Return to Video

Mültecilere acımayın, onlara inanın

  • 0:01 - 0:03
    TED konferansında konuşma yapacağımı
  • 0:03 - 0:05
    ilk kez duyduğum zamanı hatırlıyorum.
  • 0:05 - 0:07
    Öğrencilerime haber vermek için koridordan
  • 0:07 - 0:08
    sınıflarımın birine koştum.
  • 0:09 - 0:10
    ''Bilin bakalım ne oldu?
  • 0:10 - 0:12
    TED konuşması yapmam istendi.''
  • 0:12 - 0:14
    Beklediğim bir tepkiyle karşılaşmadım.
  • 0:14 - 0:15
    Bütün sınıf sus pus oldu.
  • 0:17 - 0:20
    ''TED konuşması mı?
    Bize kumda izlettirdiğiniz gibi mi?
  • 0:20 - 0:23
    Yoksa robotlarla harikalar yaratan
    bilim insanlarının olduğu mu?''
  • 0:23 - 0:24
    diye sordu Muhammad.
  • 0:24 - 0:26
    ''Evet, aynen öyle.''
  • 0:27 - 0:30
    ''Koçum tamam da, o insanlar
    cidden önemli ve zekiler.''
  • 0:30 - 0:32
    (Kahkaha)
  • 0:32 - 0:34
    ''Farkındayım.''
  • 0:35 - 0:37
    ''Koçum ama neden konuşuyorsun ki?
  • 0:37 - 0:39
    Topluluk önünde konuşmaktan
    nefret edersiniz.''
  • 0:39 - 0:41
    ''Ediyorum'' diyerek onayladım.
  • 0:42 - 0:46
    ''Ama bizim hakkımızda, sizin yolculuğunuz
    ve benim yolculuğum hakkında
  • 0:46 - 0:47
    konuşmam önemli.
  • 0:47 - 0:48
    İnsanlar bunu bilmeli.''
  • 0:49 - 0:52
    Mültecilerden oluşan,
    kurduğum okuldaki öğrenciler,
  • 0:52 - 0:54
    son olarak teşvik sözleri
    söylemek istediler.
  • 0:54 - 0:56
    ''Harika! İyi olsa iyi olur koçum.''
  • 0:56 - 0:59
    (Kahkaha)
  • 0:59 - 1:02
    Savaş veya işkence sebebiyle,
    evlerinden, zorla yerlerinden edilen
  • 1:02 - 1:05
    65,3 milyon insan var.
  • 1:06 - 1:09
    11 milyonla, en çok Suriyeli var.
  • 1:10 - 1:14
    Her gün 33.952 insan evlerinden kaçıyor.
  • 1:17 - 1:20
    Büyük bir çoğunluğu, hiç kimse için
  • 1:20 - 1:24
    insani olmayan şartlardaki
    mülteci kamplarında kalıyor.
  • 1:25 - 1:29
    İnsanların aşağılanmasına ortak oluyoruz.
  • 1:33 - 1:35
    Bu kadar yüksek sayı hiç görmemiştik.
  • 1:35 - 1:38
    Bu, İkinci Dünya Savaşı'ndan
    beri en yüksek mülteci sayısı.
  • 1:38 - 1:41
    Bu konunun benim için neden
    önemli olduğunu anlatayım.
  • 1:42 - 1:45
    Ben bir Arabım. Ben bir göçmenim.
  • 1:46 - 1:47
    Ben bir müslümanım.
  • 1:48 - 1:52
    Hayatımın son 12 yılını, mültecilerle
    birlikte çalışarak geçirdim.
  • 1:52 - 1:53
    Ha, aynı zamanda geyim.
  • 1:53 - 1:55
    Bu günlerde cidden popülerleştim.
  • 1:55 - 1:57
    (Kahkaha)
  • 1:57 - 1:59
    Bir mültecinin kızıyım.
  • 2:00 - 2:05
    Büyükannem 1964'te, ilk Assad
    rejimi sırasında Suriye'yi terk etti.
  • 2:05 - 2:08
    Bavulunu hazırlayıp 5 çocuğunu kapıp
  • 2:08 - 2:11
    Ürdün'e doğru yol aldığında,
    üç aylık hamileydi
  • 2:11 - 2:14
    ve geleceğin ailesine ve kendisine
    neler sunacağından bihaberdi.
  • 2:14 - 2:18
    Durumun o kadar kötü olmadığını
    düşünen dedem, kalmaya karar verdi.
  • 2:19 - 2:22
    Bir ay sonra kardeşi işkence
    gördükten ve fabrikasına devletin
  • 2:22 - 2:24
    el koymasından sonra,
    o da büyükannemi takip etti.
  • 2:25 - 2:27
    Sıfırdan, hayatlarını yeniden inşa ettiler
  • 2:27 - 2:31
    ve nihayetinde Ürdün'ün bağımsız,
    varlıklı vatandaşları oldular.
  • 2:32 - 2:34
    11 yıl sonra, Ürdün'de doğdum.
  • 2:35 - 2:39
    Geçmişimizi ve yolculuğumuzu
    bilmek, büyükannem için
  • 2:39 - 2:40
    büyük önem taşıyordu.
  • 2:41 - 2:44
    İlk mülteci kampı ziyaretime,
    ben sekiz yaşındayken götürmüştü.
  • 2:45 - 2:46
    Sebebini anlayamadım.
  • 2:47 - 2:49
    Gitmemizin onun için
    neden bu denli önemli
  • 2:49 - 2:50
    olduğunu bilmiyordum.
  • 2:50 - 2:53
    Elini tutarak kampa gittiğimizi
  • 2:53 - 2:55
    ve o kamptaki kadınları ziyaret ederken,
  • 2:55 - 2:58
    bana ''Git çocuklarla oyna,''
    dediğini hatırlıyorum.
  • 2:59 - 3:00
    Gitmek istememiştim.
  • 3:00 - 3:01
    Onlar benim gibi değillerdi.
  • 3:01 - 3:03
    Fakirlerdi, kampta yaşıyorlardı.
  • 3:03 - 3:04
    İstemedim.
  • 3:04 - 3:07
    Yanıma çöktü ve sertçe,
  • 3:07 - 3:10
    ''Git ve oynamadan geri gelme.
  • 3:10 - 3:12
    Asla insanların senden aşağıda olduğunu
  • 3:12 - 3:14
    ya da onlardan öğrenecek hiçbir
    şeyin olmadığını düşünme.''
  • 3:15 - 3:16
    Zoraki bir şekilde gittim.
  • 3:16 - 3:19
    Büyükannemi hayal kırıklığına
    uğratmayı asla istemezdim.
  • 3:19 - 3:21
    Birkaç saat sonra döndüm,
  • 3:21 - 3:26
    kamptaki çocuklarla futbol oynamıştım.
  • 3:26 - 3:27
    Kamptan ayrıldık
  • 3:27 - 3:30
    ve heyecanla, ne kadar
    güzel zaman geçirdiğimi
  • 3:30 - 3:32
    ve çocukların ne iyi
    olduğunu anlatıyordum.
  • 3:33 - 3:36
    ''Haram!'' dedim Arapça, ''Yazık onlara.''
  • 3:37 - 3:40
    ''Asıl bize haram,'' dedi,
    kelimelerin eş anlamlarıyla,
  • 3:40 - 3:41
    bizim günaha girdiğimizi anlattı.
  • 3:42 - 3:44
    ''Onlara acıma, onlara inan.''
  • 3:46 - 3:50
    Doğduğum yeri bırakıp
    Birleşik Devletler'e gelene kadar,
  • 3:50 - 3:52
    bu kelimelerin etkisini kavrayamamıştım.
  • 3:53 - 3:57
    Üniversite mezuniyetimden sonra,
    siyasi sığınma talebinde bulundum,
  • 3:57 - 3:59
    sosyal bir grubun üyesi
    olarak kabul edildim.
  • 4:00 - 4:01
    Bazı insanlar bunun farkında değil,
  • 4:01 - 4:05
    ama bazı ülkelerde sırf gey olduğun için
    ölüm cezasına çarptırılabiliyorsun.
  • 4:07 - 4:09
    Ürdün vatandaşlığımı
    kaybetmek zorundaydım.
  • 4:09 - 4:11
    Bu vermek zorunda kaldığım en zor karardı,
  • 4:11 - 4:13
    ama başka çarem yoktu.
  • 4:17 - 4:19
    Olay şu ki,
  • 4:20 - 4:23
    kendini ev ile hayatta kalma arasında
    seçim yaparken bulduğunda,
  • 4:23 - 4:25
    ''Nerelisin?'' sorusu çok koyuyor insana.
  • 4:27 - 4:30
    Yunanistan'daki mülteci kampında
    kısa süre önce tanıştığım bir kadın,
  • 4:30 - 4:31
    Halep'i terk etmek
  • 4:31 - 4:35
    zorunda kaldığını fark ettiği anı
    en iyi şekilde dile getirdi.
  • 4:35 - 4:38
    ''Camdan dışarı baktım
    ve hiçbir şey yoktu.
  • 4:38 - 4:39
    Her yer enkazdı.
  • 4:40 - 4:43
    Ne bir sokak, ne bir dükkân, ne de
    bir okul kaldı. Her şey yok oldu.
  • 4:44 - 4:46
    Aylardır kendi dairemdeydim,
  • 4:46 - 4:49
    bombaların düşüşlerini dinliyor,
    insanların ölmelerini izliyordum.
  • 4:50 - 4:52
    Yine de her daim daha iyi olacağını,
  • 4:53 - 4:55
    kimsenin beni terk etmeye zorlamayacağını,
  • 4:55 - 4:57
    kimsenin evimi elimden
    almayacağını düşündüm.
  • 4:58 - 5:01
    Neden o sabah öyleydi
    bilmesem de, dışarı baktığımda,
  • 5:01 - 5:04
    eğer gitmezsem üç küçük
    çocuğumun da öleceğini fark ettim.
  • 5:04 - 5:06
    Bu yüzden oradan ayrıldım.
  • 5:06 - 5:09
    İstediğimiz için değil, zorunda
    olduğumuz için ayrıldık.
  • 5:09 - 5:10
    Seçim yoktu,'' dedi.
  • 5:12 - 5:14
    Evin olmadığında, kendi
    ülken korku veya işkence
  • 5:14 - 5:16
    sebebiyle seni reddettiğinde
  • 5:16 - 5:20
    veya büyüdüğün şehir
    tamamen harap olduğunda,
  • 5:20 - 5:24
    aidiyet duygusu hissetmek
    inanılması güç bir durum.
  • 5:25 - 5:27
    Evim varmış gibi hissetmiyordum.
  • 5:27 - 5:29
    Artık Ürdün vatandaşı değildim,
  • 5:29 - 5:31
    ama Amerikalı da değildim.
  • 5:32 - 5:33
    Bugün hâlâ
  • 5:33 - 5:36
    kelimelere dökemediğim
    bir yalnızlık çektim.
  • 5:37 - 5:40
    Üniversiteden sonra, çaresizce
    ''yuva'' arayışına düştüm.
  • 5:41 - 5:42
    Eyaletten eyalete sürüklendim
  • 5:42 - 5:45
    ve nihayetinde kendimi
    Kuzey Karolina'da buluverdim.
  • 5:45 - 5:47
    Benim için üzülen güzel yürekli insanlar,
  • 5:47 - 5:49
    kira ödemeyi teklif ettiler
  • 5:49 - 5:53
    veya bana yemek ısmarlamayı
    ya da iş görüşmem için takım almayı.
  • 5:53 - 5:56
    Bu beni daha çok yalnız
    ve aciz hissettirdi.
  • 5:56 - 5:58
    Dibe battığımda beni yönlendiren
  • 5:58 - 6:02
    ve iş bulan Güneyli Vaftiz Sarah
    ile tanıştıktan sonra
  • 6:02 - 6:04
    kendime inanmaya başladım.
  • 6:05 - 6:08
    Bayan Sarah, Kuzey Karolina
    dağlarında bir lokanta işletiyordu.
  • 6:10 - 6:12
    Benim itinalı yetiştirilme tarzım
  • 6:12 - 6:14
    ve Yedi Kız Kardeş eğitimimle,
  • 6:14 - 6:16
    bana orada yönetici işi
    vereceğini düşündüm.
  • 6:16 - 6:17
    Yanılmıştım.
  • 6:18 - 6:20
    İşe bulaşıkları yıkayarak, tuvalet
  • 6:20 - 6:22
    temizleyerek ve ızgara yaparak başladım.
  • 6:22 - 6:25
    Utandım, sıkı çalışmanın
    değerini anlamıştım.
  • 6:25 - 6:28
    En önemlisiyse, değer görmüş
    ve sahiplenmiş hissettim.
  • 6:29 - 6:31
    Onun ailesiyle Noel'i kutladım
  • 6:31 - 6:33
    ve benimle birlikte Ramazan
    coşkusunu gözlemledi.
  • 6:34 - 6:37
    Ona açılırken ne kadar
    gergin olduğumu anımsıyorum,
  • 6:37 - 6:39
    nihayetinde kendisi Güney Vaftiziydi.
  • 6:39 - 6:40
    Koltukta yanına oturdum
  • 6:40 - 6:43
    ve şunu dedim: ''Sarah,
    gey olduğumu biliyorsundur.''
  • 6:43 - 6:45
    Tepkisi asla aklımdan çıkmayacak.
  • 6:46 - 6:48
    ''Sorun yok canım. Sürtük olma yeter.''
  • 6:48 - 6:51
    (Kahkaha)
  • 6:51 - 6:54
    (Alkış)
  • 6:54 - 7:00
    Hâlâ yuva arayışında olan ben,
    nihayetinde Atlanta'ya taşındım.
  • 7:00 - 7:03
    Yolculuğumun seyri, dışarıda top oynayan
  • 7:03 - 7:06
    bir grup mülteci çocukla
    tanışmamdan üç yıl sonra değişti.
  • 7:06 - 7:09
    Apartmana giderken yanlış yerden dönmüştüm
  • 7:09 - 7:11
    ve dışarıda futbol oynayan
    bu çocukları gördüm.
  • 7:11 - 7:14
    Kendinden geçmiş bir topla,
    yalın ayak oynuyorlardı,
  • 7:14 - 7:16
    kale olarak taş yığmışlardı.
  • 7:16 - 7:17
    Onları bir saat kadar izledim
  • 7:17 - 7:19
    ve sonrasında gülümsüyordum.
  • 7:19 - 7:21
    Bana evimi hatırlatmışlardı.
  • 7:21 - 7:24
    Ürdün sokaklarında, ağabeyim
    ve kuzenlerimle
  • 7:24 - 7:26
    futbol oynayarak büyüdüğüm
    zamanları anımsattılar.
  • 7:28 - 7:30
    Sonunda aralarına girdim.
  • 7:30 - 7:33
    Beni aralarına almada şüpheci yaklaştılar,
  • 7:33 - 7:35
    çünkü onlara göre
    kızlar futboldan anlamazdı.
  • 7:35 - 7:37
    Bariz bir şekilde oynadım.
  • 7:37 - 7:39
    Daha önce takımda oynayıp
    oynamadıklarını sordum
  • 7:39 - 7:41
    ve oynamadıklarını,
    ama istediklerini söylediler.
  • 7:42 - 7:45
    Zamanla onların sevgisini
    kazandım ve ilk takımımızı kurduk.
  • 7:46 - 7:51
    Bu çocuklar bana mülteciler,
    yoksulluk ve insanlık hakkında
  • 7:52 - 7:53
    yoğun bir ders verdiler.
  • 7:54 - 7:58
    Afganistanlı üç kardeş,
    Roohullah, Noorullah ve Zabiullah,
  • 7:58 - 8:00
    bunda büyük rol oynadı.
  • 8:00 - 8:04
    Bir gün antrenmanlara geç kaldığımda,
    bütün alanı bomboş buldum.
  • 8:04 - 8:05
    Çok endişelenmiştim.
  • 8:05 - 8:07
    Takımım alıştırmayı severdi.
  • 8:07 - 8:09
    Alıştırmayı kaçırmak,
    onların adetinde yoktu.
  • 8:09 - 8:13
    Arabamdan çıktım ve iki çocuk
    çöp kutusunun arkasından ellerini
  • 8:13 - 8:14
    delice sallayarak fırlayıverdi,
  • 8:15 - 8:17
    ''Koç, Rooh'u dövdüler, saldırıya uğradı.
  • 8:17 - 8:19
    Her yerde kan vardı.''
  • 8:19 - 8:21
    ''Ne diyorsun sen?
    Ne demek saldırıya uğradı?''
  • 8:21 - 8:23
    ''Kötü çocuklar geldi ve onu dövdüler koç.
  • 8:23 - 8:25
    Herkes kaçtı. Herkes çok korkmuştu.''
  • 8:26 - 8:28
    Arabama atladık ve Rooh'un evine gittik.
  • 8:28 - 8:31
    Kapıya vurdum ve Noor açtı.
  • 8:32 - 8:34
    ''Rooh nerede? Konuşup
    nasıl olduğunu görmem lazım.''
  • 8:34 - 8:37
    ''Odasında ve çıkmayı reddediyor koç.''
  • 8:37 - 8:38
    Kapıya vurdum.
  • 8:39 - 8:41
    ''Rooh, dışarı çık.
    Seninle konuşmam lazım.
  • 8:41 - 8:44
    İyi olduğunu veya hastaneyi gitmemiz
    gerekmediğini görmem lazım.''
  • 8:44 - 8:45
    Dışarı çıktı.
  • 8:45 - 8:47
    Kafasında derin bir yarık
    vardı, dudağı patlamış
  • 8:48 - 8:50
    ve fiziksel olarak sarsılmıştı.
  • 8:51 - 8:52
    Ona bakıyordum
  • 8:52 - 8:54
    ve çocuklardan annesini
    aramalarını istedim,
  • 8:54 - 8:57
    onunla hastaneye gitmem gerekiyordu.
  • 8:57 - 8:58
    Annesini aradılar.
  • 8:59 - 9:00
    Geldi.
  • 9:00 - 9:04
    Arkam ona dönüktü ve kadın
    birden Farsça bağırmaya başladı.
  • 9:05 - 9:07
    Çocuklar gülmekten yere yattılar.
  • 9:07 - 9:08
    Çok şaşkındım,
  • 9:08 - 9:10
    komik bir yanı yoktu ki.
  • 9:10 - 9:12
    Onun şunları söylediğini anlattılar,
  • 9:12 - 9:15
    ''Koçunuzun kadın ve müslüman
    olduğunu söylemiştiniz.''
  • 9:15 - 9:18
    Arkadan ikisine de benzemiyordum.
  • 9:18 - 9:21
    (Kahkaha)
  • 9:21 - 9:24
    ''Müslümanım,'' dedim ona dönerek.
  • 9:24 - 9:25
    ''Eşhedü enla ilahe illallah,''
  • 9:26 - 9:28
    kelime-i şehadet getirdim.
  • 9:29 - 9:30
    Şaşkındı
  • 9:31 - 9:33
    ve belki de biraz da olsa ikna olmuştu,
  • 9:33 - 9:34
    fark etti ki evet, ben,
  • 9:34 - 9:38
    Amerikalı gibi davranan,
    şort giyen, peçesiz bu kadın
  • 9:38 - 9:39
    gerçekten de müslümandı.
  • 9:40 - 9:42
    Onların ailesi Taliban'dan kaçmışlardı.
  • 9:44 - 9:45
    Köylerindeki yüzlerce insan
  • 9:45 - 9:47
    öldürülmüştü.
  • 9:47 - 9:49
    Babaları Taliban tarafından alıkoyulmuş,
  • 9:49 - 9:53
    birkaç ay sonra ruhu sömürülmüş
    bir şekilde geri dönmüştü.
  • 9:55 - 9:57
    Aile Pakistan'a kaçtı
  • 9:57 - 10:01
    ve şu anda sekiz ve on
    yaşlarında olan iki büyük çocuk,
  • 10:01 - 10:04
    ailelerine bakabilmek için günde
    on saat halı dokumaya başladılar.
  • 10:05 - 10:09
    Birleşik Devletler'e yeniden
    yerleşme onayı aldıklarını duyunca
  • 10:09 - 10:11
    çok heyecanlandılar
  • 10:11 - 10:14
    ve bu şansa nail olan o yüzde
    0,1'lik kesimden biri oldular.
  • 10:14 - 10:16
    Turnayı gözünden vurmuşlardı.
  • 10:17 - 10:18
    Tek bir hikâye değil bu.
  • 10:19 - 10:23
    Beraber çalıştığım her mülteci aile
    aşağı yukarı aynı geçmişe sahip.
  • 10:23 - 10:24
    Annelerinin tecavüze uğradığını
  • 10:25 - 10:29
    ve babalarının parmaklarının
    doğrandığını gören çocuklarla çalışıyorum.
  • 10:29 - 10:32
    Bir çocuk, büyükannesinin alnına
    kurşun dayandığını görmüş,
  • 10:32 - 10:36
    çünkü asilerin onu, çocuk asker
    olarak almalarına müsaade etmemiş.
  • 10:38 - 10:39
    Yolculukları tüyler ürpertici.
  • 10:40 - 10:46
    Yine de her gün gördüğüm, umut,
    direnç, kararlılık, yaşam sevgisi
  • 10:46 - 10:47
    ve hayatlarını
  • 10:47 - 10:50
    yeniden inşa edebiliyor
    olmanın şükranlığı.
  • 10:52 - 10:54
    Bir gece çocukların evindeydim,
  • 10:54 - 10:59
    anneleri bir günde 18 otel odası
    temizledikten sonra eve gelmişti.
  • 10:59 - 11:01
    Annesi oturdu ve Noor ayaklarını ovdu,
  • 11:02 - 11:05
    mezun olunca ona bakacağını söyledi.
  • 11:05 - 11:06
    Bitkinlikten gülümsedi annesi.
  • 11:06 - 11:10
    ''Tanrı iyidir. Hayat iyidir.
    Burada olduğumuz için şanslıyız.''
  • 11:11 - 11:16
    Geçtiğimiz iki yılda, mülteci
    karşıtları gitgide artıyor.
  • 11:16 - 11:17
    Küresel bir durum.
  • 11:19 - 11:22
    Önlemek veya durdurmak için
    hiçbir şey yapmadığımızdan
  • 11:22 - 11:24
    sayılar artmaya devam ediyor.
  • 11:24 - 11:27
    Gündemimiz mültecilerin ülkemize
    gelmesini nasıl engelleyeceğimiz olmamalı.
  • 11:27 - 11:30
    Kendi yuvalarını terk etmek zorunda
    kalmamalarını konuşmalıyız.
  • 11:30 - 11:35
    (Alkış)
  • 11:47 - 11:48
    Özür dilerim.
  • 11:48 - 11:52
    (Alkış)
  • 11:58 - 12:00
    Daha ne kadar ıstırap,
  • 12:00 - 12:03
    daha ne kadar ıstırap çekmeli?
  • 12:03 - 12:06
    Daha ne kadar insan,
    biz ''Yeter!'' diyene kadar
  • 12:06 - 12:07
    yerlerinden edilmeli?
  • 12:07 - 12:09
    Yüz milyon mu?
  • 12:09 - 12:12
    Yaşamak zorunda kaldıkları
    gaddarlık yüzünden
  • 12:13 - 12:16
    onları sadece utandırıp,
    suçlayıp, dışlamakla kalmıyor,
  • 12:17 - 12:18
    onlara ülkemizin
  • 12:18 - 12:21
    kapılarını açacağımıza, onlara
    yeniden travma yaşatıyoruz.
  • 12:23 - 12:27
    Onların haysiyetlerini çiğniyor,
    onlara suçlu gibi davranıyoruz.
  • 12:27 - 12:29
    Birkaç önce ofisime bir öğrenci geldi.
  • 12:29 - 12:31
    Aslen Iraklı.
  • 12:31 - 12:33
    Yaşlara boğuldu.
  • 12:34 - 12:35
    ''Neden bizden nefret ediyorlar?''
  • 12:35 - 12:36
    ''Kim nefret ediyor?''
  • 12:36 - 12:39
    ''Herkes, herkes mülteciyiz
    diye, müslümanız diye
  • 12:39 - 12:41
    bizden nefret ediyor.''
  • 12:42 - 12:44
    Eskiden, öğrencilerimi
    dünyanın büyük çoğunluğu
  • 12:44 - 12:47
    mültecilerden nefret etmiyor
    diye teselli edebiliyordum.
  • 12:47 - 12:48
    Ama bu sefer yapamadım.
  • 12:49 - 12:52
    Alışveriş yaparlarken,
    annesinin başörtüsünün
  • 12:52 - 12:54
    neden zorla çıkarıldığını
  • 12:54 - 12:57
    veya karşı takımdan birinin
    ona neden terörist deyip
  • 12:57 - 13:00
    geldiği yere dönmesi gerektiğini
    söylemesini açıklayamadım.
  • 13:00 - 13:02
    Babasının,
  • 13:02 - 13:04
    Birleşik Devletler ordusuna
  • 13:04 - 13:07
    mütercim olarak verdiği hayat
    fedakârlığının, Amerikan vatandaşı
  • 13:07 - 13:10
    olarak onu daha değerli
    kılacağını dile getiremedim.
  • 13:11 - 13:14
    Dünya çapında, çok az
    mülteciye kapı açıyoruz.
  • 13:15 - 13:18
    Yüzde 0,1'den azını
    yeniden yerleştiriyoruz.
  • 13:19 - 13:22
    İşte o yüzde 0,1'in bize onlardan
    daha çok faydası dokunuyor.
  • 13:23 - 13:27
    ''Mülteci'' kelimesinin rezil, utanılacak
    bir şey olarak nitelendirilmesi beni
  • 13:27 - 13:28
    hayretler içerisinde bırakıyor.
  • 13:28 - 13:30
    Onların utanacak hiçbir şeyi yok.
  • 13:34 - 13:37
    İnsaniyet dışında,
    hayatımızın her noktasında
  • 13:37 - 13:38
    gelişme katettik.
  • 13:39 - 13:43
    65,3 milyon insan evlerini
    terk etmek zorunda kaldı,
  • 13:43 - 13:44
    savaş yüzünden --
  • 13:45 - 13:47
    tarihteki en büyük sayı.
  • 13:47 - 13:49
    Utanması gereken bizleriz.
  • 13:50 - 13:51
    Teşekkürler.
  • 13:51 - 13:57
    (Alkış)
Title:
Mültecilere acımayın, onlara inanın
Speaker:
Luma Mufleh
Description:

Ürdünlü göçmen, Birleşik Devletler'de mülteciler için ilk kez okul kuran Suriye kökenli Müslüman Luma Mufleh, ''İnsaniyet dışında, hayatımızın her noktasında gelişme katettik,'' diyor. Savaşla harap olmuş ülkelerdeki genç insanlara, hayatlarını yeniden kurma yolunda nasıl yardım ettiğini anlatan umut ve direnç hikâyelerini paylaşıyor. Bu etkili konuşmadan, mültecilerin hayatlarında nasıl bir fark yaratılabileceğine dair ilham alın.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
14:13

Turkish subtitles

Revisions