Return to Video

İnsanlar ne söyleyeceklerini bilmediklerinde ne söylerler | Adrianne Haslet-Davis | TEDxBeaconStreet

  • 0:20 - 0:27
    15 Nisan 2013 sabahı uyandım,
  • 0:27 - 0:32
    herhangi bir sabahtan farksızdı.
  • 0:33 - 0:38
    Ve o tatlı mahmurluğun arasından,
  • 0:38 - 0:43
    dolaptan çıkarılan süt şişesinin
  • 0:44 - 0:49
    ve kupaya dolan kahvenin
    sesini duyuyordum.
  • 0:49 - 0:52
    Yarı uyanık, yarı uykulu uzanırken,
  • 0:52 - 0:54
    kendi kendime
  • 0:55 - 0:58
    " Evet! Kedilerim sonunda kahve
    yapmayı öğrenmiş" diye düşündüm.
  • 0:58 - 1:00
    Evet! (Kahkahalar)
  • 1:00 - 1:02
    Bunu görmek çok hoşuma gitmişti
  • 1:02 - 1:05
    ve gözlerimi araladım
  • 1:05 - 1:09
    ancak baş ucumda duran şeyi
    görünce mutluluğum daha da arttı.
  • 1:10 - 1:15
    Uzun boylu ve çok yakışıklı bir adam!
    Tanıdık geliyordu ama çıkaramamıştım.
  • 1:16 - 1:21
    Elinde iki kahve tutuyordu ve
    "Tatlım, sana kahve yaptım" deyince
  • 1:21 - 1:24
    hafızam birdenbire yerine geldi.
  • 1:24 - 1:26
    Yalnız Yılbaşı, yalnız Şükran Günü,
  • 1:26 - 1:30
    ve yalnız Sevgililer Gününden sonra
  • 1:30 - 1:36
    kocam Afganistandaki görevden
    dönmüştü ve artık evdeydi.
  • 1:37 - 1:40
    Elimizde kahveler, samimi
    bir şekilde kanepeye oturduk
  • 1:40 - 1:42
    ve televizyonu açtık.
  • 1:42 - 1:45
    O anda ünlü atletler
    bitiş çizgisini geçiyor
  • 1:45 - 1:47
    ve şu sözleri dinliyorduk:
  • 1:47 - 1:51
    "ve 2013 Boston Maratonunun
    birincisi Lelisa Desisa
  • 1:51 - 1:54
    bu maratondaki ilk yarışı."
  • 1:54 - 1:57
    "Ne olmuş yani ilk kez katılıp
    kazandıysa?
  • 1:57 - 2:01
    Ne var ki? Ben de katılacağım"
    diye içimden geçirdim.
  • 2:01 - 2:04
    Kocama döndüm ve
  • 2:04 - 2:08
    "Baksana, bugün bir şeyler
    yapalım mı" dedim.
  • 2:08 - 2:11
    Hâlâ pijamalar içindeydik
    ve atletin biri 26.2 yapıyordu.
  • 2:12 - 2:15
    Kalktık, giyindik
    ve öğle yemeğine çıktık.
  • 2:17 - 2:21
    Yemekte kocam bana baktı ve
    "Hatırladın mı?
  • 2:21 - 2:24
    Tatlım hatırladın mı?" dedi
  • 2:24 - 2:27
    Ben de "Neyi hatırladım mı?" dedim.
  • 2:28 - 2:32
    "Aynı restorantta ve aynı masadayız.
  • 2:32 - 2:36
    Afganistana gitmeden önce,
    son yemeğimizi burada yemiştik.
  • 2:37 - 2:41
    Eğer dönemezsem ne yaparsın
    onu konuşmuştuk
  • 2:41 - 2:45
    veya kolumu bacağımı
    kaybedersem, ne olur
  • 2:46 - 2:51
    eğer çok çok kötü bir şekilde
    yaralanırsam nasıl yaparız,
  • 2:51 - 2:54
    burada konuşmuştuk."
  • 2:55 - 2:59
    İki kokteyl söyledik
    sonradan düşündüm; iyi ki söylemişiz.
  • 2:59 - 3:02
    Sonra şerefe deyip, planlar yaptık.
  • 3:02 - 3:09
    Yani sadece bir asker ailesinin
    sevdikleriyle evde yapacağı planlardı. "
  • 3:10 - 3:14
    Sonra bana baktı ve
    "Haydi gidip maratonu izleyelim" dedi.
  • 3:14 - 3:17
    Ben de "Tabii, haydi o zaman" dedim.
  • 3:17 - 3:20
    Tam Boylson Caddesini geçiyorduk ki
    "Güm" diye bir ses duyduk.
  • 3:20 - 3:24
    Hatırladığım ilk şey
    kaldırımda yatıyorduk
  • 3:24 - 3:27
    ve ben sol ayağımın
    olması gereken yerden akan
  • 3:27 - 3:29
    kana bakıyordum.
  • 3:29 - 3:32
    Kocamda şarapnel yaraları vardı.
  • 3:32 - 3:34
    Aklımdan iki şey geçti:
  • 3:34 - 3:38
    Birincisi : O anda dünyada
    yanı başında olmak istediğim
  • 3:38 - 3:41
    başka hiç bir adam yoktu.
  • 3:41 - 3:45
    İkincisi: Buraya kadarmış.
  • 3:45 - 3:48
    Ve böyle bir anda sadece karı kocanın
  • 3:48 - 3:52
    birbirine söyleyebileceği
    şeyler söylemeye başlamıştık ki
  • 3:52 - 3:56
    Bostonun cesur insanları beni
    apar topar en yakın hastaneye yetiştirdi.
  • 3:56 - 3:58
    Orada öylece
  • 3:59 - 4:01
    yatıyordum
  • 4:01 - 4:04
    ve artık o bronz tenli,
    güzel, göz kamaştıran
  • 4:04 - 4:08
    ve dans etmeye hep hazır dansçı değildim.
  • 4:08 - 4:13
    Her tarafım kesilmiş, parçalanmış,
    tekrar birbirine zımbalanmış, dikilmiş
  • 4:13 - 4:15
    ve yapıştırılmıştı.
  • 4:15 - 4:18
    Şunu söyleyeyim
    hiç bir estetikçi bana bakmadı.
  • 4:18 - 4:20
    Saçımın 10 santimi gitmişti.
    Bir trol soytarısı gibiydim.
  • 4:20 - 4:24
    Üzerimde diğer insanların
    dokuları ve kanları vardı
  • 4:24 - 4:26
    ve tam bir karmaşaydı.
  • 4:26 - 4:29
    Ve ziyaretçilerim geliyordu.
  • 4:29 - 4:34
    Ziyaretçilerim sürekli konuşuyor
    ve sürekli akıl veriyordu.
  • 4:35 - 4:38
    Şunu fark ettim:
  • 4:38 - 4:42
    İnsanlar ne söyleyeceklerini
    bilmediklerinde çok konuşuyorlardı.
  • 4:43 - 4:45
    Küçüklüğümden beri, şu öğretilmişti;
  • 4:45 - 4:48
    insanlar ne diyeceğini bilmediği halde
    bir şeyler söylüyorsa
  • 4:48 - 4:51
    senin iyiliğin için söylüyorlardır
  • 4:51 - 4:53
    sevdikleri için söylüyorlardır.
  • 4:53 - 4:56
    Kafam karışmıştı ve şöyle düşündüm:
  • 4:56 - 4:58
    O hemşire bana "Kendini
    toplasan iyi olur.
  • 4:58 - 5:01
    Kendini toplasan iyi olur
    ailenin sana ihtiyacı var.
  • 5:01 - 5:05
    Dört gün oldu, aş şunu artık.
  • 5:05 - 5:09
    Ailenin sana ihtiyacı var
    Onları daha fazla üzme" diyordu.
  • 5:09 - 5:12
    Gelen bütün ziyaretçiler de
    yüzüme şunu söylüyordu:
  • 5:13 - 5:18
    "Daha önce gelmek isterdim
    ama ne söyleyeceğimi bilemedim."
  • 5:18 - 5:20
    Yani biz acı çekenlere
  • 5:21 - 5:24
    açıkça şunu mu söylüyorlardı:
  • 5:24 - 5:29
    "Öyle biçimsiz bir haldesin ki,
    seninle aynı odada bile bulunamam."
  • 5:29 - 5:33
    Böylece onların üzülmemesi
    için uğraşma işi bana düştü.
  • 5:33 - 5:38
    Yani hastane yatağında yatan
    kişi gelenleri teselli edecekti.
  • 5:38 - 5:42
    Bu yüzden, hiç inanmasam
    ve kendimi çok kötü hissetsem bile
  • 5:42 - 5:45
    onlara "Tamam arkadaşım,
    iyi olacağım, yine dans edeceğim
  • 5:45 - 5:47
    bütün o şeyleri yine yapacağım"
    demeye başladım.
  • 5:47 - 5:52
    Üstelik bu kadar biçimsiz, parçalanmış,
    ve bu kadar dağılmış bir haldeyken.
  • 5:52 - 5:57
    Evet, böyle kötü bir olay yaşandığında
    insanların söylediği ve yaptığı şeylerin
  • 5:57 - 6:01
    sevgiden kaynaklandığı öğretiliyor
  • 6:01 - 6:05
    fakat benim farklı bir
    düşüncem var.
  • 6:05 - 6:08
    Sanırım bu sevgiden daha
    derin bir yerden geliyor.
  • 6:08 - 6:11
    Bence bu korkudan kaynaklanıyor.
  • 6:13 - 6:16
    Gerçekle yüzleşme korkusundan.
  • 6:17 - 6:20
    Yani o telefonu alınca,
  • 6:21 - 6:23
    bütün yol boyunca
  • 6:23 - 6:25
    bir sürü şey söyler
  • 6:25 - 6:29
    cümlelerimizi birbirine karıştırır,
    böylece acıyı hafifletmek isteriz.
  • 6:30 - 6:32
    Ama bu gerçek korkusu varken
  • 6:32 - 6:36
    kaç cümleyi birbirine
    eklersek ekleyelim,
  • 6:36 - 6:40
    o acıyı hiç bir şey dindirmez.
  • 6:40 - 6:44
    Her şeyi dinledim
    ama bacağım geri gelmedi.
  • 6:45 - 6:49
    Korkunç gerçeği kabullenme korkusu
    bize daha berbat şeyler de söyletiyor.
  • 6:49 - 6:53
    Bir arkadaşın veya
    tanımadığın biri, seni
  • 6:54 - 6:57
    parçalanmış görünce, panikle sana
    şöyle bir şey söyleyebiliyor:
  • 6:57 - 7:00
    " Yani en azından,
    hâlâ güzel bir yüzün var"
  • 7:00 - 7:04
    Ben de cevabı yapıştırıyordum:
    "Madem konuyu açtın
  • 7:04 - 7:08
    beynim ve popom da
    aynı güzelliktedir, sağol"
  • 7:08 - 7:10
    (Kahkahalar)
  • 7:10 - 7:13
    "Güzel bir yüzüm olduğunu
    fark ettiğin için teşekkürler.
  • 7:13 - 7:16
    Zaten geriye kalan da bu.
    Minnettârım yani."
  • 7:17 - 7:23
    Veya bir doktor gelebilir,
    benimki değil, başkası,
  • 7:23 - 7:27
    tekerlekli sandalyede, odamda gezinirken
  • 7:27 - 7:30
    elini omzuna koyup
    şöyle diyebilir;
  • 7:30 - 7:32
    "Sana bir şey söylemem gerek.
  • 7:32 - 7:34
    Bu sabah bir röportaj yapmışsın
  • 7:34 - 7:36
    ve tekrar dans etmek istediğini
    söylemişsin.
  • 7:36 - 7:41
    Şunu söylemeye geldim; ben yıllardır
    bu hastanede çalışıyorum.
  • 7:41 - 7:45
    Kendini bu tür umutlara
    kaptırmasan iyi olur.
  • 7:45 - 7:48
    O kadar yıldır
    hiç bacağı kesik dansçı görmedim.
  • 7:48 - 7:51
    Bu mümkün değil,
    şansın ancak milyonda bir."
  • 7:51 - 7:53
    Parmağımı kaldırıp şöyle cevapladım:
  • 7:53 - 7:56
    "Eğer şansım milyonda birse
    o bir ben olacağım." dedim.
  • 7:56 - 7:58
    Biraz da kaydırdım
  • 7:58 - 7:59
    ve arkamı döndüm.
  • 7:59 - 8:01
    (Kahkahalar)
  • 8:01 - 8:05
    Diğer tarafa doğru sürdüm,
    bir yandan da fırçayı basıyor
  • 8:05 - 8:08
    ve sözümün doğru çıkmasını umuyordum.
  • 8:08 - 8:11
    En kötüsü bu sanıyorsanız,
    yanılıyorsunuz.
  • 8:11 - 8:17
    Eskiden arkadaşım olan biri
    geldi ziyaretime, neden mi eskiden ?
  • 8:17 - 8:20
    Geldi ve şöyle bir şey söyledi:
  • 8:21 - 8:26
    " Biliyor musun, kendi işimi kuruyorum,
    çöp maliyetleri çok yüksek.
  • 8:26 - 8:29
    Korkunç maliyetli.
    Çok masraflı oluyor.
  • 8:29 - 8:31
    Farkındayım, bu hastanede
  • 8:31 - 8:35
    bacağının bir kısmını kesmişler,
    pek çok başka uzuv da kesiyorlar.
  • 8:35 - 8:39
    Bacağının kalan kısmını kesmeleri
    ne kadara mâl olur, biliyor musun?
  • 8:39 - 8:42
    Hanımlar ve Beyler !
    Sözler çok güçlüdür.
  • 8:42 - 8:47
    Kılıç yarası iyileşir
    ama dil yarası iyileşmez
  • 8:47 - 8:49
    özellikle de zordayken söylenirse,
  • 8:49 - 8:52
    aileniz veya siz zor zamanlar yaşarken.
  • 8:52 - 8:56
    Benimle aynı şeyi yaşamanız şart değil
  • 8:57 - 9:00
    ama o telefonu siz de alacaksınız
  • 9:00 - 9:05
    anneniz, kardeşiniz, sevgiliniz
    akla gelmeyen zorluklar yaşadığında.
  • 9:06 - 9:08
    Yani size rehberlik etmek için buradayım.
  • 9:08 - 9:13
    Çünkü hiç istemesek de
    hepimiz o telefonu alacağız.
  • 9:13 - 9:18
    Birinci ve en önemli madde:
    Odadaki havayı kabullen.
  • 9:18 - 9:22
    Bir şeyler mi fırlatıyor?
    Ver bir şey fırlatsın.
  • 9:23 - 9:29
    Televizyonda ağlanması gereken
    bir şeye, gülüyor mu?
  • 9:29 - 9:31
    Sen de beraber gül.
  • 9:32 - 9:36
    Sus pus oturuyor mu?
    Sen de sus.
  • 9:36 - 9:39
    Duygular zaptedilemiyor.
  • 9:39 - 9:41
    Biri ağır bir olay
    yaşıyorsa
  • 9:41 - 9:43
    duygu derecesini anlaman gerekir,
  • 9:43 - 9:46
    özellikle de bir hastane
    odasında yatıyorsa.
  • 9:46 - 9:52
    Ona sakın, 5 dakika önce kapının dışında
    googledan baktığın bir şeyden bahsetme
  • 9:52 - 9:55
    veya bu durumda senin
    dinin ne der, anlatma.
  • 9:56 - 10:00
    Sadece yanında ol. Arkadaşı ol.
  • 10:04 - 10:08
    Yağmurlu bir pazar, öğleden sonra
  • 10:08 - 10:11
    kocamla bir sürü broşür
  • 10:11 - 10:16
    el ilanı ve ülkedeki bütün
    dans stüdyolarından
  • 10:16 - 10:19
    bana gönderilen dans tişörtlerini
    karıştırıyorduk
  • 10:19 - 10:22
    ki hâlâ giyiyorum, teşekkürler,
  • 10:23 - 10:25
    belki bugün de giymeliydim,
  • 10:25 - 10:29
    ve bütün bu şeyleri karıştırırken
  • 10:29 - 10:32
    iki broşüre rastladım,
  • 10:32 - 10:36
    iki broşür, umarım bu odadaki
    hiç kimsenin onlarla işi olmaz.
  • 10:36 - 10:39
    Birincisi: "Bir terörist saldırı
    sonrasında neler yapılmalı."
  • 10:40 - 10:43
    İkincisi:
    "Kol veya bacak kaybıyla nasıl baş edilir"
  • 10:43 - 10:45
    Kocama dönüp şunu sordum :
  • 10:45 - 10:49
    "Bunları nereden aldık hiç hatırlamıyorum"
  • 10:49 - 10:54
    Oda şunu söyledi: " Onlar mı? Terörist
    saldırısı olanı FBI getirdi.
  • 10:57 - 11:01
    "Uzuv kaybıyla baş etmeyi" de
    ziyarete gelen bir destek grubu vermişti.
  • 11:01 - 11:04
    Kaldırıp arkana attın, sonra da
  • 11:04 - 11:08
    "Bunu neden verdiler anlamadım;
    benim kolum bacağım yerinde" demiştin.
  • 11:08 - 11:10
    Hanımlar, Beyler! Bu şunun ispatı:
  • 11:10 - 11:14
    Hazır değilseniz
    yardım kabul etmezsiniz.
  • 11:14 - 11:18
    Ama o gün, ben hazırdım. O hazırdı.
    Ben bağırıyordum. O bağırıyordu.
  • 11:18 - 11:20
    -Tatlım bağırdığım için kusura bakma-
  • 11:20 - 11:25
    İkimizde bağırıp çağırıyor
    ve bu şeyleri karıştırıyorduk.
  • 11:25 - 11:27
    Terörist saldırısını fırlatıp attım
  • 11:28 - 11:31
    "Kalsın sağol. Başka gün"
  • 11:31 - 11:34
    ve diğerini karıştırmaya başladım
    sonra kendi kendime vay canına! dedim
  • 11:34 - 11:39
    Adam bak şuna, şu broşüre bak!
    Bu insanlara, bize faydalı olabilir.
  • 11:39 - 11:43
    Bir uzuv kaybından sonraki yas aşamaları
  • 11:43 - 11:46
    yas tutma ile aynı aşamalardan geçer.
  • 11:46 - 11:52
    İşini kaybetmenin yası, sevdiğin birini
    bir arkadaşı kaybetmenin yası ile aynıdır.
  • 11:52 - 11:56
    Şok ve inkar. Öfke. Depresyon.
  • 11:57 - 12:00
    Yakarış. Daha çok öfke.
    Daha çok depresyon.
  • 12:00 - 12:05
    Hiç hoş değil ama öyle. Sonra kabullenme
    ve diğer insanlara yardımcı olma.
  • 12:06 - 12:09
    İnsanlara yardım etmek mi?
    Ben o aşamaya ulaşmak istiyordum.
  • 12:09 - 12:12
    Ta şuradaydım ama bu şemayı
    görmek bile bana iyi gelmişti.
  • 12:12 - 12:15
    Adam'a bunu insanlara anlatmam
    gerekiyor dedim.
  • 12:15 - 12:19
    Bunu insanlara anlatmalıyız
    çünkü bir şeyleri değiştirebiliriz.
  • 12:19 - 12:23
    İnsanlara yardım edecek insanlar
    böyle yapar.
  • 12:23 - 12:28
    Size işe yarayan bazı örnek şeyler
    anlatayım,
  • 12:28 - 12:32
    hastanede diğer hastaları
    ziyaret etmem istendiğinde öğrenmiştim,
  • 12:32 - 12:38
    aileler benim trajedimin, diğer
    insanlara yararlı olabileceğini umuyordu.
  • 12:39 - 12:42
    Hiç unutmam bir arkadaşım aradı ve:
  • 12:43 - 12:47
    " Bakıyorum en sevdiğin dans programının
    geçen haftaki bölümünü kaçırmışsın.
  • 12:47 - 12:50
    Bu gece tekrarı var. Piza getiriyorum,
    neli olsun?" diye sordu.
  • 12:50 - 12:53
    Yalın. Dümdüz. Müthiş.
  • 12:53 - 12:56
    " Peynir, bol peynir,
    duble peynirli lütfen.
  • 12:56 - 13:00
    Hastane yemekleri berbat. Lütfen çabuk.
  • 13:00 - 13:03
    İki paket yaptır.
    Birini dolaba atarım.
  • 13:05 - 13:07
    İkincisi;
  • 13:07 - 13:09
    Hiç unutmayacağım.
  • 13:09 - 13:14
    Birisi bir bardak Starbucks bırakmış.
  • 13:14 - 13:21
    Tam istediğim gibi bir Starbucks;
    her sabah ayılmak için içtiğimden.
  • 13:23 - 13:28
    En çok etkilendiğim bu oldu
    çünkü kim getirdi, hiç öğrenemedim.
  • 13:29 - 13:31
    Bugün söylemek istediğim şey;
  • 13:31 - 13:34
    Hastane ziyareti
    kendimiz için değildir
  • 13:34 - 13:38
    arkadaşlarımız ve sevdiğimiz
    kişiler içindir.
  • 13:39 - 13:42
    Ona kahve götürmek için yolu değiştirir
    ve nasıl içtiğini öğreniriz.
  • 13:42 - 13:45
    Bunu benim için yaptılar.
  • 13:45 - 13:48
    Starbucks'a gidip o kahveyi
    benim için sipariş ettiler.
  • 13:48 - 13:49
    Beni rahatlatacağını biliyorlardı.
  • 13:49 - 13:52
    Bir arkadaşınız veya sevdiğiniz biri
    kirli ve parmak ucu delik
  • 13:52 - 13:55
    çoraplar giyiyor ve bununla
    dalga mı geçiyorsunuz?
  • 13:55 - 13:58
    Öyle rahat ediyordur.
    Ona o çorapları getirin.
  • 13:58 - 14:03
    Faceebooktan kedilerinin
    ailesinin veya köpeğinin veya
  • 14:03 - 14:06
    kedilerinin resmini bulup basın.
  • 14:07 - 14:11
    Onlara götürün
    ferahlamalarını sağlayın.
  • 14:12 - 14:16
    Gitmek zorunda değilsin.
    Bir şey söylemek zorunda değilsin.
  • 14:16 - 14:23
    Bu bizimle ilgili değil. Konu kahraman
    olmak değil. Olmayın, hiç sorun değil.
  • 14:24 - 14:27
    Sizi bu yükten kurtarayım,
  • 14:27 - 14:31
    yok, yok bu stresten kurtarayım;
  • 14:31 - 14:37
    git orada görün, çeneni kapa
    ve tek kelime etme.
  • 14:37 - 14:40
    Sadece orada ol ve elini tut
    ille de bir şey söyleyeceksen
  • 14:40 - 14:44
    kocamın bana söylediği şeyi söyle.
  • 14:46 - 14:51
    "Aşkım, hiç anlamıyorum
  • 14:51 - 14:56
    ama şunu sana mutlaka söylemem gerek
    anlamayı öyle çok istiyorum ki.
  • 14:57 - 15:00
    Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim."
  • 15:00 - 15:01
    (Alkışlar)
  • 15:03 - 15:05
    Teşekkürler
  • 15:08 - 15:10
    Çok teşekkürler.
  • 15:10 - 15:13
    (Alkışlar)
Title:
İnsanlar ne söyleyeceklerini bilmediklerinde ne söylerler | Adrianne Haslet-Davis | TEDxBeaconStreet
Description:

Ne söyleyeceğimizi bilemediğimizde çok şey söyleriz. Kızımızın, annemizin, kardeşimizin, eşimizin ve sevdiğimiz birinin başına gelen kötü bir şeyi haber veren o telefonu aldığımızda hastaneye giden bütün yol boyunca söyleyeceğimiz şeyleri dikkatle düşünerek hesaplar ve sözlerimizin her şeye mucizevi bir çare olacağını umarız. Bunu o kişiyi sevdiğimiz için yaparız. Ancak Adrianne Haslet-Davis bunun kaynağının sevgiden daha derin bir şey, korku olduğuna inanıyor. Gerçekle yüzleşmekten korkarak ne söylersek söyleyelim durum düzelmeyecektir. Boston Maratonunda patlayan bomba yüzünden bir bacağını kaybeden Adrianne, bize şu ya da bu şekilde hayatta karşılaşabileceğimiz böyle bir olay için rehberlik ediyor. Adrianne anlattığı kendi iyileşme hikayesinde, en iyi niyetli sözlerin bile bacağının tekrar yerine gelmesini sağlamadığını söylüyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDxTalks
Duration:
15:23

Turkish subtitles

Revisions