Return to Video

Biliminsanlarına neden güvenmeliyiz?

  • 0:01 - 0:04
    Her gün, cevapları
    fazlasıyla bilimsel verilere dayanan,
  • 0:04 - 0:06
    iklim değişikliği,
  • 0:06 - 0:09
    ya da aşıların güvenilirliği gibi
  • 0:09 - 0:12
    konularla karşılaşıyoruz.
  • 0:12 - 0:15
    Biliminsanları dünyamızın ısındığını söylüyorlar,
  • 0:15 - 0:17
    aşıların güvenli olduğunu bildiriyorlar.
  • 0:17 - 0:20
    Ama bunların doğru olup olmadığını biliyor muyuz?
  • 0:20 - 0:22
    Neden bilime inanalım?
  • 0:22 - 0:25
    Doğrusu çoğumuz,
    aslında bilime inanmayız.
  • 0:25 - 0:27
    Kamuoyu araştırmaları,
    Amerikan halkının önemli bir bölümünün
  • 0:27 - 0:30
    insan faaliyetlerinin
    iklim değişikliği yarattığına inanmadıklarını,
  • 0:30 - 0:34
    doğal seçilimle evrimleştiğimizi düşünmediklerini,
  • 0:34 - 0:39
    ya da aşıların güvenliği konusunda
    ikna olmadıklarını gösteriyor.
  • 0:39 - 0:44
    Peki bilime neden inanmalıyız?
  • 0:44 - 0:48
    Evet, biliminsanları, bilimi
    bir inanç meselesi olarak konuşmaktan hoşlanmazlar.
  • 0:48 - 0:50
    Aslında, bilim dinle çatışır ve
  • 0:50 - 0:53
    inanç da dinden doğar.
  • 0:53 - 0:57
    Ve din, bilimden farklı ve uzak
    apayrı bir şeydir.
  • 0:57 - 1:00
    Doğrusu, din kaderciliğe dayanır derler...
  • 1:00 - 1:03
    ya da Pascal'ın Tanrı kumarına.
  • 1:03 - 1:07
    Blaise Pascal 17. yy.da yaşamış bir matematikçiydi.
  • 1:07 - 1:09
    "Tanrı'ya inanmak gerekli midir, değil midir?"
    sorusuna
  • 1:09 - 1:11
    bilimsel bir yanıt bulmaya çalışmıştır.
  • 1:11 - 1:14
    Onun "Tanrı Kumarı" şöyledir:
  • 1:14 - 1:16
    Pekala, eğer Tanrı yoksa...
  • 1:16 - 1:18
    ancak ben O'na inanmaya karar verirsem
  • 1:18 - 1:20
    çok bir şey kaybetmem.
  • 1:20 - 1:23
    Belki Pazar günleri bir kaç saat.
  • 1:23 - 1:26
    Ama var da ben inanmazsam,
  • 1:26 - 1:28
    başım büyük belada demektir.
  • 1:28 - 1:31
    Bu yüzden Pascal, Tanrı'ya inansak iyi ederiz, der.
  • 1:31 - 1:34
    Ya da benim üniversitedeki bir hocamın dediği gibi,
  • 1:34 - 1:36
    "Kader merdiveninin trabzanlarına yapıştı."
  • 1:36 - 1:38
    Bilimi ve rasyonalizmi terk ederek...
  • 1:38 - 1:42
    kaderciliğe geçiş yaptı.
  • 1:42 - 1:45
    Aslında günümüzde de bilimsel iddiaların pek çoğu
  • 1:45 - 1:48
    bizim için kaderimize razı olmaktan farklı değildir.
  • 1:48 - 1:52
    Bilimsel iddiaları çoğu kez
    tam olarak irdeleyemeyiz.
  • 1:52 - 1:55
    Ve bundan öte,
    bu durum pek çok biliminsanı için de
  • 1:55 - 1:58
    -kendi alanları dışında- böyledir.
  • 1:58 - 2:00
    Yani düşünecek olursanız, bir jeolog
  • 2:00 - 2:02
    bir aşı hakkında bir şey söyleyemez.
  • 2:02 - 2:05
    Çoğu kimyager evrim teorisi üzerine uzman değildir.
  • 2:05 - 2:07
    Bir fizikçi, size
  • 2:07 - 2:09
    sigaranın kansere neden olup olmadığını
  • 2:09 - 2:11
    bir iddianın ötesinde söyleyemez.
  • 2:11 - 2:14
    Öyleyse, biliminsanları kendileri dahi
  • 2:14 - 2:16
    kendi alanları olmadığında
  • 2:16 - 2:18
    inanmak durumunda kalıyorlarsa
  • 2:18 - 2:22
    neden diğer biliminsanlarının tezlerini
    kabul ediyorlar?
  • 2:22 - 2:24
    Diğerlerinin tezlerine neden inanıyorlar?
  • 2:24 - 2:27
    Peki biz de inanmalı mıyız?
  • 2:27 - 2:30
    Bence evet inanmalıyız,
  • 2:30 - 2:33
    ama pek çoğumuzun düşündüğü sebepten değil.
  • 2:33 - 2:35
    Pek çoğumuza okulda,
    bilime inanma sebebimizin
  • 2:35 - 2:39
    "bilimsel metod" olduğu öğretildi.
  • 2:39 - 2:41
    Biliminsanlarının bir metod izlediği
  • 2:41 - 2:44
    ve bize bu metodun,
    iddialarının doğru olduğunu
  • 2:44 - 2:46
    garanti ettiği öğretildi.
  • 2:46 - 2:49
    Pek çoğumuza okulda öğretilen,
  • 2:49 - 2:51
    -buna ders kitabı metodu diyebiliriz-
  • 2:51 - 2:54
    kuramsal tümdengelim yöntemidir.
  • 2:54 - 2:57
    Standart modele göre,
    -ders kitabı modeli-
  • 2:57 - 3:00
    biliminsanları hipotezler geliştirirler,
  • 3:00 - 3:02
    bu hipotezlerin sonuçlarını indirgerler
  • 3:02 - 3:04
    ve sonra dünyaya dönüp sorarlar:
  • 3:04 - 3:06
    "Tamam pekala bu hipotezler doğru mu?
  • 3:06 - 3:10
    bunları gerçek dünyada gözlemleyebilir miyiz?"
  • 3:10 - 3:12
    Doğruysa, biliminsanları,
  • 3:12 - 3:15
    "Harika, biliyoruz ki hipotez doğru" derler.
  • 3:15 - 3:17
    Ve bilim tarihinde tam olarak bunu yapan
  • 3:17 - 3:20
    biliminsanlarının bir sürü ünlü örneği vardır.
  • 3:20 - 3:22
    En ünlü örneklerden birisi
  • 3:22 - 3:24
    Albert Einstein'dan geliyor.
  • 3:24 - 3:27
    Einstein izafiyet teoremini geliştirdiğinde,
  • 3:27 - 3:29
    teoreminin sonuçlarından birisi,
  • 3:29 - 3:32
    "uzay-zaman"ın yalnızca bir boşluktan ibaret olmadığı
  • 3:32 - 3:34
    gerçekte bir dokusu olduğuydu.
  • 3:34 - 3:36
    Ve bu doku, güneş gibi
  • 3:36 - 3:39
    büyük kütleli nesnelerin varlığından dolayı
    eğilip bükülmüştü.
  • 3:39 - 3:42
    Öyleyse bu teorem doğruysa,
  • 3:42 - 3:43
    demek ki uzayda ışık
  • 3:43 - 3:45
    güneşin yanından geçerken bükülmüş olabilirdi.
  • 3:45 - 3:48
    Bu oldukça ürkütücü bir tahmindi
  • 3:48 - 3:50
    ve biliminsanlarının bunu test etmeleri
  • 3:50 - 3:51
    birkaç yılı buldu
  • 3:51 - 3:54
    ama 1919'da test ettiler
  • 3:54 - 3:56
    ve doğru olduğunu müşahade ettiler.
  • 3:56 - 3:59
    Yıldızların ışığı güneşin etrafında bükülür.
  • 3:59 - 4:02
    Bu da, teoremin çok önemli bir ispatı oldu.
  • 4:02 - 4:03
    Bu, yepyeni radikal bir fikrin
  • 4:03 - 4:06
    gerçekliğinin ispatı kabul edildi
  • 4:06 - 4:08
    ve dünya çapında bir çok gazetede yayınlandı.
  • 4:08 - 4:11
    Şimdi bazen bu teorem yada model,
  • 4:11 - 4:15
    tümdengelim-nomolojik model olarak adlandırılıyor,
  • 4:15 - 4:18
    çünkü akademisyenler
    işleri karmaşıklaştırmayı severler.
  • 4:18 - 4:23
    Ama aynı zamanda ideal şartlarda
    kurallarla ilgili olduğu için de.
  • 4:23 - 4:26
    Yani "nomolojik", kural mantığına dayalı anlamına gelir.
  • 4:26 - 4:29
    Ve ideal şartlarda hipotez yalnızca bir fikir değildir:
  • 4:29 - 4:32
    bir doğa kanunudur.
  • 4:32 - 4:34
    Peki doğa kanunu olması neden önemli?
  • 4:34 - 4:37
    Çünkü kanunsa, çiğnenemez.
  • 4:37 - 4:39
    Kanunsa, daima her zaman her yerde
  • 4:39 - 4:41
    şartlar ne olursa olsun
  • 4:41 - 4:42
    doğru olacaktır.
  • 4:42 - 4:46
    Ve hepiniz en azından
    şu ünlü kanunu bilirsiniz:
  • 4:46 - 4:49
    Kütle ve enerji arasındaki ilişkiyi anlatan
  • 4:49 - 4:51
    Eistein'ın ünlü denklemi:
  • 4:53 - 4:57
    Ve bu eşitlik her durumda doğrudur.
  • 4:57 - 5:01
    Ama yine de bu modelde bir kaç sorun çıkartıyor.
  • 5:01 - 5:05
    En önemli problem yanlış olması.
  • 5:05 - 5:08
    Yani sadece doğru değil.
  • 5:08 - 5:11
    Neden yanlış olduğuna dair
    üç sebepten bahsedeceğim.
  • 5:11 - 5:14
    İlki bir mantık hatası.
  • 5:14 - 5:17
    Öngörülen sonuç hatalı.
  • 5:17 - 5:20
    Bu, "yanlış teoremler doğru öngörülerde bulunabilir"
    demenin
  • 5:20 - 5:23
    daha başka fantastik ve akademik bir yolu.
  • 5:23 - 5:25
    Yani sadece sonucun doğru çıkması
  • 5:25 - 5:28
    mantıksal olarak
    teoremin gerçekten doğru olduğunu kanıtlamaz.
  • 5:28 - 5:32
    Ve bununla ilgili de iyi bir örneğim var,
    yine bilim tarihinden.
  • 5:32 - 5:34
    Bu, Batlamyus'un evreni
  • 5:34 - 5:36
    Dünya evrenin merkezinde,
  • 5:36 - 5:39
    güneş ve gezegenler etrafında dönüyor.
  • 5:39 - 5:41
    Batlamyus modeline yüzyıllar boyunca
  • 5:41 - 5:44
    birçok, çok zeki insan inandılar.
  • 5:44 - 5:46
    Peki neden?
  • 5:46 - 5:49
    Cevabı, çünkü pek çok öngörünün
    doğru çıkmasını sağladı.
  • 5:49 - 5:51
    Batlamyus sistemi, gökbilimcilerin
    gezegenlerin hareketlerini
  • 5:51 - 5:54
    çok hassas biçimde tahmin etmelerine
    imkan sağladı,
  • 5:54 - 5:57
    hatta ilk başta,
    şu anda doğru diyebildiğimiz
  • 5:57 - 6:01
    Kopernik teoreminden bile daha hassas.
  • 6:01 - 6:04
    Yani bu okul kitabı modelinin ilk sorunu.
  • 6:04 - 6:06
    İkincisi uygulamadaki sorun
  • 6:06 - 6:10
    ve bu yan hipotezlerle ilgili bir sorun.
  • 6:10 - 6:12
    Yan hipotezler, biliminsanlarının
  • 6:12 - 6:14
    farkında olarak ya da olmayarak
  • 6:14 - 6:17
    yaptıkları varsayımlardır.
  • 6:17 - 6:20
    Bunun önemli bir örneği,
  • 6:20 - 6:22
    Batlamyus sisteminin yerini alan
  • 6:22 - 6:25
    Kopernik modelinden.
  • 6:25 - 6:27
    Nicolaus Kopernik,
  • 6:27 - 6:30
    Dünya evrenin merkezi değil,
  • 6:30 - 6:32
    güneş, güneş sisteminin merkezi,
  • 6:32 - 6:33
    Dünya, güneşin etrafında dönüyor,
  • 6:33 - 6:37
    deyince, biliminsanları,
    peki tamam Nicolaus, bu doğruysa
  • 6:37 - 6:39
    Dünya'nın güneş etrafındaki hareketini
  • 6:39 - 6:41
    tetkik edebilmemiz gerekir, dediler.
  • 6:41 - 6:43
    Şimdi bu slayt, "yıldız paralaksı" olarak bilinen
  • 6:43 - 6:45
    bir konsepti gösteriyor.
  • 6:45 - 6:48
    Ve gökbilimciler dediler ki, eğer Dünya hareket ediyorsa
  • 6:48 - 6:51
    ve biz belirli bir yıldıza baktığımızda, diyelim ki Sirius,
  • 6:51 - 6:54
    -- evet biliyoruz ki Manhattan'dayız
    ve burada yıldızları göremezsiniz,
  • 6:54 - 6:58
    ama farz edin ki kırsal alandasınız,
    köy hayatını seçtiniz --
  • 6:58 - 7:00
    ve Aralık ayında bir yıldıza bakıyoruz,
  • 7:00 - 7:03
    arkaplanda başka uzak yıldızları görürüz.
  • 7:03 - 7:06
    Eğer aynı gözlemi altı ay sonra yinelersek,
  • 7:06 - 7:10
    Dünya Haziran'daki yerine gittiğinde,
  • 7:10 - 7:14
    aynı yıldıza bakınca
    farklı bir arkaplan görürüz.
  • 7:14 - 7:18
    Bu açısal fark,
    "yıldız paralaksı"dır.
  • 7:18 - 7:21
    Evet bu Kopernik modelinin bir öngörüsüdür.
  • 7:21 - 7:24
    Gökbilimciler, yıldız paralaksını aradılar
  • 7:24 - 7:29
    ve hiç ama hiç bir şey bulamadılar.
  • 7:29 - 7:33
    Ve pek çok kimse bunun Kopernik modelinin
    yanlış olduğunu ispatladığını savundu.
  • 7:33 - 7:34
    Sonra ne oldu?
  • 7:34 - 7:37
    Pekala, günümüzde diyebiliyoruz ki,
  • 7:37 - 7:39
    gökbilimciler artık yanlış olduğunu bildiğimiz
  • 7:39 - 7:42
    iki yan hipotez kuruyorlardı.
  • 7:42 - 7:46
    Birincisi, Dünya'nın yörüngesi
    hakkındaki varsayımları.
  • 7:46 - 7:49
    Gökbilimciler, Dünya yörüngesinin
    Dünya'nın yıldızlara uzaklığıyla orantılı
  • 7:49 - 7:51
    bir büyüklükte olduğunu varsaymışlardı.
  • 7:51 - 7:53
    Günümüzde resmi daha çok bu şekilde çizmeliyiz,
  • 7:53 - 7:55
    bu NASA'dan
  • 7:55 - 7:57
    ve görüyorsunuz ki Dünya'nın yörüngesi oldukça küçük.
  • 7:57 - 8:00
    Aslında, burada gösterilenden bile
    çok daha küçük.
  • 8:00 - 8:02
    Bu yüzden yıldız paralaksı
  • 8:02 - 8:05
    çok küçük ve incelenmesi çok zordur.
  • 8:05 - 8:07
    Ve bu da, öngörünün işlememesinin
  • 8:07 - 8:09
    ikinci nedenine yol açıyor,
  • 8:09 - 8:11
    çünkü biliminsanları, teleskoplarının
  • 8:11 - 8:14
    paralaksı görmeye yetecek kadar
  • 8:14 - 8:16
    hassas olduğunu varsayıyorlardı.
  • 8:16 - 8:18
    Ve bunun da öyle olmadığı ortaya çıktı.
  • 8:18 - 8:21
    19. yy.'a kadar biliminsanlarının
  • 8:21 - 8:22
    yıldız paralaksını incelemeleri
  • 8:22 - 8:24
    mümkün olmadı.
  • 8:24 - 8:26
    Ve üçüncü bir sorun daha var.
  • 8:26 - 8:29
    Bu olgusal bir sorun, şöyle ki,
  • 8:29 - 8:32
    bilimin büyük bir kısmı okul kitabı modeline uymaz.
  • 8:32 - 8:34
    Bilimin büyük bir kısmı tümdengelimsel bile değildir,
  • 8:34 - 8:36
    tümevarımsaldır.
  • 8:36 - 8:39
    Ve bununla, biliminsanları teoremlerle ve
  • 8:39 - 8:41
    hipotezlerle başlamaz,
  • 8:41 - 8:43
    sıklıkla dünyada devam eden şeyleri gözlemlemekle
  • 8:43 - 8:45
    başlarlar demek istiyorum.
  • 8:45 - 8:48
    Ve bunun en önemli örneği,
    yaşamış en ünlü biliminsanlarından
  • 8:48 - 8:51
    Charles Darwin'dir.
  • 8:51 - 8:54
    Darwin, genç bir adam olarak
    Beagle seyahatine çıktığında,
  • 8:54 - 8:57
    bir hipotezi yada teoremi yoktu.
  • 8:57 - 9:01
    Yalnızca bir biliminsanı olarak
    kariyer yapmak istiyordu
  • 9:01 - 9:03
    ve veri toplamaya başladı.
  • 9:03 - 9:05
    Çünkü tıptan nefret ediyordu
  • 9:05 - 9:07
    onu kan tutuyordu,
  • 9:07 - 9:09
    bu yüzden başka bir kariyer yolu çizmeliydi.
  • 9:09 - 9:11
    Bu yüzden veri toplamaya başladı.
  • 9:11 - 9:15
    Ve onun o ünlü ispinoz kuşları da dahil olmak üzere
    pek çok şey topladı.
  • 9:15 - 9:17
    Kuşları toplayıp çantasına attı
  • 9:17 - 9:19
    bunların ne anlama geldiği konusunda
    hiçbir fikri yoktu.
  • 9:19 - 9:21
    Yıllar sonra Londra'ya döndüğünde,
  • 9:21 - 9:24
    verilerine yeniden baktı ve
  • 9:24 - 9:26
    bir açıklama geliştirmeye başladı,
  • 9:26 - 9:29
    ve o açıklama,
    doğal seçilim teoremi idi.
  • 9:29 - 9:32
    Tümevarımsal bilimin yanısıra,
  • 9:32 - 9:34
    biliminsanları modellemeyi de sık sık kullanırlar.
  • 9:34 - 9:37
    Biliminsanlarının hayatta yapmayı istedikleri
    şeylerden birisi de
  • 9:37 - 9:39
    bir şeylerin sebeplerini açıklamaktır.
  • 9:39 - 9:41
    Peki bunu nasıl yaparız?
  • 9:41 - 9:43
    Pekala, bunun bir yolu, bir fikri test etmek için
  • 9:43 - 9:45
    model oluşturmaktır.
  • 9:45 - 9:46
    Şimdi, bu Henry Cadell'ın bir resmi,
  • 9:46 - 9:49
    19.yy.'da yaşamış, İskoçyalı bir jeolog.
  • 9:49 - 9:52
    İskoçyalı olduğunu giydiği geyik avı şapkasından
  • 9:52 - 9:55
    ve Wellington botlarından anlayabilirsiniz.
  • 9:55 - 9:57
    Cadell, "dağlar nasıl oluştu?"
  • 9:57 - 9:59
    sorusunu cevaplamak istedi.
  • 9:59 - 10:00
    Ve gözlemlediği şeylerden bir tanesi,
  • 10:00 - 10:03
    Appalach Dağları gibi dağlara bakarsanız,
  • 10:03 - 10:04
    genellikle içlerindeki kayaların
  • 10:04 - 10:06
    kıvrılmış olduğunu görürsünüz
  • 10:06 - 10:08
    ve öyle kıvrılmışlardı ki,
  • 10:08 - 10:09
    bu ona (Cadell'e)
  • 10:09 - 10:12
    yanlardan sıkıştırılmış oldukları fikrini verdi.
  • 10:12 - 10:15
    Ve bu fikir daha sonra,
    kıtaların sürüklenmesi tartışmalarında
  • 10:15 - 10:16
    büyük rol oynayacaktı.
  • 10:16 - 10:19
    Sonra bu modeli kurdu, kaldıraçlarla ve ahşapla
  • 10:19 - 10:21
    bu çılgın mekanizmayı... Burada da
  • 10:21 - 10:24
    el arabası, kovası ve balyozu.
  • 10:24 - 10:25
    Neden Wellington botları giydiğini bilmiyorum.
  • 10:25 - 10:27
    Belki yağmur yağacaktır.
  • 10:27 - 10:30
    Bu modeli, yanlardan sıkıştırdığınız zaman
  • 10:30 - 10:33
    kayalarda -burada çamurda-,
  • 10:33 - 10:38
    dağlara benzeyen dokular oluşturabileceğinizi
  • 10:38 - 10:40
    göstermek için oluşturdu.
  • 10:40 - 10:44
    Yani bu dağların oluşumuyla ilgili bir kanıttı.
  • 10:44 - 10:47
    Günümüzde, biliminsanları
    içeride çalışmayı tercih ediyorlar,
  • 10:47 - 10:50
    bu yüzden bilgisayar simülasyonları yapıyorlar
  • 10:50 - 10:52
    ve fiziksel modeller yapmıyorlar pek.
  • 10:52 - 10:55
    Ama bilgisayar simülasyonu da bir tür modeldir.
  • 10:55 - 10:57
    Matematikle yapılmış bir model,
  • 10:57 - 11:00
    19. yy.'daki fiziksel modeller gibi.
  • 11:00 - 11:04
    Nedenler hakkında düşünmek çok önemlidir.
  • 11:04 - 11:07
    Ve şimdi, iklim değişikliği üzerine
    önemli sorulardan bir tanesi,
  • 11:07 - 11:09
    Dünya'nın ısındığına dair
  • 11:09 - 11:10
    inanılmaz miktarda belirtiler var.
  • 11:10 - 11:13
    Bu slaytta, siyah çizgi 150 yıl boyunca
  • 11:13 - 11:15
    biliminsanları tarafından ölçülen
  • 11:15 - 11:17
    Dünya'nın sıcaklığının
  • 11:17 - 11:18
    sürekli olarak arttığını
  • 11:18 - 11:20
    gösteriyor ve
  • 11:20 - 11:22
    özellikle son 50 yılda
  • 11:22 - 11:24
    bir santigrat dereceye yakın yada
  • 11:24 - 11:27
    hemen hemen iki Fahrenheit gibi
  • 11:27 - 11:29
    dramatik bir artış olduğunu görebilirsiniz.
  • 11:29 - 11:32
    Peki bu değişikliğe neden olan nedir?
  • 11:32 - 11:34
    Gözlemlediğimiz ısınmanın sebebini
  • 11:34 - 11:35
    nasıl öğrenebiliriz?
  • 11:35 - 11:37
    Pekala, biliminsanları bunu
  • 11:37 - 11:40
    bilgisayar simülasyonu ile modelleyebilirler.
  • 11:40 - 11:43
    İşte bu grafik, iklim değişikliğni etkilediğini bildiğimiz
  • 11:43 - 11:45
    tüm farklı faktörleri gösteren
  • 11:45 - 11:47
    bir bilgisayar simülasyonu çıktısı,
  • 11:47 - 11:50
    hava kirliliğinden kaynaklanan sülfat partikülleri,
  • 11:50 - 11:53
    volkan patlamalarından kaynaklanan volkanik tozlar,
  • 11:53 - 11:55
    güneşten gelen radyasyondaki değişimler
  • 11:55 - 11:57
    ve tabii ki, sera gazları.
  • 11:57 - 11:59
    Ve şunu sordular:
  • 11:59 - 12:03
    Modele eklenen hangi değişkenler
  • 12:03 - 12:06
    gerçek hayattaki durumu önümüze koyacak?
  • 12:06 - 12:09
    İşte burada siyah renkte gerçek hayat.
  • 12:09 - 12:11
    Modelimiz de gri
  • 12:11 - 12:13
    ve cevap şıkkı E,
  • 12:13 - 12:17
    yani hepsi, hepsini içeren model.
  • 12:17 - 12:20
    Ölçülen sıcaklık ölçümlerini
  • 12:20 - 12:22
    yeniden üretmenin tek yolu
  • 12:22 - 12:24
    bunların hepsini biraraya getirmek,
  • 12:24 - 12:26
    sera gazları dahil
  • 12:26 - 12:28
    ve son 50 yılda sıcaklıktaki dramatik artışın
  • 12:28 - 12:30
    özellikle sera gazlarındaki
  • 12:30 - 12:32
    artıştan kaynaklandığını
  • 12:32 - 12:34
    görebilirsiniz.
  • 12:34 - 12:36
    Bu yüzden biliminsanları,
  • 12:36 - 12:39
    yalnızca iklimin değiştiğini
    bilmekle kalmayıp,
  • 12:39 - 12:42
    sera gazlarının bunun en büyük nedeni olduğunu da
  • 12:42 - 12:45
    biliyoruz diyorlar.
  • 12:45 - 12:47
    Ve biliminsanlarının yaptıkları
  • 12:47 - 12:49
    onca farklı şeylerden dolayı,
  • 12:49 - 12:52
    filozof Paul Feyerabend şu ünlü sözü söylemiştir:
  • 12:52 - 12:55
    "Bilimde süreci engellemeyen
  • 12:55 - 12:58
    tek ilke: Herşey uyar."
  • 12:58 - 13:00
    Bu alıntı sık sık eksik yapılır,
  • 13:00 - 13:03
    çünkü Feyerabend'in gerçekte söylediği
  • 13:03 - 13:05
    "bilime herşey uyar" değil.
  • 13:05 - 13:06
    Söylediğini tam olarak
  • 13:06 - 13:08
    alıntılarsak,
  • 13:08 - 13:10
    "Beni bilimin yönteminin ne olduğunu
  • 13:10 - 13:12
    söylemek zorunda bırakırsanız,
  • 13:12 - 13:15
    her şey uyar derdim"
  • 13:15 - 13:16
    Söylemeye çalıştığı
  • 13:16 - 13:19
    biliminsanlarının pek çok farklı şey yaptıklarıdır.
  • 13:19 - 13:21
    Biliminsanları yaratıcıdır.
  • 13:21 - 13:23
    Ancak bu da şu soruyu geri getiriyor:
  • 13:23 - 13:27
    Biliminsanları tek bir yöntem kullanmazlarsa,
  • 13:27 - 13:29
    neyin doğru, neyin yanlış olduğuna
  • 13:29 - 13:30
    nasıl karar verecekler?
  • 13:30 - 13:32
    Ve bunu kim değerlendirecek?
  • 13:32 - 13:34
    Cevap, biliminsanları,
  • 13:34 - 13:37
    bunu kanıtları değerlendirerek yaparlar.
  • 13:37 - 13:40
    Biliminsanları pek çok farklı yollarla kanıt toplarlar,
  • 13:40 - 13:42
    ancak nasıl toplamış olurlarsa olsunlar,
  • 13:42 - 13:45
    bunu ince eleyip sık dokumak zorundadırlar.
  • 13:45 - 13:47
    İşte bu sosyolog Robert Merton'ı
  • 13:47 - 13:49
    biliminsanlarının veri ve kanıtları
    nasıl ince eleyip sık dokudukları
  • 13:49 - 13:51
    sorusuna odaklanmaya yöneltti
  • 13:51 - 13:54
    ve bunu "organize şüphecilik" dediği bir yolla
  • 13:54 - 13:56
    yaptıklarını söyledi.
  • 13:56 - 13:58
    "Organize" çünkü
  • 13:58 - 13:59
    bunu kollektif olarak,
  • 13:59 - 14:01
    grup halinde yaparlar
  • 14:01 - 14:04
    ve "şüpheci" çünkü
    güvensizlikten yola çıkarlar
  • 14:04 - 14:05
    demek istedi.
  • 14:05 - 14:07
    Bu, yeni bir iddiası olan
  • 14:07 - 14:10
    bunu kanıtlamak zorundadır, anlamına gelir.
  • 14:10 - 14:13
    Ve bu bağlamda, bilim
    doğal olarak muhafazakardır.
  • 14:13 - 14:16
    Bilim camiasından birisini "Evet, bir şey biliyoruz, bu doğru"
  • 14:16 - 14:19
    demeye ikna etmek oldukça zordur.
  • 14:19 - 14:21
    Yani "paradigma kaymaları" kavramının
  • 14:21 - 14:23
    popülaritesine karşın,
  • 14:23 - 14:24
    gerçekte gördüğümüz,
  • 14:24 - 14:27
    bilimsel düşüncede gerçek büyük değişimlerin
  • 14:27 - 14:31
    bilim tarihinde görece olarak nadir olduğudur.
  • 14:31 - 14:34
    Nihai olarak bu bizi bir fikre daha ulaştırır:
  • 14:34 - 14:38
    Biliminsanları, kanıtları kollektif olarak değerlendiriyorsa,
  • 14:38 - 14:41
    bu, tarihçileri, bilimin ne olduğu,
  • 14:41 - 14:42
    bilimsel bilginin
  • 14:42 - 14:44
    ne olduğu üzerine bir konsensus sorusuna
  • 14:44 - 14:46
    odaklanmaya yöneltir:
  • 14:46 - 14:48
    organize şüphecilik ve
  • 14:48 - 14:50
    kollektif şüphecilik sürecinde
  • 14:50 - 14:53
    bilimsel uzmanlar kanıtları inceleyip,
  • 14:53 - 14:55
    bununla ilgili
  • 14:55 - 14:57
    bir hükme vardılar mı?
  • 14:57 - 15:00
    evet mi hayır mı?
  • 15:00 - 15:03
    Öyleyse bilimsel bilgiyi, uzmanların konsensusu,
  • 15:03 - 15:06
    uzlaşısı olarak düşünebiliriz.
  • 15:06 - 15:07
    Bilimi de bir tür jüri
  • 15:07 - 15:09
    olarak düşünebiliriz,
  • 15:09 - 15:12
    ama çok özel bir tür jüri.
  • 15:12 - 15:14
    Perilerinizden oluşan bir jüri değil,
  • 15:14 - 15:16
    ucubelerden oluşan bir jüri.
  • 15:16 - 15:19
    Doktoralı adamlar ve kadınlardan oluşan bir jüri,
  • 15:19 - 15:22
    "suçlu" ya da "suçsuz" gibi
  • 15:22 - 15:23
    sadece iki seçeneği olan
  • 15:23 - 15:26
    geleneksel bir jüriye benzemez,
  • 15:26 - 15:29
    bilim jürisinin bir kaç seçeneği vardır:
  • 15:29 - 15:32
    Biliminsanları "Evet, bu doğrudur." diyebilirler,
  • 15:32 - 15:35
    "Hayır, bu yanlış." diyebilirler
  • 15:35 - 15:37
    ya da "Pekala, bu doğru olabilir,
  • 15:37 - 15:40
    ancak daha fazla çalışmamız ve
    daha çok kanıt toplamamız gerekli." diyebilirler,
  • 15:40 - 15:42
    ya da "Doğru olabilir, ancak
  • 15:42 - 15:44
    bu sorunun cevabını bilmiyoruz
  • 15:44 - 15:45
    ve bunu bir kenara koyalım
  • 15:45 - 15:48
    ve belki ileride tekrar döneriz" diyebilirler.
  • 15:48 - 15:52
    Bu, biliminsanlarının "kolayca kontrol edilemeyen"
    dedikleri şeydir.
  • 15:52 - 15:54
    Ama bu da bizi nihai bir probleme götürür:
  • 15:54 - 15:57
    Eğer bilim, biliminsanlarının anlattığı şeyse,
  • 15:57 - 16:00
    bu da sadece otoriteye başvurmak değil midir?
  • 16:00 - 16:02
    Ve bize okulda otoriteye başvurmanın
  • 16:02 - 16:04
    mantık hatası olduğu öğretilmedi mi?
  • 16:04 - 16:07
    Evet, işte modern bilimin paradoksu,
  • 16:07 - 16:10
    sanırım tarihçilerin, filozofların ve
  • 16:10 - 16:12
    sosyologların vardığı sonucun paradoksu:
  • 16:12 - 16:16
    aslında bilim otoriteye başvurmaktır,
  • 16:16 - 16:19
    ama bir bireyin otoritesine değil,
  • 16:19 - 16:22
    ne kadar zeki olursa olsun,
  • 16:22 - 16:26
    Platon yada Sokrates yada Einstein gibi.
  • 16:26 - 16:29
    Kollektif grubun otoritesidir.
  • 16:29 - 16:32
    Bir topluluğun bir çeşit ortak aklı olarak düşünebilirsiniz,
  • 16:32 - 16:35
    ama çok özel bir tür topluluk.
  • 16:35 - 16:38
    Bilim -tabii ki- otoriteye başvurur,
  • 16:38 - 16:40
    ama herhangi bir bireye dayalı değildir,
  • 16:40 - 16:42
    o birey olabileceği kadar zeki olsa da.
  • 16:42 - 16:45
    Bu, belirli bir problem üzerinde çalışan
  • 16:45 - 16:47
    biliminsanlarının kollektif bilgeliğine,
  • 16:47 - 16:49
    kollektif bilgisine,
  • 16:49 - 16:51
    kollektif çalışmasına dayanır.
  • 16:51 - 16:54
    Biliminsanlarında bir tür "kollektif güvensizlik" vardır,
  • 16:54 - 16:56
    şu "göster bana" kültürü,
  • 16:56 - 16:58
    bu şirin bayanın arkadaşlarına
  • 16:58 - 17:01
    kanıtlarını gösterdiği gibi.
  • 17:01 - 17:05
    Tabii ki, bu insanlar biliminsanlarına
    gerçekten benzemiyorlar
  • 17:05 - 17:09
    çünkü fazlasıyla mutlu görünüyorlar.
  • 17:09 - 17:14
    Tamam, bu beni varış noktama taşıyor.
  • 17:14 - 17:16
    Çoğumuz sabah uyanırız.
  • 17:16 - 17:18
    Çoğumuz arabalarımıza güveniriz.
  • 17:18 - 17:19
    Pekala, bakın, şimdi düşünüyorum da,
  • 17:19 - 17:21
    ben Manhattan'dayım, bu kötü bir benzetme oldu,
  • 17:21 - 17:23
    ama Manhattan'da yaşamayan pek çok Amerikalı
  • 17:23 - 17:25
    sabah uyanır ve arabalarına biner
  • 17:25 - 17:28
    kontağı çevirirler ve arabaları çalışır
  • 17:28 - 17:30
    ve muazzam çalışır.
  • 17:30 - 17:32
    Modern ortomobil kolay kolay arıza yapmaz.
  • 17:32 - 17:35
    Peki nasıl oluyor? Arabalar nasıl bu kadar iyi çalışıyor?
  • 17:35 - 17:38
    Bu, Henry Ford'un dehası değil,
  • 17:38 - 17:41
    ya da Karl Benz yada Elon Musk'ın da değil.
  • 17:41 - 17:43
    Çünkü modern otomobil
  • 17:43 - 17:48
    yüzlerce, binlerce hatta onbinlerce insanın
  • 17:48 - 17:50
    yüzyılı aşkın çalışmasının
  • 17:50 - 17:51
    bir ürünüdür.
  • 17:51 - 17:53
    Modern otomobil,
  • 17:53 - 17:56
    bir araba üzerinde çalışmış olan her adam ve kadının
  • 17:56 - 17:58
    toplu emeğinin ve bilgeliğinin ve deneyiminin
  • 17:58 - 18:00
    bir ürünüdür
  • 18:00 - 18:03
    ve teknolojinin güvenilirliği, bu toplu çabanın
  • 18:03 - 18:05
    bir sonucudur.
  • 18:05 - 18:08
    Sadece Benz'in, Ford'un ve Musk'ın
  • 18:08 - 18:09
    dehalarından değil,
  • 18:09 - 18:12
    modern araba üzerinde çalışmış olan tüm insanların
  • 18:12 - 18:14
    ortak akıl ve emeğinden
  • 18:14 - 18:16
    istifade ettik.
  • 18:16 - 18:18
    Ve bilimin doğrusu hep aynıdır,
  • 18:18 - 18:21
    sadece bilim biraz daha yaşlanmıştır.
  • 18:21 - 18:23
    temelde bilime güvenmek,
  • 18:23 - 18:26
    teknolojiye güvenmekle
  • 18:26 - 18:30
    ve deneyim dediğimiz bir şeye güvenmekle,
  • 18:30 - 18:32
    esasen aynı şeydir.
  • 18:32 - 18:35
    Ama bu herhangi bir şeye körü körüne inanmaktan
  • 18:35 - 18:37
    daha fazla körü körüne olmamalıdır.
  • 18:37 - 18:40
    Bilime güvenimiz de, bilimin kendisi gibi,
  • 18:40 - 18:41
    kanıta dayanmalıdır
  • 18:41 - 18:43
    ve bu da biliminsanlarının,
    daha iyi iletişimciler
  • 18:43 - 18:45
    haline gelmeleri gerektiği anlamına gelir.
  • 18:45 - 18:48
    Bize sadece bildiklerini değil,
    nasıl bildiklerini de
  • 18:48 - 18:50
    açıklamak zorundadırlar
  • 18:50 - 18:54
    ve bu da daha iyi dinleyiciler
    olmaları gerektiği anlamına gelir.
  • 18:54 - 18:57
    Çok çok teşekkürler.
Title:
Biliminsanlarına neden güvenmeliyiz?
Speaker:
Naomi Oreskes
Description:

Dünyanın en büyük sorunlarını biliminsanlarınca sorgulanmayı gerektirir - ama onların söylediklerine neden inanalım? Bilim tarihçisi Naomi Oreskes inançla olan ilişkimiz üzerine derinlemesine düşünüyor ve bilim jürisi etrafında genel yaklaşımlarla ilgili ortaya üç problem koyarak bilime neden güvenmemiz gerektiğini kendine göre sebeplendiriyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
19:14
Meric Aydonat approved Turkish subtitles for Why we should trust scientists
Meric Aydonat edited Turkish subtitles for Why we should trust scientists
Meric Aydonat edited Turkish subtitles for Why we should trust scientists
Meric Aydonat edited Turkish subtitles for Why we should trust scientists
Siir Tecirlioglu accepted Turkish subtitles for Why we should trust scientists
Meric Aydonat rejected Turkish subtitles for Why we should trust scientists
Meric Aydonat approved Turkish subtitles for Why we should trust scientists
Siir Tecirlioglu accepted Turkish subtitles for Why we should trust scientists
Show all

Turkish subtitles

Revisions