:22 - 11:24sayılar artmaya devam ediyor.
-
11:24 - 11:27Gündemimiz mültecilerin ülkemize
gelmesini nasıl engelleyeceğimiz olmamalı. -
11:27 - 11:30Kendi yuvalarını terk etmek zorunda
kalmamalarını konuşmalıyız. -
11:30 - 11:35(Alkış)
-
11:47 - 11:48Özür dilerim.
-
11:48 - 11:52(Alkış)
-
11:58 - 12:00Daha ne kadar ıstırap,
-
12:00 - 12:03daha ne kadar ıstırap çekmeli?
-
12:03 - 12:06Daha ne kadar insan,
biz ''Yeter!'' diyene kadar -
12:06 - 12:07yerlerinden edilmeli?
-
12:07 - 12:09Yüz milyon mu?
-
12:09 - 12:12Yaşamak zorunda kaldıkları
gaddarlık yüzünden -
12:13 - 12:16onları sadece utandırıp,
suçlayıp, dışlamakla kalmıyor, -
12:17 - 12:18onlara ülkemizin
-
12:18 - 12:21kapılarını açacağımıza, onlara
yeniden travma yaşatıyoruz. -
12:23 - 12:27Onların haysiyetlerini çiğniyor,
onlara suçlu gibi davranıyoruz. -
12:27 - 12:29Birkaç önce ofisime bir öğrenci geldi.
-
12:29 - 12:31Aslen Iraklı.
-
12:31 - 12:33Yaşlara boğuldu.
-
12:34 - 12:35''Neden bizden nefret ediyorlar?''
-
12:35 - 12:36''Kim nefret ediyor?''
-
12:36 - 12:39''Herkes, herkes mülteciyiz
diye, müslümanız diye -
12:39 - 12:41bizden nefret ediyor.''
-
12:42 - 12:44Eskiden, öğrencilerimi
dünyanın büyük çoğunluğu -
12:44 - 12:47mültecilerden nefret etmiyor
diye teselli edebiliyordum. -
12:47 - 12:48Ama bu sefer yapamadım.
-
12:49 - 12:52Alışveriş yaparlarken,
annesinin başörtüsünün -
12:52 - 12:54neden zorla çıkarıldığını
-
12:54 - 12:57veya karşı takımdan birinin
ona neden terörist deyip -
12:57 - 13:00geldiği yere dönmesi gerektiğini
söylemesini açıklayamadım. -
13:00 - 13:02Babasının,
-
13:02 - 13:04Birleşik Devletler ordusuna
-
13:04 - 13:07mütercim olarak verdiği hayat
fedakârlığının, Amerikan vatandaşı -
13:07 - 13:10olarak onu daha değerli
kılacağını dile getiremedim. -
13:11 - 13:14Dünya çapında, çok az
mülteciye kapı açıyoruz. -
13:15 - 13:18Yüzde 0,1'den azını
yeniden yerleştiriyoruz. -
13:19 - 13:22İşte o yüzde 0,1'in bize onlardan
daha çok faydası dokunuyor. -
13:23 - 13:27''Mülteci'' kelimesinin rezil, utanılacak
bir şey olarak nitelendirilmesi beni -
13:27 - 13:28hayretler içerisinde bırakıyor.
-
13:28 - 13:30Onların utanacak hiçbir şeyi yok.
-
13:34 - 13:37İnsaniyet dışında,
hayatımızın her noktasında -
13:37 - 13:38gelişme katettik.
-
13:39 - 13:4365,3 milyon insan evlerini
terk etmek zorunda kaldı, -
13:43 - 13:44savaş yüzünden --
-
13:45 - 13:47tarihteki en büyük sayı.
-
13:47 - 13:49Utanması gereken bizleriz.
-
13:50 - 13:51Teşekkürler.
-
13:51 - 13:57(Alkış)
- Title:
- Mültecilere acımayın, onlara inanın
- Speaker:
- Luma Mufleh
- Description:
-
Ürdünlü göçmen, Birleşik Devletler'de mülteciler için ilk kez okul kuran Suriye kökenli Müslüman Luma Mufleh, ''İnsaniyet dışında, hayatımızın her noktasında gelişme katettik,'' diyor. Savaşla harap olmuş ülkelerdeki genç insanlara, hayatlarını yeniden kurma yolunda nasıl yardım ettiğini anlatan umut ve direnç hikâyelerini paylaşıyor. Bu etkili konuşmadan, mültecilerin hayatlarında nasıl bir fark yaratılabileceğine dair ilham alın.
- Video Language:
- English
- Team:
- closed TED
- Project:
- TEDTalks
- Duration:
- 14:13
Eren Gokce approved Turkish subtitles for Don't feel sorry for refugees -- believe in them | ||
Eren Gokce edited Turkish subtitles for Don't feel sorry for refugees -- believe in them | ||
Eren Gokce edited Turkish subtitles for Don't feel sorry for refugees -- believe in them | ||
Suleyman Cengiz accepted Turkish subtitles for Don't feel sorry for refugees -- believe in them | ||
Suleyman Cengiz edited Turkish subtitles for Don't feel sorry for refugees -- believe in them | ||
Suleyman Cengiz edited Turkish subtitles for Don't feel sorry for refugees -- believe in them | ||
Esra Çakmak edited Turkish subtitles for Don't feel sorry for refugees -- believe in them | ||
Esra Çakmak edited Turkish subtitles for Don't feel sorry for refugees -- believe in them |