Return to Video

Tasarımın püf noktası: fark etmek

  • 0:01 - 0:04
    1980'lerin meşhur filmlerinden
    Cazcı Kardeşler'de
  • 0:04 - 0:09
    John Belushi'nin Dan Aykroyd'u
    Chicago'daki evinde ilk kez
  • 0:09 - 0:11
    ziyaret ettiği bir sahne vardır.
  • 0:11 - 0:13
    Dairesi oldukça dar ve tren yoluna
  • 0:13 - 0:16
    yaklaşık bir metre uzaklıktaydı.
  • 0:19 - 0:20
    John Dan'in yatağına oturduğu sırada
  • 0:20 - 0:23
    odadaki her şeyi yerinden oynatan
  • 0:23 - 0:25
    bir tren hızla geçer.
  • 0:25 - 0:29
    John "Bu tren ne sıklıkla geçiyor?"
    diye sorar.
  • 0:29 - 0:34
    Dan "farkına varamayacağın kadar sık "
    diye cevaplar.
  • 0:34 - 0:36
    Ardından duvardan bir şey düşer.
  • 0:37 - 0:39
    Neyi kastettiğini biliyoruz.
  • 0:39 - 0:42
    İnsan olmanın doğası gereği
    günlük işlerimize
  • 0:42 - 0:43
    çabuk alışırız.
  • 0:44 - 0:47
    Bir tasarımcı olarak benim işim
    bu günlük işleri görmek,
  • 0:47 - 0:51
    hissetmek ve iyileştirmeye çalışmak.
  • 0:51 - 0:55
    Mesela şu meyveyi görüyor musunuz?
  • 0:56 - 0:58
    Peki üzerindeki küçük etiketi?
  • 0:59 - 1:02
    Ben çocukken üzerinde bu etiket yoktu.
  • 1:02 - 1:04
    Fakat bir süre sonra
    birileri
  • 1:05 - 1:08
    bu etiketi yapıştırmak
    gibi parlak bir fikir buldu.
  • 1:08 - 1:08
    Neden mi?
  • 1:08 - 1:10
    Markette
  • 1:10 - 1:12
    hesabımızı daha kolay ödemek için.
  • 1:12 - 1:12
    Bu harika.
  • 1:12 - 1:15
    Marketten istediğimizi alıp
    hemen çıkabiliyoruz.
  • 1:15 - 1:17
    Fakat bu kez de yeni bir sorun var:
  • 1:17 - 1:19
    Eve gitmişiz ve karnımız aç,
  • 1:19 - 1:23
    tezgahta bu olgun ve sulu meyveyi görüp
  • 1:23 - 1:26
    hemen alıp yemeyi istiyoruz.
  • 1:26 - 1:29
    Ama önce üzerindeki bu küçük
    etiketi bulmak
  • 1:31 - 1:35
    ve tırnaklarımızla kabuğu zedeleyerek
    kazımak zorundayız.
  • 1:35 - 1:37
    Sonra o etiketi buruşturup...
  • 1:37 - 1:38
    Nasıl bir şeydir bilirsiniz
  • 1:38 - 1:41
    Sonra da yapışkanı parmaklarımızdan
    çıkarmakla uğraşırız.
  • 1:41 - 1:44
    (Alkışlar)
  • 1:44 - 1:46
    Aslına bakarsanız,
  • 1:46 - 1:47
    pek de komik değil.
  • 1:48 - 1:50
    Ancak bir süre sonra işler değişti.
  • 1:50 - 1:53
    Çünkü muhtemelen bunlar ilk
    seferinde hissettiklerinizdi.
  • 1:53 - 1:55
    Tek istediğiniz meyveyi yemekti.
  • 1:55 - 1:56
    Siniriniz bozulmuştu.
  • 1:56 - 1:58
    Çünkü derhal yemek istemiştiniz.
  • 1:59 - 2:00
    Onuncu seferinde ise,
  • 2:00 - 2:03
    bu sizi daha az sinirlendirdi
  • 2:03 - 2:06
    ve doğruca etiketi kazımaya koyuldunuz.
  • 2:06 - 2:08
    Yüzüncü seferde ise,
    kendi adıma konuşuyorum,
  • 2:08 - 2:10
    duyarsızlaşmıştım.
  • 2:10 - 2:13
    Öylece meyveyi aldım,
  • 2:13 - 2:17
    etiketi kazıyıp parmaklarımdan çıkardım
  • 2:17 - 2:19
    ve sonra
  • 2:19 - 2:22
    "acaba başka etiket var mıydı?"
    diye düşündüm.
  • 2:24 - 2:25
    Peki neden?
  • 2:25 - 2:27
    Neden günlük işleri alışkanlık ediniyoruz?
  • 2:27 - 2:30
    Şöyle ki, insanlar olarak sınırlı
    beyin gücüne sahibiz.
  • 2:30 - 2:35
    Bu yüzden beynimiz her gün yaptığımız
    işleri alışkanlık olarak kodlar,
  • 2:35 - 2:39
    böylelikle yeni şeyler öğrenmek için
    boşluk açar.
  • 2:39 - 2:41
    Buna "alışma süreci" denir
  • 2:41 - 2:44
    ve bu bizim için en temel
    öğrenme yollarından biridir.
  • 2:46 - 2:48
    Aslında alışmak her zaman kötü değildir.
  • 2:49 - 2:51
    Yeni ehliyet aldığınız zamanı düşünün.
  • 2:51 - 2:52
    Ben kesinlikle hatırlıyorum.
  • 2:53 - 2:56
    Elleriniz on ve iki hizasında
    direksiyona kenetlenmiş,
  • 2:56 - 2:58
    etraftaki her bir şeye bakıyorsunuz --
  • 2:58 - 3:02
    arabalara, ışıklara, yayalara.
  • 3:02 - 3:04
    Sinir bozucu bir deneyimdir.
  • 3:05 - 3:09
    Öyle ki, arabada
    kimseyle konuşamazdım bile;
  • 3:09 - 3:10
    hatta müzik bile dinleyemezdim.
  • 3:11 - 3:13
    Ama sonra ilginç bir şey oldu.
  • 3:13 - 3:17
    Haftalar geçtikçe araba kullanmak
    daha da kolaylaştı.
  • 3:18 - 3:20
    Çünkü alışmıştınız.
  • 3:21 - 3:23
    Eğlenceli ve doğal olmaya başladı.
  • 3:23 - 3:25
    Artık arkadaşlarınızla konuşuyor
  • 3:25 - 3:27
    ve müzik dinleyebiliyordunuz.
  • 3:27 - 3:29
    Demek ki, beynin bir şeye
    alışmasının iyi bir yönü var.
  • 3:29 - 3:33
    Alışmasaydık, en küçük detayları bile
  • 3:33 - 3:34
    her zaman fark ederdik.
  • 3:35 - 3:36
    Bu da yorucu olurdu
  • 3:36 - 3:39
    ve yeni şeyler öğrenmeye
    vaktimiz olmazdı.
  • 3:40 - 3:43
    Ancak bazı durumlarda
    alışmak iyi bir şey değildir.
  • 3:44 - 3:48
    Eğer çevremizdeki problemleri
    görmemizi engelliyorsa,
  • 3:48 - 3:49
    bu çok kötüdür.
  • 3:49 - 3:53
    Eğer bizim bu problemleri fark edip
    çözmemizi engelliyorsa,
  • 3:53 - 3:55
    o zaman bu gerçekten de çok kötüdür.
  • 3:56 - 3:58
    Komedyenler bunu çok iyi bilir.
  • 3:58 - 4:03
    Jerry Seinfeld'in tüm kariyeri bu küçük
    detayları fark etme üzerine kuruluydu;
  • 4:03 - 4:07
    her gün yaptığımız, fakat hatırlamadığımız
    aptalca şeyler.
  • 4:08 - 4:11
    Bize arkadaşlarına yaptığı
    ziyaretlerinden birinde
  • 4:11 - 4:13
    sadece rahat bir duş almak
    istediğinden bahseder.
  • 4:13 - 4:17
    Elini uzatıp termostatın kolunu tutar
    ve bir yöne doğru birazcık çevirir,
  • 4:17 - 4:19
    su birden yüz derece ısınır,
  • 4:19 - 4:23
    sonra kolu diğer yöne doğru çevirir
    bu kez de yüz derece birden soğur.
  • 4:23 - 4:26
    Oysa Jerry sadece
    rahat bir duş almak istemişti.
  • 4:26 - 4:28
    Şimdi hepimiz bunu yaşadık,
  • 4:28 - 4:30
    ama şimdi bunu hatırlamayız.
  • 4:30 - 4:31
    Ama Jerry unutmamıştı,
  • 4:31 - 4:33
    bir komedyenin işi de buydu.
  • 4:33 - 4:36
    Fakat tasarımcılar, mucitler ve
    girişimciler olarak,
  • 4:36 - 4:39
    bizim işimiz sadece
    bu şeyleri fark etmek değil,
  • 4:39 - 4:42
    aksine bir adım daha ileri gidip,
    onları düzeltmeye çalışmak.
  • 4:43 - 4:45
    Şu resme bakın.
  • 4:45 - 4:46
    Bu, Mary Anderson.
  • 4:47 - 4:49
    Mary, 1902 senesinde New York'ta,
  • 4:49 - 4:51
    şehri geziyordu.
  • 4:51 - 4:56
    Soğuk, kar yağışlı bir günde sıcacık
    tramvayın içinde oturuyordu.
  • 4:57 - 5:02
    Gideceği yere doğru ilerlerken,
    vatmanın camı açtığını fark etti,
  • 5:02 - 5:07
    önünü görebilmesi için biriken karı
    temizlemesi gerekiyordu.
  • 5:08 - 5:12
    Camı açtığı zaman tüm yağışın ve
    soğuk havanın içeri girmesine izin vermiş,
  • 5:12 - 5:14
    bütün yolcuları da rahatsız etmişti.
  • 5:15 - 5:18
    O anda, muhtemelen yolcuların çoğu sadece
  • 5:18 - 5:21
    "bu hayatın bir gerçeği,
    camı temizlemek için açmak zorunda,
  • 5:21 - 5:23
    olması gereken bu" diye düşündü.
  • 5:23 - 5:25
    Ama Mary öyle yapmadı.
  • 5:25 - 5:26
    Mary,
  • 5:26 - 5:30
    "Acaba vatman camı içeriden silebilse,
  • 5:30 - 5:33
    böylece tramvayı güvenli bir şekilde
    sürmeye devam edebilse
  • 5:33 - 5:36
    ve yolcular da üşümese ne olur?"
    diye düşündü.
  • 5:37 - 5:39
    Sonra, hemen orada çizim defterini aldı ve
  • 5:39 - 5:44
    dünyanın ilk silecek
    taslağını çizmeye başladı.
  • 5:45 - 5:49
    Şimdi, ben de bir ürün tasarımcısı olarak,
    Mary gibi, dünyayı gerçekte olduğu gibi
  • 5:49 - 5:52
    gören insanlardan bir şeyler
    öğrenmeye çalışıyorum,
  • 5:52 - 5:54
    sandığı gibi görenlerden değil.
  • 5:55 - 5:56
    Peki neden?
  • 5:56 - 5:59
    Çünkü neredeyse herkesin gördüğü
    bir sorunu çözmek kolaydır.
  • 6:00 - 6:04
    Halbuki, neredeyse hiç kimsenin
    fark etmediği bir sorunu çözmek zordur.
  • 6:04 - 6:07
    Bu durumda bazı insanlar
    doğuştan yetenekli olduğunuzu
  • 6:07 - 6:09
    ya da yeteneksiz olduğunuzu düşünür.
  • 6:09 - 6:14
    Sanki Mary Anderson dünyayı daha
    net görmeye doğuştan yetenekli gibidir.
  • 6:15 - 6:17
    Ancak benim için durum böyle değildi;
  • 6:17 - 6:18
    ben çaba göstermek zorundaydım.
  • 6:20 - 6:22
    Apple'da çalıştığım dönemde,
  • 6:22 - 6:27
    Steve Jobs bizden her gün işe
  • 6:27 - 6:31
    ürünlerimize müşteri gözüyle
    bakarak gelmemizi isterdi,
  • 6:31 - 6:33
    tıpkı şüpheci ve muhtemelen
  • 6:33 - 6:36
    daha önce hüsrana uğramış
  • 6:36 - 6:39
    ve aynı zamanda yeni teknolojik ürünün
  • 6:39 - 6:41
    sorunsuz çalışacağını uman
    yeni bir müşteri gibi.
  • 6:41 - 6:44
    Buna "acemi kalmak" derdi
  • 6:44 - 6:48
    ve ürünlerimizi yeni müşteriler için
    daha hızlı, daha kolay ve kusursuz
  • 6:48 - 6:52
    yapmaya yarayan o küçük detaylara
    odaklandığımızdan emin olmak isterdi.
  • 6:53 - 6:57
    Bunu iPod'un ilk çıktığı
    günlerden hatırlıyorum.
  • 6:57 - 6:59
    90'lı yıllarda
  • 6:59 - 7:01
    teknoloji bağımlısı biri gibi,
  • 7:03 - 7:08
    en son çıkan cihaz için mağazaya koşardım.
  • 7:09 - 7:11
    Her zaman mağazaya gider,
  • 7:11 - 7:15
    ürünü inceleyip alır ve eve gelip
    kutuyu açmaya koyulurdum.
  • 7:15 - 7:19
    Sonrasında, "kullanmadan önce şarj ediniz"
  • 7:19 - 7:22
    yazan başka bir etiketle karşılardım.
  • 7:22 - 7:24
    Nasıl yani?
  • 7:24 - 7:25
    İnanamıyorum!
  • 7:25 - 7:27
    Zaten onca vaktim bu cihazı
    alırken gitmiş,
  • 7:27 - 7:29
    şimdi de kullanmadan önce
    şarj etmem gerekiyor.
  • 7:29 - 7:33
    Merakla beklediğim bu yeni oyuncağın
    vereceği yüce hissi beklemek zorundayım.
  • 7:33 - 7:35
    Tam bir saçmalıktı.
  • 7:35 - 7:36
    Ama hatırlarsanız,
  • 7:36 - 7:38
    o zamanlar neredeyse
    her üründe bu yazardı.
  • 7:38 - 7:40
    İçinde pil olan bir ürünse,
  • 7:40 - 7:42
    kullanmadan önce şarj etmek zorundaydınız.
  • 7:43 - 7:45
    İşte Steve bunu fark etti ve
  • 7:45 - 7:48
    "Bizim ürünlerimizde böyle olmasına
    izin vermeyeceğiz."
  • 7:48 - 7:49
    dedi.
  • 7:49 - 7:50
    O zaman ne yaptık ?
  • 7:50 - 7:53
    Genellikle, sabit diski olan
    bir ürün yaptığınız zaman,
  • 7:53 - 7:56
    bunu fabrikada
    30 dakika kadar çalıştırırsınız,
  • 7:56 - 7:59
    böylece sabit diskin yıllar sonra,
    müşteri kutusundan çıkardığında
  • 7:59 - 8:02
    çalışacağından emin olursunuz.
  • 8:02 - 8:05
    Onun yerine ne yaptık dersiniz?
  • 8:05 - 8:08
    Ürünü iki saatten fazla çalıştırdık.
  • 8:08 - 8:09
    Neden mi?
  • 8:09 - 8:12
    Öncelikle, daha kaliteli ürün yapabildik,
  • 8:12 - 8:14
    test etmesi de kolaydı,
  • 8:14 - 8:17
    böylece müşteri için mükemmel
    olduğundan emin olduk.
  • 8:18 - 8:19
    Ama en önemlisi,
  • 8:19 - 8:22
    pili, kutudan tam dolu çıkıyordu.
  • 8:22 - 8:23
    kullanıma hazırdı.
  • 8:23 - 8:27
    Artık müşteri tüm heyecanıyla
  • 8:27 - 8:29
    ürünü hemen kullanabiliyordu.
  • 8:29 - 8:31
    Bu harika bir şeydi ve işe de yaramıştı.
  • 8:31 - 8:32
    Herkes beğenmişti.
  • 8:32 - 8:35
    Bugün, neredeyse aldığınız
    her pilli ürün
  • 8:35 - 8:38
    kutusundan şarj edilmiş çıkıyor,
  • 8:38 - 8:40
    sabit diski olmayanlar bile.
  • 8:40 - 8:45
    O zamanlar böyle değildi, biz bu
    ayrıntıyı fark ettik ve düzelttik,
  • 8:45 - 8:47
    şimdiyse bunu bütün firmalar yapıyor.
  • 8:47 - 8:50
    Artık "kullanmadan önce şarj edin" yok.
  • 8:51 - 8:53
    Peki bunları neden anlatıyorum dersiniz?
  • 8:53 - 8:55
    İşte bu, görünmeyen problemi görmektir,
  • 8:55 - 8:59
    sadece görüneni görmek değil,
    bu çok önemli,
  • 8:59 - 9:02
    sadece tasarım açısından değil
    yaptığımız her şeyde geçerli.
  • 9:03 - 9:06
    Anlayacağınız, etrafımızda çözebileceğimiz
  • 9:06 - 9:08
    görünmeyen problemler de var.
  • 9:08 - 9:12
    Fakat ilk önce onları görmemiz
    ve hissetmemiz gerek.
  • 9:13 - 9:15
    Aslında size sinirbilim ya da psikoloji
  • 9:15 - 9:18
    tavsiyeleri verme konusunda
    tereddütlerim var.
  • 9:18 - 9:21
    TED topluluğunda, bu konuda
    benim bileceğimden çok daha
  • 9:21 - 9:24
    fazlasını bilen çok sayıda
    tecrübeli kişi var.
  • 9:24 - 9:27
    Ancak izin verirseniz uyguladığım
    birkaç ipucunu paylaşayım,
  • 9:27 - 9:30
    alışkanlıkla savaşmak için
    hepimizin yapabileceği şeyler:
  • 9:30 - 9:34
    Birincisi, "daha geniş açıdan bakmak".
  • 9:34 - 9:36
    Bilirsiniz, bir problemi ele aldığınızda,
  • 9:36 - 9:39
    bazen bu probleme zemin hazırlayan
    birçok basamak olduğunu görürsünüz,
  • 9:39 - 9:42
    bazen de sonrasında birçok basamak vardır.
  • 9:42 - 9:46
    Bir adım geri atıp,
    daha geniş açıdan bakarsanız,
  • 9:46 - 9:48
    belki de problem çıkmadan önce
    bazı parçaları
  • 9:48 - 9:49
    değiştirebilir
  • 9:49 - 9:50
    ya da birleştirirsiniz.
  • 9:50 - 9:54
    Belki daha iyi olanı yapmak için
    tümünü kaldırırsınız.
  • 9:54 - 9:56
    Örneğin termostatlar,
  • 9:56 - 10:00
    1900'lü yıllarda ilk çıktığında,
    kullanımları çok basitti.
  • 10:00 - 10:02
    Aşağı ya da yukarı doğru çevrilirdi.
  • 10:02 - 10:03
    Herkes anlamıştı.
  • 10:04 - 10:06
    1970'lerde ise,
  • 10:06 - 10:08
    enerji krizi baş gösterdi
  • 10:08 - 10:11
    ve müşteriler nasıl enerji tasarrufu
    yaparız diye düşünmeye başladı.
  • 10:11 - 10:13
    Peki sonra ne oldu?
  • 10:13 - 10:16
    Termostat tasarımcıları yeni
    bir detay eklemeye karar verdi.
  • 10:16 - 10:18
    Aşağı ve yukarı çevirmek yerine,
  • 10:18 - 10:20
    artık programlamak gerekiyordu.
  • 10:20 - 10:23
    İstediğiniz bir zaman dilimi için
    sıcaklığı ayarlayabilirdiniz.
  • 10:23 - 10:25
    Bu harika gibiydi.
  • 10:25 - 10:28
    Her termostata bu özellik eklenmişti.
  • 10:28 - 10:32
    Ancak kimse enerji tasarrufu yapmamıştı.
  • 10:32 - 10:34
    Peki neden?
  • 10:34 - 10:37
    Çünkü kimse ileriyi göremedi.
  • 10:37 - 10:40
    Sadece, zamanın neler getireceğini
  • 10:40 - 10:42
    bilmiyorlardı.
  • 10:42 - 10:45
    Bu yüzden kimse tasarruf yapmıyordu,
  • 10:45 - 10:46
    peki sonra ne oldu?
  • 10:46 - 10:48
    Termostat tasarımcıları en başa döndüler
  • 10:48 - 10:50
    ve programlama aşamasına odaklandılar.
  • 10:51 - 10:53
    Daha iyi kullanıcı arayüzleri yaptılar,
  • 10:53 - 10:56
    daha iyi dokümantasyon yaptılar.
  • 10:56 - 11:00
    Buna rağmen, yıllar geçse de kimse
    enerji tasarrufu yapmıyordu,
  • 11:00 - 11:03
    çünkü ileriyi göremiyorlardı.
  • 11:03 - 11:05
    Bu durumda ne yaptık?
  • 11:05 - 11:09
    Programlama yerine öğrenebilen
    bir algoritma yerleştirdik,
  • 11:09 - 11:12
    sadece cihazı ne zaman açıp kapattığınızı,
  • 11:12 - 11:14
    uyandığınızda ya da siz yokken
    istediğiniz sıcaklığı
  • 11:14 - 11:16
    izleyecekti.
  • 11:16 - 11:17
    Sonunda ne oldu?
  • 11:17 - 11:18
    İşe yaradı.
  • 11:18 - 11:22
    Artık herkes programlama yapmadan
    enerji tasarrufu yapabiliyor.
  • 11:23 - 11:25
    Demek istediğim, ne yaptığınız fark etmez.
  • 11:25 - 11:29
    Bir adım geri atıp
    tüm parçalara bakarsanız,
  • 11:29 - 11:32
    belki de onları kaldırmak ya da
    birleştirmek için bu aşamayı
  • 11:32 - 11:34
    daha basite indirgemenin
    bir yolunu bulursunuz.
  • 11:35 - 11:38
    Dolayısı ile ilk tavsiyem:
    daha geniş açıdan bakmak.
  • 11:38 - 11:42
    İkinci tavsiyem ise "daha yakından bakmak".
  • 11:42 - 11:45
    En değerli öğretmenlerimden biri
    büyük babamdı.
  • 11:47 - 11:49
    Bana birçok şey öğretti.
  • 11:50 - 11:53
    Yapıların nasıl inşa edildiğini
    ve nasıl onarıldığını,
  • 11:53 - 11:57
    başarılı bir iş çıkarmak için gereken
    araç gereçleri ve teknikleri öğretti.
  • 11:58 - 12:02
    Bana anlattığı vidalar ve
    doğru iş için doğru vidayı
  • 12:02 - 12:06
    kullanmakla ilgili bir hikaye
    hâlâ aklımdadır.
  • 12:06 - 12:08
    Birçok vida çeşidi vardır:
  • 12:08 - 12:12
    ahşap için, metal için, sabitleyiciler,
    beton vidaları.
  • 12:12 - 12:14
    Liste böyle uzar gider.
  • 12:15 - 12:18
    Bizim işimiz, müşterilerin profesyonel
    yardım olmadan kendi başlarına
  • 12:18 - 12:22
    kolay monte edebileceği ürünler yapmak.
  • 12:23 - 12:24
    Bunun için ne yaptık?
  • 12:25 - 12:28
    Büyük babamın anlattığı
    hikayeyi anımsadım,
  • 12:28 - 12:29
    buradan yola çıkıp,
  • 12:29 - 12:31
    bir kutuya kaç farklı vida
    koyabileceğimizi düşündük.
  • 12:31 - 12:34
    İki, üç, dört yoksa beş tane mi olmalıydı?
  • 12:34 - 12:37
    Çünkü bir sürü farklı duvar türü vardır.
  • 12:37 - 12:39
    Biz de bunun üzerine kafa yorup
    en uygun hale getirdik
  • 12:39 - 12:43
    ve sonuçta kutuya üç çeşit vida
    koymanın yolunu bulduk.
  • 12:44 - 12:46
    Bize göre böylece sorun çözülecekti.
  • 12:46 - 12:49
    Ancak sonuç öyle olmadı.
  • 12:50 - 12:51
    Üstelik ürünleri de nakletmiştik,
  • 12:51 - 12:54
    kullanıcılar için kötü bir deneyim olmuştu.
  • 12:54 - 12:55
    Bu durumda ne yaptık?
  • 12:55 - 12:57
    Hatamızı fark eder etmez,
  • 12:57 - 13:01
    en başa döndük.
  • 13:01 - 13:04
    Bu kez yatırımcılarımızı
    bayağı tasalandıran
  • 13:04 - 13:06
    özel bir vida tasarladık.
  • 13:06 - 13:10
    Bize, "küçücük bir vida için niye bu kadar
    zaman harcıyorsunuz,
  • 13:10 - 13:12
    bırakın da daha fazla
    satmaya bakın" derlerdi.
  • 13:12 - 13:15
    Biz de "eğer doğrusunu yaparsak
    daha fazla satarız" derdik
  • 13:16 - 13:18
    ve sonunda başardık.
  • 13:18 - 13:21
    Bu küçük özel vidayla beraber
    kutuda sadece bir vida vardı,
  • 13:21 - 13:24
    artık monte etmek ve
    duvara asmak kolaydı.
  • 13:26 - 13:32
    Yani, belki de göremediğimiz
    bu küçük ayrıntılara odaklanırsak
  • 13:32 - 13:34
    ve onlara bakıp,
  • 13:34 - 13:36
    "Bunların bir önemi var mı,
  • 13:36 - 13:38
    yoksa bunun yolu bu mu?
  • 13:38 - 13:41
    Belki de bunlardan kurtulmanın
    bir yolu vardır." diyebiliriz.
  • 13:42 - 13:47
    Son tavsiyem ise, daha genç düşünmek.
  • 13:48 - 13:53
    Her gün, üç küçük çocuğumun sorduğu
    ilginç sorularla karşılaşıyorum.
  • 13:53 - 13:54
    "Neden arabalar trafikte uçamıyor?"
  • 13:54 - 13:57
    ya da "neden ayakkabılarım bağcık yerine
    cırt cırtlı değil?"
  • 13:58 - 14:01
    gibi sorularla geliyorlar.
  • 14:02 - 14:04
    Bazen çok zekice sorular soruyorlar.
  • 14:05 - 14:08
    Geçenlerde oğlum yanıma geldiğinde ona
  • 14:08 - 14:11
    "haydi bakalım posta kutusunu kontrol et"
    dedim.
  • 14:11 - 14:15
    Şaşkın şaşkın baktı ve:
  • 14:15 - 14:20
    "Neden kendi kendini kontrol edip
    haber vermiyor ki?" dedi. (Gülüşmeler)
  • 14:20 - 14:24
    "Çok zekice bir soru" deyip kaldım.
  • 14:25 - 14:27
    Dolayısıyla, bir sürü soru sorabilirler
  • 14:27 - 14:32
    ve bazen doğru cevabımızın
    olmadığını fark ederiz.
  • 14:32 - 14:38
    O zaman da "çünkü olması gereken bu evlat,
    düzen böyle" deyiveririz.
  • 14:38 - 14:41
    Demek istediğim, bir şeye
    ne kadar çok maruz kalırsak,
  • 14:41 - 14:43
    o kadar çok alışırız.
  • 14:43 - 14:45
    Ama çocuklar bu şeylere alışacak kadar
  • 14:45 - 14:47
    çok maruz kalmıyorlar.
  • 14:47 - 14:49
    Bu yüzden bir sorunla karşılaşınca,
  • 14:49 - 14:51
    hemen çözüm yolu bulmaya çalışırlar,
  • 14:51 - 14:54
    hatta bazen daha iyi bir yol bulurlar ki,
  • 14:54 - 14:56
    böylesi gerçekten de daha iyidir.
  • 14:56 - 15:02
    Yani, dikkate alınması gereken tavsiyem,
    ekibinizde gençlere ya da
  • 15:02 - 15:04
    genç düşünen beyinlere yer vermek.
  • 15:04 - 15:07
    Çünkü, eğer bu genç beyinlere
    yer verirseniz,
  • 15:07 - 15:10
    gruptaki herkesin genç düşünmesine
    sebep olacaklardır.
  • 15:10 - 15:14
    Picasso'nun dediği gibi:
    "Her çocuk bir sanatçıdır.
  • 15:15 - 15:20
    Problem büyüdüğünde nasıl sanatçı
    kalabileceğidir."
  • 15:22 - 15:26
    İlk önceleri, henüz alışkanlıklarımız
    ayağımıza dolanmadan önce,
  • 15:26 - 15:28
    hepimiz için dünya daha netti.
  • 15:29 - 15:31
    Bizim amacımız oraya geri dönmek,
  • 15:31 - 15:34
    o hayal kırıklığını tatmak,
  • 15:34 - 15:36
    bu küçük detayları görmek,
  • 15:36 - 15:38
    daha geniş açıdan bakmak,
  • 15:38 - 15:39
    daha yakından bakmak
  • 15:39 - 15:41
    ve daha genç düşünmektir.
  • 15:42 - 15:44
    Böylece "acemi" kalabiliriz.
  • 15:44 - 15:45
    Kolay bir şey değil.
  • 15:45 - 15:47
    Geri dönüp, dünyayı
    anlamlandırdığımız
  • 15:47 - 15:50
    en temel şeylere
    karşı durmamızı gerektiriyor.
  • 15:52 - 15:53
    Eğer bunu yaparsak,
  • 15:53 - 15:55
    çok harika şeyler başarabiliriz.
  • 15:55 - 15:58
    Benim açımdan bu daha iyi
    ürün tasarımı demek.
  • 15:59 - 16:04
    Sizin içinse daha başka anlamlara
    gelebilir, daha çok anlam ifade edebilir.
  • 16:06 - 16:09
    Yapmamız gereken her gün
    uyandığımızda
  • 16:09 - 16:12
    "Bu hayatı nasıl daha iyi yaşayabilirim?"
    demek.
  • 16:12 - 16:17
    Bunu yapabilirsek, belki de, belki de
  • 16:17 - 16:21
    bu aptal, küçük etiketlerden kurtulabiliriz.
  • 16:22 - 16:24
    Çok teşekkür ederim.
  • 16:24 - 16:26
    (Alkışlar)
Title:
Tasarımın püf noktası: fark etmek
Speaker:
Tony Fadell
Description:

İnsan olmanın doğası gereği, rutin işlere çabuk alışırız. Ancak tasarımcılar açısından bu "düzen" bir fırsattır... Bu gidişat daha iyi olabilir mi? Peki nasıl? Bu ahenk dolu eğlenceli konuşmasında, iPod ve Nest termostatlarının arkasındaki isim fark etmek, uygulamak ve değiştirmek ile ilgili bazı tüyolarını paylaşıyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
16:41

Turkish subtitles

Revisions