Return to Video

Dünya'nın etrafında tek başıma yelkenliyle turlarken öğrendiğim şaşırtıcı şey

  • 0:01 - 0:02
    Çocukken,
  • 0:02 - 0:06
    her şey mümkündür.
  • 0:06 - 0:10
    Zorluklar, sık sık,
    biz büyüdükçe ortaya çıkar.
  • 0:11 - 0:12
    Dört yaşındayken,
  • 0:12 - 0:15
    ilk kez denize
    açılma fırsatım oldu.
  • 0:16 - 0:20
    Kıyıya yaklaştığımızdaki heyecanımı
    hiç bir zaman unutmayacağım.
  • 0:20 - 0:22
    İlk kez bota çıktığım
  • 0:22 - 0:25
    ve küçük kamaraya
    bakakaldığım andaki macera hissini
  • 0:25 - 0:28
    hiçbir zaman unutmayacağım.
  • 0:28 - 0:31
    Fakat en inanılmaz duygu
    özgürlük duygusuydu,
  • 0:31 - 0:35
    onun yelkenlerini açtığımızdaki
    hissettiğim duygu.
  • 0:35 - 0:37
    Dört yaşındaki bir çocuk olarak,
  • 0:37 - 0:41
    bu, hayal edebileceğim en
    büyük özgürlük hissiydi.
  • 0:41 - 0:45
    Orada kararımı verdim
    ve bir gün, bir şekilde
  • 0:45 - 0:48
    dünyanın etrafını yelkenli
    ile dolaşacaktım.
  • 0:49 - 0:52
    Bu hayale ulaşmak için hayatım boyunca
    elimden geldiği kadarını yaptım.
  • 0:52 - 0:55
    10 yaşımda, okul yemeğinden
    artan paramı biriktiriyordum.
  • 0:55 - 0:59
    8 yıl boyunca her Allah’ın günü
    patates püresi ve fırında pişmiş

  • 0:59 - 1:02
    kurufasulye yedim, her biri
    4 peniydi ve sos da bedavaydı.
  • 1:02 - 1:05
    Bunlar 1 pound olunca kutuya atacak,
  • 1:05 - 1:08
    her gün bozuk paraları kumbaramın
    üzerine dizecektim,
  • 1:08 - 1:12
    önceden bir kağıdın üstüne çizdiğim 100
    kareden birinin üstünü çizecektim.
  • 1:12 - 1:15
    Sonunda küçük bir bot satın aldım.
  • 1:15 - 1:19
    Hedefimi hayal ederek bahçede
    onun içinde saatlerce oturdum.
  • 1:19 - 1:22
    Yelkencilik hakkında bulabildiğim
    her kitabı okudum
  • 1:22 - 1:25
    ve sonunda okulum tarafından bana
  • 1:25 - 1:28
    veteriner olmak için yeterince
    zeki olmadığım söylenince
  • 1:28 - 1:32
    17 yaşında, yelkenci çıraklık
    eğitimi için okulu bıraktım.
  • 1:33 - 1:37
    Sadece dört yıl sonra hayalinizi
    gerçekteştirebileceğini
  • 1:37 - 1:40
    bildiğiniz birinin yönetim kurulu
    toplantı odasının önünde
  • 1:40 - 1:43
    oturmanın nasıl bir his
    olduğunu bir hayal edin.
  • 1:43 - 1:46
    Hayatımın o ana bağlı
    olduğunu hisseder gibiydim
  • 1:46 - 1:49
    ve inanılmaz bir şekilde,
    o evet dedi.
  • 1:49 - 1:53
    Ve ilk tasarım toplantısında
    otururken heyecanımı zor bastırabildim,
  • 1:53 - 1:56
    dünyanın etrafında tek başıma,
    hiç durmadan
  • 1:56 - 1:58
    yelken açabileceğim botun tasarımı.
  • 1:58 - 2:01
    İlk toplantıdan yarışın
    bitiş çizgisine kadar
  • 2:01 - 2:04
    her şey hayal ettiğim gibiydi.
  • 2:04 - 2:07
    Tam da hayal ettiğim gibi,
    harika ve zor kısımları vardı.
  • 2:07 - 2:10
    Neredeyse 6 metre ötedeki
    buz dağına çarpacaktık.
  • 2:10 - 2:13
    Dokuz defa 27 metrelik direğin
    en üstüne kadar tırmandım.
  • 2:13 - 2:15
    Güney Okyanusu'nda rüzgar
    bizden tarafa doğru esti.
  • 2:15 - 2:18
    Fakat gün batımları,
    vahşi yaşam ve uzaklık
  • 2:18 - 2:22
    kesinlikle nefes kesiciydi.
  • 2:22 - 2:25
    Denizdeki üç aydan sonra,
    daha henüz 24 yaşımda

  • 2:25 - 2:27
    yarışı ikinci olarak bitirdim.
  • 2:27 - 2:31
    Bu o kadar hoşuma gitti ki altı ay içinde
  • 2:31 - 2:35
    dünyanın etrafını yalnız başına en hızlı
    turlayan kişi olmak için tekrar
  • 2:35 - 2:40
    dünyanın etrafını turlamaya karar verdim,
    fakat bu sefer bir yarışta değil.
  • 2:41 - 2:44
    Bunun için daha farklı
    bir tekneye ihtiyacım vardı:
  • 2:44 - 2:47
    Daha büyük, daha geniş,
    daha hızlı ve daha güçlü.
  • 2:47 - 2:49
    Bu botun ölçüsünü şöyle tarif edeyim,
  • 2:49 - 2:53
    yelken direğinin en üstüne
    kadar tırmanabiliyordum.
  • 2:53 - 2:56
    Uzunluğu 23 metre, genişliği 19 metre.
  • 2:56 - 2:58
    Sevgiyle ona Moby ismini verdim.
  • 2:59 - 3:00
    Çok gövdeli bir yelkenliydi.
  • 3:00 - 3:03
    Onu yaptığımızda, birçoklarının
    denemesine rağmen henüz hiç kimse
  • 3:03 - 3:06
    tek başına hiç durmadan dünyanın
    etrafında tur yapmamıştı,
  • 3:06 - 3:11
    Fakat biz onu bitirdiğimizde, bir Fransız
    benimkinden %25 daha büyük bir botla
  • 3:11 - 3:15
    bunu sadece başarmakla kalmadı,
    ayrıca 93 gün olan rekoru da
  • 3:15 - 3:17
    72 güne düşürdü.
  • 3:18 - 3:20
    Çıta şimdi çok daha fazla yüksekti.
  • 3:20 - 3:22
    Ve bu botlar yelken açmaya can atıyordu.
  • 3:22 - 3:25
    Bu, Fransa sahillerindeki
    yelken yarışı deneme yelkeniydi.
  • 3:25 - 3:29
    Bunu çok iyi biliyorum çünkü güvertedeki
    beş mürettebattan biri bendim.
  • 3:29 - 3:34
    Beş saniye içinde her şey berbat oldu,
  • 3:34 - 3:37
    pencerelerimiz suya batarken
    hayatımız karardı
  • 3:37 - 3:39
    ve bu beş saniye o kadar
    çabuk geçiyor ki.
  • 3:39 - 3:42
    O insanların ne kadar denizin
    altında olduklarını görmek.
  • 3:42 - 3:46
    Karadan binlerce kilometre uzakta
    Güney Okyanusu'nda
  • 3:46 - 3:49
    buzlu suya doğru battığınızı
    bir hayal edin.
  • 3:51 - 3:53
    Noel günüydü.
  • 3:53 - 3:56
    Avustralya'nın altında
    Güney Okyanusu'na doğru ilerliyordum.
  • 3:57 - 3:59
    Şartlar korkunçtu.
  • 4:00 - 4:03
    Okyanusun en yakın kasabadan 3200 km
  • 4:03 - 4:05
    uzakta bulunan bir bölümüne
    doğru yaklaşıyordum.
  • 4:05 - 4:08
    En yakın kara Antarktika’ydı ve
    bana en yakın insanlar da
  • 4:08 - 4:11
    muhtemelen üzerimdeki Avrupa Uzay
    İstasyonunda çalışanlardı.
  • 4:11 - 4:13
    (Gülüşmeler)
  • 4:13 - 4:15
    Gerçekten hiçbir yerin
    tam ortasındasınız.
  • 4:15 - 4:17
    Eğer yardıma ihtiyacınız olsa
  • 4:17 - 4:19
    ve hâlâ hayattaysanız,
  • 4:19 - 4:22
    bir geminin sizi alması dört günü alıyor
  • 4:22 - 4:25
    ve bir de o geminin seni limana
    geri götürmesi de dört gün.
  • 4:25 - 4:27
    Hiçbir helikopter sana orada ulaşamaz
  • 4:27 - 4:29
    ve hiçbir uçak inemez.
  • 4:29 - 4:33
    Çok büyük bir fırtınaya doğru ilerliyoruz.
  • 4:33 - 4:35
    Fırtınanın hızı saatte 148 km/h idi ki
  • 4:35 - 4:38
    bununla ne ben ne de
    teknem başa çıkabilirdi.
  • 4:38 - 4:41
    Dalgaların boyu zaten
    12-15 metreyi bulmuştu
  • 4:41 - 4:43
    ve dalga tepesinden gelen su,
  • 4:43 - 4:46
    tipideki kar gibi yatay
    bir şekilde esiyordu.
  • 4:46 - 4:50
    Eğer yeterince hızlı yol almasaydık,
    fırtınada batardık,
  • 4:50 - 4:54
    ya alabora olurduk ya da
    teknemiz parçalara ayrılırdı.
  • 4:54 - 4:56
    Tabiri caizse hayata
    pamuk ipiyle bağlıydık
  • 4:56 - 5:00
    ve bıçağın sırtında
    devam ediyorduk yola.
  • 5:00 - 5:03
    Çok ihtiyacım olan hız tehlikeyi
    de beraberinde getirdi.
  • 5:03 - 5:08
    Biz arabayla saatte 30, 50, 60 km/h
    gitmenin nasıl bir şey olduğunu biliyoruz.
  • 5:08 - 5:10
    Çok zor değil.
    Konsantre olabiliriz.
  • 5:10 - 5:12
    Radyoyu açabiliriz.
  • 5:12 - 5:17
    Hızlanın ve bu 80, 95, 110 km/h’i
    130, 145, 160 km/h’e çıkarın.
  • 5:17 - 5:20
    Şimdi biraz gerildiniz, direksiyona
    sıkıca yapıştınız.
  • 5:20 - 5:23
    Şimdi geceleyin bu arabayı
    araziye çıkarın
  • 5:23 - 5:25
    ve ön cam sileceklerini,
    ön camı çıkarın,
  • 5:25 - 5:26
    farları ve frenleri de.
  • 5:26 - 5:29
    İşte Güney Okyanusu aynen böyle.
  • 5:29 - 5:32
    (Gülüşmeler) (Alkışlar)
  • 5:33 - 5:34
    Böyle bir durumda
  • 5:34 - 5:37
    uyumanın yolcu olarak bile
    ne kadar zor olacağını
  • 5:37 - 5:39
    hayal edebilirsiniz.
  • 5:39 - 5:40
    Fakat sen bir yolcu değilsin.
  • 5:40 - 5:43
    Üzerinde güç bela ayakta
    durabildiğin botta yalnızsın
  • 5:43 - 5:45
    ve güvertedeki her kararı
    sen vermek zorundasın.
  • 5:45 - 5:48
    Fiziksel ve ruhsal olarak
    tamamen tükenmiştim.
  • 5:48 - 5:51
    12 saatte sekiz defa yelken değişimi.
  • 5:51 - 5:53
    Ana yelken benim ağırlığımdan
    üç kat fazlaydı
  • 5:53 - 5:55
    ve her değişimden sonra
  • 5:55 - 5:58
    genzimi yakan Güney Okyanusu’nun
    dondurucu havası ile
  • 5:58 - 6:02
    kan ter içinde neredeyse
    yere yığılıyordum.
  • 6:02 - 6:04
    Fakat orada, sıklıkla
  • 6:04 - 6:08
    ifrat ve tefrit birbirine karışıyor.
  • 6:08 - 6:12
    Birkaç gün sonra en kötü
    durumu atlatmıştık.
  • 6:12 - 6:15
    Bütün tuhaflıklara karşın
    bu kadar depresyonunun içinde
  • 6:15 - 6:17
    rekoru egale edebilmeyi
    başardık.
  • 6:17 - 6:20
    Hava açıldı, yağmur durdu
  • 6:20 - 6:25
    ve kalp atışlarımız, etrafımızdaki
    korkunç denizler
  • 6:25 - 6:28
    en güzel mehtaplı dağlara dönüştü.
  • 6:28 - 6:33
    Açıklaması zor, ama yola çıkınca
    bambaşka bir moda giriyorsun.
  • 6:33 - 6:35
    Teknen senin tüm dünyan
  • 6:35 - 6:38
    ve ayrılırken yanına aldığıkların
    sahip olduğun her şeydir.
  • 6:38 - 6:41
    Şimdi hepinize: “Vancouver’a gidin
  • 6:41 - 6:44
    ve gelecek üç ayda yaşamınızı sürdürmek
    için ihtiyacınız olan her şeyi bulun.”
  • 6:44 - 6:46
    desem bu epey bir iş yani.
  • 6:46 - 6:49
    Bu, yiyecek, yakıt, elbise,
  • 6:49 - 6:51
    hatta tuvalet kağıdı
    ve diş macunu demek.
  • 6:51 - 6:52
    İşte bizim yaptığımız bu
  • 6:52 - 6:54
    ve ayrıldığımızda yakıtın
    son damlasından

  • 6:54 - 6:58
    son paket yiyeceğe kadar
    her şeyi idare ediyoruz.
  • 6:58 - 7:00
    Hayatımdaki hiçbir tecrübe bana
  • 7:00 - 7:04
    “sonlu” kelimesinin tarifini
    daha güzel anlatamazdı.
  • 7:04 - 7:06
    Sahip olduğumuz her şey
    sadece orada olan şeyler.
  • 7:06 - 7:08
    Dahası yok.
  • 7:08 - 7:11
    Bitiş çizgisinde rekoru kırmış olarak
    bottan aşağı inene kadar
  • 7:11 - 7:14
    güvertede yelkenin dışındaki
    her şeye karşı hissetmiş olduğum
  • 7:14 - 7:19
    sonlu olmak kavramını hayatımda
    hiç tercüme etmemiştim.
  • 7:19 - 7:22
    (Alkışlar)
  • 7:25 - 7:27
    Birden noktaları birleştirdim.
  • 7:27 - 7:29
    Küresel ekonomimiz
    bundan pek de farklı değil.
  • 7:30 - 7:32
    O, insanlık tarihinde yalnızca
    bir kez sahip olduğumuz

  • 7:32 - 7:35
    sonlu olan maddelere
    tamamen bağımlı durumda.
  • 7:35 - 7:39
    Ve bu biraz bir taşın altında
    ummadığın bir şeyi görmek
  • 7:39 - 7:40
    ve iki seçeneğin olmak
    gibi bir şey:
  • 7:40 - 7:43
    Ya bu taşı bir tarafa koyarım
    ve onun hakkında
  • 7:43 - 7:47
    daha fazla şeyler öğrenirim ya da
    taşı geri koyar hayalimdeki iş olan
  • 7:47 - 7:50
    dünyanın etrafında yelkenliyle
    dolaşmaya devam ederim.
  • 7:51 - 7:52
    Ben ilkini seçtim.
  • 7:52 - 7:56
    Taşı bir tarafıma koydum
    ve küresel ekonomimizin

  • 7:56 - 7:59
    nasıl işlediğini anlamak için
    yöneticiler, uzmanlar, bilim adamları,
  • 7:59 - 8:03
    ekonomistlerle konuşarak yeni
    bir öğrenme macerasına çıktım.
  • 8:03 - 8:06
    Ve merakım beni sıra dışı
    yerlere götürdü.
  • 8:06 - 8:10
    Bu fotoğraf bir termik
    santralin ocağında çekildi.
  • 8:11 - 8:14
    Kömür, küresel enerji ihtiyacının
    temeli olması ve fakat aynı zamanda
  • 8:14 - 8:17
    aileme çok yakın olmasıyla beni şaşırttı.
  • 8:17 - 8:19
    Benim büyük büyükbabam
    bir kömür madencisiydi
  • 8:19 - 8:23
    ve yaşamının 50 yılını
    yer altında geçirdi.
  • 8:23 - 8:26
    Bu onun bir fotoğrafı
    ve bu fotoğrafı gördüğünüzde,
  • 8:26 - 8:28
    başka bir çağdan birisini görürsünüz.
  • 8:29 - 8:32
    Bugün bu çağda hiç kimse
    bu kadar yüksek belli

  • 8:32 - 8:34
    bir pantolon giymez. (Gülüşmeler)
  • 8:34 - 8:37
    Buna rağmen, bu ben ve büyük büyük babam.
  • 8:37 - 8:41
    Bu arada onlar gerçek
    kulakları değil. (Gülüşmeler)
  • 8:41 - 8:46
    Biz çok yakındık. Dizinde oturup maden
    hikayelerini dinlediğimi hatırlıyorum.
  • 8:46 - 8:48
    O, yer altındaki arkadaşlıktan
  • 8:48 - 8:51
    ve sandviçlerinin hamurunu
    bozulmasın diye orada
  • 8:51 - 8:54
    birlikte çalıştıkları midilli atlarına
    verdiklerinden bahsederdi.
  • 8:54 - 8:57
    Sanki dün gibi.
  • 8:57 - 8:59
    Ve öğrenme maceramda,
  • 8:59 - 9:01
    Dünya Kömür Birliği’nin
    web sitesine girdim
  • 9:01 - 9:03
    ve anasayfanın ortasında
    şöyle diyordu:
  • 9:03 - 9:06
    ”Yaklaşık 118 yıllık kömürümüz kaldı.”
  • 9:06 - 9:09
    Ve kendi kendime düşündüm, peki,
    bu benim ömrümden daha fazla
  • 9:09 - 9:12
    ve petrol hakkındaki
    tahminlerden çok, çok fazla.
  • 9:12 - 9:15
    Bir hesap yaptım, büyük
    büyükbabamın tam olarak
  • 9:15 - 9:20
    o yıldan 118 yıl önce
    doğduğunu fark ettim
  • 9:20 - 9:23
    ve ben onun kucağında
    11 yaşına kadar oturmuştum
  • 9:23 - 9:25
    ve bunun ne şimdi ne de tarihte
  • 9:25 - 9:27
    hiçbir şey olmadığını fark ettim.
  • 9:27 - 9:30
    Bu, bana yapacağımı hiç
    düşünmediğim bir karar aldırdı:
  • 9:30 - 9:32
    bireysel yelkencilik
    sporunu arkada bırakmak
  • 9:32 - 9:36
    ve hayatımda karşılaştığım
    en büyük zorluğa odaklanmak:
  • 9:36 - 9:38
    küresel ekonomimizin geleceğine.
  • 9:38 - 9:41
    Bunun sadece enerjiyle alakalı
    olmadığı hemen fark ettim.
  • 9:41 - 9:42
    Aynı zamanda materyallerle alakalıydı.
  • 9:42 - 9:45
    2008'de elime değerli madenleri
    çıkarmak için
  • 9:45 - 9:47
    kaç yılımız olduğunu anlatan
  • 9:47 - 9:50
    bir bilimsel çalışma aldım:
  • 9:50 - 9:54
    bakır, 61; kalay, çinko, 40; gümüş, 29.
  • 9:54 - 9:58
    Bu rakamlar tam olmayabilir, fakat
    biz bunların sonlu olduğunu biliyorduk.
  • 9:58 - 10:00
    Biz onlara bir defalık sahibiz.
  • 10:00 - 10:03
    Ve maalesef bu materyalleri
    kullanma hızımız süratle,
  • 10:03 - 10:05
    katlanarak arttı.
  • 10:05 - 10:08
    Dünyadaki daha fazla insan ve
    nesneyle gerçekten gördük ki
  • 10:08 - 10:11
    bu temel emtialardaki
    100 yılın fiyat düşüşü
  • 10:11 - 10:13
    sadece 10 yılda bitti.
  • 10:13 - 10:15
    Ve bu hepimizi etkiliyor.
  • 10:15 - 10:18
    Bu fiyatları uçurdu,
  • 10:18 - 10:20
    öyle ki 2011’de,
  • 10:20 - 10:23
    ortalama bir Avrupalı araç üreticisi
  • 10:23 - 10:25
    tamamen kontrollerinin
    dışındaki bir şeyden dolayı
  • 10:25 - 10:27
    faaliyet kârlarının yarısını
    silip süpüreren
  • 10:27 - 10:30
    500 milyon Avroluk
  • 10:30 - 10:33
    bir ham madde fiyat artışı gördü.
  • 10:33 - 10:36
    Daha fazla öğrendikçe hayatımı
    daha fazla değiştirmeye başladım.
  • 10:36 - 10:39
    Daha az seyahat etmeye, daha az şey
    yapmaya ve kullanmaya başladım.
  • 10:39 - 10:42
    Daha az şey yapmayı yapmak zorunda
    olduğumuz bir şeymiş gibi hissettim.
  • 10:42 - 10:44
    Fakat bu beni rahatsız etti.
  • 10:44 - 10:46
    Doğru olmadığı hissi uyardı.
  • 10:46 - 10:48
    Zamana oynadığımızı hissettim.
  • 10:48 - 10:50
    Resmen top çeviriyorduk.
  • 10:50 - 10:53
    Herkes değişse bile,
    bu problemi çözmeyecektir.
  • 10:53 - 10:56
    Sistemi tamir etmeyecektir.
  • 10:56 - 10:59
    Bu, geçiş aşamasında önemliydi,
    fakat beni asıl meraklandıran şey

  • 10:59 - 11:02
    neye geçildiğiydi.
    Aslında ne işe yarabilirdi?
  • 11:03 - 11:07
    Beni asıl vuran çerçevesi
    içinde yaşadığımız
  • 11:07 - 11:10
    temeli çatlamış sistemin kendisiydi.
  • 11:10 - 11:12
    Ve sonunda anladım ki,
  • 11:13 - 11:16
    işletme sistemimiz,
    ekonomimizin işleme biçimi,
  • 11:16 - 11:19
    ekonomimizin kuruluş biçimi
    kendi içinde bir sistemdir.
  • 11:19 - 11:22
    Denizdeyken karmaşık sistemleri
    anlamak zorunda kalmıştım.
  • 11:22 - 11:24
    Birden fazla girdiyi almak,
  • 11:24 - 11:26
    onları işlemek
  • 11:26 - 11:28
    ve kazanmak için sistemi
    anlamak zorundaydım.
  • 11:28 - 11:30
    Onu anlamlandırmalıydım.
  • 11:30 - 11:34
    Küresel ekonomimize baktığımda
    fark ettim ki o da bir sistem,
  • 11:34 - 11:39
    fakat uzun vadede etkili bir şekilde
    sürdürülebilir olmayan bir sistem.
  • 11:39 - 11:42
    Ve fark ettim ki 150 yıldır
    doğrusal ekonomiyi
  • 11:42 - 11:44
    geliştirmeye çalışıyoruz.
  • 11:44 - 11:46
    Bir materyali yerin
    altından çıkardığımızda
  • 11:46 - 11:49
    ondan bir şey yapıyoruz
    ve en sonunda
  • 11:49 - 11:52
    bu ürün atılıyor, evet,
    bazısını geri dönüştürüyoruz,
  • 11:52 - 11:55
    başta öyle planlandığı için değil,
  • 11:55 - 11:57
    başka çare olmadığı için.
  • 11:57 - 12:01
    Bu öyle bir ekonomi ki aslında
    uzun vadede sürdürülemez
  • 12:01 - 12:04
    ve sonlu materyellerimizin
    olduğunu da biliyorsak,
  • 12:04 - 12:07
    peki o zaman neden
    nesneleri tüketen
  • 12:07 - 12:09
    ve çöp üreten bir
    ekonomi kuralım ki?
  • 12:09 - 12:12
    Hayat milyarlarca yıl önce oluştu
  • 12:12 - 12:15
    ve sürekli materyalleri etkin bir şekilde
    kullanmaya adapte oldu.
  • 12:15 - 12:19
    Çok karmaşık bir sistem ama
    içinde bir tane bile çöp yok.
  • 12:19 - 12:21
    Her şey metabolize ediliyor.
  • 12:21 - 12:25
    Bu kesinlikle doğrusal bir ekonomi değil,
    fakat döngüsel.
  • 12:26 - 12:29
    Ve ben bahçedeki o çocuk gibi hissettim.
  • 12:29 - 12:34
    Bu yeni maceramda ilk kez, nereye
    yöneldiğimizi tam olarak görebiliyordum.
  • 12:34 - 12:37
    Nesneleri tüketmekten ziyade
    kullanan bir ekonomi kurabilsek,
  • 12:37 - 12:41
    gerçekten uzun vadede işleyecek
    bir gelecek inşa edebiliriz.
  • 12:41 - 12:43
    Heyecanlanmıştım.
  • 12:43 - 12:45
    Bu çözüm üretecek bir şeydi.
  • 12:45 - 12:48
    Nereye doğru gittiğimizi tam
    olarak biliyorduk. Oraya ulaşmak için
  • 12:48 - 12:51
    çok çalışmak zorunda kaldık.
    Bu duygu ve düşüncelerle
  • 12:51 - 12:54
    2010 yılı Eylül ayında Ellen MacArthur
    Vakfı'nı kurduk.
  • 12:55 - 12:59
    Bir çok düşünce okulu düşüncemizi besledi
    ve bizi bu modele yönlendirdi:
  • 12:59 - 13:04
    Sanayisel ortak yaşam, performans
    ekonomisi, paylaşım ekonomisi, biyomimikri
  • 13:04 - 13:07
    ve elbette, “beşikten beşiğe
    tasarım” anlayışı.
  • 13:07 - 13:11
    Materyaller ya teknik ya da
    biyolojik olarak tarif edilecek.
  • 13:11 - 13:14
    Çöp tamamen düzenlenecek
  • 13:14 - 13:16
    ve biz uzun vadede işleyecek
  • 13:16 - 13:18
    bir sisteme sahip olacaktık.
  • 13:18 - 13:20
    Peki bu ekonomi neye benzetilebilir?
  • 13:21 - 13:25
    Belki aydınlatma cihazlarını
    satın almazdık, fakat elektrik
  • 13:25 - 13:28
    hizmeti için para öderdik,
    üreticiler materyalleri tamir eder
  • 13:28 - 13:31
    ve daha iyi ürünler olduğunda
    cihazları değiştirirlerdi.
  • 13:31 - 13:34
    Ya ambalajlar toksik olmasa
    ve suda çözülebilse
  • 13:34 - 13:37
    ve biz onu içebilsek ve
    hiç çöp olmasa?
  • 13:37 - 13:39
    Ya motorlar tekrar üretilebilir olsa
  • 13:39 - 13:41
    ve biz bileşen malzemeleri
    tamir edebilsek
  • 13:41 - 13:44
    ve enerji talebini önemli
    bir oranda azaltabilsek?
  • 13:44 - 13:47
    Ya devre kartlarının bileşen
    malzemeleri tamir edebilsek,
  • 13:47 - 13:50
    ikinci bir aşama yoluyla
    içindeki materyalleri
  • 13:50 - 13:51
    tamamıyla tamir edebilsek?
  • 13:51 - 13:54
    Ya yiyecek ve insan
    artıklarını toplayabilsek?
  • 13:54 - 13:57
    Ya onlardan gübre, ısı, enerji,
  • 13:57 - 14:00
    nihayetinde besleyici sistemleri
    tekrar birbirine bağlasak
  • 14:00 - 14:03
    ve doğal sermayeyi tekrar kursak?
  • 14:03 - 14:06
    Ve arabalar -- istediğimiz şey
    bir yerlere gitmek.
  • 14:06 - 14:08
    İçindeki materyallere
    sahip olmamız gerekmiyor.
  • 14:08 - 14:10
    Arabalar bir hizmet olabilir
  • 14:10 - 14:13
    ve gelecekte bize hareketlilik
    sağlayabilir mi?
  • 14:13 - 14:17
    Bunlar kulağa çok hoş geliyor, fakat
    bunlar sadece fikir değil, artık gerçek
  • 14:17 - 14:20
    ve bunlar döngüsel ekonominin
    başında yer alıyor.
  • 14:20 - 14:24
    Bizim önümüzde olan şey
    bunları genişletmek ve büyütmek.
  • 14:24 - 14:27
    Peki doğrusaldan döngüsele
    nasıl geçiş yapardınız?
  • 14:28 - 14:30
    Takımım ve ben vakıfta düşündük ki
  • 14:30 - 14:31
    siz dünyanın en iyi üniversiteleriyle
  • 14:31 - 14:33
    dünyadaki öncü işletmelerle,
  • 14:33 - 14:36
    dünyada bir çok kişinin
    katıldığı platformlarla
  • 14:36 - 14:38
    ve hükümetlerle çalışmak istersiniz.
  • 14:38 - 14:41
    Düşündük ki, en iyi analistlerle çalışıp
  • 14:41 - 14:42
    onlara şunu sormak istersiniz:
  • 14:42 - 14:46
    "Döngüsel ekonomi büyümeyi
    kaynak kısıtlılığından ayrıştırabilir mi?
  • 14:46 - 14:49
    Döngüsel ekonomi doğal
    sermayeyi yeniden kurabilir mi?
  • 14:49 - 14:53
    Döngüsel ekonomi mevcut kimyasal
    gübre kullanımının yerini alabilir mi?"
  • 14:53 - 14:55
    Ayrıştırabilmeye olan cevap evetti,
  • 14:55 - 14:58
    mevcut kimyasal gübre kullanımının
    değiştirilmesine de evetti,
  • 14:58 - 15:02
    çarpıcı bir şekilde 2.7 kat fazla.
  • 15:03 - 15:05
    Fakat bana döngüsel ekonomi hakkında
    en çok ilham veren şey
  • 15:05 - 15:08
    gençlere ilham verme yeteneğiydi.
  • 15:09 - 15:12
    Gençler ekonomiyi dairesel
    bir lensle görürlerse,
  • 15:12 - 15:16
    tamamen aynı ufukta
    yepyeni fırsatları görürler.
  • 15:16 - 15:19
    Onlar sistemin tümünü
    yeniden kurmak için
  • 15:19 - 15:21
    yaratıcılık ve bilgilerini
    kullanabilirler
  • 15:21 - 15:24
    ve işte orada şu an
    sizin almanızı bekliyor,
  • 15:24 - 15:26
    ve bunu ne kadar hızlı yaparsak
    o kadar iyi.
  • 15:26 - 15:29
    Buna ulaşmaya onların ömrü yeter mi?
  • 15:29 - 15:31
    Bu gerçekten mümkün mü?
  • 15:31 - 15:33
    Ben inanıyorum ki evet.
  • 15:33 - 15:37
    Büyük büyükbabamın hayatına
    bakarsanız, her şey mümkün.
  • 15:38 - 15:41
    O doğduğunda dünyada
    sadece 25 tane araba vardı;
  • 15:41 - 15:43
    daha yeni icat edilmişlerdi.
  • 15:43 - 15:48
    O 14 yaşındayken, tarihte ilk kez uçtuk.
  • 15:48 - 15:50
    Şimdiyse her gün 100 bin adet
  • 15:50 - 15:52
    çarter uçuşu yapılıyor.
  • 15:52 - 15:56
    O 45 yaşındayken, ilk bilgisayarı yaptık.
  • 15:56 - 15:58
    Çokları “Tutmaz bu.” dediler, fakat tuttu,
  • 15:58 - 16:01
    sadece 20 yıl sonra onu bir
    mikroçipe dönüştürdük
  • 16:01 - 16:05
    ki bugün bu salonda binlercesi var.
  • 16:05 - 16:08
    O ölmeden 10 yıl önce ilk
    taşınabilir telefonunu yaptık.
  • 16:08 - 16:10
    Açıkçası çok da taşınabilir değildi,
  • 16:10 - 16:12
    fakat şimdi gerçekten de öyle.
  • 16:12 - 16:16
    Büyük büyükbabam dünyadan
    göçtüğünde, internet geldi.
  • 16:16 - 16:18
    Şimdi her şeyi yapabiliriz,
  • 16:18 - 16:20
    fakat daha da önemlisi,
  • 16:20 - 16:22
    şimdi bizim bir planımız var.
  • 16:22 - 16:23
    Teşekkür ederim.

  • 16:23 - 16:26
    (Alkışlar)
Title:
Dünya'nın etrafında tek başıma yelkenliyle turlarken öğrendiğim şaşırtıcı şey
Speaker:
Dame Ellen MacArthur
Description:

Tek başına dünyanın etrafında yelkenliyle turlasan ne öğrenirsin? Bireysel yelkenci Ellen MacArthur yedeğinde ihtiyacı olan her şeyle birlikte yerküreyi dolaştığında- sonlu kaynakların devrinin birbirine kenetlendiği, bugün aldığımız kararların yarını etkileyeceği dünyada işlerin nasıl yürüdüğü hakkında yeni bir anlayış getirdi. O, dünyanın ekonomik sistemlerine yeni, cesur bir yol öneriyor: doğrusal değil, her şeyin tekrar tekrar meydana geldiği döngüsel bir ekonomi.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
16:47

Turkish subtitles

Revisions