Return to Video

İnsanlara yeni duyular ekleyebilir miyiz?

  • 0:01 - 0:06
    Bizler çok küçük şeylerden meydana geldik
  • 0:06 - 0:08
    ve büyük bir evrenin içine yerleştirildik.
  • 0:08 - 0:13
    Gerçek şu ki, bizler bu iki ölçekteki
  • 0:13 - 0:14
    gerçekliği de anlayamıyoruz;
  • 0:14 - 0:16
    çünkü beyinlerimiz henüz dünyayı
  • 0:16 - 0:20
    bu ölçekte anlayacak kadar gelişmedi.
  • 0:20 - 0:24
    Bunun yerine, bizler tam ortada duran
  • 0:24 - 0:26
    bu çok dar algı dilimine hapsedildik.
  • 0:27 - 0:31
    Daha da tuhafı, ev dediğimiz
    gerçeklik diliminde bile
  • 0:31 - 0:34
    gerçekleşen pek çok olayı göremiyoruz.
  • 0:34 - 0:38
    Dünyamızdaki renkleri ele alalım.
  • 0:38 - 0:42
    Bunlar, nesnelerden seken ve gözlerimizin
    arkasındaki özel alıcılara çarpan
  • 0:42 - 0:46
    ışık dalgaları, elektromanyetik ışınımlar.
  • 0:46 - 0:49
    Ancak biz buradaki
    bütün dalgaları göremiyoruz.
  • 0:49 - 0:51
    Aslında gördüğümüz,
  • 0:51 - 0:55
    burada bulunanın
    10 trilyonda birinden daha azı.
  • 0:55 - 0:58
    Şu an radyo dalgaları, mikrodalgalar,
  • 0:58 - 1:02
    X-ray ışınları ve gama ışınları
    vücudunuzdan geçiyor
  • 1:02 - 1:05
    ve sizin bundan hiç haberiniz olmuyor;
  • 1:05 - 1:10
    çünkü bunları görmek için gereken
    biyolojik alıcılarla doğmadınız.
  • 1:10 - 1:12
    Şu an vücudunuzdan geçen
  • 1:12 - 1:14
    binlerce telefon konuşması var
  • 1:14 - 1:16
    ve siz hiçbirini fark etmiyorsunuz.
  • 1:16 - 1:20
    Dediklerim doğası gereği
    görünmez olan şeyler değiller.
  • 1:20 - 1:25
    Yılanlar çevrelerini algılamak için
    bazı kızılötesi ışınlara sahiptir,
  • 1:25 - 1:29
    arılar dünyayı
    morötesi ışınlarla görür
  • 1:29 - 1:32
    ve bizler araba göstergesinde
    radyo frekansı aralığındaki
  • 1:32 - 1:35
    sinyalleri algılayan
    makineler yapıyoruz.
  • 1:35 - 1:39
    Hastanelerde X-ray ışınlarını
    algılayan araçlar yapıyoruz.
  • 1:39 - 1:42
    Fakat bunların hiçbirisini
    kendiniz hissedemezsiniz,
  • 1:42 - 1:43
    en azından henüz değil,
  • 1:43 - 1:47
    çünkü uygun algılayıcılarla
    donatılı değilsiniz.
  • 1:47 - 1:52
    Bu demek oluyor ki, gerçeklik deneyimimiz
  • 1:52 - 1:55
    biyolojik yapımızla kısıtlanmış durumda.
  • 1:55 - 1:58
    Söylediklerim;
    gözlerimizin, kulaklarımızın,
  • 1:58 - 2:00
    parmak uçlarımızın değişmez gerçekliği
  • 2:00 - 2:04
    algıladığını savunan düşünceye aykırıdır.
  • 2:04 - 2:10
    Bunun yerine, beyinlerimiz dünyanın
    yalnızca küçük bir kısmını örnekliyor.
  • 2:10 - 2:12
    Hayvanlar aleminde,
  • 2:12 - 2:15
    farklı hayvanlar, gerçekliğin
    farklı noktalarını algılar.
  • 2:15 - 2:18
    Kenenin kör ve sağır dünyasında,
  • 2:18 - 2:23
    önemli uyarıcılar, ısı ve bütirik asittir;
  • 2:23 - 2:26
    kara hayalet balığının dünyasında,
  • 2:26 - 2:31
    algı dünyası elektriksel alanlarla
    dolu dolu boyanmıştır
  • 2:31 - 2:33
    ve yankıyla yön bulan yarasa için,
  • 2:33 - 2:37
    gerçeklik, hava basınçlı
    dalgalardan oluşur.
  • 2:37 - 2:42
    Her birisinin, çevresini
    algılayabileyeceği dilim bu kadardır
  • 2:42 - 2:43
    ve bilimde buna bir ad veriyoruz.
  • 2:43 - 2:45
    Verilen ad umwelt,
  • 2:45 - 2:49
    çevre sözcüğünü karşılayan
    Almanca bir sözcük.
  • 2:49 - 2:52
    Muhtemelen, her hayvan
  • 2:52 - 2:56
    umwelt'inin değişmez gerçeklik
    olduğunu varsayar;
  • 2:56 - 2:58
    algılayabildiğimizin dışında
    bir şeyin olduğunu
  • 2:58 - 3:01
    düşünmemize ne gerek var ki?
  • 3:01 - 3:04
    Bunun yerine, hepimiz de
    gerçekliği bize sunulan
  • 3:04 - 3:07
    neyse o olarak kabul ederiz.
  • 3:07 - 3:10
    Farkındalık sağlayacak bir şey yapalım.
  • 3:10 - 3:12
    Bir tazı olduğunuzu düşleyin.
  • 3:13 - 3:15
    Bütün dünyanız koku üzerine kurulu.
  • 3:15 - 3:20
    200 milyon koku alıcısı bulunan
    uzun bir burnunuz var,
  • 3:20 - 3:24
    koku moleküllerini çekip yakalayan
    ıslak burun delikleriniz var
  • 3:24 - 3:28
    ve hatta burun deliklerinizde, kocaman
    nefesler alabilmek için yarıklarınız var.
  • 3:28 - 3:31
    Sizin için her şey koku demek.
  • 3:31 - 3:35
    Bir gün, iz peşindeyken
    bir aydınlanmayla duruyorsunuz.
  • 3:35 - 3:39
    İnsan sahibinize bakıp
    düşünüyorsunuz:
  • 3:39 - 3:43
    "Acınası ve kısıtlı bir insan burnuna
    sahip olmak acaba nasıldır?
  • 3:43 - 3:45
    (Gülüşmeler)
  • 3:45 - 3:48
    Cılız cılız solumak acaba nasıldır?
  • 3:48 - 3:52
    100 metre ötede kedi olduğunu
    nasıl olur da bilemezsin
  • 3:52 - 3:56
    ya da komşunun altı saat önce
    tam burada olduğunu?"
  • 3:56 - 3:58
    (Gülüşmeler)
  • 3:58 - 4:01
    İnsan olduğumuz için,
  • 4:01 - 4:03
    bu türde bir koku dünyasında
    hiç yaşamadık,
  • 4:03 - 4:06
    bu yüzden de yokluğunu hissetmiyoruz;
  • 4:06 - 4:10
    çünkü kendi umwelt'imize
    sıkı sıkıya bağlıyız.
  • 4:10 - 4:14
    Ancak esas soru şu:
    Burada sıkışıp kalmak zorunda mıyız?
  • 4:14 - 4:19
    Bir sinirbilimci olarak, teknolojinin
  • 4:19 - 4:21
    umwelt'imizi genişletme yollarıyla
  • 4:21 - 4:25
    ve insan olma hissini nasıl
    değiştireceğiyle ilgileniyorum.
  • 4:26 - 4:30
    Teknolojiyle biyolojimizi
    birleştirebileceğimizi zaten biliyoruz;
  • 4:30 - 4:37
    çünkü yapay duyma ve görme araçlarıyla
    etrafta dolaşan yüzbinlerce insan var.
  • 4:37 - 4:42
    Çalışma şekli şöyle: Bir mikrofonu alıp
    sinyali sayısallaştırıyorsunuz
  • 4:42 - 4:45
    ve bir elektrot şeridini doğrudan
    iç kulağa yerleştiriyorsunuz.
  • 4:45 - 4:48
    Ya da retina yerleştirmesinde,
    bir kamerayı alıp
  • 4:48 - 4:51
    sinyali sayısallaştırıyorsunuz
    ve sonra bir elektrot ağını
  • 4:51 - 4:54
    doğrudan göz sinirine bağlıyorsunuz.
  • 4:54 - 4:58
    15 yıl gibi yakın zamana kadar,
  • 4:58 - 5:02
    bu teknolojilerin çalışmayacağını
    söyleyen birçok bilim insanı vardı.
  • 5:02 - 5:07
    Neden? Çünkü bu teknolojiler
    Silikon Vadisi'nin dilini konuşuyor
  • 5:07 - 5:12
    ve doğal biyolojik duyu organlarıyla
    aynı ağız olmuyor bu dil.
  • 5:12 - 5:15
    Ancak gerçek şu ki, çalışıyor;
  • 5:15 - 5:19
    beyin sinyalleri kullanmanın
    bir yolunu buluyor.
  • 5:20 - 5:21
    Peki bunu nasıl anlıyoruz?
  • 5:22 - 5:23
    Büyük sırrı söylüyorum:
  • 5:23 - 5:29
    Beyniniz ne duyuyor, ne de görüyor.
  • 5:29 - 5:35
    Beyniniz kafatasınızın içindeki
    sessiz ve karanlık kasanın içinde kilitli.
  • 5:35 - 5:39
    Görüp görebileceği şey,
    elektrokimyasal sinyaller,
  • 5:39 - 5:42
    farklı veri kablolarından gelen sinyaller
  • 5:42 - 5:46
    ve tek işleyeceği şey bu, fazlası değil.
  • 5:47 - 5:49
    Şaşırtıcı bir biçimde,
  • 5:49 - 5:52
    beyin, bu sinyalleri alıp
  • 5:52 - 5:55
    desenleri yakalayarak
    anlam vermede çok başarılı,
  • 5:55 - 5:59
    bunu, iç evrenindekilerden
    bir hikâye oluşturmak için yapıyor
  • 5:59 - 6:04
    bu hikâye de sizin öznel dünyanız.
  • 6:04 - 6:06
    Ama asıl mesele şu:
  • 6:06 - 6:12
    Beyniniz veriyi nereden aldığını bilmiyor
    ve umrunda da değil.
  • 6:12 - 6:17
    Hangi bilgi gelirse gelsin,
    bilgiyi nasıl işleyeceğini anlıyor.
  • 6:17 - 6:20
    Beyin çok verimli türde bir makine.
  • 6:20 - 6:24
    Özünde, çok amaçlı bir bilgi işleme aygıtı
  • 6:24 - 6:26
    ve her şeyi içine alıyor
  • 6:26 - 6:29
    ve aldıklarıyla ne yapacağını anlıyor
  • 6:29 - 6:33
    ve bence bu durum, Doğa Ana'ya
  • 6:33 - 6:37
    farklı türde girdi yollarını
    kurcalama özgürlüğü sunuyor.
  • 6:37 - 6:40
    Ben buna, evrimin P.K. modeli diyorum,
  • 6:40 - 6:42
    çok teknik konuşmak istemiyorum
  • 6:42 - 6:45
    ama P.K. Patates Kafa demek
  • 6:45 - 6:49
    ve bu adı şunu
    vurgulamak için kullanıyorum:
  • 6:49 - 6:52
    Bildiğimiz ve sevdiğimiz bütün duyular;
    gözlerimiz, kulaklarımız,
  • 6:52 - 6:57
    parmak uçlarımız, hepsi de yalnızca
    çevresel tak-kullan türü aygıtlar:
  • 6:57 - 7:00
    Takıyorsunuz ve kullanmaya hazırlar.
  • 7:00 - 7:05
    Beyin bunlardan gelen veriyle
    ne yapması gerektiğini çözüyor.
  • 7:06 - 7:08
    Hayvanlar alemine baktığınızda da,
  • 7:08 - 7:11
    birçok çevresel aygıt buluyorsunuz.
  • 7:11 - 7:15
    Yılanların kızılötesini
    algılamak için ısı çukurları var,
  • 7:15 - 7:18
    hayalet balıklarının elektrik alıcıları
  • 7:18 - 7:21
    ve yıldız burunlu köstebeğin
  • 7:21 - 7:24
    22 parmaklı uzantısı var,
  • 7:24 - 7:27
    bununla çevresini hissederek dünyanın
    3B bir örneklemini oluşturuyor
  • 7:27 - 7:31
    ve birçok kuşun manyetiti var,
    bu sayede yönlerini
  • 7:31 - 7:34
    gezegenin manyetik
    alanına göre buluyorlar.
  • 7:34 - 7:38
    Bütün bunlar şu anlama geliyor:
    Doğanın sürekli olarak
  • 7:38 - 7:40
    beyni yeniden tasarlaması gerekmiyor.
  • 7:40 - 7:45
    Bunun yerine, beynin
    belirlenen kurallarıyla,
  • 7:45 - 7:49
    doğanın tek derdi,
    yeni çevresel aygıtlar tasarlamak olmalı.
  • 7:49 - 7:52
    Pekâlâ. Bu, şu demek:
  • 7:52 - 7:54
    Ortaya çıkan ders diyor ki
  • 7:54 - 7:58
    ele aldığımız biyolojiyle ilgili olarak
  • 7:58 - 8:01
    aslında özel ya da temel hiçbir şey yok.
  • 8:01 - 8:03
    Bunlar, karmaşık evrim sürecinden
  • 8:03 - 8:06
    bize miras kalan şeyler.
  • 8:06 - 8:10
    Ama bunlara uymamız gerekmiyor,
  • 8:10 - 8:12
    bunun en iyi kanıtı da
  • 8:12 - 8:14
    duyu değiştirme denilen
    kavramdan geliyor.
  • 8:14 - 8:18
    Duyu değiştirme, beyne bilgiyi
  • 8:18 - 8:20
    alışılmadık duyu
    yollarından sağlamak demek
  • 8:20 - 8:23
    ve beyin bu bilgiyi
    anlamanın bir yolunu buluyor.
  • 8:23 - 8:26
    Dediklerim kuruntu gibi gelebilir;
  • 8:26 - 8:31
    fakat bunu kanıtlayan ilk makale
    Nature dergisinde 1969'da yayımlandı.
  • 8:32 - 8:34
    Paul Bach-y-Rita adlı bir biliminsanı
  • 8:34 - 8:38
    kör insanları değiştirilmiş
    bir diş hekimi koltuğuna oturtup
  • 8:38 - 8:40
    bir video yayın düzeneği koyarak
  • 8:40 - 8:42
    kameranın önüne bir nesne koydu
  • 8:42 - 8:45
    ve kameranın önündeki nesne,
  • 8:45 - 8:48
    bobin telleri sayesinde
    sırta bastırılıyor gibi hissettirdi.
  • 8:48 - 8:50
    Kamerada bir fincanı kımıldatırsanız
  • 8:50 - 8:52
    sırtınızda hissediyorsunuz
  • 8:52 - 8:55
    ve şaşılacak biçimde, kör insanlar
    kameranın önünde ne olduğunu
  • 8:55 - 8:59
    nesneyi yalnızca sırt boşluklarında
    hissederek anlama noktasında
  • 8:59 - 9:02
    oldukça başarılı oldular.
  • 9:03 - 9:06
    Bu deneyin birçok güncel
    uygulanışları gün yüzüne çıktı.
  • 9:06 - 9:10
    Ses dalgası yayan gözlükler
    önünüzdeki nesneyi videoya alıyor
  • 9:10 - 9:12
    ve bunu bir ses manzarasına dönüştürüyor,
  • 9:12 - 9:15
    nesneler hareket ettikçe,
    yakınlaşıp uzaklaştıkça
  • 9:15 - 9:17
    "Bızz, bızz, bızz." diye ses çıkarıyor.
  • 9:17 - 9:19
    Uyumsuz sesler gibi geliyor kulağa;
  • 9:19 - 9:23
    fakat birkaç hafta sonra, kör insanlar
    önlerindeki nesneleri anlamakta
  • 9:23 - 9:25
    oldukça başarılı oluyorlar,
  • 9:25 - 9:28
    bunu yalnızca duyarak başarıyorlar.
  • 9:28 - 9:30
    İllâ kulakların görev alması gerekmiyor:
  • 9:30 - 9:33
    bu sistem alın üzerinde dokunmaya
    duyarlı elektrikli bir ağa sahip,
  • 9:33 - 9:37
    video akışının önünde her ne varsa
    bunu alnınızda hissediyorsunuz.
  • 9:37 - 9:40
    Neden alın? Çünkü pek de
    başka bir iş için kullanmıyorsunuz.
  • 9:40 - 9:44
    En güncel uygulanışın adı beyinkapısı,
  • 9:44 - 9:48
    küçük bir elektrik ağı dilinize konuyor
  • 9:48 - 9:52
    ve video akışı dokunmaya duyarlı
    küçük uyarımlara dönüşüyor
  • 9:52 - 9:58
    ve kör insanlar bunu kullanmakta o kadar
    başarılı ki bir topu sepete atabiliyor
  • 9:58 - 10:02
    ya da engelli koşu parkurunda
    hareket edebiliyorlar.
  • 10:03 - 10:08
    Dilleriyle görebilir bir hâle geliyorlar.
  • 10:08 - 10:10
    Dediklerim tamamen
    çılgınca geliyor, değil mi?
  • 10:10 - 10:13
    Fakat unutmayın, bütün görüş dediğimiz şey
  • 10:13 - 10:17
    beyninizin içinde dolanan
    elektrokimyasal uyarımlardan ibaret.
  • 10:17 - 10:19
    Beyniniz uyarımların
    nereden geldiğini bilmiyor.
  • 10:19 - 10:23
    Yalnızca uyarımlara ne yapacağını çözüyor.
  • 10:23 - 10:28
    Laboratuvarımda benim ilgi alanım,
    sağır insanlarda duyu değiştirmek
  • 10:28 - 10:31
    ve bu projeyi laboratuvarımda
  • 10:31 - 10:34
    yüksek lisans öğrencisi
    Scott Novich'le üstlendik,
  • 10:34 - 10:37
    kendi tezi için projeye öncülük ediyor.
  • 10:37 - 10:39
    Yapmak istediğimiz şey şuydu:
  • 10:39 - 10:43
    Dünyadaki sesi öyle
    bir şeye dönüştürelim ki
  • 10:43 - 10:47
    sağır birisi söylenenleri
    bir şekilde anlayabilsin.
  • 10:47 - 10:52
    Taşınabilir bilgi işlemenin gücü ve
    yaygınlığıyla bunu yapmak istedik,
  • 10:52 - 10:57
    cep telefonlarında ve tabletlerde
    çalışmasını sağlamak istedik
  • 10:57 - 10:59
    ve ayrıca bunun giyilebilir olmasını,
  • 10:59 - 11:02
    elbisenizin altına giyebileceğiniz
    bir şey olmasını istedik.
  • 11:02 - 11:04
    Taslak düşüncemiz şöyle.
  • 11:05 - 11:10
    Şu anda ben konuşurken, sesim
    tablet tarafından alınıyor
  • 11:10 - 11:16
    ve üstünde titreşim motorları
    bulunan bir yeleğe eşleniyor,
  • 11:16 - 11:20
    telefonunuzdaki titreşim motoru gibi.
  • 11:20 - 11:22
    Şu anda ben konuşurken,
  • 11:22 - 11:28
    ses yeleğe titreşim deseni
    olarak dönüştürülüyor.
  • 11:28 - 11:30
    Aslında yalnızca taslak değil:
  • 11:30 - 11:35
    Bu tablet Bluetooth'la veri gönderiyor
    ve ben yeleği şu anda giyiyorum.
  • 11:35 - 11:37
    Şu anda ben konuşurken -- (Alkış) --
  • 11:38 - 11:44
    ses, hareketli titreşim
    desenlerine dönüşüyor.
  • 11:44 - 11:49
    Etrafımdaki ses dalgası
    dünyasını hissediyorum.
  • 11:49 - 11:53
    Bunu sağır insanlarla
    bir süredir deniyoruz
  • 11:53 - 11:57
    ve yalnızca biraz süre geçtikten sonra
  • 11:57 - 12:00
    insanların bunu
    hissedebildiği ortaya çıktı,
  • 12:00 - 12:03
    yeleğin dilini anlayabildiği.
  • 12:03 - 12:08
    Bu Jonathan. 37 yaşında.
    Yüksek lisans mezunu.
  • 12:08 - 12:10
    Tamamen sağır olarak doğdu,
  • 12:10 - 12:14
    yani umwelt'inin bir bölümü
    ona tamamen kapalı.
  • 12:14 - 12:19
    Jonathan'ı, yeleği günde iki saat
    kullanarak dört gün boyunca eğittik
  • 12:19 - 12:22
    ve burada beşinci gününü görüyoruz.
  • 12:22 - 12:24
    Scott Novich: Sen.
  • 12:24 - 12:27
    David Eaglemen: Scott bir sözcük
    söylüyor, Jonathan bunu yelekte
  • 12:27 - 12:30
    hissedip tahtaya yazıyor.
  • 12:30 - 12:34
    SN: Nerede. Nerede.
  • 12:34 - 12:38
    DE: Jonathan bu karmaşık titreşim
    desenlerini söyleneni anlayacak
  • 12:38 - 12:41
    biçimde dönüştürebiliyor.
  • 12:41 - 12:44
    SN: Dokunmak. Dokunmak.
  • 12:44 - 12:49
    DE: Jonathan bunu --
  • 12:49 - 12:55
    (Alkış) --
  • 12:56 - 13:00
    Jonathan bunu bilinçli yapmıyor,
    çünkü desenler çok karmaşık;
  • 13:00 - 13:08
    fakat beyni desendeki verinin
    ne anlama geldiğini çözmeye başlıyor
  • 13:08 - 13:12
    ve bunu ortalama üç ay giydikten sonra,
  • 13:12 - 13:17
    kör birisinin parmağı Braille
    alfabesine dokununca
  • 13:17 - 13:21
    bilinçli bir müdahale olmadan
    anlamanın gerçekleştiği gibi
  • 13:21 - 13:26
    doğrudan algısal duyma hissi
    yaşamasını bekliyoruz.
  • 13:27 - 13:30
    Bu teknolojinin gerçekten de
    ezber bozan olma potansiyeli var;
  • 13:30 - 13:34
    çünkü sağırlık için diğer tek
    seçenek biyonik kulak
  • 13:34 - 13:37
    ve bu da tahrip edici
    bir ameliyat gerektiriyor.
  • 13:37 - 13:42
    Elimizdeki teknoloji biyonik kulaktan
    40 kat daha ucuza uygulanabilir,
  • 13:42 - 13:47
    bu da teknolojiyi tüm dünyaya, en fakir
    ülkelere bile erişilebilir kılıyor.
  • 13:48 - 13:53
    Duyu değiştirmedeki sonuçlardan
    oldukça cesaretlendik,
  • 13:53 - 13:57
    fakat uzun süredir düşündüğümüz
    asıl şey duyu ekleme.
  • 13:57 - 14:03
    Bu teknolojiyi, tamamen yeni bir duyu
    eklemek için nasıl kullanabiliriz?
  • 14:03 - 14:06
    İnsan umwelt'ini nasıl genişletebiliriz?
  • 14:06 - 14:10
    Örneğin, Genel Ağ'daki
    gerçek zamanlı veriyi
  • 14:10 - 14:12
    doğrudan insan beynine gönderip
  • 14:12 - 14:16
    doğrudan algısal bir his
    oluşturabilir miyiz?
  • 14:16 - 14:18
    Laboratuvarda yaptığımız
    bir deney şöyle:
  • 14:18 - 14:22
    Deneğimiz Genel Ağ'dan gelen veriyi
    gerçek zamanlı olarak
  • 14:22 - 14:24
    5 saniye boyunca hissediyor.
  • 14:24 - 14:27
    Sonra, iki düğme beliriyor
    ve bir seçim yapması gerekiyor.
  • 14:27 - 14:29
    Neler olduğunu bilmiyor.
  • 14:29 - 14:32
    Seçim yapıyor ve bir saniye
    sonrasında dönüt alıyor.
  • 14:32 - 14:33
    Çarpıcı olan şey şu:
  • 14:33 - 14:36
    Deneğin, desenlerin anlamı
    hakkında hiçbir fikri yok;
  • 14:36 - 14:39
    ama doğru düğmeye basmada
    iyiye gidip gitmediğini görüyoruz.
  • 14:39 - 14:41
    Denek, sağladığımız verinin gerçek zamanlı
  • 14:41 - 14:45
    borsa verisi olduğunu bilmiyor,
  • 14:45 - 14:47
    aslında hisse alıp satma kararı veriyor.
  • 14:47 - 14:49
    (Gülüşmeler)
  • 14:49 - 14:53
    Gelen dönüt, doğru şeyi yapıp
    yapmadığını bildiriyor.
  • 14:53 - 14:56
    Ve gördüklerimize göre
    insan umwelt'ini genişletebiliyoruz,
  • 14:56 - 14:59
    böylelikle deneğimiz,
    birkaç haftanın ardından
  • 14:59 - 15:05
    gezegendeki ekonomik dalgalanmaları
    doğrudan algılar hâle geldi.
  • 15:05 - 15:08
    Ne kadar başarılı olduğunu
    daha sonra bildireceğiz.
  • 15:08 - 15:10
    (Gülüşmeler)
  • 15:11 - 15:13
    Sürdürdüğümüz bir başka deney:
  • 15:13 - 15:17
    Sabahki konuşmalardan beri,
    Twitter'daki TED2015 etiketli
  • 15:17 - 15:20
    gönderileri otomatik olarak tarıyoruz
  • 15:20 - 15:23
    ve otomatik duygu
    çözümlemesi uyguluyoruz,
  • 15:23 - 15:27
    olumlu, olumsuz ya da yansız sözcüklerden
    hangilerini kullanıldığına bakıyoruz.
  • 15:27 - 15:30
    Konuşmam sürerken
  • 15:30 - 15:33
    bunu hissedebiliyorum
  • 15:33 - 15:37
    ve şu anda binlerce insanın
    duygusunu gerçek zamanlı olarak
  • 15:37 - 15:41
    toplayacak biçimde bağlıyım,
  • 15:41 - 15:45
    bu yeni türde bir insan deneyimi,
    çünkü şu anda insanların
  • 15:45 - 15:48
    nasıl hissettiğini ve konuşmadan
    ne kadar zevk aldığını bilebiliyorum.
  • 15:48 - 15:53
    (Gülüşmeler) (Alkış)
  • 15:55 - 15:59
    Sıradan bir insanın edinebileceğinden
    daha büyük bir his bu.
  • 16:00 - 16:03
    Ayrıca pilotların da
    umwelt'ini genişletiyoruz.
  • 16:03 - 16:07
    Buradaki durumda, yelek
    dokuz farklı bilgiyi alıyor
  • 16:07 - 16:08
    buradaki dörtpervaneden,
  • 16:08 - 16:12
    bu bilgiler yalpalama, sapma,
    yönelim ve ilerleme bilgileri
  • 16:12 - 16:16
    ve bu durum pilotun uçurma
    yeteneğini geliştiriyor.
  • 16:16 - 16:21
    İşin özünde, sanki derisi yukarıda
    uçuyormuş gibi oluyor.
  • 16:21 - 16:23
    Bu yalnızca başlangıç.
  • 16:23 - 16:28
    Öngördüğümüz şey, birçok
    düğmeyle dolu pilot kabinini alıp
  • 16:28 - 16:33
    bütün her şeyi okumaya çalıştığımız
    durumdan hissettiğimiz duruma döndürmek.
  • 16:33 - 16:35
    Artık bilgi dünyasında yaşıyoruz
  • 16:35 - 16:39
    ve büyük verilere erişmekle
  • 16:39 - 16:42
    deneyimlemek arasında fark var.
  • 16:42 - 16:46
    Bence, insan duyularını genişletmede
  • 16:46 - 16:48
    ufuktaki olasılıklarda bir son yok.
  • 16:48 - 16:53
    Bi düşünsenize; bir uzay insanı,
    Uluslararası Uzay İstasyonu'nun
  • 16:53 - 16:57
    genel durumunu
    vücudunda hissedebilecek,
  • 16:57 - 17:02
    ya da, hissetmek demişken, sağlığınız için
    gözle görülmeyenleri hissedebileceksiniz,
  • 17:02 - 17:05
    kan şekeriniz, vücudunuzdaki mikrop oranı,
  • 17:05 - 17:11
    360 derecelik görüş açısı, kızılötesi
    veya morötesi görebilmek gibi şeyler.
  • 17:11 - 17:15
    Kilit noktası şu:
    Geleceğe doğru ilerledikçe,
  • 17:15 - 17:20
    gitgide daha çok kendi tak-kullan
    çevresel aygıtlarımızı seçebileceğiz.
  • 17:20 - 17:23
    Doğa Ana'nın kendi zaman akışına göre
    duyu organları hediye etmesini
  • 17:23 - 17:25
    artık beklemek zorunda değiliz,
  • 17:25 - 17:29
    bunun yerine, iyi anne babalar gibi,
    Doğa Ana kendi yörüngemizi
  • 17:29 - 17:34
    belirlememiz için gereken araçları verdi.
  • 17:34 - 17:35
    Şu anki sorumuz şu:
  • 17:35 - 17:41
    Kendi evreninizi nasıl
    keşfetmek ve hissetmek istiyorsunuz?
  • 17:41 - 17:43
    Teşekkür ederim.
  • 17:43 - 17:51
    (Alkış)
  • 17:59 - 18:02
    Chris Anderson: Hissedebiliyor musun?
    DE: Evet.
  • 18:02 - 18:05
    Aslına bakarsan, alkışları ilk kez
    yeleğimde hissediyorum.
  • 18:05 - 18:07
    Güzelmiş. Masaj gibi. (Gülüşmeler)
  • 18:07 - 18:11
    CA: Twitter kafayı yedi.
    Twitter delirdi.
  • 18:11 - 18:13
    Şu borsa deneyi.
  • 18:13 - 18:18
    Kaynak bütçesini sonsuza dek
    güvenceye alan ilk deney olabilir,
  • 18:18 - 18:20
    başarılı olursa, değil mi?
  • 18:20 - 18:23
    DE: Doğru, maddî destek için Ulusal Sağlık
    Enstitüsü'ne başvurmama gerek kalmaz.
  • 18:23 - 18:26
    CA: Fakat, yalnızca biraz
    şüpheci olmak için soruyorum:
  • 18:26 - 18:29
    Harika bir şey, ama şimdiye
    kadarki kanıtların çoğunluğu
  • 18:29 - 18:31
    duyu değiştirmenin işe
    yaradığını gösteriyor,
  • 18:31 - 18:33
    duyu ekleme işe yarayacak demek değil?
  • 18:33 - 18:37
    Demek istediğim, kör insanlar
    dilleri aracılığıyla görebiliyor;
  • 18:37 - 18:42
    çünkü görme merkezi
    hâlâ var, işlemeye hazır,
  • 18:42 - 18:44
    böyle bir şey gerekmiyor mu?
  • 18:44 - 18:46
    DE: Harika bir soru.
    Aslına bakarsan beynin işleyeceği
  • 18:46 - 18:50
    veri türlerindeki kuramsal sınırlar
    hakkında hiçbir fikrimiz yok.
  • 18:50 - 18:53
    Genel görüşe göre, beyin
    olağanüstü bir biçimde esnek.
  • 18:53 - 18:57
    Bu yüzden, bir insan kör olunca,
    eskiden görme merkezi olan bölge,
  • 18:57 - 19:02
    diğer duyularla; dokunma, duyma,
    sözcüklerle yer değiştiriyor.
  • 19:02 - 19:06
    Buna göre, beyin kabuğu
    tek işlevli bir birim.
  • 19:06 - 19:09
    Tek bildiği, gelen bilgiyle
    belirli hesaplamalar yapmak.
  • 19:09 - 19:12
    Örneğin Braille alfabesine bakarsak,
  • 19:12 - 19:15
    insanlar bilgiyi parmaklarındaki
    çıkıntılardan ediniyor.
  • 19:15 - 19:19
    Bu yüzden, sonunu bildiğimiz
    bir kuramsal sınır olduğunu
  • 19:19 - 19:20
    düşündürecek bir neden yok.
  • 19:21 - 19:25
    CA: Eğer bu doğrulanırsa,
    insanlar sana akın edecek.
  • 19:25 - 19:28
    Bunun birçok olası
    uygulama yolu bulunuyor.
  • 19:28 - 19:32
    Hazır mısın buna? Seni en çok ne
    heyecanlandırıyor, ucu nereye gidiyor?
  • 19:32 - 19:34
    DE: Sanırım birçok
    uygulama yolu bulunuyor.
  • 19:34 - 19:38
    Duyu değiştirmeyle ilgili olarak,
    ilk bahsetttiğim şeyler var,
  • 19:38 - 19:42
    uzay istasyonundaki uzay insanları,
    vakitlerinin büyük bir bölümünde
  • 19:42 - 19:45
    göstergeleri izliyorlar, bunun yerine
    olan biteni hissedebilirler;
  • 19:45 - 19:49
    çünkü duyu değiştirme, çok boyutlu veriyle
    uğraşırken oldukça yararlı.
  • 19:49 - 19:54
    Kilit nokta şu: Görsel sistemimiz
    kenarları ve içeriği algılamada başarılı,
  • 19:54 - 19:56
    ama dünyamızın şimdiki hâlini
    algılamada başarısız,
  • 19:56 - 19:58
    ekranlar ve tonlarca
    veriyle dolu dünyamız.
  • 19:58 - 20:01
    Bu veriyi odaklanarak
    yavaş algılamak zorundayız.
  • 20:01 - 20:03
    Bu yenilik, nesnenin durumunu
    hissetmemizi sağlıyor bize,
  • 20:03 - 20:07
    tıpkı etrafta yürürken vücudumuzun
    durumunu bildiğimiz gibi.
  • 20:07 - 20:10
    Bence, ağır iş makinelerini, güvenliği,
    bir fabrikanın durumunu,
  • 20:10 - 20:13
    donanımlarınızı hissetmek,
    işe yarayacağı noktalardan birisi.
  • 20:13 - 20:17
    CA: David Eagleman, akılları baştan
    alan bir konuşmaydı. Çok teşekkürler.
  • 20:17 - 20:22
    DE: Teşekkürler Chris.
    (Alkış)
Title:
İnsanlara yeni duyular ekleyebilir miyiz?
Speaker:
David Eagleman
Description:

İnsanlar olarak, bütün ışık dalgalarının on trilyonda birinden daha azını algılayabiliyoruz. Sinirbilimci David Eagleman, "Gerçeklik hissimiz biyolojimiz tarafından kısıtlanıyor." diyor. Bu durumu değiştirmek istiyor. Beyin işlevlerimizle ilgili araştırmaları, etrafımızdaki dünyadaki daha önceden görülemeyen bilgileri anlayabilmemiz için — duyu yeleği gibi — yeni arayüzler oluşturmasını sağladı.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
20:34

Turkish subtitles

Revisions