Return to Video

Malcolm X: Kısa ve Öz Olsun (PBS Belgeseli'nin tümü)

  • 0:02 - 0:31
    [sakin caz müzik]
  • 0:31 - 0:35
    Derinizin renginden nefret etmeyi kim öğretti size?
  • 0:35 - 0:38
    Saçınızın yapısından nefret etmeyi kim öğretti size?
  • 0:38 - 0:43
    Size, burnunuzun şeklinden, dudaklarınızın şeklinden nefret etmeyi kim öğretti ?
  • 0:43 - 0:49
    Baştan aşağı, taa tabanlarınıza kadar nefret etmeyi kim öğretti size?
  • 0:49 - 0:52
    Kendi türünüzden nefret etmeyi kim öğretti size?
  • 0:52 - 0:56
    Size, birbirinizin yanında olmayı istemeyecek kadar
  • 0:56 - 0:59
    ait olduğunuz ırktan nefret etmeyi kim öğretti?
  • 0:59 - 1:05
    Sizler Bay Mohammad'in nefret öğretip öğretmediğini sormadan önce,
  • 1:05 - 1:11
    kendinize sormalısınız: size, Tanrı'nın yarattığı şeklinizden nefret etmeyi kim öğretti?
  • 1:11 - 1:15
    Bizler, siyahi insanlar, ya da bizi adlandırdıkları şekilde, 'zenci'ler,
  • 1:15 - 1:17
    gerçekten özgür olduğumuzu sanıyorduk.
  • 1:17 - 1:25
    Ancak bilinçaltımızda, kurtulduğumuzu sandığımız o zincirler hala duruyordu
  • 1:25 - 1:30
    Ve bizi hayatın bir çok alanında, gerçekten motive eden şey,
  • 1:30 - 1:36
    beyaz adam tarafından sevilme arzumuzdu.
  • 1:36 - 1:39
    Malcolm, bu aşağılık hissin yok etmek istiyordu.
  • 1:39 - 1:40
    Bunun, acı vereceğini biliyordu.
  • 1:40 - 1:43
    İnsanların, bu yüzden onu öldürebileceğini biliyordu,
  • 1:43 - 1:50
    ama bu riski almaya cesaret etti.
  • 1:50 - 1:59
    O, kendi zamanındaki liderlerin söylediklerinden daha üstün bir şey söylüyordu.
  • 1:59 - 2:05
    Diğer liderler, onlara zulmedenlerin evine girmek için yalvarıyorlarken,
  • 2:05 - 2:11
    Malcolm, size kendi evinizi inşa etmenizi söylüyordu.
  • 2:11 - 2:14
    Afro-Amerikanlar için, korkuyu kovdu.
  • 2:14 - 2:16
    Dedi ki: "Ben, sizin düşüncelerinizi sesli olarak söyleyeceğim."
  • 2:16 - 2:22
    Ve dedi ki, " Bakın, insanlar bizi duyacaklar ve bize zarar vermeyecekler, tamam mı?
  • 2:22 - 2:25
    Ancak, bunu toplumun tümüne söylemeyeceğim." *********
  • 2:25 - 2:31
    İşte bunları, çok güçlüce söylüyordu, erkekçe söylüyordu,
  • 2:31 - 2:34
    " Sizin bunca yıldır düşündüklerinizi dile getirmekten korkmuyorum" diyen bir tarzla söylüyordu.
  • 2:34 - 2:36
    Ve işte, biz onu bu yüzden sevdik.
  • 2:36 - 2:39
    Bunları yüksek sesle söyledi, kapalı kapılar ardında değil.
  • 2:39 - 2:44
    Bizim adımıza, Amerika'yla savaştı.
  • 2:44 - 2:49
    Ben, bir Müslüman olarak, beyaz adamın yeterince zeki olduğuna inanıyorum.
  • 2:49 - 2:54
    Eğer kendisini, Siyahi insanların aslında nasıl hissettiğini fark ettirirsek,
  • 2:54 - 2:58
    ve sürekli taviz vermemizi gerektiren, o eski tatlı dilli konuşmasından nasıl bıktığımızı bilse.
  • 2:58 - 3:01
    Ama işleri zorlaştıran siz kendinizsiniz.
  • 3:01 - 3:04
    Beyaz adam, siz o tatlı dilli konuşmaları sürdürdükçe, siz doğru söylüyorsunuz zannediyor.
  • 3:04 - 3:07
    Çünkü o sizi buraya getirdiğinden beri, onunla tatlı dille konuşuyorsunuz.
  • 3:07 - 3:09
    Tatlı dili bırakın!
  • 3:09 - 3:10
    Ona nasıl hissettiğinizi söyleyin!
  • 3:10 - 3:24
    Ona azarlanmaktan bıktığınızı söyleyin. Ona, eğer kendi evini kendisi temizlemeye hazır değilse,
  • 3:24 - 3:31
    o zaman ev sahibi olmamasını söyleyin! [dinleyiciler: Evet, doğru!] O zaman o ev yansın, kül olsun...
  • 3:31 - 3:39
    [alkışlar]
  • 3:39 - 3:51
    [davul ve vokal eşliğinde Afrika müziği]
  • 3:51 - 3:57
    Harlem'in bu sokak köşelerinde, bu yüzyılın büyük bir kısmında, Siyahi insanlar kültürlerini anmış
  • 3:57 - 4:02
    ve Amerika'daki ırk konusunu tartışmışlardır.
  • 4:02 - 4:10
    İşte, Malcolm burada, Harlem'in umuduna ve kızgınlığına ses veren sokak konuşmacılarına katılmıştır.
  • 4:10 - 4:20
    Ben ulusalcılık dersi verdim ve bu demek ki ben, bu beyaz adamın ülkesinden dışarı çıkmak istiyorum çünkü ırklar arası
  • 4:20 - 4:24
    birleşme hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Siz hayatta olduğunuz sürece, asla
  • 4:24 - 4:29
    beyaz adamın sistemine dahil olmayacaksınız.
  • 4:29 - 4:32
    100. ve 25. caddelerin köşesi ile, Yedinci Bulvar,
  • 4:32 - 4:39
    siyahi sokak konuşmacılarının eylem merkezi haline gelmişti.
  • 4:39 - 4:43
    Malcolm buraya geldiğinde, onun kendine ait bir köşesi yoktu. [New York Şehri, devriye polisi]
  • 4:43 - 4:52
    İşte o zaman, tabiri caizse, üssünü, Elder Michaux'nun kitapevi'nin önüne kurmuştu.
  • 4:52 - 5:09
    Malcolm o küçük sahneye çıktığında, ilk dört beş dakika konuşamazdı.
  • 5:09 - 5:16
    Dinleyenler ona öylesine bir tezahurat yaparlardı ki,
  • 5:16 - 5:20
    o orada bekler, hakkı olan bu övgüyü kabul ederdi.
  • 5:20 - 5:25
    İşte sonra konuşmaya başlardı.
  • 5:25 - 5:29
    Bay Mohammed'in nefret öğretmeni olduğunu söylüyorlar,
  • 5:29 - 5:32
    çünkü sizin uyuşturucudan ve alkolden nefret etmenize sebep oluyor.
  • 5:32 - 5:36
    Bay Mohammed için, bir 'Siyahi Üstüncüsü' diyorlar,
  • 5:36 - 5:40
    çünkü o size ve bana, bizim beyaz adam kadar iyi olduğumuzu değil,
  • 5:40 - 5:45
    ondan daha iyi olduğumuzu, söylüyor.
  • 5:45 - 5:48
    Evet, beyaz adamdan daha iyi.
  • 5:48 - 5:50
    Sizler beyaz adamdan daha iyisiniz.
  • 5:50 - 5:52
    Ve bu herhangi bir cümle değil.
  • 5:52 - 5:55
    Bu, beyaz adamla eşit olduğumuzu söylemiyor yalnızca.
  • 5:55 - 5:58
    O kim ki, biz onunla eşit olmaya çalışalım?
  • 5:58 - 5:59
    Onun cildine bakın.
  • 5:59 - 6:02
    Siz kendi cildinizi onunkiyle kıyaslayamazsınız.
  • 6:02 - 6:09
    Sizinkisi, onunkinin yanında altın gibi kalır.
  • 6:09 - 6:13
    Bizim, beyaz insanlara hayran olduğumuz bir zaman vardı.
  • 6:13 - 6:18
    Onların güzel olduğunu düşünüyorduk, çünkü biz kördük, akılsızdık.
  • 6:18 - 6:20
    Biz onları, oldukları gibi göremiyorduk.
  • 6:20 - 6:25
    Ama sayın Elijah Muhammed geldi ve bize İslam dinini öğrettiği,
  • 6:25 - 6:29
    bizi temizledi ve böylece biz kendi gözlerimizle
  • 6:29 - 6:34
    o silik renkli şeyi, gerçekten olduğu gibi görebiliyoruz.
  • 6:34 - 6:41
    Değersiz, silik bir şey olarak.
  • 6:41 - 6:44
    Ben onu dinleyince, o toplantının hissi içimde kaldırdı.
  • 6:44 - 6:46
    Onu bir kere dinlendiniz mi, [Harlem sakini]
  • 6:46 - 6:51
    eskiden olduğunuz yere asla dönmezdiniz.
  • 6:51 - 6:57
    Pozisyonunuzu değiştirmeseniz bile, en azından gözden geçirirdiniz.
  • 6:57 - 6:59
    Biz, bizim şeytan olduğumuzu duymaya alışkın değildik. [Gazeteci]
  • 6:59 - 7:04
    Ve bizim harika kuzey şehirlerimizde, aslında bizim de zulum uygulayıcılar olduğumuzu.
  • 7:04 - 7:09
    O, sessiz bir grup siyahi insanı temsilen konuşuyordu
  • 7:09 - 7:19
    ***** Ve işte bu savaş demekti.
  • 7:19 - 7:22
    Sahneden indiğinde, ben de dinleyicilerin arasından sıyrıldım [Harlem aktivisti]
  • 7:22 - 7:27
    ve ona doğru yürüdüm. Tabii ben ona yaklaştığımda, bodyguard'ları
  • 7:27 - 7:31
    öne doğru atıldılar ama o, onları ittirdi.
  • 7:31 - 7:33
    Onun karşısına dikildim ve elimi uzattım.
  • 7:33 - 7:42
    Dedim ki: "Dediklerinin bir kısmı çok hoşuma gitti. Bütün söylediklerine katılmıyorum ama bir kısmını çok sevdim."
  • 7:42 - 7:46
    O da bana baktı ve elimi kibarca tutarak,
  • 7:46 - 7:53
    "Bir gün bana katılacaksın, Kızkardeşim. Bir gün katılacaksın."
  • 7:53 - 7:59
    Mesajını netleştirmek için, Malcolm kendi hayatını, tüm Siyahi Amerikalılar'a örnek teşkil etmesi için kullandı.
  • 7:59 - 8:04
    Hayatını hikayeleştirerek tavsiyelerde bulundu.
  • 8:04 - 8:07
    Sonra, hayat hikayesini Alex Haley'le birlikte yazarken de,
  • 8:07 - 8:14
    Hayatının, gelecekte nasıl yorumlanacağına ilişkin söz sahibi olmak istedi.
  • 8:14 - 8:19
    Ben, onun kendinden bahsederken kullandığı bir tabirden çok etkilenmiştim. [otobiyografi yazarı]
  • 8:19 - 8:22
    Derdi ki, "Ben karşılaştıklarımın hepsinin bir parçasından oluşmaktayım."
  • 8:22 - 8:28
    Yani, hayatının erken yıllarında karşılaştığı şeyler,
  • 8:28 - 8:31
    ona şu ya da bu şekilde bir beceri kazandırmıştır ve
  • 8:31 - 8:40
    bu beceriler Malcolm'un kişiliğini oluşturarak, onun İslam halkı için bir temsilci olmasını sağlamıştır.
  • 8:40 - 8:41
    Siz Omaha'da doğmuştunuz, değil mi?
  • 8:41 - 8:42
    Evet, efendim.
  • 8:42 - 8:45
    Sonra, siz bir yaşındayken aileniz Omaha'yı terk etmişti?
  • 8:45 - 8:46
    Sanırım bir yaşındayken.
  • 8:46 - 8:48
    Neden Omaha'dan ayrılmışlar?
  • 8:48 - 8:55
    Benim anladığım kadarıyla, Klu Klux Klan, Omaha'daki evlerinden birini yakmış.
  • 8:55 - 8:56
    Orada çok Klu Klux Klan aktivitesi varmış.
  • 8:56 - 8:58
    Eminim, bu olay ailenizi çok mutsuz etmiştir.
  • 8:58 - 8:59
    Mutsuz değilse de, güvensiz hissettirmiş.
  • 8:59 - 9:01
    O halde, sizin şahsi olarak, önyargılı
  • 9:01 - 9:03
    bir fikriniz olmalı.
  • 9:03 - 9:07
    Yani, bu olaya, geniş, akademik bir bakış açısıyla bakamazsınız, değil mi?
  • 9:07 - 9:10
    Ben buna katılmıyorum çünkü Omaha'da başımıza gelen o olaydan sonra,
  • 9:10 - 9:14
    Lansing, Michigan'a taşındığımızda, evimiz tekrar yakıldı.
  • 9:14 - 9:16
    Hatta, babamı Klu Klux Klan öldürdü.
  • 9:16 - 9:21
    Ve, buna rağmen, kimsenin beyaz insanlarla benim kadar iç içe yaşadığını sanmıyorum.
  • 9:21 - 9:25
    Kimsenin benim kadar, beyazların oluşturduğu toplumlarda benim gibi yaşadığını sanmıyorum.
  • 9:25 - 9:28
    Biz, mahalledeki tek siyahi çocuklardık. [En büyük abisi]
  • 9:28 - 9:33
    Bizim evin arkasında ormanlık bir alan vardı.
  • 9:33 - 9:37
    Beyaz çocuklar bizim eve gelirler ve sonra da ormana oyun oynamaya giderdik.
  • 9:37 - 9:40
    Malcolm derdi ki "Hadi, Robin Hood oynayalım".
  • 9:40 - 9:44
    O zaman, Robin Hood oynamaya oraya giderdik.
  • 9:44 - 9:47
    Ve Robin Hood, Malcolm'du. [kahkaha atar]
  • 9:47 - 9:53
    Bu çocuklar da bunu kabul ederlerdi.
  • 9:53 - 9:59
    Malcolm, Earl ve Louise Little çiftinin en açık tenli olduğunu söylemişti.
  • 9:59 - 10:10
    Ve tenindeki açıklığın, annesinin annesine tecavüz eden beyaz adamı hatırlattığını söylemişti.
  • 10:10 - 10:15
    1929'da, Malcolm dört yaşındayken, marangoz ve rahip olan babası,
  • 10:15 - 10:21
    aileyi Lansing, Michigan'a taşımıştı.
  • 10:21 - 10:29
    Lansing küçük bir şehirdi ve siyahiler şehrin batı tarafında yaşamaktalardı.
  • 10:29 - 10:35
    Malcolm ve ailesi, şehrin dışında yaşamışlardı [çocukluk arkadaşı]
  • 10:35 - 10:40
    ve yaklaşık iki hektarlık bir araziye küçük bir eve sahiptiler.
  • 10:40 - 10:46
    Bu yüzden, bir çeşit çiftçi ailesi olarak görülüyorlardı.
  • 10:46 - 10:54
    Little ailesi taşındıktan üç ay sonra, beyaz komşular onları evlerinden çıkarmak için yasal yollara başvurdular.
  • 10:54 - 11:00
    Bölge hakimi, tarım bölgesinde, yalnızca beyaz insanların yaşayabileceği yönünde karar kıldı.
  • 11:00 - 11:07
    Ancak Earl Little taşınmayı kabul etmedi.
  • 11:07 - 11:15
    Michigan'daki Klu Klux Klan üyeliği, Mississipi'dekinin beş katı kadardı; 70.000 kişiydi.
  • 11:15 - 11:22
    Malcolm'un ailesi için, husumet hayatlarının bir parçasıydı.
  • 11:22 - 11:30
    Evde herkes uyuyordu sonra birden, kocaman bir "buum!" sesi duyduk.
  • 11:30 - 11:39
    Uyandığımızda her yerde yangın vardı ve herkes duvarlara ve birbine çarpıyordu.
  • 11:39 - 11:42
    Benim hatırlardığım annemin bize,
  • 11:42 - 11:48
    "Kalkın, kalkın, kalkın, ev yanıyor, dışarı çıkın." Ben bu kadarını tamamen hatırlıyorum.
  • 11:48 - 11:51
    Annemin bağırışlarını, babamın bağırışlarını duyuyordum.
  • 11:51 - 11:57
    Hepimizin ayıldığından emin olup, bizi dışarı çıkardılar.
  • 11:57 - 12:03
    Ev kül olmuştu. İtfaiye ya da herhangi bir yardım gelmemişti. Her şeyimiz tamamen yanmıştı.
  • 12:03 - 12:09
    Malcolm'un babası Earl Little, yerel beyazları, evini yakmakla suçladı.
  • 12:09 - 12:18
    Polis, Earl'ü suçladı ve onu sonra, kundakçılık şüphesiyle tutukladı. Hakkındaki suçlamalar sonra düşürüldü.
  • 12:18 - 12:23
    Bizim büyüdüğümüz şehirde, bize "kendini beğenmiş zenciler" derlerdi, ya da
  • 12:23 - 12:27
    " şehrin güneyinde yaşayan ukala zenciler" derlerdi. O zamanlar, eğer beyaz biri size "ukala zenci" derse,
  • 12:27 - 12:35
    bu, " Salak olmadığı için, dikkat edilmesi gereken zenci" anlamına geliyordu.
  • 12:35 - 12:42
    Babam bağımsız bir adamdı. Kimsenin onu beslemesini istemiyordu.
  • 12:42 - 12:47
    Kendi yemeğini kendi üretmek istiyordu. Çocukları üzerinde kimse söz sahibi olsun, istemezdi.
  • 12:47 - 12:51
    Söz onun olsun istiyordu ve söz sahibiydi de. O hep
  • 12:51 - 12:59
    Marcus Garvey'in düşüncelerini tekrar ederdi. Siyahi insanların kendi hayatlarını düzenlemelerini
  • 12:59 - 13:04
    ve kimseye sorun yaşatmadan, birbirleriyle işbirliği yapmalarını
  • 13:04 - 13:08
    ve beraberce durumlarını düzeltmeye çalışmaları gerektiğini söylerdi.
  • 13:08 - 13:16
    Ama o günlerde bunu bile yapsanız, hala sorun çıkarıyorsunuz, demekti.
  • 13:16 - 13:18
    1920'lerde siyahi bir ulusalcı olan Marcus Garvey,
  • 13:18 - 13:26
    siyahi Amerikalıların, beyaz toplumdan bağımsız olan bir ulus kurmalarını söylüyordu.
  • 13:26 - 13:36
    Yüzbinlerce üyesi olan, Garvey'in, Birleşik Zenci Kalkınma Birliği (UNIA), Afrika ülkeleriyle daha yakın olmayı hedefliyordu.
  • 13:36 - 13:49
    UNIA'nın kendi bayrağı vardı, kendi ulusal marşı vardı ve Afrika'da, kendi ülkesindeki ve yurt dışındaki zencileri kollamaya
  • 13:49 - 13:57
    yemin etmiş bir ordusu vardı. ABD Federal Araştırma Bürosu, Garvey'i, " öncü Zenci eylemcilerden biri" olarak adlandırmıştı.
  • 13:57 - 14:05
    Federal hükümet 1927'de onu ülke dışı ettiyse de, Malcolm'un ailesi, Garvey taraftarı olarak kalmışlardı.
  • 14:05 - 14:07
    Earl, birliğe yeni üyeler katıyordu.
  • 14:07 - 14:13
    Louise, Garvey gazetesi için yazılar yazıyordu.
  • 14:13 - 14:18
    Bize "The Negro World" [Zenci Dünyası] isimli, Garvey gazetesini okuyan, annemdi.
  • 14:18 - 14:23
    Ayrıca, bizimle bağımsız olmamız konusunda konuşan da oydu.
  • 14:23 - 14:29
    Bizim kendimizi 'Zenci' ya da 'Nigger' olarak adlandırmamamızı,
  • 14:29 - 14:33
    bizlerin siyahi olduğunu ve kendimizi 'siyahi' olarak adlandırmamızdan gurur duymamız gerektiğini, söylerdi.
  • 14:33 - 14:35
    Sizin gerçek isminiz nedir?
  • 14:35 - 14:37
    Malcolm. Malcolm X.
  • 14:37 - 14:38
    Bu sizin yasal isminiz mi?
  • 14:38 - 14:40
    Benim bildiğim kadarıyla, yasal ismim.
  • 14:40 - 14:43
    Bana, babanızın soyadını söyleyebilir misiniz?
  • 14:43 - 14:45
    Babam kendi soyadını bilmiyordu.
  • 14:45 - 14:51
    Babam soyadını dedesinden almış, dedesi de kendi dedesinden, o da bunu kölelik ettiği efendisinden almış.
  • 14:51 - 14:53
    Bizim kendi isimlerimiz yok edilmiş.
  • 14:53 - 14:54
    Peki, kölelik esnasında,
  • 14:54 - 14:56
    herhangi bir soyadınız var mıymış?
  • 14:56 - 15:04
    Aile kütüğünüzün herhangi bir yerinde kullanılan bir soyad var mıydı, ve varsa bu neydi?
  • 15:04 - 15:06
    Benim atalarımın soyadları,
  • 15:06 - 15:06
    Evet?
  • 15:06 - 15:10
    onlar Amerika'ya getirilip, köle yapıldıklarında, onlardan alınmış.
  • 15:10 - 15:16
    Ve sonra onlara efendilik eden kişinin soyadları onlara verilmiş. İşte biz bu ismi reddediyoruz ve ...
  • 15:16 - 15:22
    Yani, siz bana babanızın kabul edilen soyadını söylemeyeceğinizi mi söylüyorsunuz?
  • 15:22 - 15:29
    Ben bu adı hiç bir şekilde benimsemiyorum.
  • 15:29 - 15:32
    Eylül, 1931
  • 15:32 - 15:39
    Annesi bir gün sezgileriyle kötü bir şey olacağını sezdiğinde, Malcolm altı yaşındaydı.
  • 15:39 - 15:43
    Evdeydik ve akşam yemeğimizi yemiştik.
  • 15:43 - 15:47
    Annem Wesley'i, en küçük kardeşimi tutuyordu.
  • 15:47 - 15:51
    Sanırım onu emziriyordu çünkü masadaydı. Ve bebek
  • 15:51 - 15:53
    kucağında, masada uyuyakalmıştı.
  • 15:53 - 15:58
    Sonra babam kalktı, yatak odasına gidip elini yüzünü yıkadı. Şehre gidip, para alacaktı.
  • 15:58 - 16:02
    Annem o zaman uyandı ve dedi ki: "Earl, Earl. Şehir merkezine gitme."
  • 16:02 - 16:06
    Ve şöyle devam etti "Eğer gidersen, geri gelmezsin."
  • 16:06 - 16:13
    O gece saat 11 sularında, Earl Little, Lansing şehrinin kuytu bir yerinde,
  • 16:13 - 16:19
    vücudu tramvay tekerlekleri tarafından neredeyse ikiye kesilmiş olarak bulundu.
  • 16:19 - 16:24
    Polis, Earl Little'ın ölümünün bir kaza olduğunu söyledi.
  • 16:24 - 16:30
    Bu mesele o zaman netliğe kavuşmamıştı.
  • 16:30 - 16:42
    Earl Little'ın tramvay kazası geçirdiği değil de, tramvayın altına ittirildiğine inanılıyordu.
  • 16:42 - 16:44
    Doğrusu,
  • 16:44 - 16:47
    ben insanların tam da böyle dediklerini hatırlıyorum.
  • 16:47 - 16:53
    O, tramvayın tekerlekleri altına ittirilmişti.
  • 16:53 - 16:55
    Babamın ölümü, ailede
  • 16:55 - 16:58
    büyük bir şok yarattı.
  • 16:58 - 16:59
    Çünkü o güçtü.
  • 16:59 - 17:01
    O kuvvetti.
  • 17:01 - 17:02
    Biz bir düzen içindeydik;
  • 17:02 - 17:03
    ailemizin belirli bir yapısı vardı.
  • 17:03 - 17:04
    Okuldan çıkınca,
  • 17:04 - 17:07
    ben, erkek kardeşlerim, kız kardeşlerim
  • 17:07 - 17:09
    hemen eve gelir ve işe koyulurduk.
  • 17:09 - 17:12
    Bahçede çalışırdık, tavuk kulübesini temizlerdik ve akşama hazırlık yapardık.
  • 17:12 - 17:13
    Sonra da sabah kalkar, yine aynı şeyleri yapardık.
  • 17:13 - 17:15
    Suyu pompalar, eve getirirdik.
  • 17:15 - 17:17
    İşte bütün bunları Babam hayattayken yapardık.
  • 17:17 - 17:22
    Çünkü yapmazsak, kırbaçlanırdık.
  • 17:22 - 17:25
    Bu yüzden disiplinliydik.
  • 17:25 - 17:28
    Ama babam öldürüldükten sonra,
  • 17:28 - 17:33
    annem benim ya da Malcolm'un koştuğu kadar hızlı koşamadığı için,
  • 17:33 - 17:36
    bizler, babam hayatta olsaydı yanımıza kar kalmayacak
  • 17:36 - 17:38
    bir çok şey yapma fırsatı bulduk.
  • 17:38 - 17:43
    Yani gittikçe gevşedik.
  • 17:43 - 17:49
    Louise Little, Büyük Buhran sırasında yedi çocuğunu yetiştirirken çok zorluk çekti.
  • 17:49 - 17:53
    Hiç bir geliri yoktu. [en küçük kız kardeş]
  • 17:53 - 17:55
    Ara sıra iş sahibi olurdu.
  • 17:55 - 17:57
    Çok gururlu bir kadındı.
  • 17:57 - 17:58
    Büyük gurura sahipti.
  • 17:58 - 18:03
    Bazen bir şeyler satardı. İnsanlara eldiven örerdi.
  • 18:03 - 18:08
    Yalnızca devlet yardımına muhtaç olmamak için, bir çok ek iş yapardı.
  • 18:08 - 18:11
    Ona, ne yapıp, ne yapamayacağını söylemelerinden nefret ederdi.
  • 18:11 - 18:16
    İşte, onu en çok mahveden şeylerden biri buydu.
  • 18:16 - 18:22
    Zaman içinde, onun eriyip gittiğini görüyordunuz.
  • 18:22 - 18:27
    [hüzünlü caz müzik]
  • 18:27 - 18:30
    Malcolm ergenliğe girme yolundayken, yedi yıl boyunca,
  • 18:30 - 18:35
    annesi ailesinden gittikçe daha da uzaklaştı.
  • 18:35 - 18:39
    1938 senesinde, Noel'den iki gün önce,
  • 18:39 - 18:49
    Louise Little paranoya teşhisiyle Kalamazoo Devlet Hastanesi'ne gönderildi.
  • 18:49 - 18:52
    Bir gün okuldan geldim ve annem yoktu.
  • 18:52 - 18:58
    Evin boş olduğunu hiç hatırlamıyorum çünkü annem bizi hiç terk etmemişti.
  • 18:58 - 19:01
    Ve her gün, onun yokluğunun acısını hissettim.
  • 19:01 - 19:04
    Başta, yalnızca bir kaç hafta olacaktı.
  • 19:04 - 19:05
    Öyle sanmıştık.
  • 19:05 - 19:08
    İyileşip, eve geri gelecekti.
  • 19:08 - 19:13
    Ama bu durum senelere döndü.
  • 19:13 - 19:21
    Louise Little, bundan sonraki 26 sene boyunca, Kalamazoo'da kaldı.
  • 19:21 - 19:26
    13 yaşındaki Malcolm, mahkeme kararıyla ailesinin parçalandığına şahit oldu.
  • 19:26 - 19:30
    Küçük çocuklar Lansing'teki koruyucu ailelere verildi.
  • 19:30 - 19:38
    Malcolm da 10 mil ötedeki bir beyaz mahalleye gönderildi.
  • 19:38 - 19:40
    Geçmişte, beyaz adamın sahip olduğu
  • 19:40 - 19:45
    en önemli silah, parçalayıp, fethetmek, olmuştur.
  • 19:45 - 19:50
    Eğer ben elimi alıp, size tokat atarsam,
  • 19:50 - 19:51
    bunu hissetmesiniz bile.
  • 19:51 - 19:56
    Parmaklarım ayrı olduğundan, yalnızca birazcık canınız yanar.
  • 19:56 - 20:04
    Ama size gününüzü göstermek için yapmak gereken yer, alıp bu parmakları birleştirmektir. [elini yumruk yapar]
  • 20:04 - 20:08
    O, Michigan'da, sekizinci sınıf öğrencisiyken,
  • 20:08 - 20:13
    sanırım sınıfındaki tek siyahi öğrenciydi ve okulundaki nadir siyahi öğrencilerden biriydi ve
  • 20:13 - 20:17
    tüm 'A' olan, harika bir öğrenciydi. [Biyografi yazarı]
  • 20:17 - 20:17
    Yani, o
  • 20:17 - 20:20
    sekizinci sınıftaki arkadaşlarının tümünün beyaz olmasına rağmen
  • 20:20 - 20:22
    sınıf başkanı bile olmuştu.
  • 20:22 - 20:26
    Bunları başarabilmesi için, epey olağanüstü olması gerekmekteydi.
  • 20:26 - 20:33
    Sonra tabii, okulu terk edip, Roxbory, Massachusetts'e giden ve
  • 20:33 - 20:39
    tabiri caizse, 'dolandırıcılık'la ilk tanışmasını yaşayan kişi de yine Malcolm'du.
  • 20:39 - 21:05
    [neşeli caz müzik]
  • 21:05 - 21:09
    Ben o zamanlarda, Roxbury'de kendimi 'küçük dolandırıcı' olarak adlandırırdım.
  • 21:09 - 21:12
    Ve işte o zamanlarda,
  • 21:12 - 21:17
    Malcolm X Boston'a gelmişti ve üzerinde çok havalı bir takım elbise vardı, geniş kenarlı bir şapkası vardı ve
  • 21:17 - 21:22
    dizlerine kadar gelen bir mont ve bileklerine kadar gelen bir zincir takmıştı.
  • 21:22 - 21:32
    Ben öyle bir giysiyi en son, Cab Callowy sahnede gösteri yaparken görmüştüm.
  • 21:32 - 21:34
    Şimdi, Malcolm Lansing'ten ayrıldığında,
  • 21:34 - 21:36
    üzerinde sade, eski bir takım elbise vardı.
  • 21:36 - 21:37
    Benim deyimimle,
  • 21:37 - 21:39
    "beyaz adam takımı".
  • 21:39 - 21:41
    Ama Boston'dan döndüğünde, aman Yarabbi,
  • 21:41 - 21:45
    Malcolm'un üzerinde afilli bir takım elbise, geniş kenarlı bir şapka
  • 21:45 - 21:47
    ve ta ceketinin yakasından aşağı sarkan bir zinciri vardı.
  • 21:47 - 21:50
    Tüm mahalle onu konuşuyordu.
  • 21:50 - 21:53
    Herkes Malcolm'dan bahsediyordu.
  • 21:53 - 21:58
    [dans müziği]
  • 21:58 - 22:01
    İşte o yerde dansederken, havada süzülürken,
  • 22:01 - 22:04
    giydiği o pantalonlar da, balon gibi havada süzülüyordu.
  • 22:04 - 22:07
    Bir de o montunu giydi mi, kanat gibi oluyordu.
  • 22:07 - 22:12
    O kocaman şapkasıyla ve sallanan zinciriyle, dans ediyordu, oradan oraya uçuyordu.
  • 22:12 - 22:12
    Ve işte kızlar ona deli oluyorlardı.
  • 22:12 - 22:12
    [neşeli müzik ve vokal]
  • 22:29 - 22:30
    Boston'da ona, "New York Red" [New Yorklu Kırmızı] diyorlardı.
  • 22:30 - 22:32
    New York'ta ise, ona "Detroid Red" [Detroitli Kırmızı] diyorlardı.
  • 22:32 - 22:35
    Saçını hep düzleştirirdi.
  • 22:35 - 22:38
    Saçı kızıl renkliydi ve onun Billie Holiday'le ve zamanında
  • 22:38 - 22:46
    siyahi dünyada ünlü olmaya başlamış bir çok kişiyle fotoğrafları vardı.
  • 22:46 - 22:55
    Malcolm, Boston, New York ve Washington D.C. arasında hizmet veren New Haven Demiryolu'da, mutfak görevlisi olarak
  • 22:55 - 23:06
    çalışıyordu. 1942'de Harlem'e taşındı ve 17 yaşındayken, sabaha kadar açık olan kulüplerde ve dolandırıcılık yapan insanlarla takılmaya başladı.
  • 23:06 - 23:09
    Sonunda öyle bir noktaya geldi ki, şöyle dedi:
  • 23:09 - 23:16
    " Kapıcılık yaparak, trenlerde sandviç satarak ve ayakkabı cilalayarak, bu hayatta başarılı olamazsınız."
  • 23:16 - 23:18
    "Bir yerlere gelemezsiniz."
  • 23:18 - 23:23
    O, dolandırıcı olarak tanınıyordu. Evet sokak adamıydı,
  • 23:23 - 23:25
    ama dolandırıcı değildi.
  • 23:25 - 23:28
    Evet düzenbazdı, evet, üçkağıtçıydı.
  • 23:28 - 23:31
    Ona bu konuda yetenekli olduğunu söylüyorlardı.
  • 23:31 - 23:34
    Geceleri beyaz adamlar gelip de siyahi kadınlarla beraber olmak istediğinde,
  • 23:34 - 23:35
    o, onlara kadın ayarlıyordu.
  • 23:35 - 23:38
    Eğer kaçak viski arıyorlarsa, o nereden bulunur, biliyordu.
  • 23:38 - 23:41
    Eğer uyuşturucu arıyorlarsa, o, nereden bulunur biliyordu.
  • 23:41 - 23:46
    O insanların neye ihtiyaçları olduğunu öğrenmeyi beceriyordu ve sonra da bir yerlerden getiriyordu.
  • 23:46 - 23:49
    Bu işlerin ortasına düşerek, kar yapabiliyordu.
  • 23:49 - 23:53
    Ve işte böylece başladı.
  • 23:53 - 23:55
    O zamana baktığında, Malcolm
  • 23:55 - 23:58
    kendisini üç şeyin endişelendirdiğini söylemişti:
  • 23:58 - 24:03
    hapishane, iş durumu ve askeriye.
  • 24:03 - 24:05
    2. Dünya Savaşı'na katılmamak için,
  • 24:05 - 24:11
    askerlik kuruluna, siyahi askerleri, beyazları öldürmek için organize edeceğini söylemişti.
  • 24:11 - 24:18
    Böylece askeriye için uygunsuz bulunmuştu.
  • 24:18 - 24:22
    Malcolm'un kumar ve uyuşturucu alışkanlıkları ve Harlem'deki gece hayatı pahalıydı.
  • 24:22 - 24:27
    O zamana kadar, basit suçlardan ötürü iki kez tutuklanmıştı.
  • 24:27 - 24:30
    1945 senesinde Boston'a geri taşındığında,
  • 24:30 - 24:34
    ileri gelen ailelerin evlerini soymak amacıyla, bir çete kurdu.
  • 24:34 - 24:38
    Çetenin diğer üyeleri arasında, arkadaşı Malcolm Jarvis,
  • 24:38 - 24:43
    beyaz kız arkadaşı Bea ve iki beyaz kadın daha vardı.
  • 24:43 - 24:47
    Kızlardan biri, bir ailenin senenin o kısmında, Florida'da olacaklarını biliyordu,
  • 24:47 - 24:48
    yani evde kimse olmayacaktı.
  • 24:48 - 24:53
    O zaman biz de o eve girdik ve değerli eşyaları alacaktık.
  • 24:53 - 24:55
    Malcolm da eşyaları alıp, tefeciye götürecekti, sonra da parayı
  • 24:55 - 24:57
    kumar alışkanlığı için kullanacaktı.
  • 24:57 - 25:00
    Bu soygundan iki hafta sonra,
  • 25:00 - 25:02
    bu durum ortaya çıktı. Çünkü Malcolm çalmış olduğu, binlerce Dolar
  • 25:02 - 25:07
    değerindeki bir saati tefeciye götürmüştü ve
  • 25:07 - 25:13
    işte o zaman üç polis tarafından tutuklandı.
  • 25:13 - 25:19
    Malcolm Little, Malcolm Jarvis ve üç kadın, haneye tecavüzle suçlanmışlardı.
  • 25:19 - 25:22
    İki siyahi adamın, beyaz kadınlarla olması,
  • 25:22 - 25:25
    mahkeme salonunda sorun çıkarmıştı.
  • 25:25 - 25:32
    Malcolm iki beyaz kadınla birlikteydi ve işte bu davayı böyle önemli kılan,
  • 25:32 - 25:36
    böyle şoke edici kılan, bu olmuştu.
  • 25:36 - 25:42
    Kadınlar, Malcolm'un onları zorla hırsızlık yaptırdığı yönünde ifade verdiler.
  • 25:42 - 25:50
    İki adam, bu tür suçlar için verilen en büyük cezayı aldılar: eyalet hapishanesinde sekiz ila on yıl.
  • 25:50 - 25:54
    Hükmü verdiklerinde, ben aklımı yitirdim.
  • 25:54 - 25:58
    Kafesin demirlerini yakaladım ve sallamaya başladım. Neredeyse demirleri yerinden çıkaracaktım.
  • 25:58 - 26:00
    Sonra hakime bağırarak dedim ki,
  • 26:00 - 26:04
    " Beni on yıl hapise atacağınıza, öldürün daha iyi!"
  • 26:04 - 26:09
    Ben o 'deli zenci' dedikleri türdendim. [yarı kız kardeş]
  • 26:09 - 26:11
    Gördüklerimin gerçek olduğunu biliyordum.
  • 26:11 - 26:13
    Ve hiç de komik olmadığını düşünüyordum.
  • 26:13 - 26:23
    Onlar güldüklerinde, içlerinden "Bakın zenciye ne yaptık" dediklerini biliyordum.
  • 26:23 - 26:30
    Sonra bir de utanmadan, kızlara, bizim onlara tecavüz ettiğimiz gerekçesiyle,
  • 26:30 - 26:36
    şikayetçi olmalarını istediler. Kızlar, bunu yapmadılar.
  • 26:36 - 26:42
    Malcom Little yirmi yaşındaydı ve eyalet hapishanesinde sekiz ila on yıl geçirmekle karşı karşıyaydı.
  • 26:42 - 26:47
    Anne babasının öğütlediği Garvey gururundan ve bağımsızlığından çok uzaktaydı.
  • 26:47 - 26:56
    Şimdi o, 22843 numaralı mahkumdu.
  • 26:56 - 27:02
    Bir kereliğine suçlu olmakta utanacak bir şey yok.
  • 27:02 - 27:06
    Suçlu kalmaksa, utanç vericidir.
  • 27:06 - 27:10
    Ben de önceden suçluydum. Ben de önceden hapishanede kaldım.
  • 27:10 - 27:15
    Ben bundan utanmıyorum. Beni bununla alt etmeye kalkışan,
  • 27:15 - 27:19
    yanılıyordur. Ben bu konuda rahatım.
  • 27:19 - 27:27
    [tezahurat ve alkış]
  • 27:27 - 27:32
    Onlar, İsa'yı da isyan çıkartıyor diye suçlamışlardı. Öyle değil mi?
  • 27:32 - 27:41
    Onun, Sezar'a karşı olduğunu söylüyorlardı. O, havarilerine şöyle dediği için, onun ayrımcı olduğunu iddia ettiler:
  • 27:41 - 27:49
    "Roma vatandaşlarına değil, kaybolmuş koyunlara gidin. Kim olduğunu bilmeyen insanlara gidin.
  • 27:49 - 27:55
    Kendi yurdu olmayan bir yerde yabancılık çeken ve kendini tanımayan insanlara gidin. İşte bu insanlara gidin.
  • 27:55 - 28:05
    Kölelere gidin. İkinci sınıf vatandaşlara gidin. Sezar'ın gaddarlığı altında ezilen insanlara gidin."
  • 28:05 - 28:12
    Ve eğer İsa bugün Amerika'da olsaydı, o beyaz adama gitmezdi. Beyaz adam zulmedendir.
  • 28:12 - 28:17
    O, ezilenlere giderdi. Alçak gönüllülere giderdi. Boynu büküklere giderdi.
  • 28:17 - 28:20
    Toplumdan dışlanmışlara ve hor görülenlere giderdi.
  • 28:20 - 28:35
    İşte, 'Amerikalı zenci' olarak tanınanlara giderdi. [Hapishane, 1946]
  • 28:35 - 28:43
    Hapishane duvarlarının ardında, Malcolm kumar oyunları düzenledi, uyuşturucu alışkanlığını sürdürdü ve Tanrı'nın
  • 28:43 - 28:47
    var olmadığına dair tartışmalara girdi. Hücre bloğundakiler ona, 'Şeytan' demeye başladılar. Bir yandan da,
  • 28:47 - 28:56
    ondan büyük bir siyahi mahkumun cesaretlendirmesiyle, Malcolm okumaya ve İngilizce dersi almaya başladı.
  • 28:56 - 29:07
    Malcolm hapishane hayatını detaylıca tarif ettiğinde, gerçekten yalnız ve kısıtlı hissettiğini söylüyordu.
  • 29:07 - 29:13
    Ama bolca okumayı planladığını söylemişti ve bolca yazı
  • 29:13 - 29:14
    da yazdı.
  • 29:14 - 29:21
    Bana her hafta mektup yazdığı olurdu.
  • 29:21 - 29:26
    Hapishanedeki ikinci senesinde, erkek ve kız kardeşleri ona mektuplarında,
  • 29:26 - 29:29
    'siyahi adamın doğal dini' olarak adlandırdıkları dinden bahsetmeye başladılar.
  • 29:29 - 29:36
    Siyahi insanların ilk insanlar olduğunu, Tanrı'nın da siyahi olduğunu
  • 29:36 - 29:39
    ve Allah adıyla çağrıldığını söylediler.
  • 29:39 - 29:43
    Malcolm'a, artık İslam Ulus'unun bir parçası olduklarını ve Allah'ın elçisi
  • 29:43 - 29:49
    Adil Muhamed'in, takipçileri olduğunu anlattılar.
  • 29:49 - 29:59
    [İslam Ulusu Lideri] Bence İslam, bizim Amerika'daki insanlarımız için en iyi dinlerden biri. 'Amerikalı zenci'
  • 29:59 - 30:13
    olarak bilinen grubun tamamen tekrar eğitilmesi gerekiyor ve İslam onlara bu yetkiyi veriyor. Onlar siyahi olmaktan ötürü
  • 30:13 - 30:19
    gurur duyabilirler ve utanç duymaktan vazgeçebilirler.
  • 30:19 - 30:26
    Ben Müslüman harekete 1947'de dahil oldum ve
  • 30:26 - 30:30
    sonra erkek ve kız kardeşlerimi de dahil etmeye başladım.
  • 30:30 - 30:35
    Biz zaten Marcus Garvey'in felsefesiyle eğitilmiştik, bu yüzden
  • 30:35 - 30:39
    bizim siyahi olmaktan ötürü gurur duymamıza ilişkin olarak
  • 30:39 - 30:41
    bizi ikna etmeleri gerekmiyordu.
  • 30:41 - 30:44
    Biz zaten dahil olduğumuzda, bununla gurur duyuyorduk.
  • 30:44 - 30:47
    Sonra ben Malcolm'a yazdım ve ona dedim ki,
  • 30:47 - 30:54
    eğer Allah'a inanacak olursa, Allah onu hapisten çıkaracaktır. İşte bu kadar yazdım
  • 30:54 - 31:01
    çünkü Malcolm'un dine karşı çok az hoşgörü beslediğini biliyordum ve işte o az hoşgörüyü de kaybetmek istemedim.
  • 31:01 - 31:06
    Malcolm'un erkek ve kızkardeşleri, genç mahkuma, Amerika'daki siyahi insanların
  • 31:06 - 31:12
    kaybolmuş bir soya ait olduklarını ve yakın zaman sonra, çilelerinden kurtulacaklarını, yazmışlardı.
  • 31:12 - 31:18
    Ayrıca Elijah Mohammed'e göre, beyaz insanların iblis soyundan olduğunu ve onların bu dünyadaki hükümdarlıklarının
  • 31:18 - 31:21
    yakın zaman sonra sona ereceğini, anlatmışlardı.
  • 31:21 - 31:28
    Başta, Malcolm duyduklarını çok sevdi ancak bir kısmını anlayamıyordu. Anlayamadığı kısım,
  • 31:28 - 31:31
    beyaz adamın şeytan olmasıydı.
  • 31:31 - 31:34
    Malcolm Elijah Mohammad'e yazdı. Elijah Mohammed de,
  • 31:34 - 31:39
    onu yanıtladı ve yanıtında, kutsal kitaptan alıntı yaptı.
  • 31:39 - 31:47
    Ve sonra ona anahtarı verdi. Ona dedi ki " İncil bu dünyada
  • 31:47 - 31:48
    olan her şeyi anlatan kitaptır."
  • 31:48 - 31:54
    Yani, cehenneme gitmeniz için ölmek gerekmiyor. Hayattayken de cehennemi yaşayabilirsiniz. Ve size bunu yaşatan da
  • 31:54 - 32:01
    beyaz adamdır. Doğrusu, beyaz adamın tarih boyunca
  • 32:01 - 32:05
    yaptıklarına bakarsanız, bu çok ikna edici bir öğreti.
  • 32:05 - 32:14
    Malcolm tarih, felsefe ve din konusunda okumaya başladı. W.E.B. Du Bois'yı, Shakespeare'i, Sokrat'ı,
  • 32:14 - 32:22
    Ezop hikayelerini ve Gandi ve Nat Turner'in hayat hikayelerini okudu.
  • 32:22 - 32:30
    Ayrıca, beyaz Hristiyanların, siyahi Hristiyanları linç ettiklerini ve beyaz Hristiyanların, Hristiyan olmalarına rağmen
  • 32:30 - 32:33
    köle ticaretiyle uğraştıklarını öğrendi.
  • 32:33 - 32:40
    Malcolm bunları okuyunca ve tarih üzerine araştırma yapınca, eğer bu dünyada gerçekten Şeytan varsa,
  • 32:40 - 32:50
    bunun beyaz adam olduğunu kanıtlamaya karar verdi.
  • 32:50 - 33:00
    Elijah Mohamad, Malcolm'a, kendini Allah'a teslim etmesini söyledi. Ancak Malcolm için, teslimiyet her zaman zor olmuştu.
  • 33:00 - 33:11
    Dua etmek üzere yere çökmesi, bir haftasını aldı.
  • 33:11 - 33:18
    Sonra, Elijah Mohammed'in öğretisini yaymak için, Malcolm hapishane müzakere takımına katıldı ve
  • 33:18 - 33:23
    Harvard ve MIT gibi, ziyaretçi üniversite takımlarıyla müzakere yaptılar.
  • 33:23 - 33:26
    İşte Malcolm'un adı ve ünü, o zaman mahkumlar arasında duyulmaya
  • 33:26 - 33:29
    başlamıştı. İşte,o zaman mahkumlar, müzakereyi öğreten derslere
  • 33:29 - 33:32
    katılmaya başladılar.
  • 33:32 - 33:36
    Bu mahkumların çoğu, sırf meraktan, onu dinlemek için müzakereleri izlemeye başladılar.
  • 33:36 - 33:44
    1950'de, Malcolm valiye bir mektup yazarak, cezaevinde Müslüman olarak ibadet etme hakkı talep etti.
  • 33:44 - 33:53
    Yazdığı mektuplar, sonra FBI dosyalarına karışacaktı. FBI, 1930'ların son yıllarından itibaren, İslam Ulusu'nu
  • 33:53 - 34:03
    yakından takip etmekteydi. Malcolm, sorun çıkaran biri olarak görüldüğünden, şartlı erken tahliye hakkını kaybetmişti.
  • 34:03 - 34:10
    O, o sırada tahliye için uygun değildi, çünkü toplum içinde bir tehdit oluşturuyordu.
  • 34:10 - 34:17
    Onun tehlikeli olduğunu düşünüyorlardı; bilgi sahibi ve din bilgisi sahibi olduğunu düşünüyorlardı. Bin elmalık bir fıçıdaki
  • 34:17 - 34:23
    çürük elma gibiydi. Diğer elmaları da çürütecekti.
  • 34:23 - 34:33
    7 Ağustos 1952'de, cezaevinde altı buçuk sene kaldıktan sonra, Malcolm tahliye edilmişti. Bundan bir ay sonra,
  • 34:33 - 34:42
    İslam Ulusu'na kabul oldu. Malcolm Little artık, Malcolm X'ti.
  • 34:42 - 34:45
    Müslüman hareketine nasıl katıldınız?
  • 34:45 - 34:55
    Ben cezaevindeydim. Sayın Elijah Mohammed'in öğretisini duyana kadar, asi, geri kafalı, eğitimsiz
  • 34:55 - 35:01
    ve suçlulara ilişkin düşünebileceğiniz tüm kötü sıfatlara sahip bir suçluydum. Ve işte bu öğretiyle, ilk defa
  • 35:01 - 35:08
    içimde kendini düzene sokma ve rehabilite etme arzusunu hissettim. Ayrıca, bu öğretinin
  • 35:08 - 35:15
    diğer insanların üzerinde yarattığı etki de, onu kabullenmeme sebep oldu. Ve sayın Elijah Mohammed'in öğretilerini
  • 35:15 - 35:21
    dinledikten sonra farkettim ki, bunlar beni birden ırkımla gurur duymaya ve onur duymaya sevk etti;
  • 35:21 - 35:28
    ben artık toplumda bir yere sahip olmak istiyordum, kendimi gerçekleştirmek istiyordum ve beyaz adama,
  • 35:28 - 35:35
    sahip olduklarının bir kısmı için dilenmekle bir yere gelinmeyeceğini biliyordum.
  • 35:35 - 35:48
    Benim Malcolm'u ilk görüşüm, babamın, Elijah Mohammed'in evine geldiğindeydi, diye hatırlıyorum. Ben ince, uzun, kırmızı
  • 35:48 - 35:55
    yüzlü, genç bir adam görmüştüm. Eğer onunla tanışıyorsanız, ondan ilk alacağınız şey bir gülümsemeydi.
  • 35:55 - 35:58
    Babam, "bu Wallace" dedi, ben de gülümsedim.
  • 35:58 - 36:05
    Ben onu görmekten ötürü mutluydum çünkü ondan bahsedildiğini duymuştu ve o " Elçi'nin oğlu, Elçi'nin oğlu!" demişti.
  • 36:05 - 36:12
    Elçi onu o kadar heyecanlandırıyordu ki, beni görmesi, Wallace'ı gördüğü anlamına değil,
  • 36:12 - 36:15
    'Elçi'nin oğlunu' gördüğü anlamına geliyordu.
  • 36:15 - 36:20
    Malcolm tahliye olduğunda, çok alevliydi. Doğru zamanda, doğru yerdeydi ve öğretiyi yaymaya hazırdı.
  • 36:20 - 36:28
    Detroit'e geldiğinde, böylesine güçlü olduğunu düşündüğü bu öğretiyi, böylesine az insanın benimsediğini görünce çok şaşırdı.
  • 36:28 - 36:35
    Ve dedi ki " Siz buradayken, bu kadar çok boş sandalye olmasına şaşırıyorum. Siz buraya her çıktığınızda,
  • 36:35 - 36:37
    buranın dolu olması gerekiyor."
  • 36:37 - 36:41
    Ve bu, sayın Elijah Mohammed'i heyecanlandırmıştı.
  • 36:41 - 36:48
    1950'lerin ilk yıllarında, İslam Ulusu siyahi topluluklar içinde pek bilinmiyordu. Toplam üye sayısının
  • 36:48 - 36:51
    dört yüzü aşmadığı tahmin ediliyor.
  • 36:51 - 36:56
    Malcolm, öğretiyi yaymak için seyahatlere gönderiliyordu.
  • 36:56 - 37:05
    İki sene içinde, Boston'da, Harford'da ve Philadelphia'da, tapınaklar yapılmasını organize etti.
  • 37:05 - 37:11
    Elijah Mohammed, sonra Malcolm'u, doğu kıyısındaki en önemli
  • 37:11 - 37:15
    tapınağın, din hocası olarak atadı; Harlem'deki yedi numaralı tapınak.
  • 37:15 - 37:19
    Bay Mohammed Malcolm'un deneyim sahibi olduğunu,
  • 37:19 - 37:24
    New York'u tanıdığını biliyordu. Ayrıca, insanların önüne
  • 37:24 - 37:33
    birini koyarken gözetmeniz gereken, boy pos, konuşma tarzı ve kendini nasıl taşıdığı gibi, tüm özellikleri düşününce,
  • 37:33 - 37:38
    Malcolm'un uygun olduğuna karar vermişti. Ayrıca, New York uluslar arası bir şehirdi.
  • 37:38 - 37:42
    New York'a an iyi adamınızı göndermeniz gerekir ve işte
  • 37:42 - 37:47
    Bay Mohammed, bu yüzden onu seçmişti.
  • 37:47 - 37:50
    [hafif alkış]
  • 37:50 - 37:57
    Elijah Mohammed, 1955'te New York tapınağını ziyaret ettiğinde, amacı bu hırslı ve açıksözlü olan ve Doğu Yakası'ndaki,
  • 37:57 - 38:09
    dükkan önlerindeki buluşmaları, binlerce kişilik bir cemaate çeviren bu genç din adamının işini denetlemekti.
  • 38:09 - 38:19
    Malcolm X ve Elijah Mohammed'in mesajı, insanların tekrar kendilerini insan gibi ve eksiksiz hissetmelerine
  • 38:19 - 38:24
    yardım etmişti. Bazı kadın ve adamlar, kendi hayatlarında yeni bir anlam bulmuşlardı.
  • 38:24 - 38:28
    Eğer Elijah Mohammed, Arab ülkelerini örnek alan, kuralcı bir İslam öğretisi yaysaydı, [arkadaş, tarihçi]
  • 38:28 - 38:41
    beş yüz kişiyi bile kendisine çekemezdi.
  • 38:41 - 38:52
    Ama onun ortaya çıkardığı İslam biçimi, insanların gündelik hayatlarıyla ilişkilendirebilecekleri türden bir İslam'dı.
  • 38:52 - 39:01
    İşte o, kralsız kalmışların kralı, ve Mesih'in kendilerine gelecek kadar kıymet vermediği düşünülen insanların
  • 39:01 - 39:08
    Mesih'i olmuştu.
  • 39:08 - 39:14
    Sayın Elijah Mohammed'in öğretileri, benim önceden hiç görmediğim türden şeyler, ilaç gibi.
  • 39:14 - 39:15
    Evet, bu doğru.
  • 39:15 - 39:18
    Beni tüm hastalıklarımdan kurtaran ilaç işte burada.
  • 39:18 - 39:19
    Doğru.
  • 39:19 - 39:21
    Çünkü ben hasta bir adamdım.
  • 39:21 - 39:26
    Sayın Elijah Mohammed'in öğretilerini benimsediğimde, bu öğretiler beni hastalıklarımdan kurtardı.
  • 39:26 - 39:28
    Şimdi iyileştim. Kendimi iyi hissediyorum.
  • 39:28 - 39:32
    Evet, doğru. Ve doktorun yanında kaldığın sürece, hep iyi hissedeceksin.
  • 39:32 - 39:34
    Doğru, efendim.
  • 39:34 - 39:36
    Peki sen, abicim? Ssyın Elijah Mohammed hakkında ne hissediyorsun?
  • 39:36 - 39:44
    Sayın Elijah Mohammed ilk insanlar olan bizlere, hasta olduğumuzu göstermeye çalışıyor. Sayın Elijah
  • 39:44 - 39:47
    Mohammed, onları uyandırmaya çalışıyor.
  • 39:47 - 39:50
    [müzik]
  • 39:50 - 39:54
    Müslüman tapınaklarına beyaz insanların girmesine izin verilmiyordu.
  • 39:54 - 40:07
    Üyeler, katı kurallar ve mutlak itaat üzerine kurulmuş, kendi kendine yeten bir topluluk oluşturmaya çalışıyorlardı.
  • 40:07 - 40:14
    Ulus, çocukları için Müslüman okulları kurmuşlardı, burada matematik, bilim, tarih ve Arapça öğretiyorlardı.
  • 40:14 - 40:21
    [koro olarak] Bizler ilk insanlarız. İlk insanlar siyahi insanlardır.
  • 40:21 - 40:28
    [anlaşılmıyor] Dünya Gezegeni'nde.
  • 40:28 - 40:35
    Müslüman kadınlar, beslenme, çocuk büyütme ve eşlerinin ihtiyaçlarını karşılama konusunda dersler gördüler.
  • 40:35 - 40:46
    Müslüman adamlar da ebeveynlik sorumluluğu, tarih ve din konusunda eğitim aldılar.
  • 40:46 - 40:54
    İslam'ın Meyvesi adı verilen ufak bir askeri grup, göğüs göğse muhebe konusunda eğitilmişti ve amaçları, tapınakları
  • 40:54 - 41:02
    korumak ve elçiye karşı gelen kişileri cezalandırmaktı.
  • 41:02 - 41:08
    Ben bir kaç Müslüman ailenin evine gidip de onların Malcolm'a ve
  • 41:08 - 41:18
    Elijah Mohammed'e olan inançlarını gördüğümde, çok şaşırmıştım. Bir babaya demiştim ki, " Bir gün oğlunuz
  • 41:18 - 41:21
    gelip de, Müslümanlığı terk ettiğini söylerse, ne yaparsınız?"
  • 41:21 - 41:26
    O da demişti ki, " Onu kapıdan dışarı atarım ve bir daha da içeri almam."
  • 41:26 - 41:31
    Sonra, Malcolm'a bunun doğru olup olmadığını sordum. O da "Doğru söylemiş ve eminim, bunu yapar da."
  • 41:31 - 41:35
    O zaman ben de dedim ki, "Yani oğlunun başına ne gelir, hiç umursamaz mı?"
  • 41:35 - 41:44
    O da, "Hayır" dedi, " Umursamaz. O Elijah Mohammed'e sadıktır."
  • 41:44 - 41:51
    İslam Ulusu'nu yaymak için, Malcolm " Muhammed Speaks" [Muhammed konuşuyor] isimli bir gazete yarattı
  • 41:51 - 41:56
    ve diğer siyahi gazeteleri de, elçinin köşe yazılarına yer vermeye ikna etti.
  • 41:56 - 42:04
    Onun gücü şuydu ki, bir kere bir şeye inandı mı, bütün gücünü, bütün enerjisini ona verirdi.
  • 42:04 - 42:07
    Çalışırdı, işkolik olurdu.
  • 42:07 - 42:09
    Gece gündüz bu uğurda çalışırdı.
  • 42:09 - 42:16
    Genellikle yalnızca dört saat uyku ona yetiyordu ama bazen o kadar bile uyuyamıyordu. İşte o zaman, kim bu tempoyla
  • 42:16 - 42:20
    başa çıkabilir, diye merak ederdiniz. Ama işte o becerirdi,
  • 42:20 - 42:27
    günbegün böyle yaşardı.Bir yandan da sürekli okurdu. Gazeteleri okurdu, haberleri takip ederdi.
  • 42:27 - 42:34
    İşte, hayatını öyle yaşıyordu ki, hayatın hiç bir
  • 42:34 - 42:39
    anını bile boşa harcamazdı.
  • 42:39 - 42:46
    32 yaşındayken, Ulus'u kurmaya beş yılını adadıktan sonra, Malcolm, Harlem'deki yedi numaralı tapınak üyelerinden,
  • 42:46 - 42:53
    üniversite mezunu Betty X ile evlenmek için Elijah Mohammed'in onayını istedi.
  • 42:53 - 43:03
    Bundan sonraki senelerde, cemaatinin talepleri, ona büyüyen ailesiyle vakit geçirmesi için pek zaman bırakmıyordu.
  • 43:03 - 43:14
    [Eşi] Bazen, eğer onu yakalayabilirseniz, çocuklara kitap okurdu. Onlar da, ondan aynı hikayeyi tekrar tekrar okumalarını
  • 43:14 - 43:21
    isterlerdi. Tam son sayfaya gelince, yine "tekrar oku" derlerdi.
  • 43:21 - 43:29
    "Tekrar oku, tekrar oku." O da, kitaplara farklı sonlar icat etmeye başlamıştı.
  • 43:29 - 43:38
    Çok harika bir espri anlayışı vardı. Özellikle domuz eti konusunda benimle şakalaşır ve sırtıma bir tane patlatırdı,
  • 43:38 - 43:49
    ve derdi ki "Sen iyi bir adamsın, zeki bir tarihçisin. Sana 100 üzerinden, 99 veriyorum,
  • 43:49 - 43:54
    ama eğer domuz eti yemeyi bırakırsan, sana 100'de 100 vereceğim."
  • 43:54 - 44:02
    Çok güzel bir espri anlayışı vardı ve bir de onu yakından tanıdığınızda, aslında biraz utangaç olduğunu görürdünüz.
  • 44:02 - 44:07
    [jaz müzik]
  • 44:07 - 44:11
    Malcolm, şimdi İslam Ulusu'nun beyin takımındaydı
  • 44:11 - 44:15
    ve Elijah Mohammed'in en bilinen temsilcisiydi.
  • 44:15 - 44:18
    O, Elçi'nin güvenine, binlerce Müslüman'ın da
  • 44:18 - 44:21
    sadakatine sahipti.
  • 44:21 - 44:25
    Bir açıdan, Malcolm kendine bir baba edinmişti.
  • 44:25 - 44:30
    Elijah Mohammed'in de bir oğlu daha olmuştu.
  • 44:30 - 44:34
    [siren sesleri]
  • 44:34 - 44:37
    1957'nin bir Nisan akşamında,
  • 44:37 - 44:41
    Müslüman kardeşlerden biri, New York Şehri polisi tarafından dövülmüştü.
  • 44:41 - 44:45
    Johnson Hinton, Harlem'deki bir karakolun arka odasında, kafatası
  • 44:45 - 44:48
    çatlamış şekilde yatıyordu.
  • 44:48 - 44:50
    Hinton'un ölmek üzere olduğu duyulduğunda,
  • 44:50 - 44:54
    Malcolm Müslüman'ların sokağa dökülmesi emrini verdi.
  • 44:54 - 44:58
    Diğer Harlem sakinleri de onlara katıldı.
  • 44:58 - 45:06
    Orada yaşayanlar, uzun süre polis şiddetine maruz kalmışlardı,
  • 45:06 - 45:10
    bir çoğu polisin bir işgalci kuvvet olduğunu düşünüyordu.
  • 45:10 - 45:16
    28. mıntıka, siyahilere karşı ön yargılı olmasıyla meşhurdu.
  • 45:16 - 45:19
    İnsanlar bizim oraya çıktığımızı görünce şaşırmışlardı.
  • 45:19 - 45:24
    Çünkü ilk defa 28. mıntıkadaki insanlar,
  • 45:24 - 45:26
    doğru olduğunu düşünmedikleri bir şeyi protesto etmek için
  • 45:26 - 45:29
    dışarıya çıkmışlardı.
  • 45:29 - 45:32
    O akşam Harlem'de ne olurdu bilemiyorum,
  • 45:32 - 45:36
    çünkü o akşam dışarıdaki hava..
  • 45:36 - 45:40
    Hani hava "gergindi" derler ya,
  • 45:40 - 45:43
    İşte buradaki ortam, patlamaya hazır bir bomba gibiydi.
  • 45:43 - 45:46
    Malcolm, Hinton'un tıbbi tedavi görmesini talep etti.
  • 45:46 - 45:49
    Uzun bir pazarlıktan sonra, polis, mahkumu
  • 45:49 - 45:53
    Harlem Hastanesi'ne göndermeyi kabul etti.
  • 45:53 - 45:57
    Ama o zaman bile, Müslümanlar dağılmayı kabul etmediler.
  • 45:57 - 46:03
    Bir komiser muavini, sokağın karşısında duran Müslüman'ları
  • 46:03 - 46:05
    dağıtmaya çalışıyordu.
  • 46:05 - 46:07
    Malcolm da dışarı çıkıp ona dedi ki : " Bunu sen yapamazsın.
  • 46:07 - 46:10
    Onlar senin sözünle dağılmazlar."
  • 46:10 - 46:13
    Sonra dedi ki: "Tamam, ben onları evlerine gönderirim."
  • 46:13 - 46:17
    Sonra karakolun önüne geçti ve bir adım atıp, elini şöyle bir salladı.
  • 46:17 - 46:21
    O zaman insanlar geri çekildiler.
  • 46:21 - 46:25
    Olanlara şahit olan bir polis memuru, şu yorumu yapmıştı:
  • 46:25 - 46:30
    "Bu kadarı, bir adam için çok fazla güç"
  • 46:30 - 46:39
    Malcolm sonra, New York şehrine karşı bir dava açarak, şehrin ödediği en büyük polis şiddeti tazminatını kazanmıştı.
  • 46:39 - 46:49
    Onlar, bir adamın, ağzından tek kelime çıkmadan, elinin bir hareketiyle koca bir grup insanın geri çekilmesinin üzerine,
  • 46:49 - 46:54
    fark ettiler ki, aynı adam, isteyecek olsa yine elinin tek hareketiyle
  • 46:54 - 47:00
    bu insanların büyük bir çalkantı yaratmasına da sebep olabilirdi.
  • 47:00 - 47:02
    İşte bence o zaman, polis kuvvetler ve
  • 47:02 - 47:07
    New York Şehri'ndeki politikacılar, şehirde
  • 47:07 - 47:12
    baş etmeleri gereken büyük bir güçle karşı karşıya olduklarını anladılar.
  • 47:12 - 47:20
    İyi akşamlar, ben Mike Wallace. Geçen hafta, 13. Kanal'da, saat 6:30'da yayınlanan haber programımız Newsbeat'de,
  • 47:20 - 47:25
    biz " Nefretin Doğurduğu Nefret" isimli bir, beş kısımlı bir program başlatarak,
  • 47:25 - 47:30
    siyahi ırkçılığın yükselmesini incelemiş, ayrıca Amerikan zencileri arasında küçük ama büyüyen bir grubun,
  • 47:30 - 47:36
    siyahi üstüncülüğü nasıl yaydığına bakmıştık.
  • 47:36 - 47:44
    MALCOLM X: " Biz buraya en bilge ve en büyük kişiyi görmeye ve dinlemeye geldik..."
  • 47:44 - 47:51
    1959 senesindeki bu belgesel, İslam Ulus'unun iç faaliyetlerini gösteren ilk televizyon programı olmuştu.
  • 47:51 - 47:54
    Malcolm bu programın bir fırsat olduğunu düşünmüştü.
  • 47:54 - 47:58
    Elijah Mohammed ise buna karşıydı.
  • 47:58 - 48:02
    Bay Mohammed ona, "olmaz" demişti; programın yarar sağlamayacağını söylemişti.
  • 48:02 - 48:04
    "Bize, işimize ve yapmaya çalıştığımız şeye zarar verir" demişti.
  • 48:04 - 48:08
    Ancak, Malcolm bu yanıttan tatmin olmamıştı.
  • 48:08 - 48:15
    Israr da etmemişti ama Bay Mohammed'den izin istemeye devam etti.
  • 48:15 - 48:21
    Sonunda Bay Mohammed istemeden de olsa, kabul etti.
  • 48:21 - 48:26
    MALCOLM X: "Ben, beyaz adamı, dünyadaki en büyük yalancı olmakla suçluyorum.
  • 48:26 - 48:30
    Jürinin saygıdeğer üyeleri, ben beyaz adamı,
  • 48:30 - 48:33
    dünyadaki en büyük katil olmakla suçluyorum.
  • 48:33 - 48:37
    Beyaz adamı, dünyadaki en büyük zinacı olmakla suçluyorum."
  • 48:37 - 48:40
    [program sunucusu] İşte binlerce kişinin doldurduğu bir salon
  • 48:40 - 48:43
    vardı- ve hayatımda hiç duymadığım
  • 48:43 - 48:47
    bir organizasyondan bahsediyorlardı.
  • 48:47 - 48:50
    İlk gördüğümde gerçek olduğuna inanamadım.
  • 48:50 - 48:52
    Tabii ki, biz programı yayınladığımızda,
  • 48:52 - 48:58
    programı tek izleyen grup olan New Yorklular olarak, hepimiz
  • 48:58 - 49:01
    Siyahi Müslümanlar diye, adını hiç duymadığımız
  • 49:01 - 49:05
    bir grubun varlığından ötürü şok olmuştuk!
  • 49:05 - 49:09
    Dini lider Malcolm X, Müslüman olmayan bir dinleyici topluluğuna hitap ederken de kayda alınmıştı.
  • 49:09 - 49:19
    MALCOLM X: " Nasıl olur da, böylesine az sayıdaki beyaz insanlar, bunca siyahi insana hükmeder?
  • 49:19 - 49:21
    İşte, merak etmeniz gereken şey budur.
  • 49:21 - 49:28
    Nasıl olur da bu kadar az sayıdaki beyaz adam bunu yapar? Beyaz adamlar size derler ki, bundan binlerce yıl önce
  • 49:28 - 49:31
    Afrika'daki siyahi adam saraylarda yaşarmış,
  • 49:31 - 49:34
    siyahi adam ipek giysiler giyermiş,
  • 49:34 - 49:39
    Afrika'daki siyahi adam kendi yemeğini pişirip, baharatlarını koyarmış.
  • 49:39 - 49:42
    Afrika'daki siyahi adam sanat ve bilimle uğraşırmış.
  • 49:42 - 49:45
    Avrupa'daki adam dünyanın daha tepsi şeklinde olmadığını
  • 49:45 - 49:50
    bilmezden önce, o, evrendeki yıldızların haritasını çıkarmış.
  • 49:50 - 49:51
    Bu doğru mu, yanlış mı?"
  • 49:51 - 49:57
    [Harlem sakini/oyuncu] Ben onun böyle açık bir dille
  • 49:57 - 50:00
    siyahi insanlar hakkında ve beyaz insanlar hakkındaki hislerini
  • 50:00 - 50:02
    söyleyebilme becerisine hayran kalmıştım.
  • 50:02 - 50:06
    Beni korkutmuştu- Eminim amacı da buydu.
  • 50:06 - 50:10
    Ve onu " Nefretin Doğurduğu Nefret"te seyrettikten sonra,
  • 50:10 - 50:14
    bu adamı hayatım boyunca unutamayacağımı biliyordum.
  • 50:14 - 50:21
    Ben Malcolm'u televizyonda ilk gördüğümde, beni de korkutmuştu.
  • 50:21 - 50:23
    Ailem hemen " Kapatın o televizyonu,
  • 50:23 - 50:27
    bu adam duymamanız gereken şeyler söylüyor" demişti.
  • 50:27 - 50:29
    Tabii, biz de kapatmıştık.
  • 50:29 - 50:33
    Ama, hani camdan içeri güneş girer de,
  • 50:33 - 50:38
    siz hemen perdeleri kapatmak için yerinizden kalkarsınız da,
  • 50:38 - 50:41
    buna rağmen, güneş biraz içeri girer ya?
  • 50:41 - 50:46
    İşte, biz televizyonu kapatmadan az önce, azıcık güneş içeri girerdi.
  • 50:46 - 50:51
    Belgesel bir yandan bir çok insanın dinini değiştirmeyi sağladıysa da,
  • 50:51 - 50:55
    İslam Ulusu'nun ırk konusundaki görüşleri, beyaz tenli Amerikalıları ve
  • 50:55 - 50:59
    siyahi topluluktaki bir çok insanı şok etmişti.
  • 50:59 - 51:10
    Irka dayalı nefreti ve ırksal üstünlüğü desteklemek ve bu tür bir bağnazlık, gerek beyaz, gerek siyahi insanlar için kötüdür.
  • 51:10 - 51:13
    NAACP [Renkli İnsanların Gelişimi İçin Ulusal Birlik], Zencilere karşı
  • 51:13 - 51:18
    nefret öğretisinden bulunan beyaz radikallere karşı olduğu kadar,
  • 51:18 - 51:22
    yalnızca beyaz oldukları için onlara karşı öğretide bulunan
  • 51:22 - 51:27
    Zenci radikallere de karşıdır.
  • 51:27 - 51:30
    Yurtdaşlık hakları hareketindeki bir çok kişi,
  • 51:30 - 51:35
    ırkların birleşmesinin, Amerika'nın ırk konusundaki problemlerini çözeceğine inanıyodu.
  • 51:35 - 51:37
    Ancak Malcolm, siyahi insanların kendi problemlerini
  • 51:37 - 51:43
    beyazların yardımı olmadan çözmelerini öğütlüyordu.
  • 51:43 - 51:49
    Siyahi Amerikalılar'ın kendilerini Afrika'da ve Latin Amerika'da meydana gelen özgürlük hareketleriyle bağdaştırdığı sırada,
  • 51:49 - 51:56
    Malcolm da dünyanın bir çok yerindeki devrim liderleriyle ittifaklar kuruyordu.
  • 51:56 - 52:04
    Siyahi Amerikalıları, kendilerini azınlık olarak değil de, dünyanın geneline bakarak, çoğunluk olarak görmelerini teşvik ediyordu.
  • 52:04 - 52:09
    Afrika'daki ulusların orta çıkmasına ek olarak,
  • 52:09 - 52:18
    İslam Ulusu'nun yayılması ve vatandaşlık hakları hareketi,
  • 52:18 - 52:25
    siyahi Amerikalılar'a, Marcus Garvey hareketinin sonlanmasından sonra ilk defa
  • 52:25 - 52:32
    böyle bir gurur sağlamıştı.
  • 53:04 - 53:06
    MALCOLM X: " Şimdi sepeti gezdiriyorlar. Bence
  • 53:06 - 53:10
    herkes bu sepete bir Dolar koymalı.
  • 53:10 - 53:12
    Sizce de koymamalı mısınız? Tabii ki, koymalısınız.
  • 53:12 - 53:14
    İşte bunlar özgürlük Dolar'ları, kardeşim!
  • 53:14 - 53:17
    Biz, sizden bizi zengin yapsın diye para istemiyoruz.
  • 53:17 - 53:24
    Bizler iş kuruyoruz. Sayın Elijah Mohammed, bugüne kadar Amerika'daki tüm siyahi adamlardan daha fazla iş kurmuştur."
  • 53:24 - 53:27
    Birbirine kenetli şirketlerden meydana gelen İslam Ulusu,
  • 53:27 - 53:32
    ABD'de, siyahi insanların sahip olduğu, en büyük iş imparatorluğuydu.
  • 53:32 - 53:39
    1960'ların başında, İslam Ulusu
  • 53:39 - 53:43
    belki de en iyi günlerini yaşıyordu.
  • 53:43 - 53:46
    Restoranlar açıyorduk, marketler açıyorduk.
  • 53:46 - 53:50
    'Mohammad SPEAKS' gazetesini, diğer siyahi gazetelerle birlikte görüyorduk.
  • 53:50 - 53:54
    Malcolm'u sık sık televizyonda görüyorduk.
  • 53:54 - 54:00
    Onunla gurur duyuyorduk. Bizim fikrimizce, o Sayın Elijah Mohammed'i ve İslam Ulusu'nu
  • 54:00 - 54:04
    mükemmel şekilde temsil ediyordu.
  • 54:04 - 54:07
    Şimdi, İslam'ın Meyvesi ordusunu, küçük
  • 54:07 - 54:12
    tesislerde tatbik yaparken değil de,
  • 54:12 - 54:14
    koca rakamlarla, yüzlercesini Şikago, New York ve Los Angeles
  • 54:14 - 54:22
    gibi büyük şehirlerde görüyorduk.
  • 54:22 - 54:30
    Benim İslam'ın Meyvesi'ne ait fikrim, bu askerlerin hayatımda gördüğüm en dürüst ve en güçlü kişiler olmasıydı.
  • 54:30 - 54:32
    Aralarında cidden güçlü adamlar vardı, anlatabiliyor muyum?
  • 54:32 - 54:38
    Yani, kimse onlara bulaşmazdı. Onlar sokağa çıktıklarında, insanlar onlara " Tamam, efendim.. Hmm..Tamam" derlerdi.
  • 54:38 - 54:43
    İslam'ın Meyvesi'nin artan varlığı, polisin dikkatini çekmişti.
  • 54:43 - 54:48
    Sık sık çatışmalar ve tutuklamalar olmaya başlamıştı.
  • 54:48 - 54:54
    Malcolm, bu askerlere her zaman kanuna uymalarını, ancak
  • 54:54 - 54:58
    saldırıya uğrarlarsa, kendilerini korumalarını söylüyordu.
  • 54:58 - 55:06
    Amerika'nın her yerindeki polis kuvvetleri, Siyahi Müslüman'ları cezaevine sokmaya kararlıydı.
  • 55:06 - 55:14
    Bu iki kuvvetin tekrar çarpışması, an meselesiydi.
  • 55:14 - 55:20
    Los Angeles, Kaliforniya
  • 55:20 - 55:31
    1962'de bir bahar akşamı, bir çatışma daha meydana geldi.
  • 55:31 - 55:37
    Herşey, polisin, kuru temizlemede yıkanan kıyafetleri teslim eden Müslüman adamları durdurup, üstlerini aramasıyla başladı.
  • 55:37 - 55:43
    Olaylar, Müslüman tapınağının tamamen polis işgaline uğramasıyla sonuçlandı.
  • 55:43 - 55:50
    Bu olayda sekiz kişi vurulmuştu; biri polis, diğerleriyle Müslüman'lardı.
  • 55:50 - 55:55
    Tapınağın sekreteri Ronald Stokes olay yerinde hayatını kaybetmişti.
  • 55:55 - 56:03
    Ben olaylar meydana geldikten sonra, Los Angeles'taki camiye gitmiştim.
  • 56:03 - 56:07
    Tabii insanlar arasında büyük hüzün vardı.
  • 56:07 - 56:11
    Malcolm ileri geri yürüyor, kafasın kaşıyor ve sürekli
  • 56:11 - 56:13
    " Bunun hesabını verecekler, bunun hesabını verecekler" diyordu.
  • 56:13 - 56:17
    " Bunun hesabını verecekler, bunun hesabını verecekler..."
  • 56:17 - 56:22
    Eğer tapınağımıza giren olursa, bizim orayı hayatımız pahasına koruyor olmamız gerekiyordu.
  • 56:22 - 56:27
    Tapınak kutsal bir yerdir ve işte bu kardeşler de, onlara öğretileni uyguluyorlardı.
  • 56:27 - 56:34
    Ve eminim ki, insanlar bir kilise polis istilasına uğrasaydı, sinirden çılgına dönerlerdi.
  • 56:34 - 56:35
    SAM YORTY, Los Angeles Belediye Başkanı:
  • 56:35 - 56:38
    " Bu durum bizim için süpriz olmadı. Biz bu grubu uzun süredir izliyorduk ve onların polis memurlarına
  • 56:38 - 56:45
    karşı gelmeleri ve bu sorunu çıkarmaları şaşırtıcı değil.
  • 56:45 - 56:51
    Başkomiser Parker, bizim bu grupla ilgili sorun yaşayacağımız konusunda bizi bir süre önce uyarmıştı."
  • 56:51 - 56:57
    Los Angeles Times gazetesi, olayı bir Müslüman isyanı ve "vahşi bir silahlı çatışma" olarak tanımlamıştı.
  • 56:57 - 57:05
    Ancak, ateşlenen silahların hiçbirinin Müslüman'lara ait olduğu hiçbir zaman kanıtlanamadı.
  • 57:05 - 57:11
    Malcolm kiliseleri ve vatandaşlık hakları organizasyonlarını arayarak,
  • 57:11 - 57:17
    polis şiddetine karşı beraber karşı koymayı talep etti.
  • 57:17 - 57:23
    MALCOLM X: "Şimdi unutmayalım ki, biz, Baptist olduğumuz için saldırıya uğramadık.
  • 57:23 - 57:26
    Biz, Metodist olduğumuz için saldırıya uğramadık.
  • 57:26 - 57:29
    Biz, Müslüman olduğumuz için saldırıya uğradık.
  • 57:29 - 57:32
    Biz Katolik olduğumuz için saldırıya uğramadık.
  • 57:32 - 57:41
    Biz, Amerika'daki siyahi insanlar olduğumuz için saldırıya uğradık. [alkışlar]
  • 57:41 - 57:44
    Size söylüyorum.. Onlar o arabalardan çıktılar
  • 57:44 - 57:47
    ve bizim, onları o tüten tabancalarıyla birlikte asmak
  • 57:47 - 57:50
    için yeterli sayıda şahidimiz var.
  • 57:50 - 57:52
    Başkomiser Parker da bunu biliyor, Belediye Başkanı Yorty de bunu biliyor,
  • 57:52 - 57:56
    şehirdeki tüm polis memurları da bunu biliyor!
  • 57:56 - 57:59
    Havaya uyarı ateşi açmadılar.
  • 57:59 - 58:11
    Uyarı ateşlerini, masum, silahsız, savunmasız Zencilere, yakın menzilden ateşlediler.
  • 58:11 - 58:16
    Ve iki kardeş sırtından vuruldu.
  • 58:16 - 58:22
    Bir tanesi, omzundan vuruldu.
  • 58:22 - 58:26
    Diğer ikisi,
  • 58:26 - 58:32
    afedersiniz, penislerinden vuruldu.
  • 58:32 - 58:37
    Ben size bir şey söyleyeyim ve size neden beyaz insanlardan
  • 58:37 - 58:40
    nefret ettiğimizi söylediğimizi, açıklayayım. Biz kimseden nefret etmiyoruz.Biz kendi insanlarımızı öyle çok seviyoruz ki
  • 58:40 - 58:48
    onlar, bizim insanlarımıza karşı haksızlık aşılayan insanlardan nefret ettiğimizi sanıyorlar.
  • 58:48 - 59:03
    Ronald Stokes'u öldüren, devriye polisi Donald Weese, ifadesinde, Stokes'un silahsız olduğunu bildiğini
  • 59:03 - 59:11
    ancak, Stokes'un ellerini tehditkar bir şekilde havaya kaldırdığını söyledi.
  • 59:11 - 59:20
    Sorgu hakiminin tamamen beyazlardan oluşan jürisi, 23 dakika boyunca karar odasında kaldı ve ölümün, haklı adam öldürme
  • 59:20 - 59:25
    olduğuna karar verdi. On dört Müslümanın, saldırı suçlamalarıyla yargılanmasına karar verildi.
  • 59:25 - 59:31
    Bunlardan on biri suçlu bulunarak, ceza evine gönderildi.
  • 59:31 - 59:34
    Biz, " Hiç bir zaman saldıran taraf olmayın,
  • 59:34 - 59:39
    ancak eğer biri sizi saldırırsa, diğer yanağınızı da dönmeyin" diyen bir gruptuk.
  • 59:39 - 59:42
    Doğu Yakası'ndan olmamalarına rağmen, ülkenin diğer taraflarından olmalarına rağmen,
  • 59:42 - 59:48
    gelip de o polis memurlarını öldürmeye hazır olan
  • 59:48 - 59:53
    Müslümanlar vardı.
  • 59:53 - 59:58
    Hem de, bunu yaparken kendilerinin ölme ihtimalleri olsa bile.
  • 59:58 - 60:13
    İşte, Müslümanların, vurulan kardeşleriyle ilgili hissettikleri hisler bu kadar kuvvetliydi.
  • 60:13 - 60:19
    Los Angeles camisindeki çatışma, Malcolm X ile
  • 60:19 - 60:24
    Elijah Mohammad'in arasındaki farklılıkları yüzeye çıkarmıştı.
  • 60:24 - 60:29
    Elçi, Allah'ın Stokes'un ölümünün öcünü alacağını söylüyordu,
  • 60:29 - 60:33
    ancak Malcolm adaletin mahkemelerce sağlanmasını istiyordu.
  • 60:33 - 60:36
    MALCOLM X: Eğer adil bir mahkeme şansı olsaydı,
  • 60:36 - 60:38
    zaten dava açılmasına bile gerek olmazdı.
  • 60:38 - 60:40
    Bu insanlar, polis kurşunlarının kurbanları.
  • 60:40 - 60:43
    Ve kurbanlar mahkemeye, suçlu olarak götürülmez.
  • 60:43 - 60:46
    Ateş edilen kişi, mahkemedeki kurbandır.
  • 60:46 - 60:50
    Ve işte, Los Angeles'ta hakkında dava açılması gereken de polistir."
  • 60:50 - 60:55
    Malcolm, Tanrı'nın beyaz insanları yok edeceği konusunda gittikçe daha az konuşmaya başlamış ve
  • 60:55 - 60:57
    onları mahkemeye çıkararak, suçluluklarını kanıtlayabilmekten
  • 60:57 - 61:01
    daha fazla bahseder olmuştu.
  • 61:01 - 61:05
    " Bu dünya kanunlarına göre, bu insanlar suçludur" inancı, bizim öğretimize uygun değildi.
  • 61:05 - 61:09
    Bizim öğretimiz, bizim ulvi insanlar olduğumuzu ve bizlerin Allah'ın
  • 61:09 - 61:12
    gücüyle korunduğumuzu ve bir gün dertlerimizden kurtulacağımızı ve Allah'ın gücüne sahip olacağımızı, söylüyordu.
  • 61:12 - 61:16
    İşte, o zamanlar bizim öğretimiz buydu!
  • 61:16 - 61:19
    Şehir güçleriyle daha fazla çatışma olmasını engellemek için,
  • 61:19 - 61:24
    Elijah Mohammad, Malcolm'u kendi evinde bir görüşmeye davet etti.
  • 61:24 - 61:27
    Elijah Mohammad ona kesin olarak dedi ki:
  • 61:27 - 61:33
    " Eğer sen davranman gerektiği gibi davransaydın,
  • 61:33 - 61:40
    eğer Allah inancın daha güçlü olsaydı, Ronald Stokes şimdi hayatta olurdu."
  • 61:40 - 61:41
    Ve işte söyledikleri bu kadardı.
  • 61:41 - 61:45
    Yani, onu fena paylamıştı.
  • 61:45 - 61:48
    Malcolm ise çıt çıkarmamıştı. "Yani, yapabileceğimiz bir şey yoktu"
  • 61:48 - 61:53
    falan bile dememişti. Yalnızca dinlemişti.
  • 61:53 - 61:55
    Bay Mohammad ona demişti ki,
  • 61:55 - 61:58
    " İşte kaybettiğimiz bir adam.
  • 61:58 - 62:01
    Ama, ben sana kimseyi kaybetmeyeceğimizi söylememiştim.
  • 62:01 - 62:04
    Bir ulusu kurarken bunlar olacaktır."
  • 62:04 - 62:11
    Sonra, devam etmişti: "Evet, haksızlardı. Ama ben kendi
  • 62:11 - 62:14
    takipçilerimi, gizlice ya da açık olarak
  • 62:14 - 62:17
    Los Angeles'taki insanlarla savaşmaya gönderirsem,
  • 62:17 - 62:22
    onlar orada katliama uğrarlar. Ve ben buna izin vermeyeceğim."
  • 62:22 - 62:25
    Malcolm bundan hoşlanmamıştı.
  • 62:25 - 62:30
    Malcolm her zaman " Müslümanlar hiç bir zaman haklarını aramaktan vazgeçmezler" derdi.
  • 62:30 - 62:36
    Şimdi, Harlem'de, Los Angeles'ta meydana gelenleri açıklaması gerekiyordu.
  • 62:36 - 62:38
    MALCOLM X: Ronald Stokes, Sayın Elijah Mohammad'ın
  • 62:38 - 62:41
    uzak takipçilerinden biri değildi, aslında o, en sıkı
  • 62:41 - 62:45
    takipçilerinden biriydi. Stokes, Los Angeles camisinin sekreteriydi
  • 62:45 - 62:49
    ve Mayıs ayındaki o toplantıda söylediğimiz gibi, bir çoğunuz
  • 62:49 - 62:55
    hemen oraya gidip, beyaz adama savaş açmamız gerektiğini düşünüyordunuz.
  • 62:55 - 62:58
    Böyle olsun istiyordunuz, değil mi?
  • 62:58 - 62:59
    DİNLEYİCİLER: Evet!
  • 62:59 - 63:00
    MALCOLM X: Öyle değil mi?
  • 63:00 - 63:01
    DİNLEYİCİLER: Evet!
  • 63:01 - 63:02
    MALCOLM X: Harekete geçmek istemiştiniz, değil mi?
  • 63:02 - 63:04
    DİNLEYİCİLER: Evet!
  • 63:04 - 63:06
    MALCOLM X: Çünkü beyaz adamların, siyahi insanları vurması fikri hoşunuza gitmiyordu, değil mi?
  • 63:06 - 63:07
    AUDIENCE: Hayır!
  • 63:07 - 63:09
    MALCOLM: Ve sizler, harekete geçmeye hazırdınız, değil mi?
  • 63:09 - 63:10
    DİNLEYİCİLER: Evet!
  • 63:10 - 63:14
    MALCOLM X: Bunu biliyoruz ve beyaz adam şükretsin ki,
  • 63:14 - 63:18
    Tanrı Sayın Elijah Mohammad'e, takipçileri üzerinde bir güç sağlamış bulunmakta.
  • 63:18 - 63:21
    Böylece herkes sakinleşebiliyor
  • 63:21 - 63:27
    ve kendine hakim olabiliyor ve onları Tanrı'ya havale edebiliyor."
  • 63:27 - 63:31
    Los Angeles'taki olayları takip eden aylarda,
  • 63:31 - 63:34
    Malcolm'un Elçi'ye olan inancı,
  • 63:34 - 63:40
    Elijah Mohammad'ın özel hayatına ilişkin dedikodularla, tekrar deneniyordu.
  • 63:40 - 63:45
    Malcolm ayda bir, Şikago'ya giderek, Elijah Mohammad'e para götürürdü
  • 63:45 - 63:51
    ve her zaman yan kapıdan girerdi.
  • 63:51 - 63:56
    İşte bir gün, yan kapıya geldiğinde,
  • 63:56 - 64:01
    kapıyı tokmaklayan üç genç kadınla karşılaştı.
  • 64:01 - 64:08
    " Aç kapıyı, aç kapıyı. Yemek alacak paramız yok. Çocuklarımızın, şuna, buna ihtiyacı var" diyorlardı.
  • 64:08 - 64:14
    O zaman hemen, oraya ait olmadığını hissetti.
  • 64:14 - 64:18
    Malcolm uzun bir süre boyunca, Elijah Mohammad'in,
  • 64:18 - 64:22
    altı sekretinden, sekiz çocuk sahibi olduğuna dair dedikoduları göz ardı etmişti.
  • 64:22 - 64:28
    İşte o zaman, Elçi'nin oğlu Wallace'a, gördüklerinin doğru olup olmadığını sordu.
  • 64:28 - 64:30
    Ben de ona, "Evet" dedim.
  • 64:30 - 64:32
    "Ben bunlardan haberdarım."
  • 64:32 - 64:35
    Sonra dedim ki: "Bazen görmek istemediğin bazı şeyleri görürsün,
  • 64:35 - 64:37
    ve aklında bunların üstünü örtersin."
  • 64:37 - 64:43
    Ve dedim ki, "Sekreterlerin babamla böyle ilişkiler içinde olduğunu,
  • 64:43 - 64:44
    ve çocukları olduğunu biliyorum.
  • 64:44 - 64:48
    Onun, bu çocukları kabul ettiğini gördüm ve bilincimde bir yerlerde,
  • 64:48 - 64:51
    onun böyle bir aileye sahip olduğunu biliyorum.
  • 64:51 - 64:54
    Ama bu durumla baş edecek kadar, kabullenmiş de değilim.
  • 64:54 - 64:59
    Hiç bir zaman, bununla baş edecek kadar, kabullenmedim."
  • 64:59 - 65:07
    Ulustaki bazı görevliler, Wallace Mohammad'i, babası hakkında dedikodular çıkarmakla ve ona karşı komplo kurmakla suçladılar.
  • 65:07 - 65:14
    Benim, Malcolm'a, babamın şahsi hayatına ait bilgi verdiğime ilişkin suçlamalar doğrudur.
  • 65:14 - 65:20
    Ancak ben bunu, Malcolm bana, bu duruma şahit olduğunu söyledikten sonra yaptım.
  • 65:20 - 65:26
    MALCOLM X: "Şimdi sizlere Allah'ın elçisi olan, sizin ve benim liderim ve öğretmenim,
  • 65:26 - 65:30
    Sayın, alçakgönüllü Elijah Mohammad'i sunmaktan
  • 65:30 - 65:33
    büyük zevk ve onu duyarım."
  • 65:33 - 65:35
    Malcolm dini lideri olan Elijah Mohammad'e kendini teslim etmişti
  • 65:35 - 65:43
    ve bunun haricindeki herşeye gözleri kördü.
  • 65:43 - 65:47
    O, kendisinin uygulamaya çalıştığı ibadetleri,
  • 65:47 - 65:52
    liderinin de uyguladığını düşünüyordu.
  • 65:52 - 65:55
    Ancak bunun doğru olmadığını fark ettiğinde,
  • 65:55 - 65:58
    kendine güvenini tamamen kaybetmişti."
  • 65:58 - 66:04
    Bu iki adam, halkın önünde sarılmaya devam ediyorlardı.
  • 66:04 - 66:08
    Ancak baş başalarken, şüphe, güvenin yerine almıştı.
  • 66:08 - 66:14
    Onların ilişkisi, Elijah Mohammad'in sağlığının bozulmasıyla birlikte, iyice karışık bir hal almıştı.
  • 66:14 - 66:18
    Malcolm'un popülerliği gittikçe artmaktaydı.
  • 66:18 - 66:21
    Birincisi, Bay Mohammad hastaydı, bronşiti vardı.
  • 66:21 - 66:30
    Bu yüzden Bay Mohammad mitinglere senede bir ya da iki kez katılabiliyordu.
  • 66:30 - 66:37
    O kadardı. Diğer tüm toplantılara, Malcolm katılıyordu.
  • 66:37 - 66:41
    Ulus'un tüm ülkede yayılmasını da Malcolm sağlamıştı.
  • 66:41 - 66:42
    Halk onu talep ediyordu.
  • 66:42 - 66:47
    Kimse Elijah Mohammad'in konuşmasını talep etmiyordu, herkes Malcolm'u istiyordu.
  • 66:47 - 66:52
    Doğal olarak, Malcolm, vatandaşlık hakları talepleriyle daha fazla haşır neşir oldu.
  • 66:52 - 66:57
    Ve onun öğretisi, Elijah Mohammad'i takip eden birinin öğretisinden daha çok,
  • 66:57 - 67:05
    vatandaşlık hakları için savaşan birinin öğretisi haline gelmişti.
  • 67:05 - 67:25
    1960'lar bize, İslam Ulusu'nun çizdiği beyaz adam imajının doğru olduğunu göstermişti.
  • 67:25 - 67:29
    Acımasız insan imajı; protestoculara karşı köpekleri salan,
  • 67:29 - 67:32
    yangın hortumları kullanan adam.
  • 67:32 - 67:41
    İşte, bütün bunlar İslam Ulusu'nun beyaz insanı suçlamasını kolaylaştırmış ve İslam Ulusu'nun ve Elijah Mohammad'in
  • 67:41 - 67:48
    temsilcisi olan Malcolm X'in
  • 67:48 - 67:54
    basının ve televizyon kanallarının dikkatini çekmesini kolaylaştırmış ve
  • 67:54 - 68:04
    o bu yollarla, doğru olduğunu düşündüğü, ırkların ayrı yaşaması alternatifini seslendirebilmişti.
  • 68:04 - 68:11
    Müslümanlar olarak, biz ayrılığın en iyi ve en mantıklı yol olduğuna inanıyoruz;
  • 68:11 - 68:13
    birleşmenin değil.
  • 68:13 - 68:20
    Ancak biz kendi insanlarımızın beyaz yobazlar, beyaz ırkçılar tarafından saldırıya uğradığını gördüğümüzde,
  • 68:20 - 68:24
    biz onların, kendilerini dövdürdükleri ve saldırıya uğramalarına göz yumdukları için,
  • 68:24 - 68:28
    kendilerini korumak için hiçbir şey yapmadıkları için,
  • 68:28 - 68:32
    enayice davrandıklarını düşünüyoruz.
  • 68:32 - 68:36
    Eğer bir köpek, siyahi bir adamı ısırıyorsa, siyahi adam köpeği öldürmelidir.
  • 68:36 - 68:41
    Bu köpek polis köpeği de olsa, av köpeği de olsa, ne tür köpek olursa olsun...
  • 68:41 - 68:45
    Eğer bir köpek, siyahi adam yalnızca hükümet tarafından onun olduğu söylenen bir şeyden
  • 68:45 - 68:51
    yararlanmak isterken, gözlerini ona dikip durursa,
  • 68:51 - 68:53
    o siyahi adam o köpeği ya da
  • 68:53 - 68:58
    o köpeği onun üzerine saldırtan iki bacaklı diğer köpeği öldürmelidir.
  • 68:58 - 69:02
    Malcolm konuştuğunda, ya da Müslüman din adamları konuştuklarında,
  • 69:02 - 69:07
    onlar, onları dinleyen tüm Zenci insanların hislerini dile getiriyorlar;
  • 69:07 - 69:11
    İnsanların hissettiği ve bu ülkede bunca senedir inkar edilen
  • 69:11 - 69:15
    tüm acıları dile getiriyorlar.
  • 69:15 - 69:18
    İşte, Malcolm'un dinleyicileri üzerinde böyle bir hükme sahip olmasının sebebi budur.
  • 69:18 - 69:21
    O, onların gerçekliğini doğruluyor.
  • 69:21 - 69:25
    Ben, bir inşaat alanındaki gösterilere katıldığımda,
  • 69:25 - 69:33
    sanırım 14 yaşındaydım.
  • 69:33 - 69:40
    Oradaki topluluk, iş gücünün birleştirilmesini talep ediyordu.
  • 69:40 - 69:45
    Sonra, Malcolm'un protestoyu seyretmeye geldiğini fark ettik.
  • 69:45 - 69:50
    Benim vardiyam bittiğinde, caddenin karşısına geçip, Malcolm'la konuşmaya gittim.
  • 69:50 - 69:54
    O sabah, onunla ateşli bir tartışmaya girdik
  • 69:54 - 69:59
    ve bana, çimento kamyonunun önündeki asfaltta
  • 69:59 - 70:03
    yatıyor olmamın, neden doğru olmadığını açıklamaya çalıştı.
  • 70:03 - 70:10
    Malcolm bana demişti ki, eğer bu insanlar siyahi insanları linç ettilerse,
  • 70:10 - 70:15
    çocukları öldürdülerse, onları köle olarak kullandılarsa, neden, birini daha
  • 70:15 - 70:18
    kamyonla ezmesinler ki? Ve dedi ki,
  • 70:18 - 70:21
    " Tabii ki, bunun bir kaza olduğunu söyleyeceklerdir.
  • 70:21 - 70:27
    'Hay, aksi. Ayağım kaymış' diyeceklerdir. Ama işte, sen yine de ölmüş olursun."
  • 70:27 - 70:32
    O gittiğinde ben yine yolun karşısına geçtim.
  • 70:32 - 70:34
    Gidip, protestocuların oluşturduğu hatta katıldım
  • 70:34 - 70:40
    ama tekrar kamyonun önüne yatmadım.
  • 70:40 - 70:45
    Bir gün Shabazz Frosti Kreem'in karşısında oturmuş,
  • 70:45 - 70:48
    Amerika'daki ırk ilişkilerinden bahsediyorduk.
  • 70:48 - 70:52
    Ve Malcolm bana dönüp, sordu : "Pek, senin çözümün nedir?"
  • 70:52 - 70:54
    Aslında o benim fikrimi sormuyordu,
  • 70:54 - 70:59
    yalnızca beni alt etmek istiyordu, sanırım.
  • 70:59 - 71:04
    O zaman, ben Dr. King'in fikirlerinin etkisi altındaydım.
  • 71:04 - 71:08
    Onun, renkli olmanın, kimse için bir engel oluşturmadığı, renk körü topluluğunu
  • 71:08 - 71:12
    destekliyordum. Rengin kaybolmadığı ama
  • 71:12 - 71:16
    kimse için bir engel de oluşturmadığı toplum anlayışını.
  • 71:16 - 71:20
    İşte o zaman Malcolm bana bir baktı ve dedi ki:
  • 71:20 - 71:23
    "Sen hayal kuruyorsun. Benim hayalciler için vaktim yok."
  • 71:23 - 71:28
    KENNETH CLARKE: Dr. King'in amacı, Zenciler için tam eşitlik
  • 71:28 - 71:29
    MALCOLM X: Hayır!
  • 71:29 - 71:31
    KENNETH CLARK: ve tam vatandaşlık hakları verilmesi.
  • 71:31 - 71:35
    MALCOLM X: Dr. Martin Luther King'in amacı, Zencilerin, onların ayrı, beyazların ayrı oturma yerleri olan bir restoranda
  • 71:35 - 71:40
    400 sene boyunca, onları ezmiş beyaz adamla yan yana oturuyor olmasıdır.
  • 71:40 - 71:43
    Dr. Martin Luther King'in amacı, onları 400 sene boyunca
  • 71:43 - 71:47
    ezmiş olan insanların affedilmesidir.
  • 71:47 - 71:51
    Bunu da, onları uyutarak ve beyazların onlara yaptıklarını unutturarak yapmak istemektedir.
  • 71:51 - 71:56
    Ama, Amerika'daki siyahi insanların büyük kısmı, Martin Luther King'i desteklememektedir.
  • 71:56 - 71:59
    Siz de makalelerinizden birinde bunun psikolojik olarak güvensiz olacağını
  • 71:59 - 72:01
    ya da benzeri bir şey söylemiştiniz. Şimdi tam olarak ne dediğinizi hatırlamıyorum.
  • 72:01 - 72:04
    Ama siz de, Martin Luther King'in yaptıklarını onaylamıyordunuz.
  • 72:04 - 72:09
    KENNETH CLARKE: Ben tam bütünleşmeye ve Amerikan vatandaşlarına tam eşitlik sağlayan haklar verilmesine karşı değilim.
  • 72:09 - 72:11
    Siz bu amaçlara karşı mısınız?
  • 72:11 - 72:14
    MALCOLM X: Eğer siz onun doğru yolda yürüdüğünden emin değilseniz,
  • 72:14 - 72:16
    onun doğru yere varacağından da emin değilsiniz demektir."
  • 72:16 - 72:22
    Biz, Malcolm'la çok yakınlaşmanın tehlikeli olacağının farkındaydık ya da böyle hissediyorduk.
  • 72:22 - 72:26
    Özellikle beyazlar hakkında, çok ağır şeyler söylüyordu
  • 72:26 - 72:31
    ve beyaz dünyayla barış içinde yaşamak isteyen bizler-
  • 72:31 - 72:37
    ki bir kısmımızın işleri beyaz topluluğun içindeydi- Malcolm'la çok fazla yakınlaşmak istemiyorduk.
  • 72:37 - 72:43
    KENNETH CLARKE: Ayrıca, bu hareketin nefret öğretisi yaydığı söyleniyor.
  • 72:43 - 72:47
    MALCOLM X: Hayır, bu ülkedeki siyahi insanlar, beyaz adamın elinde,
  • 72:47 - 72:50
    400 sene boyunca şiddet kurbanı olarak yaşadılar.
  • 72:50 - 72:53
    Ve bizler, bilgisiz Zenci hocaları takip ederek,
  • 72:53 - 72:58
    bizi ezen zalime, diğer yanağımızı da dönmenin, Tanrısal bir davranış olduğunu düşündük.
  • 72:58 - 73:01
    Ve bugün, Sayın Elijah Mohammad, bu ülkedeki siyahi insanlara göstermektedir ki,
  • 73:01 - 73:05
    bu dünyada nasıl beyaz adamlar ve diğer herkes Tanrı vergisi haklara sahipse,
  • 73:05 - 73:11
    doğal haklara, vatandaşlık haklarına ve kendini savunmaya geldiğinde, her türlü hakka sahipse,
  • 73:11 - 73:18
    işte siyahi insanların da, bizlerin de, kendini savunma hakkı olması gerekmektedir.
  • 73:18 - 73:32
    1963 Ağustos'unda, 250.000 Amerikalı, Vaşington'daki yürüyüş için toplanmıştı.
  • 73:32 - 73:38
    Malcolm bize gelip, Vaşington'daki yürüyüşten bahsetti.
  • 73:38 - 73:44
    Size Malcolm hakkında şunu söyleyebilirim ki, ne zaman bir şey anlatsa, bunu çok iyi destekleyebilirdi.
  • 73:44 - 73:46
    Elinde bir makale vardı ve dedi ki:
  • 73:46 - 73:49
    " Size anlatacağım. Ben neden bahsettiğimi iyi biliyorum."
  • 73:49 - 73:52
    Sonra da dedi ki, "Vatandaşlık haklarının faturasını kim ödüyor?
  • 73:52 - 73:56
    Melekler beyazdır."
  • 73:56 - 74:00
    Sonra da devam etti: " Siz kendi mücadelenizi, kendiniz vermelisiniz.
  • 74:00 - 74:02
    Ve bu mücadele sokaklarda başladı.
  • 74:02 - 74:08
    Ama siz bu mücadeleyi beyazlarla birleşerek verirseniz, mücadeleniz soğur."
  • 74:08 - 74:12
    Sonra, bu savını, içine süt koyduktan sonra soğuyan
  • 74:12 - 74:15
    bir bardak kahveye benzetmesiyle destekledi.
  • 74:15 - 74:18
    Malcolm'un yaptığı bu benzetmeler bazen komik olurdu
  • 74:18 - 74:24
    ama mesaj yerine ulaşırdı.
  • 74:38 - 74:39
    GLORIA RICHARDSON, Güney Vatandaşlık Hakları Lideri
  • 74:39 - 74:44
    Bizim organize ettiğimiz kişilerin çoğu Malcolm X'i duymuşlardı;
  • 74:44 - 74:48
    ona saygı duyuyorlardı ve onun konuşmalarını dinliyorlardı.
  • 74:48 - 74:52
    Yani o medyada yer aldığı her zaman,
  • 74:52 - 74:56
    konuşmasını dinleyebilmeye çalışıyorlardı. Ve insanlar problemlerini
  • 74:56 - 75:04
    anlayan biri olduğu için, bu problemlere karşı savaş verilmesini söyleyen biri olduğu için, kendilerini anlaşılmış hissediyorlardı
  • 75:07 - 75:08
    Ancak, sanırım bunun her zaman barışçıl şekilde olmayacağını da biliyorlardı.
  • 75:08 - 75:11
    Vaşington'daki yürüyüşten on dokuz gün sonra,
  • 75:11 - 75:13
    Birmignham, Alabama'daki 16. Cadde'deki Baptist Kilisesi'nin
  • 75:13 - 75:15
    Pazar okulunda bir bomba patlatıldı.
  • 75:18 - 75:23
    Yirmi kişi yaralanmıştı. Dört küçük kız ölmüştü.
  • 75:29 - 75:33
    Şimdi, bir kilisenin bombalanmasından ve dört küçük kızın öldürülmesinden bahsediyorsunuz..
  • 75:33 - 75:41
    Benim hatırladığım kadarıyla, ortaya çıkan kızgınlık ve bu konuda
  • 75:41 - 75:44
    hiçbir şey yapmama hissi, çok ağırdı.
  • 75:44 - 75:46
    Çoğumuzun huzuru kaçmıştı,
  • 75:46 - 75:50
    Malcolm'un da huzuru epey kaçmıştı,
  • 75:50 - 75:51
    bundan hiç bahsetmemişti ama
  • 75:51 - 75:57
    bizlerin, vatandaşlık hakları hareketi sırasında,
  • 75:57 - 76:03
    halkımız beyaz insanlar ve polis tarafından katledilirken
  • 76:03 - 76:08
    hiçbir şey yapmıyor olmamız, moral bozucuydu.
  • 76:08 - 76:16
    Harekete geçmemiz gerektiğini hissediyorduk.
  • 76:29 - 76:33
    MALCOLM X: Lincoln adında bir beyaz adam, sözde sivil savaşta
  • 76:33 - 76:36
    savaşarak ırk sorununu çözdü ama sorun hala duruyor.
  • 76:36 - 76:38
    Sonra, Kennedy diye başka bir beyaz adam geldi,
  • 76:38 - 76:41
    başkan adayı oldu ve Zencilere, eğer ona oy verirlerse, onlar için neler yapacağını söyledi.
  • 76:41 - 76:43
    Ve onlar da ona oy verdiler, yüzde 80 ona oy verdiler
  • 76:43 - 76:47
    ve işte üç senedir o da görevde ama sorun hala duruyor.
  • 76:47 - 76:50
    Polis köpekleri Birmingham, Alabama'da
  • 76:50 - 76:51
    siyahi kadınları, çocukları bebekleri ısırırken
  • 76:51 - 76:57
    Kennedy, herhangi bir federal kanunun çiğnenmemiş olmasından ötürü, bir şey yapamayacağını söylemişti.
  • 76:57 - 77:00
    Sonra Zencilerin sabrı taşıp, kendilerini savunmaya kalkınca,
  • 77:00 - 77:03
    Birminghamlı beyazların canına okuyunca,
  • 77:03 - 77:04
    Kennedy o zaman askerleri oraya gönderdi.
  • 77:04 - 77:06
    Ve o askerleri oraya gönderdiğinde,
  • 77:06 - 77:09
    beyazlar patlak verdiğinde mevcut olan kanunların aynısı,
  • 77:09 - 77:12
    siyahiler patlak verdiğinde de aynıydı.
  • 77:12 - 77:16
    İşte bu yüzden biz, beyaz adamın bizim problemimizi
  • 77:16 - 77:22
    çözebileceğine dair şüphe duyarken, geçerli sebeplere sahibiz.
  • 77:22 - 77:28
    Ve beyaz adamın dürüstlüğüne, içtenliğine dair şüphe duyuyorsak,
  • 77:28 - 77:31
    sizin de kabul etmeniz gerekir ki, bu sorun uzun
  • 77:31 - 77:33
    süredir burada ve beyazlar son 100 yıldır
  • 77:33 - 77:36
    aynı şeyi tekrarlayıp duruyorlar
  • 77:36 - 77:40
    ve sorun bugün çözüme, bundan 100 yıl önce olduğundan daha yakın değil.
  • 77:40 - 77:42
    Evet, o değişmişti.
  • 77:42 - 77:51
    Dini konularda konuşan birinden, milliyetçi birine dönüşmüştü ve ben ona,
  • 77:51 - 77:56
    (yani Malcolm'a) dedim ki, onu, o konuşma yaptığı ilk yıllarda da dinliyordum
  • 77:56 - 78:02
    ve şimdi de dinliyordum ve bir değişim gözlemliyordum.
  • 78:02 - 78:04
    O da "Nasıl bir değişiklikten bahsediyorsun?" dedi.
  • 78:04 - 78:09
    Ben de ona, " Sen ilk başlarda konuştuğunda,
  • 78:09 - 78:15
    söylediklerinin gerçekliği, tüylerimi ürpertirdi.
  • 78:15 - 78:18
    Şimdi, böyle hissetmiyorum."
  • 78:18 - 78:20
    O da, bana şöyle yanıt verdi. " Belki de,
  • 78:20 - 78:24
    artık sen dini hislerini veya ruhunu kaybetmişsindir."
  • 78:24 - 78:30
    Ben de ona, "Belki öyledir, ama, sana yine de nasıl hissettiğimi söylemek istedim" dedim.
  • 78:30 - 78:37
    Bir süre sonra, Elijah Mohammad'in ailesi
  • 78:37 - 78:39
    tarafından bazı eleştiriler gelmeye başladı.
  • 78:39 - 78:42
    Zaman zaman, Malcolm'un toplumda bu kadar
  • 78:42 - 78:48
    popüler olmasından rahatsızlık duyduklarını belirten şeyler söylemeye başladılar.
  • 78:48 - 78:53
    Çünkü artık herkes onu, baş sözcü olarak görmeye başlamıştı.
  • 78:53 - 78:58
    Baş sözcü olması sorun değildi ama çok tanınmaya başlamıştı
  • 78:58 - 79:02
    medya sürekli ona yoğunlaşıyordu.
  • 79:02 - 79:07
    Herkes, "Malcolm, Malcolm, Malcolm X, Malcolm X" diyordu,
  • 79:07 - 79:12
    ve Elijah Mohammad'in ismiyse gittikçe daha az anılır olmuştu.
  • 79:12 - 79:18
    Malcolm, İslam Ulusu içindeki kıskançlıklarla başa çıkabileceğine inanıyordu,
  • 79:18 - 79:29
    ancak onun, Elçi ile arasındaki gerginlik, Kasım 1963'te artık kendini gösterecekti.
  • 79:29 - 79:32
    Biz restoranda oturmuş, kahve içiyorduk.
  • 79:32 - 79:36
    Bir toplantıdaydık ve caminin kaptanı, Joseph'e
  • 79:36 - 79:39
    karısından bir telefon geldi.
  • 79:39 - 79:48
    Joseph, telefon kulübüsine gidip, eşiyle konuştu ve geri geldiğinde, şok olmuştu.
  • 79:48 - 79:56
    Karısının ona, Kennedy'nin öldürüldüğünü söylediğini, söyledi.
  • 79:56 - 80:01
    Malcolm birini gönderip bir radyo getirtti ve radyoyu fişe taktık ve
  • 80:01 - 80:08
    dinlemeye başladık. Radyo spikeri dedi ki:
  • 80:08 - 80:14
    " Tekrarlıyoruz. Başkan, Dallas, Teksas'ta vurulmuştur.
  • 80:14 - 80:18
    Şu anda durumunun ciddiyetini bilmiyoruz."
  • 80:18 - 80:25
    Malcolm, hemen dedi ki "İşte o şeytan öldü."
  • 80:25 - 80:31
    John F. Kennedy, süikasta uğramıştı.
  • 80:31 - 80:35
    Bay Mohammad, oğlunun Malcolm'u aramasını istedi.
  • 80:35 - 80:41
    Dedi ki, " Kardeşim, Dini lider Malcolm. Babam size şunu söylememi istedi-
  • 80:41 - 80:44
    ve biz aynı şeyi ülkenin her yerindeki temsilcilerimize söylüyoruz-
  • 80:44 - 80:50
    John F. Kennedy suikasta uğramıştır ve bizim kesinlikle
  • 80:50 - 80:53
    hakaret için bir yorum yapmamamız gerekmektedir.
  • 80:53 - 81:00
    Çünkü bu adam ABD başkanıdır ve insanlar onu seviyorlar."
  • 81:00 - 81:05
    Müslümanlar, New York Şehri'nde, Manhattan Center'da bir miting düzenlemişlerdi.
  • 81:05 - 81:11
    Miting günü, Elçi Malcolm'u arayarak, olayları ruhani yönünü ön plana çıkarması ve
  • 81:11 - 81:16
    Başkan'ın ölümünden bahsetmemesi gerektiğini hatırlattı.
  • 81:16 - 81:19
    Ancak Malcolm'un söyleyebileceklerinden ötürü endişeliydi.
  • 81:19 - 81:23
    Malcolm önceden hazırladığı bir konuşma metni üzerinden konuştu.
  • 81:23 - 81:26
    Kennedy'den açıkça bahsetmedi.
  • 81:26 - 81:33
    Ama sonra, sanki belasını ararcasına,
  • 81:33 - 81:37
    insanlara soru sorma hakkı verdi.
  • 81:37 - 81:43
    Normalde konuşmasını yapardı ve soru cevap kısmı olmazdı. Ama o gün, soru sorulmasını istedi.
  • 81:43 - 81:54
    Sonra, dünyadaki diğer liderleri sıralamaya başladı
  • 81:54 - 82:01
    ve bu liderlerin Amerikan hükümeti veya müttefikleri tarafından nasıl eziyete uğradığını anlatmaya başladı
  • 82:01 - 82:07
    ve işte bahsettiği insanların hayat hikayesi, Kennedy'nin başına gelenlerle kıyaslanmaya başlamıştı.
  • 82:07 - 82:16
    Demişti ki "Patrice Lumumba ölmüştü ve eşi dul kalmıştı.
  • 82:16 - 82:21
    Onun halkı, liderlerini kaybetmişti.
  • 82:21 - 82:26
    Ve Amerikan hükümeti işte burada bir rol oynamıştı."
  • 82:27 - 82:27
    İşte bu tür, Amerikan hükümetinin bulaştığı işleri
  • 82:27 - 82:34
    sıralamaya başlamıştı. Yani onun anlatmaya çalıştığı şey,
  • 82:34 - 82:48
    dünyanın geri kalanında bu tür şeyler yaparsanız, öyle bir durum, öyle bir ortam yaratırsınız ki,
  • 82:48 - 82:52
    işte o zaman, ettiğinizi bulursunuz.
  • 82:53 - 83:00
    O, böyle cevap verdiğinde çok şaşırmıştım.
  • 83:00 - 83:01
    Ve işte cevap verdi. Dedi ki,
  • 83:01 - 83:04
    " Biliyorum ki, bunu söyleyerek başımı belaya sokacağım,
  • 83:04 - 83:10
    ama benim anladığım kadarıyla, bu durum 'insan ettiğini bulur', dediğimiz duruma iyi bir örmektir."
  • 83:10 - 83:14
    John Ali, Ulusal Sekreter oradaydı ve işte
  • 83:14 - 83:18
    Bay Mohammad olanlardan bu sayede bu kadar çabuk haberdar oldu.
  • 83:18 - 83:20
    JOHN ALİ; İslam Ulusu, Ulusal Sekreter
  • 83:20 - 83:23
    Bu mesaj, Amerika'daki Müslüman'ların lideri olan,Elijah Mohammed'den bir mesajdır:
  • 83:23 - 83:28
    Dini lider Malcolm Shabazz, 1 Aralık Pazar günü, New York'taki Manhattan Center'daki mitingtedi konuşmasında,
  • 83:28 - 83:33
    Başkan John F. Kennedy'nin ölümüne dair yorumlarda bulunduğunda,
  • 83:33 - 83:34
    Müslümanlar adına konuşmamıştır.
  • 83:34 - 83:38
    Bu yorumlar kendine aittir ve Müslümanlar'ın tümüne ait değildir.
  • 83:38 - 83:45
    Ayrıca Lider Malcolm'ın halka hitap etmesi bir süreliğine yasaklanmıştır.
  • 83:45 - 83:50
    İslam Ulusu, öldürülen başkan için yas tuttuğunu resmen açıklarken,
  • 83:50 - 83:56
    bir yandan da ulusun liderliği, Malcolm X'e 90 gün boyunca konuşma yasağı verildiğini duyurmuştu.
  • 83:56 - 84:01
    Kendisi hiçbir konuşma yapmayacak ve basınla irtibata geçmeyecekti.
  • 84:01 - 84:05
    Biz o zaman bir sürü Kennedy haberi yayınlıyorduk ve o zaman
  • 84:05 - 84:08
    Malcolm'un konuşma yasağı üzerine de ufak bir haber yapılacaktı.
  • 84:08 - 84:10
    Ben telefonu açarım,
  • 84:10 - 84:13
    o bana bir cümle söyler ve görüşmemiz sonlanır, sanıyordum.
  • 84:13 - 84:16
    Ama bu sefer, o beni telefonda tahmin ettiğimden daha uzun süre tuttu.
  • 84:16 - 84:22
    Ve sesi üzgün geliyordu, endişeli geliyordu.
  • 84:22 - 84:25
    İşte ilk defa, çok çok güçlü olduğunu düşünmeye alışkın olduğum
  • 84:25 - 84:31
    bu adamda bir zayıflık görmüştüm.
  • 84:31 - 84:36
    Gazeteler, İslam Ulusu içinde güç savaşı olduğunu tahmin ediyorlardı.
  • 84:36 - 84:40
    Sonradan öğrenildi ki, Malcolm ve Elijah Mohammad arasını
  • 84:40 - 84:45
    iyice açmak için, bu hikayeleri gazetelere, FBI veriyordu.
  • 84:45 - 84:51
    Yalnız ve yorgun Malcolm, Cassius Clay'in, Sonny Liston'a karşı
  • 84:51 - 84:58
    dövüşeceği şampiyonluk maçının gerçekleştirileceği, Miami'ye aldığı daveti, kabul etti.
  • 85:06 - 85:08
    Her ne kadar ulusun bir üyesi değilse de, Clay
  • 85:08 - 85:12
    son iki senedir Müslüman tapınakları ziyaret ediyordu.
  • 85:12 - 85:18
    Ve Malcolm'dan da, onu Liston'a karşı dövüşeceği maçından önce, onu zihinsel olarak hazırlamasını istemişti.
  • 85:18 - 85:20
    ATTALLA SHABAZZ, Kızı
  • 85:20 - 85:23
    Benim ailem için Florida'ya gitmek balayı gibiydi,
  • 85:23 - 85:25
    anne babam, bu tatilden balayı olarak bahsederlerdi.
  • 85:25 - 85:33
    Tabii ki, onlar için bizim ailecek bir araya gelmemiz ve oraya aile olarak gitmemiz, çok önemliydi.
  • 85:33 - 85:39
    Bizim için, beraberce vakit geçirebilmek için bir fırsattı,
  • 85:39 - 85:42
    Ama anne ve babam için, babamın deyişine göre,
  • 85:42 - 85:50
    Florida tatilimiz, onların evlendikten beri, gerçekten ilk defa baş başa kalabildikleri ilk seferdi.
  • 85:50 - 85:59
    Malcolm, Ulus'a, Cassius Clay'i dahil ederek, kendisinin de tekrar kabul edilmesini talep etti,
  • 85:59 - 86:05
    ancak Ulus'un üst seviyesindekiler, Malcolm'un teklifini kabul etmediler.
  • 86:05 - 86:11
    Amerika'nın çoğunluğu gibi, onlar da genç boksörü, Liston'u yenme şansı çok düşük olan, palavracının biri olarak görüyorlardı.
  • 86:11 - 86:23
    Malcolm, Clay, eski şampiyonun gücünü azar azar tüketirken, maçı en ön koltuktan seyrediyordu.
  • 86:23 - 86:31
    Yedinci raundun başında, paralanmış Liston, köşesinde yığılıp kalmıştı.
  • 86:31 - 86:37
    Clay, yeni dünya ağır siklet şampiyonu olmuştu.
  • 86:37 - 86:39
    Peki, bize yedinci raunda ilişkin bir şiir yazar mısın?
  • 86:39 - 86:42
    O cennete gitmek istediydi. / Onu alt ettiğim raund yediydi.
  • 86:42 - 86:43
    Onu, yednci raundda yere serdin.
  • 86:43 - 86:44
    CASSIUS CLAY: Ben dünyanın kralıyım!
  • 86:44 - 86:46
    Dur, dur, dur.
  • 86:46 - 86:49
    CASSIUS CLAY: Ben daha yakışıklıyım. >> SPİKER: Dur, o kadar da yakışıklı değilsin. >> CASSIUS CLAY: Çok fena bir adamım. >> SPİKER: Dur, dur.
  • 86:49 - 86:52
    Dünyayı yerinden oynattım! Dünyayı yerinden oynattım!
  • 86:52 - 86:55
    Cassius'un Miami'deki zaferi hakkında ne düşünüyorsun?
  • 86:55 - 86:58
    Harika bir zaferdi. Kendisinin en iyi olduğunu kanıtladı.
  • 86:58 - 87:00
    Siz dövüş sırasında neredeydiniz?
  • 87:00 - 87:02
    Ben salondaydım, müsabakayı seyrediyordum.
  • 87:02 - 87:03
    Ring kenarında mıydınız?
  • 87:03 - 87:06
    Evet, ring kenarında. Yedi numaralı koltuktaydım.
  • 87:06 - 87:11
    Ulus'un liderliği, Malcolm'u es geçerek, direk olarak Clay'i aradılar.
  • 87:11 - 87:15
    Genç şampiyonu İslam Ulusu'na kabul ettiler ve
  • 87:15 - 87:22
    Kurtarıcı'nın Günü'nde düzenlenen senelik toplantılarında, onun yeni ismini, Muhammad Ali'yi, duyurdular.
  • 87:22 - 87:25
    Malcolm bu toplantıya davet edilmemişti.
  • 87:25 - 87:28
    Elijah Mohammad, onun yerine,
  • 87:28 - 87:34
    Malcolm'un eski öğrencisi, Boston'lu din hocası, Louis X'in geçtiğini duyurdu.
  • 87:34 - 87:43
    " Ve işte, hayatım boyunca uğruna savaştığım ve tanışmayı arzuladığım kişiyle tanışacaktım."
  • 87:43 - 87:45
    Malcolm Hoca, dürüsttü.
  • 87:45 - 87:52
    İçtendi. Kendini, Afro-Amerikan halkının durumunu iyileştirmeye adamıştı.
  • 87:52 - 87:59
    Ve işte Şikago'da, kendini, kendi durumunu iyileştirmeye adayan,
  • 87:59 - 88:03
    görevli bir grup insan daha vardı.
  • 88:03 - 88:11
    Malcolm onları para çalmakla, pahalı takılar satın almakla, kürkler satın almakla suçladı.
  • 88:11 - 88:18
    Onları, İslam Ulusu'nu, suç çetesine çevirmekle suçladı.
  • 88:18 - 88:27
    İslam Ulusu'nda, iyi yerlere sahip kişilerin bir çoğu Malcolm tarafından eğitilmişti.
  • 88:27 - 88:31
    Bazıları, Malcolm sayesinde hayatını düzene sokmuştu.
  • 88:31 - 88:39
    Ancak sahip oldukları o küçük pozisyonları sevdiler.
  • 88:39 - 88:48
    Ve Ulus'un içinde, gözünü bir numaralı adam olmaya dikmiş kişiler de vardı.
  • 88:48 - 88:54
    Eğer Elijah Mohammad ölseydi ve yerine Malcolm X geçseydi
  • 88:54 - 88:59
    Malcolm'un ilk yapacağı şey, biraz temizlik yapmak olacaktı.
  • 88:59 - 89:03
    Para bozanları, tapınaktan kovacaktı .[ İsa'ya gönderi yapılmış]
  • 89:03 - 89:15
    Yani onların planı, yaşlı adam vefat etmeden ÖNCE, Malcolm'dan kurtulmaktı.
  • 89:15 - 89:25
    8 Mart 1964'te, Malcolm, İslam Ulusu'ndan ayrıldığını duyurdu.
  • 89:25 - 89:31
    Kendisini, Ulus'un dışında da takip edenler için,
  • 89:31 - 89:35
    'Birleşmiş Müslüman Camii' adında yeni bir dini organizasyon kurmuştu.
  • 89:35 - 89:44
    Ancak Malcolm, rakip bir cami kurmanın, Elijah Mohammad'e direk bir meydan okuma olarak görüleceğini biliyordu.
  • 89:48 - 89:52
    İşte bu oturduğumuz odaya gelmişti ve oraya oturmuştu. Sonra onunla konuşmuştuk.
  • 89:52 - 89:59
    Öncelike erkenden geldiğini ve evin etrafında
  • 89:59 - 90:03
    bir kaç tur attığını, söylemişti.
  • 90:03 - 90:07
    Tam olarak zamanında varmak istediğini söylemişti ve gerçekten de tam zamanında buradaydı.
  • 90:07 - 90:10
    Biz oturduk ve dinledik. Bizim hiçbir sorumuz yoktu.
  • 90:10 - 90:12
    Biz, acının nereden kaynaklandığın biliyorduk.
  • 90:12 - 90:14
    Ne olduğunu biliyorduk.
  • 90:14 - 90:20
    Ve sanki onun tek ihtiyacı olan, dert yanmaktı, bu yzüzden biz de onun konuşmasına izin verdik.
  • 90:20 - 90:23
    O, ceza evinde geçirdiği vakitten bahsetti.
  • 90:23 - 90:31
    Elijah Mohammad'in adını ilk duyduğu zamandan ve onun, hayatında yarattığı değişiklikten bahsetti.
  • 90:31 - 90:41
    Babasının onu reddetmesinden kaynaklanan derin acısını dile getirdi.
  • 90:41 - 90:48
    Ve işte o akşam orada otururken, biz anlamıştık ki, eğer Elijah Mohammad ona, "hadi gel" dese, Malcolm,
  • 90:48 - 90:55
    aralarındaki farkları düşünmeksizin, ona koşar adımlarla gidecekti.
  • 90:55 - 91:05
    Malcolm, Harlem sakinlerinin sevgili oğluydu ve insanlar, hikayeyi onun ağzından dinlemek istiyorlardı.
  • 91:05 - 91:12
    Elijah Mohammad onlar için, duvarda asılı bir resimdi. Onun adını hep duyuyorlardı
  • 91:12 - 91:14
    ama Harlem'deki onu şahsen tanımıyorlardı.
  • 91:14 - 91:21
    Oysa Malcolm'u tanıyorlardı ve seviyorlardı. Ve onlar, ayrılık yaşandıktan uzun süre sonra, Malcolm'a sadık kaldılar.
  • 91:21 - 91:24
    MALCOLM X: İşte sizin ve benim, harekete geçmemiz lazım!
  • 91:24 - 91:27
    Sizin ve benim orada olmamız lazım, onların tepesine binmemiz lazım.
  • 91:27 - 91:30
    Onlar omuzlarının arkasına her baktığında, onların bizi görmesini istiyoruz.
  • 91:30 - 91:39
    Onlarıa bugüne kadar kabul edilen en güçlü vatandaşlık hakları tasarısını kabul ettireceğiz.
  • 91:39 - 91:43
    Çünkü biliyoruz ki, tasarı kabul ettikten sonra bile, onlar kanunu yasayı uygulamayacaklar.
  • 91:43 - 91:50
    İşte bunu yapabilmemiz için, oy kütüğüne kayıt kampanyası başlatıyoruz.
  • 91:50 - 91:58
    Harlem'deki herkesin kütüğe kaydetmemiz lazım,
  • 91:58 - 92:06
    ve onların Demokrat ya da Cumhuriyetçi olarak değil, Bağımsız olarak kaydolmasını istiyoruz.
  • 92:06 - 92:17
    Eğer sizlerde kayıt olacak kadar sorumluluk bilinci yoksa, sizi şehrin dışına çıkartacağız.
  • 92:17 - 92:20
    Malcolm bu sert planı hayata geçirmeyi planladığında,
  • 92:20 - 92:22
    amacı yalnızca politik güç kazanmak değil,
  • 92:22 - 92:26
    bir yandan da siyahi insanların, kendi mahallelerinde kontrole sahip olmalarını sağlamaktı.
  • 92:26 - 92:33
    MALCOLM X: Yani ya oy vereceksiniz ya da kovulacaksınız.
  • 92:33 - 92:37
    Diğer etnik gruplar ve diğer ırklardaki kişiler bizim mahallemize gelip, dükkan sahibi oluyorlardı.
  • 92:37 - 92:42
    Okulları, süpermarketleri, sinemaları onlar işletiyorlardı.
  • 92:42 - 92:51
    Yani, mahallede gelir kaynağı olan neredeyse her şey, yabancıların elindeydi.
  • 92:51 - 92:54
    MALCOLM X: Benim ekonomik felsefem de siyahi ulusçuluğa dayanıyor;
  • 92:54 - 93:00
    buna göre, siyahi adam Zenci mahallesi olarak bilinen yerlerdeki ekonominin kontrolünü elinde tutmalıdır;
  • 93:00 - 93:04
    işletme sahibi olma ve işletmeyi yürütmesi için gereken bilgiyi üretmeli ve
  • 93:04 - 93:10
    bu sayede kendi insanları için, kendi türü için iş fırsatları yaratmalıdır.
  • 93:10 - 93:13
    Sosyal felsem de, siyahi ulusçuluğa dayanıyor, buna göre
  • 93:13 - 93:18
    siyahi adamın beyaz adamın toplumuna kendini kabul ettirmesi yerine,
  • 93:18 - 93:21
    biz kendi topluluğumuzdaki hastalıkları ve kusurları giderip,
  • 93:21 - 93:27
    kendi türümüz içinde sevilebilir ve sosyalleşebilir, hale gelmeliyiz.
  • 93:27 - 93:33
    Malcolm'un planı tamamen farklıydı. O, tamamen bağımsızlıktan yanaydı,
  • 93:33 - 93:39
    insanların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi gerektiğine inanır, kendi kendine yeterli olmaları ve gerektiğinde kendilerini
  • 93:39 - 93:45
    koruyabilmeleri gerektiğini düşünürdü. Tabii, diğerleriyle beraber savaş verdiği bir şey de vardı; o da adaletti.
  • 93:45 - 93:50
    İşte ben, takip etmem gereken kişinin Malcolm olduğunu hissetmiştim.
  • 93:50 - 93:56
    Malcolm'un artan popülerliği, Elijah Mohammad'e sadık kalanları zor bir duruma sokmuştu.
  • 93:56 - 94:02
    Ben, eğer kendi kardeşim ulusu terk etti diye, ulusu terk etseydim,
  • 94:02 - 94:08
    iyi bir İslam müriti olamazdım.
  • 94:08 - 94:11
    Ben öyle bir mürit değildim,
  • 94:11 - 94:12
    Evet.
  • 94:12 - 94:15
    Ben Malcolm'u tatlı sözle tekrar ikna etmeye çalışmadım, ama öte yandan da
  • 94:15 - 94:18
    hocalık yaparak, bir çok insanın hayatını paklaştırıyordum,
  • 94:18 - 94:23
    önceden ahlakını kaybetmiş kişileri, tekrar ahlaklı yapıyordum ve bu benim hoşuma gidiyordu.
  • 94:23 - 94:27
    [ radyo yayını ] Şimdi yanımızda, Bay PHILBERT,
  • 94:27 - 94:33
    Normalde, din kardeşlerimin aralarındaki farklılıkları, özellikle de
  • 94:33 - 94:36
    böylesine güvenilmez bir medya ortamında, yabancılara anlatılmasının iyi bir fikir olduğunu düşünmezdim.
  • 94:36 - 94:43
    Ancak yakın zamanda meydana gelen olayların ciddi sonuçları yüzünden, bu yola başvurmak zorunda kaldım.
  • 94:43 - 94:50
    Ben, Philbert X, Michigan eyaletindeki Lansing, Grand Rapids, Flint ve Muskegon camilerinin hocası olarak,
  • 94:50 - 94:55
    ve İslam'ı ve hocamız Sayın Elijah Mohammad'i ve onun müritlerini seven biri olarak,
  • 94:55 - 95:00
    benim kardeşim Malcolm'un eylemleri konusunda bir şeyler söylenmesi gerektiğine inanıyorum.
  • 95:00 - 95:08
    Benim bu yorumu yapmamın amacı, Müslümanlar'ı güçlendirmekti. İşte ben bu yüzden Müslümanlar'a hitap etmiş
  • 95:08 - 95:09
    ve işte bu yüzden Şikago'ya getirilmiştim.
  • 95:09 - 95:13
    Müslümanlar'ı güçlendirmek üzere bir beyanda bulunmak için.
  • 95:13 - 95:17
    İşte sonrasında, İslam hakkında konuşmaya başladım, zaten bu benim her zaman öğrettiğim şeydi.
  • 95:17 - 95:19
    Ama tam beyanımı vermek üzereyken,
  • 95:19 - 95:22
    John Ali önüme bir kağıt koydu ve benden bunu okumamı istedi.
  • 95:22 - 95:24
    Konuşmam benim için önceden hazırlanmıştı.
  • 95:24 - 95:28
    Ben, Malcolm'un nasıl büyüdüğüne şahit olduğumdan,
  • 95:28 - 95:32
    onun Bay Mohammad'in yönlendirmesiyle, nasıl yoktan varolduğunu ve
  • 95:32 - 95:35
    bu kadar saygıdeğer ve onurlu bir noktaya geldiğini gördüğümden,
  • 95:35 - 95:38
    ve aynı, Yehuda, Brütüs ve Benedict Arnold gibi
  • 95:38 - 95:45
    liderlerinin güvenini ve itibarını sarsan insanların
  • 95:45 - 95:49
    çizdiğini yolu takip ettiğini gördüğümden,
  • 95:49 - 95:55
    ve malesef, Amerika'daki bir çok insanın hayatına hükmeden akıl rahatsızlıklarını bildiğimden
  • 95:55 - 95:57
    ve zamanında çok sevdiğim annemi de
  • 95:57 - 95:58
    ve bir çok diğer erkek kardeşimi de kontrol altına alan
  • 95:58 - 96:02
    ve en son olarak kardeşim Malcolm'u da kurban eden bu rahatsızlık...
  • 96:02 - 96:06
    Eğer yazıyı önceden görmüş olsaydım, canlı yayında okumazdım.
  • 96:06 - 96:09
    Eğer önceden yazılanlara bakmış olsaydım, bunu canlı yayında okumazdım.
  • 96:09 - 96:11
    Ve sonra, John Ali'ye bu konuyu açtım.
  • 96:11 - 96:15
    O da, " Ya işte, bu beyan, senin okuman için hazırlanmış öylesine bir yazıydı", dedi.
  • 96:15 - 96:18
    Sonra da "Tabii Elçi, senin yazıyı böyle okuduğun için çok memnun olacak."
  • 96:18 - 96:20
    Ve daha da konuşmadık.
  • 96:20 - 96:27
    Ben Philbert'ın söyledikleri hakkında Malcolm'la konuştum ve o şaşırmadığını söyledi.
  • 96:27 - 96:33
    O, Ulus'un kullanabilecekleri herkesi kullanacaklarını bildiğini
  • 96:33 - 96:40
    ve onların, Philbert'ı da kullanabileceklerini gördüklerini ve bu yüzden bu durumdan yararlandıklarını, söyledi.
  • 96:40 - 96:45
    Philbert'ın gazetelere yaptığı yorumlara da hiç şaşırmadığını söyledi.
  • 96:45 - 96:57
    Ve Philbert'a yaptıklarından ötürü kızgın olduğunu, ancak bunlara şaşırmadığını söyledi.
  • 96:57 - 97:06
    İslam'da, eğer ikiyüzlülükle suçlanırsanız,
  • 97:06 - 97:14
    bu suçluma, Hristiyanlık'takinden veya arkadaşların birbirine 'ikiyüzlü' demesinden çok farklıdır.
  • 97:14 - 97:20
    İslam'da size 'ikiyüzlü' denmesi,
  • 97:20 - 97:25
    hayatınızın tehlikede olabileceğini gösterir.
  • 97:25 - 97:30
    Ben o gazeteleri okuduğumu hatırlıyorum ve
  • 97:30 - 97:38
    aklımda kalanlardan biri de, Malcolm'un başında boynuzlu bir resmiydi.
  • 97:38 - 97:41
    Ve onun kafasını koparmışlardı,
  • 97:41 - 97:43
    ona, Yehuda diyorlardı.
  • 97:43 - 97:49
    Ve diğer hocaların onun hakkında kullandıkları dili hatırlıyorum.
  • 97:49 - 97:52
    Farrakhan demeyeceğim, ki onun da aralarında olduğunu biliyorum,
  • 97:52 - 97:54
    ama diğer hocalar da, bunu yapıyordu.
  • 97:54 - 97:59
    Ve işte onların kullandığı kelimeleri okuduğumu ve kendi kendime
  • 97:59 - 98:03
    " Bu adamı öldürtmeye çalışıyorlar. Onun ölüsünü istiyorlar." dediğimi hatırlıyorum.
  • 98:13 - 98:18
    1964 Nisan'ında, Malcolm Suudi Arabistan'a seyahat etti.
  • 98:18 - 98:21
    Bir süredir, geleneksel İslam üzerine çalışıyordu.
  • 98:21 - 98:27
    Sonra, tüm Müslüman'ların yapması gereken,
  • 98:27 - 98:32
    Hac görevini yerine getirmek üzereyken, Cidde'ye geldi.
  • 98:32 - 98:39
    Saudi kraliyet ailesi, ona Mekke şehrine girme konusunda yardımcı oldular.
  • 98:39 - 98:40
    MUHAMMAD AL-FAYSAL, Suudi Arabistan Prensi:
  • 98:40 - 98:44
    Benim onunla ilk tanışmam çok şaşırmama sebep olmuştu,
  • 98:44 - 98:52
    çünkü beklediğimden çok farklı bir adamla karşı karşıyaydım. O ağzından alevler çıkan adam yerine,
  • 98:52 - 99:00
    neredeyse ürkek diyeceğim, utangaç bir adamla karşılaşmıştım.
  • 99:00 - 99:10
    Bir insan Hacca gittiğinde, uyması gereken bazı kurallar vardır.
  • 99:10 - 99:18
    Herkesin aynı sade kıyafet giymesi gerekir ve böylece,
  • 99:18 - 99:24
    Hac sırasında kimsenin statüsünü ayırt edemezsiniz.
  • 99:24 - 99:30
    Ya da nereden geldiğini.
  • 99:30 - 99:37
    Bu, insan kardeşliğinin bir gösterisidir.
  • 99:37 - 99:41
    Çünkü herkes bu beyaz giysiyi giyer,
  • 99:41 - 99:46
    fakiri de, zengini de, güçlüsü de, zayıfı da, hastası da...Herkes...
  • 99:46 - 99:51
    Ve sonra birbirine karışırlar.
  • 99:51 - 100:02
    İşte bence Malcolm'u en çok etkileyen de bu olmuştur.
  • 100:08 - 100:11
    [kartpostalı okuyarak]: "Dünyanın en ulvi, en kutsal şehrinden selamlar.
  • 100:11 - 100:16
    Ailenizin sıcak arkadaşlığını sık sık anıyorum. Kardeş Malcolm."
  • 100:16 - 100:20
    " Kadim Arabistan topraklarından selamlar.
  • 100:20 - 100:25
    Allah bana, her renkten insanın hacı olduğu, kutsal Mekke şehri'ni ziyaret etme lütfundan bulundu."
  • 100:25 - 100:27
    ve " her renkten" in altı çizilmiş.
  • 100:27 - 100:30
    " Burada, dünyann her yerinden insanlar, hayatımda görmediğim şekilde bir birlik ruhu gösteriyorlar.
  • 100:30 - 100:35
    Görünmesi gereken bir manzara.
  • 100:35 - 100:37
    El Haj Malik El Shabazz."
  • 100:37 - 100:45
    Ve sanırım kim olduğunu anlamazsam diye, bir de parantez içinde "Malcolm X" yazmış.
  • 100:45 - 100:51
    Malcolm'un takipçilerine gönderdiği mektuplar haberlerde yer aldı ve herkes şunu merak etmeye başladı:
  • 100:51 - 100:56
    Malcolm'un ırk konusundaki görüşü değişmiş miydi?
  • 100:56 - 101:02
    Kutsal topraklardaki kardeşlikten, farklı ırktan olan insanların kardeşliğinden bahsediyor.
  • 101:02 - 101:06
    Diyor ki " Dünyanın her bir yerinden, on binlere hacı vardı.
  • 101:06 - 101:10
    Bu insanlar, mavi gözlü sarışınlardan, siyah tenli Afrikalılara kadar, renk renktiler,
  • 101:10 - 101:16
    ancak hepsi aynı faaliyetlerde bulunuyorlardı ve benim
  • 101:16 - 101:19
    Amerika'daki deneyimlerime göre, beyaz ve beyaz olmayan insanların arasında
  • 101:19 - 101:23
    asla var olamayacak türden bir birlik ve kardeşlik ruhu gösteriyorlardı."
  • 101:23 - 101:28
    O halde, bunları söylerken beyaz insanların 'şeytan' olduğu görüşünden geri adım atıyor.
  • 101:28 - 101:29
    Ben bu konuda,
  • 101:29 - 101:31
    onun geri adım attığını
  • 101:31 - 101:32
    söyleyemem.
  • 101:32 - 101:38
    Biri insan, yolunda, geri geri gelmeden de, yön değiştirebilir.
  • 101:38 - 101:42
    Ama siz "geri adım attı" derken,
  • 101:42 - 101:46
    kulağa sanki, siz onun, beyaz insanları 'şeytan' olarak adlandırmasını istiyormuşsunuz da,
  • 101:46 - 101:50
    eğer öyle yapmazsa, yanlış yöne gittiğini söylüyormuşsunuz, gibi geliyor.
  • 101:50 - 101:52
    Kimse şeytan olarak adlandırılmak istemez.
  • 101:52 - 101:55
    O halde, o beyaz insanları 'şeytan' olarak adlandırmayı bıraktığında,
  • 101:55 - 101:57
    geri adım atmış sayılmaz, öyle değil mi?
  • 101:57 - 101:59
    Doğru.
  • 101:59 - 102:03
    Hac ziyaretinden sonra, Malcolm üç hafta boyunca Afrika'yı ziyaret etti.
  • 102:03 - 102:13
    21 Mayıs'ta, doğum gününden iki gün sonra, New York'a geri döndü.
  • 102:13 - 102:20
    Malcolm, senin Afrika'daki ve Orta Doğu'daki beyaz tenli Müslüman'larla yaşadığın deneyimlerin,
  • 102:20 - 102:27
    Müslüman olmayan beyaz insanlarla, Zencilerin arasında bir ilişki kurulabileceği yönünde, değişti mi?
  • 102:27 - 102:31
    Ben hacca gittiğimde,
  • 102:31 - 102:39
    Amerika'da olsalardı, beyaz olarak adlandırılabilecek ve Amerika'da
  • 102:39 - 102:43
    beyaz olarak sınıflandırılabilecek Müslüman'larla yakından tanışma fırsatım oldu.
  • 102:43 - 102:46
    Ancak, bu Müslümanlar kendilerini beyaz olarak adlandırmıyorlardı.
  • 102:46 - 102:49
    Onlar, kendilerine insan olarak bakıyorlardı; insanlık ailesinin bir üyesi olarak.
  • 102:49 - 102:54
    Ve işte, insanlık ailesinin diğer parçalarını da, bu ailenin üyesi olarak görüyorlardı.
  • 102:54 - 102:56
    İşte bu..?
  • 102:56 - 102:59
    Bu insanların hayata bakışları, tavırları,
  • 102:59 - 103:02
    Amerika'da kendini beyaz olarak adlandıran insanlarınkinden
  • 103:02 - 103:07
    çok farklıydı.
  • 103:07 - 103:11
    Ve dedim ki, "Eğer İslam bunu,
  • 103:11 - 103:13
    bu insanlara yaptıysa,
  • 103:13 - 103:16
    belki de Amerika'daki beyaz adamların da İslam'ı incelemeleri gerekir
  • 103:16 - 103:18
    ve belki İslam, bunu onlara da yapar.
  • 103:18 - 103:22
    Siz, bu noktada, Birleşmiş Milletler'e başvurarak,
  • 103:22 - 103:26
    ABD'nin, Amerikan zencilerine olan tutumunun yargılanmasını talep edecek misiniz?
  • 103:26 - 103:30
    Evet, tabii ki.[dinleyiciler alkışlar]
  • 103:30 - 103:34
    Dinleyicilerin biraz sessiz olmaları gerekli. [güler]
  • 103:34 - 103:42
    Evet, seyahat ederken de söylediğim gibi,
  • 103:42 - 103:46
    Birleşmiş milletlerdeki Afrika ulusları, Asya ulusları ve Latin Amerika ulusları,
  • 103:46 - 103:49
    Birleşmiş Milletler'de ayağa kalkıp da,
  • 103:49 - 103:53
    Güney Afrika'daki ırkçı uygulamaları ve Angola'da, Portekizli'lerin
  • 103:53 - 103:56
    yaptıklarını kınadıklarında
  • 103:56 - 103:59
    ve bu ülkede her gün karşılaşılan ırkçı uygulamalara karşı
  • 103:59 - 104:06
    sessiz kaldıklarında,iki yüzlü davranmış oluyorlar.
  • 104:06 - 104:10
    Medya odağını Malcolm'a çevirdikçe,
  • 104:10 - 104:13
    İslam Ulusu, saldırılarını arttırdı
  • 104:13 - 104:18
    ve Malcolm'u evinden çıkarmak için, tahliye belgeleri düzenledi.
  • 104:18 - 104:22
    1964 yılının baharında ve yazın ilk başlarında,
  • 104:22 - 104:26
    İslam Ulusu ile işin içinden çıkılmaz bir noktaya gelmişti
  • 104:26 - 104:31
    ve Malcolm'un sahip olduğu tek silah, Elçi'nin, onun sekreteri
  • 104:31 - 104:37
    olarak çalışan kadınlarla ilişki kurduğunu bilmesiydi.
  • 104:37 - 104:42
    New York Herald Tribune'da bir gazeteciyi arayarak, ona bu hikayeyi anlatmak istedi.
  • 104:42 - 104:45
    Ancak bu iftira niteliği taşıdığından, hikayeyi yayınlamadılar.
  • 104:45 - 104:49
    Malcolm, mahkemede, evinden tahliye edilme işlemine karşı savaş verdiğinde,
  • 104:49 - 104:54
    bu davayı, Elijah Mohammad'in özel hayatını deşifre etmek için bir fırsat olarak kullandı.
  • 104:54 - 104:56
    Neden sizi öldürmekle tehdit ediyorlar?
  • 104:56 - 105:03
    Bunun ana sebebi, benim, neden Siyahi Müslüman hareketinin dışına itildiğimin
  • 105:03 - 105:07
    gerçek sebebini söylememden korkuyor olmalarıdır. Ki ben bunu kimseye söylemedim, kendime sakladım.
  • 105:07 - 105:11
    Ancak, Elijah Mohammad'in, bu hareketin başındaki kişinin,
  • 105:11 - 105:18
    altı ayrı genç kızdan, sekiz tane çocuğu vardı. Ona şahsi sekreter
  • 105:18 - 105:22
    olarak hizmet veren altı genç kızdan.
  • 105:22 - 105:25
    Bu çok ciddi bir durumdu, çok çok ciddi bir durumdu.
  • 105:25 - 105:28
    Ve Sayın Elijah Mohammad'i, bu tür bir suçlamayla
  • 105:28 - 105:31
    suçlamak, hayatını feda etmek
  • 105:31 - 105:33
    anlamına gelirdi.
  • 105:33 - 105:35
    Hayatınızı kaybedebilirdiniz!
  • 105:35 - 105:36
    Ve çok açıkça söylüyorum.
  • 105:36 - 105:39
    Sizinle çok açık ve net konuşuyorum. Bu, sizin,
  • 105:39 - 105:41
    İslam Ulusu'ndaki biri tarafından öldürülmeniz anlamına gelirdi.
  • 105:41 - 105:45
    Siz, yaptığınız açıklamalardan ötürü
  • 105:45 - 105:47
    başınıza geleceklerden korkmuyor musunuz?
  • 105:47 - 105:50
    Evet, beni şimdiden ölmüş kabul edebilirsiniz.
  • 105:50 - 105:51
    Ne demek istiyorsunuz?
  • 105:51 - 105:55
    Siz, Müslüman hareketinin yapısını ve
  • 105:55 - 105:57
    psikolojisini anladığınızda..
  • 105:57 - 105:59
    Eğer birisi,
  • 105:59 - 106:04
    mesela bana, Müslüman hareketin liderine güvenen birine,
  • 106:04 - 106:09
    birisi gelip de, bana bunları söyleseydi, ve ben bu olaylar hakkında hiçbir şey bilmiyor olsaydım,
  • 106:09 - 106:13
    Ben gidip de bu kişiyi öldürürdüm! Ben, kendim.
  • 106:13 - 106:17
    Beni, gidip de böyle bir beyanda bulunan bir kişiyi öldürmekten alıkoyabilecek tek şey,
  • 106:17 - 106:20
    o kişinin, bana bunu kanıtlaması olurdu.
  • 106:20 - 106:23
    Şimdi, eğer bana bu gerçekleri doğrulayan kişi, Bay Mohammad'in kendi oğlu olmasaydı,
  • 106:23 - 106:26
    işte o zaman, ciddiye almazdım.
  • 106:26 - 106:29
    Ama ben Bay Mohammad'e öylesine yakındım ki, bu duruma ait kanıtlar görmüştüm.
  • 106:29 - 106:34
    Ancak benim dini içtenliğim, gördüklerimi göz ardı etmemi sağlamıştı.
  • 106:37 - 106:40
    Malcolm, Harlem'deki Audubon Balo Salonu'nda,
  • 106:40 - 106:43
    Afika Birliği Organizasyonu'nu örnek alan bir
  • 106:43 - 106:47
    politik gurubun oluşturulduğunu duyurdu.
  • 106:47 - 106:52
    Kardeş Malcolm, Afro-Amerikan Organizasyonunu,
  • 106:52 - 106:58
    bizim gibi, onun politik, ekonomik ve kültürel programlarına ilgi duyan kişiler için oluşturmuştu.
  • 106:58 - 107:01
    Sanırım, seyahatleri sırasında fark etmişti ki
  • 107:01 - 107:07
    onunla beraber çalışmak istese de, bu uğurda
  • 107:07 - 107:11
    Müslüman olmak istemeyen insanlar vardı.
  • 107:11 - 107:15
    Bağımsız Afrika uluslarının yaptığı ilk şeylerden biri,
  • 107:15 - 107:19
    Afrikan Birliği Organizasyonu'nu oluşturmak olmuştu.
  • 107:19 - 107:24
    Afro-Amerikan Birliği Organizasyonu da, aynı hedeflere sahiptir ve
  • 107:24 - 107:27
    Kuzey Amerika'dak, ve en başta da ABD'deki, Afrika asıllı insanların tam bağımsızlıklarını
  • 107:27 - 107:43
    ve özgürlüklerini, her türlü yola başvurarak sağlamayı
  • 107:43 - 107:55
    ve bu yolda karşısına çıkan herkesle savaşmayı hedeflemektedir.
  • 107:55 - 108:05
    1964 Haziran'ında, Malcolm, Mısır, Kahire'de yapılan Afrika Birliği Organizasyonu'nun konferansına,
  • 108:05 - 108:16
    Afrikalı ve Orta Doğulu liderlerle bir araya gelmek üzere davet edildi.
  • 108:16 - 108:21
    Malcolm X, Afrika'da verilen savaşla,
  • 108:21 - 108:26
    siyahi Amerikalılar'ın, ABD'de verdikleri savaş arasında bir fark görmüyordu.
  • 108:26 - 108:29
    O, verilen bu savaşların birbirinin devamı olduğunu düşünüyordu
  • 108:29 - 108:36
    ve birbirlerine destek olabileceğini düşünüyordu.
  • 108:36 - 108:46
    1960'larda, Afrikalılar, Amerika'nın Afrika'da yürüttüğü dış politikaya karşı şüpheli yaklaşıyorlardı,
  • 108:46 - 108:50
    çünkü maalesef, o zamanlarda Amerika'nın dış politikası,
  • 108:50 - 108:57
    Belçika gibi, kolonileştirme politikası yürüten ülkeleri destekliyordu.
  • 108:57 - 109:04
    Amerika'da, Afrikalılarla aynı ülkülere sahip olan tek kişi Malcolm'du.
  • 109:04 - 109:12
    Bugüne kadar bir çok Amerikalı gelip, geçmişti ama istisnasız HİÇBİRİ
  • 109:12 - 109:16
    Malcolm'un yarattığı etkiyi yaratmamıştı.
  • 109:16 - 109:24
    Onun vermek istediği bir mesaj vardı ve bu mesaj yalnızca Amerika'ya değildi.
  • 109:24 - 109:27
    Malcolm, senin buraya geliş amacın nedir?
  • 109:27 - 109:31
    Benim buradaki amacım, Afrikalı devlet liderlerine,
  • 109:31 - 109:34
    Amerika'da Afrika asıllı olan bizlerin
  • 109:34 - 109:36
    22 milyon kişi olduğu ve onlara,
  • 109:36 - 109:43
    bizim de Amerika'nın kolonileştirmesinin veya Amerikan emperyalizminin kurbanı olduğumuzu ve
  • 109:43 - 109:45
    bizim sorunumuzun Amerika'ya özgü bir sorun olmadığını,
  • 109:45 - 109:47
    bunun bir insanlık sorunu olduğunu hatırlatmak.
  • 109:47 - 109:50
    Bunun zenci sorunu değil, bir insanlık sorunu olduğunu hatırlatmak.
  • 109:50 - 109:53
    Bunun vatandaşlık hakları sorunu değil, insan hakları sorunu olduğunu hatırlatmak.
  • 109:53 - 110:02
    Malcolm 14 Afrika ülkesini ziyaret etti ve 11 ülke başkanıyla görüştü.
  • 110:02 - 110:06
    ABD istihbarat görevlileri de, onu ülke ülke takip ettiler.
  • 110:06 - 110:16
    Nijerya'da ona, 'geri dönen oğlan' anlamına gelen, 'Omovale' ismini verdiler.
  • 110:16 - 110:22
    Babam yurt dışındayken, salonumuzun duvarında bir dünya haritası vardı
  • 110:22 - 110:28
    ve biz ne zaman kendimizi yalnız hissedip, babamızın nerede olduğunu merak etsek, o haritaya gidip,
  • 110:28 - 110:30
    " Nerede şimdi?" derdik.
  • 110:30 - 110:33
    " Şimdi Kahire'de, yani Mısır'ın başkentinde.
  • 110:33 - 110:38
    İşte orada Nkrumah'la birlikte ve işte orada.." Yani, o
  • 110:38 - 110:42
    yurt dışındayken hayatımız böyle ilerlerdi.
  • 110:42 - 110:49
    Malcolm, 1964 yılının Kasım ayının sonlarında geri döndü.
  • 110:49 - 110:53
    Audubon Balo Salonu'ndaki haftalık OAAU mitinglerini sürdürdü
  • 110:53 - 111:00
    ve bir yandan da, Alex Haley'le hayat hikayesini yazmak üzere işbirliği yaptı.
  • 111:00 - 111:05
    Bir gün, "Biliyor musun, ben bu kitabı yazıyorum ama aslında nasıl yazılır bilemiyorum" demişti.
  • 111:05 - 111:09
    Ailenin, söylediği şeylerden dolayı sorumlu
  • 111:09 - 111:11
    tutulmasından çekiniyordu.
  • 111:11 - 111:14
    Dedim ki, "Malcolm, biliyor musun?
  • 111:14 - 111:20
    Biz, annemizi Kalamazoo Hastanesi'nden çıkarmadığımız sürece, yaptıklarımızın hiçbir önemi olmayacak.
  • 111:20 - 111:25
    Aklımda, bunu için yıllardır dua ediyordum. Bunu dile getirmedim ama bu, içimi kemiriyor."
  • 111:25 - 111:32
    O da bana, öyle bir baktı ki, " Bunu söylediğine sevindim, çünkü bu, beni de rahatsız ediyor" der, gibiydi.
  • 111:32 - 111:38
    Ve sonra dedi ki, "Vonnie. Söz. Ben bu konuda bir şey yapacağım." Ve sonra,
  • 111:38 - 111:40
    beni gelişmelerden haberdar etmedi.
  • 111:40 - 111:48
    Ama bir baktım, bir gün beni telefonla aradılar. Annem, kardeşim Philbert'in evinde, Lansing'teydi.
  • 111:48 - 111:53
    Sonra, bana, bu durumun, ona yıllardır acı verdiğini söyledi.
  • 111:53 - 111:55
    Düşünmemeye çalıştığını söyledi.
  • 111:55 - 111:59
    Ve tabii bu konuda konuşmak da istemiyordu çünkü kendini kötü hissediyordu.
  • 111:59 - 112:07
    Ama o ve kardeşi, beraberce annelerini hastaneden çıkardıklarında, harika hissetmişti.
  • 112:09 - 112:17
    1964 yılının Aralık ayında, Malcolm, İngiltere'de bir Oxfordlular buluşmasında, müzakereye katıldı.
  • 112:17 - 112:23
    Ben bir kere, öylesine karşıma çıkan, Shakespeare adında bir adamın yazdıklarına okumuştum,
  • 112:23 - 112:25
    öyle işte karşıma çıkmıştı.
  • 112:25 - 112:29
    Ancak yazdıkları arasında, beni etkileyen bir şey hatırımda kalmış.
  • 112:29 - 112:32
    Sanırım, Hamlet'in ağzından söylemişti bunları.
  • 112:32 - 112:38
    " Olmak ya da olmamak". Sanırım, bir konuda kuşkuları varmış! [dinleyiciler gülerler]
  • 112:38 - 112:46
    " Gözü dönmüş talihin sapanına, oklarına için için katlanmak mı daha soylu,
  • 112:46 - 112:49
    yoksa
  • 112:49 - 112:55
    bir dertler denizine karşı silaha saldırıp, son vermek mi onlara?"
  • 112:55 - 112:57
    İşte ben bu ikincisini yapıyorum.
  • 112:57 - 112:59
    Eğer silahınızı alırsanız, bu dertleri sonlandırısınız.
  • 112:59 - 113:02
    Ama eğer güç sahibi olanın bunu sonladırmaya karar vermesini
  • 113:02 - 113:04
    bekleyip, siz hiç bir şey yapmazsanız,
  • 113:04 - 113:06
    uzun bir süre bekliyor olursunuz.
  • 113:06 - 113:10
    Bence, şu an beyaz, siyah, kahverengi her ne ise, tüm ırkların yeni nesli olan sizler,
  • 113:10 - 113:14
    aşırı uçlaşma çağında yaşıyorsunuz, devrim çağında,
  • 113:14 - 113:16
    değişkliklerin meydana geleceği bir çağda.
  • 113:16 - 113:18
    İktidardakiler bunu kötüye kullandılar
  • 113:18 - 113:21
    ve işte şimdi değişim vakti ve daha iyi bir dünyanın inşa edilmesi lazım
  • 113:21 - 113:26
    ve bunun yapmanın tek yolu, radikal yollara başvurmaktan geçiyor.
  • 113:26 - 113:29
    Ve ben, rengi ne olursa olsun,
  • 113:29 - 113:33
    bugün dünyada varolan perişan durumu değiştirme niyetinde olan
  • 113:33 - 113:35
    herkesle işbirliği yapmaya hazırım.
  • 113:35 - 113:38
    Teşekkürler. [alkışlar]
  • 113:38 - 113:45
    Malcolm her zaman, mücadelenin içinde yer almıştı. Mesela
  • 113:45 - 113:53
    1965 senesinin Ocak ayında, Juanita Poitier evinde bir toplantı düzenlemişti
  • 113:53 - 113:58
    ve diğer vatandaşlık hakları liderlerinin
  • 113:58 - 114:03
    Malcolm X'le görüşmesini ve aralarıdaki farkları
  • 114:03 - 114:08
    gidererek, ortam bir platformda buluşmalarını sağlamak istemişti.
  • 114:08 - 114:12
    O akşam, A. Phillip Randolph oradaydı, Whitney Young oradaydı, Dorothy Height oradaydı ve
  • 114:12 - 114:18
    Malcolm X oradaydı. Başka gelenler de vardı. Martin Luther King gelememişti ama
  • 114:18 - 114:20
    bir temsilci göndermişti.
  • 114:20 - 114:24
    O günümüzü Malcolm'un felsefesini,
  • 114:24 - 114:27
    geçmişte yaptığı hataları, şimdi yapmak istediklerini
  • 114:27 - 114:34
    ve onun da insanların mücadelesine nasıl katkıda bulunabileceğini tartışarak geçirdik.
  • 114:34 - 114:40
    Siyahilerin birleşmiş cephesini desteklemek için,
  • 114:40 - 114:43
    Malcolm, Şiddete Dayalı Olmayan Öğrenci Koordine Komitesi'nden (SNCC)
  • 114:43 - 114:48
    aldığı daveti kabul ederek, Selma, Alabama'da bir konuşma yaptı.
  • 114:48 - 114:53
    İlk defa, vatandaşlık hakları hareketine destek olmak için güneye seyahat etmişti.
  • 114:53 - 114:59
    MALCOLM: Bence dünyanın bu kısmındaki insanlar,
  • 114:59 - 115:04
    Dr. Martin Luther King'i dinleyerek, onun taleplerini,
  • 115:04 - 115:09
    gurup içinde fikir ayrılıkları doğmadan önce, bir an önce
  • 115:09 - 115:12
    yerine getirmeliler.
  • 115:12 - 115:16
    Ondan sonraki hafta, Malcolm'un kamu düzenini
  • 115:16 - 115:21
    bozabileceği gerekçesiyle, Fransa'ya girişi engellendi.
  • 115:21 - 115:24
    Bu sıralarda, Malcolm, ona karşı olan güçlerin,
  • 115:24 - 115:30
    İslam Ulusu'ndan daha büüyk olduğuna inanmaya başlamıştı
  • 115:30 - 115:36
    ama bu onun hızını kesmiyordu.
  • 115:36 - 115:41
    Ben babamı ne zaman dışarıda görsem, bir çocuğun gözünden,
  • 115:41 - 115:46
    istilaya uğramışız, gibi hissediyordum. Mesela, babanızı hava alanından almaya gittiğinizi hayal edin.
  • 115:46 - 115:51
    Yığınla fotoğrafçı ve bir sürü insan onu bekliyor ve siz onu iki üç haftadır görmemişsiniz,
  • 115:51 - 115:55
    yalnızca, bir sarılmak istiyorsunuz.
  • 115:55 - 115:58
    Ben ailecek sürekli birilerinin bizi takip ettiğini biliyordum,
  • 115:58 - 116:01
    evdeki hava değişirdi,
  • 116:01 - 116:06
    dışarıda arabalar park etmiş olurdu ve bana bir zamanlar tanıdık olan kişilerin
  • 116:06 - 116:10
    birden tavırları değişirdi.
  • 116:10 - 116:17
    Malcolm'un Avrupa'dan döndüğü bir akşam, ailesinin evi bombalanmıştı.
  • 116:17 - 116:23
    Malcolm, hamile eşi ve dört çocuğu uyuyorlardı.
  • 116:23 - 116:26
    Olayı zarar görmeden atlamışlardı.
  • 116:26 - 116:31
    Ve işte bu olay onu bariz bir şekilde rahatsız etmişti.
  • 116:31 - 116:41
    Bu, korku vere, yılmaz Malcolm X imajını yıkmış ve
  • 116:41 - 116:48
    Kardeş Betty'nin eşi olan ve çocuklarının babası olan Malcolm'u derinden rahatsız etmişti.
  • 116:48 - 116:54
    Bana, çeşitli tacizlere uğradığını söylemişti.
  • 116:54 - 116:57
    Bize olanlardan biraz bahseder misiniz?
  • 116:57 - 117:00
    Ben Temmuz ayında hastanede, son bebeğime doğum yapıyorken,
  • 117:00 - 117:05
    en küçük üç kızım, eşimin sokağın karşısında neredeyse öldürüldüğüne şahit oldular ve...
  • 117:05 - 117:10
    Nasıl neredeyse öldürüldü?
  • 117:10 - 117:19
    Arabasındaymış ve bir kaç adam, arabasının her iki kapısına doğru hızla gelmişler,
  • 117:19 - 117:21
    ama Malcolm bir şekilde kaçmayı becermiş.
  • 117:21 - 117:23
    Siz, bu tür tehditler aldınız mı?
  • 117:23 - 117:28
    Tehdit aldım mı? Bütün gün tehdit alıyorum!
  • 117:28 - 117:35
    Günde en az altı ya da yedi kere telefonla tehdit alıyorum.
  • 117:35 - 117:41
    Ben evlerinin bombalandığını duyduğumda şaşırmıştım
  • 117:41 - 117:47
    ama bunun, Müslüman'lar tarafından yapıldığını duyduğumda şaşırmamıştım.
  • 117:47 - 117:52
    Çünkü onların böyle savaş verdiğini biliyorum.
  • 117:52 - 117:57
    Ayrıca biliyorum ki, bu olaylar Yusuf Şah
  • 117:57 - 117:58
    olmadan meydana gelmezdi.
  • 117:58 - 118:04
    New York'taki Müslümanlar olmasa, bunlar yine meydana gelmezdi.
  • 118:04 - 118:10
    İslam Ulusu, Malcolm'u, mahkeme kararıyla evini boşaltmak yerine,
  • 118:10 - 118:13
    kendi evini ateşe vermekle suçladı.
  • 118:13 - 118:20
    Aynı gün, Ulus'u temsilen, Komiser Joseph, olay yerini inceledi.
  • 118:20 - 118:21
    Evini kim bombalamıştı?
  • 118:21 - 118:25
    [Komiser Joseph] Bilmiyorum, tek bildiğim orada yangın çıktığı.
  • 118:25 - 118:27
    Malcolm, evini kimin bombaladığını biliyor muydu?
  • 118:27 - 118:29
    Bilmem, hiç böyle bir şey demedi.
  • 118:29 - 118:33
    Ve biliyorduysa da, onları dava etmeliydi.
  • 118:33 - 118:40
    Onun ölüm tehditleri aldığına dair gazete haberleri vardı.
  • 118:40 - 118:42
    Hayatı gerçekten tehlike altında mıydı?
  • 118:42 - 118:47
    Beki öyleydi. Kendisi öyle olduğunu söylüyordu. Kendisi öyle diyordu.
  • 118:47 - 118:52
    Siz, o zamanlarda Ulus'un içinde, onun hayatını tehlikeye sokabilecek bir atmosferin olduğunu düşünüyor musunuz?
  • 118:52 - 118:55
    Bildiğiniz gibi Ulus'ta
  • 118:55 - 119:01
    çeşit çeşit insan var ve bu insanların hepsinin farklı fikirleri var.
  • 119:01 - 119:03
    Sonra, sempatizanlarınız var.
  • 119:03 - 119:07
    Onların da farklı fikirleri var, anlıyorsunuz ya.
  • 119:07 - 119:12
    Bir de, bu toplumla bağları olmayan,
  • 119:12 - 119:15
    duydukları hoşuna giden ancak kuralları hayata geçiremeyen bir başka grup daha var.
  • 119:15 - 119:19
    Her şey mümkün. Bu korkutucu bir durum.
  • 119:19 - 119:26
    Her şey mümkün. Ortam müsaitti. İnsanlar, ortamın müsait olduğunu söylüyorlardı.
  • 119:26 - 119:32
    Sizin, Bay Mohammad'i ve temsil ettiği şeyi anlamanız lazım.
  • 119:32 - 119:36
    İnsanların anlamadığı şey de bu işte.
  • 119:36 - 119:39
    MALCOLM X: Size, evimin bombalandığını söylemek istiyorum.
  • 119:39 - 119:45
    Evim, Elijah Mohammad'in emirleri altındaki Siyahi Müslüman hareketi tarafından bombalandı.
  • 119:45 - 119:47
    Ve geldiklerinde evimi hem arkadan, hem de
  • 119:47 - 119:51
    önden ateşe vererek, dışarı çıkmamı engellemeye çalıştılar.
  • 119:51 - 119:56
    Ateş cama çarpıp, iki numaralı bebeğimi uyandırdı
  • 119:56 - 119:59
    ve sonra, evin dışında alev aldı.
  • 119:59 - 120:02
    Ancak eğer o ateş...camın içinden geçseydi,
  • 120:02 - 120:06
    altı yaşındaki biri kızın, dört yaşındaki bir kızın ve iki yaşındaki bir kızın üzerine düşecekti.
  • 120:06 - 120:11
    Ve size şunu söyleyim ki..Eğer bu olsaydı, tüfeğimi alır, sokakta gördüğüm ilk kişinin peşinden giderdim.
  • 120:11 - 120:15
    Bir dakika bile düşünmezdim, çünkü
  • 120:15 - 120:21
    polis, Siyahi Müslüman hareketinin bu suç operasyonlarından haberdar.
  • 120:21 - 120:24
    Haberdar çünkü, içlerine tamamen sızmış durumda.
  • 120:24 - 120:28
    Beni bu olayda en çok üzen şey,
  • 120:28 - 120:35
    iki siyahi gurubun savaşıp, birbirlerini öldürüyor olması.
  • 120:35 - 120:39
    Elijah Mohammad aslında elini kaldırıp bunlara bir son verebilir.
  • 120:39 - 120:41
    Gerçekten, bunu yapabilir.
  • 120:41 - 120:44
    Elini bir kaldırsa, bütün bunlar bitebilir, ama o bunu yapmayacak.
  • 120:44 - 120:46
    Çünkü o siyahi insanları sevmiyor.
  • 120:46 - 120:48
    Kendi müritlerini bile sevmiyor.
  • 120:48 - 120:50
    Kanıtı da şu ki, onlar birbirlerini öldürüyorlar.
  • 120:50 - 120:54
    Bronks'ta birini öldürdüler. Yine Bronks'ta birini daha vurdular.
  • 120:54 - 121:01
    Pazar sabahı biz altımızı öldürmeye çalıştılar ve bu ülkenin her yerinde görülen bir durum.
  • 121:01 - 121:04
    Adam tamamen delirmiş, aklını yitirmiş durumda.
  • 121:04 - 121:08
    Ayrıca 70 yaşında olup da,
  • 121:08 - 121:15
    çevrenizi 16, 17, 18'lik kızlarla çevirip, aklınızı düzgün kullanamazsınız. Bu mümkün değil! [gülüşler]
  • 121:18 - 121:23
    Benim adım Gene Roberts ve ben New York Şehri Polis Departmanı
  • 121:23 - 121:35
    taraından, Malcolm'un organizasyonuna sızarak, üye sayısını, isimlerini ve varsa silahları, bildirmekle görevlendirilmiştim.
  • 121:35 - 121:45
    Bu yüzden toplantılara katılıyordum ve zaman zaman güvenlik görevlisi olarak görev alıyordum.
  • 121:45 - 121:56
    Bir toplantıda, dört beş kişiyle birlikte, ön tarafta ayakta duruyordum
  • 121:56 - 122:09
    ve sağ tarafta, salonun ortalarına doğru bir kargaşa olduğunu duydum.
  • 122:09 - 122:11
    Kargaşaya doğru yürüdüğümde,
  • 122:11 - 122:15
    genç bir adamın orta koridordan aşağı indiğini ve
  • 122:15 - 122:24
    sonra ikinci ya da üçüncü sıraya karışarak, oturduğunu gördüm.
  • 122:24 - 122:30
    O adam mavi bir takım elbise, beyaz bir gömlek ve kırmızı bir kravat takıyordu
  • 122:30 - 122:37
    ki işte bu, İslam Ulusu üyelerinin üniformasıydı.
  • 122:37 - 122:42
    Toplantıdan sonra, departmana,
  • 122:42 - 122:47
    Malcolm'a düzenlenebilek olan bir süikast için provaya şahit olduğumu,
  • 122:47 - 122:52
    ancak süikastın kendisinin ne zaman olacağından emin olmadığımı, bildirdim.
  • 122:52 - 122:56
    Malcolm bir hafta daha yaşayacağını düşünmüyordu.
  • 122:56 - 123:00
    Audubon Balo Salonu'nda bir sonraki Pazar düzenlenecek toplantıda,
  • 123:00 - 123:05
    onu öldürmeyi planlayanları adlarını ifşa edeceğine söz vermişti.
  • 123:05 - 123:10
    Toplantıdan önceki gece, bizim Audubon'a gelmemizin
  • 123:10 - 123:18
    iyi bir fikir olmadığını söylemişti. Ama toplantı günü
  • 123:18 - 123:23
    bizi arayıp, gelebileceğimizi söyledi.
  • 123:23 - 123:31
    Ben gidebileceğimiz için çok sevinmiştim çünkü onu 24 saat boyunca hiç görmemiştim.
  • 123:31 - 123:41
    Babamın, annemi arayıp da bizim hep beraber Audubon'a gidebileceğimizi söylediği zaman,
  • 123:41 - 123:46
    ben değişik bir şeyler olduğunu hissetmiştim. O sıralarda,
  • 123:46 - 123:49
    her şeyin ritmi değişmişti.
  • 123:49 - 124:01
    Ama yine de, tabii ki gidip de Baba'mızı görecek olmamız, heyecan vericiydi. Sonra oraya
  • 124:01 - 124:09
    gittiğimizde o gecikmişti. Biz sahnenin hemen sağ altında bir kabine oturmuştuk.
  • 124:09 - 124:22
    Malcolm içeri gelmişti ve ben ona, salonun ortasından, sahne arkasına kadar eşlik etmiştim.
  • 124:22 - 124:31
    Ben oraya vardığımda, salona gelmiş olan bir kaç kişi gördüm,
  • 124:31 - 124:39
    ilk sırada oturan üç kişi vardı.
  • 124:39 - 124:41
    Orada oturmuş, gazetelerini okuyorlardı.
  • 124:41 - 124:47
    Kimsenin dikkatini çekmemişlerdi. Malcolm da hala sahne arkasındaydı.
  • 124:47 - 124:52
    Benjamin Goodman sahneye çıkıp, toplantıyı başlatmıştı.
  • 124:52 - 125:00
    Ben toplantıyı başlatmıştım, sonra o arkamdan gelip, bana "Kısa ve öz olsun" demişti.
  • 125:00 - 125:07
    "Kısa ve öz olsun", onun, bizim tarafımızdan artık sahneye davet edilmek istediğine ait parolasıydı.
  • 125:07 - 125:11
    O zaman, bene öyle yaptım. Yani, Lider Malcolm'u davet ettim.
  • 125:11 - 125:15
    O çok süsleme sevmezdi. Yani, "şimdi karşınızda harika, şahane Malcolm hoca" falan denmesini istemiyordu.
  • 125:15 - 125:18
    O bunu sevmezdi. Sade, kısa ve öz olsun isterdi.
  • 125:18 - 125:28
    Sonra bir çok el ateş edildiğini duydum, yukarı baktım
  • 125:28 - 125:32
    ve ilk sırada oturan üç kişinin,
  • 125:32 - 125:39
    Malcolm'un sağından ve solundan ona ateş ettiklerini gördüm.
  • 125:42 - 125:49
    Kocamın geri düştüğünü gördüm,
  • 125:49 - 125:53
    Eğilmeden, geri düştüğünü.
  • 125:53 - 126:02
    Dümdüz geri düşmüştü. Sonra o sırada çocuklarımı unuttum, ona ulaşmaya çalıştım.
  • 126:02 - 126:10
    Ben süikastçılarla yüzyüzeydim, bu yüzden babamın hayatını almak için ayağa kalktıkları anı gördüm.
  • 126:10 - 126:17
    Ve acaba, ben bunu engellemek için bir şey yapabilir miydim, diye merak ettim.
  • 126:54 - 126:56
    Ben o gün Audobun'a gidecektim,
  • 126:56 - 127:03
    sonra üşendim ve " Haftaya giderim" dedim.
  • 127:03 - 127:07
    Sonra mutfağa geçtim, ocağa kahve koydum.
  • 127:07 - 127:08
    Radyoyu açtım...
  • 127:08 - 127:15
    Apartmanımda, küçük siyah sandalyeleri olan, siyah beyaz bir mutfak masası vardı,
  • 127:15 - 127:19
    o masada da küçük siyah bir radyom vardı.
  • 127:19 - 127:25
    Radyoyu açtım, o sırada aklımdan bir önceki gece olanlar geçiyordu.
  • 127:25 - 127:34
    Sonra kahvemi almak için ocağa döndüm ve radyo istasyonu, flaş haber anonsu yaptı
  • 127:34 - 127:38
    ve Malcolm'un öldürüldüğünü söyledi.
  • 127:51 - 127:55
    [ağlayarak] Ben dondum kaldım.
  • 127:55 - 128:02
    O mutfakta çığlık attığımı hatırlıyorum.
  • 128:02 - 128:09
    Ben bir Musevi ailenin evindeydim
  • 128:09 - 128:14
    ve onlar, çok sıradan bir habermişçesine, "Malcolm X'i öldürmüşler" dediler.
  • 128:14 - 128:18
    [ağlayarak] Sonra biri dedi ki,
  • 128:18 - 128:25
    " Zaten Yahudi karşıtıydı" ve ben buna karşı geldim
  • 128:25 - 128:30
    çünkü öyle olmadığını biliyordum.
  • 128:30 - 128:43
    Sonra onlardan izin istedim ve banyoya gidip, 15 dakika ağladım.
  • 128:43 - 128:52
    Dünyada hiç bir şey bana Malcolm'un öldürüldüğünü kabul ettiremez.
  • 128:52 - 128:54
    Bana kalırsa, ki bu kulağa biraz garip gelebilir,
  • 128:54 - 128:59
    o son derece hayatta ve ben onunla hesaplaşacağım.
  • 128:59 - 129:04
    İşte ben her gece yatağa böyle gidiyorum.
  • 129:06 - 129:10
    İslam Ulusu'nun üç üyesi, cinayet ile suçlanıp, mahkum oldular.
  • 129:10 - 129:20
    Ancak Malcolm X'i susturmak için daha büyük bir komplo olup olmadığı sorgulanmadı.
  • 129:20 - 129:24
    Malcolm X, Siyahi Müslüman'ların onu öldüremeye çalıştığını söylemiş
  • 129:24 - 129:28
    ve dün, vurulmadan önce de, bu suçu işleyebileceğini düşündüğü kişilerin isimlerini verecekti.
  • 129:28 - 129:30
    Bu konuda yorum yayapbilir misiniz?
  • 129:30 - 129:36
    Bilmiyorum. Ben kimsenin Malcolm'u öldürmeye çalıştığından haberdar değilim.
  • 129:36 - 129:40
    Ben pişman değildim, üzgün değildim.
  • 129:40 - 129:44
    Ne için üzüleyim?
  • 129:44 - 129:50
    Bay Mohammad'in de dediği gibi, o vahşet öğretirdi ve vahşice öldürüldü.
  • 129:50 - 129:53
    Ve o ikiyüzlüydü.
  • 129:53 - 129:57
    Bence o bir Benedict Arnold'du.
  • 129:57 - 130:12
    Cenazeden önceki gece, İslam Ulusu, Şikago'da senelik Kurtarıcı'nın Günü toplantısını yapmıştı.
  • 130:12 - 130:19
    Ben kardeşim Malcolm'un vurularak öldürüldüğünde şok olmuştum
  • 130:19 - 130:27
    ama onun ihtiyatsız ve tehlikeli bir yolda yürüdüğünü düşünüyordum
  • 130:27 - 130:34
    ve şok olmadım dersem, yalan söylemiş olurum.
  • 130:34 - 130:41
    Ancak sevgili kardeşler, sizlerle konuşabilmekten dolayı memnuniyet duyuyorum.
  • 130:41 - 130:47
    Kardeş Malcolm öldü ve onu geri getirmek için yapabileceğimiz bir şey yok. >>DİNLEYİCİLER: Evet.
  • 130:47 - 130:55
    Ve biz, 'Zenci' olarak adlandırılan kişilerin durumuna baktığımızda,
  • 130:55 - 130:59
    kafa karışıklığı yaşayıp, kendi aramızda kavgaya tutuşursak, cahillik etmiş oluruz. >>DİNLEYİCİLER: Evet.
  • 130:59 - 131:04
    Ve tabii bizim bu durumda olmamıza sebep olan gerçek kişileri unutursak..
  • 131:08 - 131:11
    Malcolm'un cenazesinin olduğu gün,
  • 131:11 - 131:21
    kardeşim, Philbert'le birlikte bir otel odasındaydık.
  • 131:21 - 131:25
    Ve cenazeyi televizyondan seyrettik.
  • 131:25 - 131:30
    Bilmiyorum, belki de orada olmam gerekirdi
  • 131:30 - 131:34
    ama orada olma niyetim yoktu.
  • 131:34 - 131:38
    İçinde bulunduğunuz durumu ve sizi çevreleyen insanların nasıl insanlar olduğunu düşündüğünüzde,
  • 131:38 - 131:41
    bazen oturup düşünmeniz gerekir.
  • 131:41 - 131:46
    Ve işte, bana o cenazede yer yoktu.
  • 131:46 - 131:49
    Hangi delinin orada olduğunu ve Tanrı'nın iradesini
  • 131:49 - 131:53
    yerine getirdiğini düşündüğünü falan bilemezsiniz ki...
  • 131:53 - 131:55
    " A işte, bak bu da onun ailesinin bir üyesi."
  • 131:55 - 131:58
    Onların neler yapabileceğini kestiremezsiniz.
  • 131:58 - 132:05
    Ve işte ben bu yüzden oraya gitmedim. Ve işte belki de ben bu yüzden hala hayattayımdır.
  • 132:31 - 132:35
    Bugüne kadar tanıdığım, sevdiğim ve hayranlık duyduğum,
  • 132:35 - 132:38
    birlikte ya da arkasından yürüdüğüm liderler arasında, o
  • 132:38 - 132:41
    benim en yakın olduğumdu.
  • 132:41 - 132:45
    Ben, oğlumu kaybetmiş gibi hissettim.
  • 132:45 - 132:49
    Ve işte çocuklarımın ve gelecek nesillerin,
  • 132:49 - 132:55
    Malcolm X'in en önemli özelliğini bilmelerini istedim,
  • 132:55 - 132:59
    onun bizim yiğitliğimiz olduğunu,
  • 132:59 - 133:01
    bizim parlayan siyahi presimiz olduğunu ve
  • 133:01 - 133:07
    bizi, ölmekten çekinmeyecek kadar çok sevdiğini, bilmelerini istedim.
  • 133:07 - 133:18
    Ben, onu anarak, içimizdeki iyiyi andığımızı hissettim.
  • 133:22 - 133:26
    Cenaze bitip, Müslümanlar geldiğinde,
  • 133:26 - 133:32
    onu Müslüman geleneklerine uygun şekilde giydirdiler.
  • 133:32 - 133:37
    Sonra da mezarlığa gittik.
  • 133:37 - 133:40
    Oraya gittimizde, ellerine kürekler olan
  • 133:40 - 133:46
    profesyonel mezar kazıcılar vardı. Ama siyahi kardeşlerin bazıların, "Olmaz,
  • 133:46 - 133:55
    sizin mezarı kazmanıza izin veremeyiz. Bu mezarı biz kazacağız ve bu kardeşi, toprakla örteceğiz."
  • 133:55 - 134:02
    O an, siyahi olduğum için gurur duymuştum.
  • 134:14 - 134:16
    Ben hiç bir zaman arkadaş olduğumuzu, ya da olabileceğimizi düşünmedim.
  • 134:16 - 134:24
    Cildimizin renkleri ve onun ırklar arasında gördüğü büyük ayrım, buna engel olmuştu.
  • 134:24 - 134:26
    Ama yine de, bizim görüşmelerimiz esnasında,
  • 134:26 - 134:32
    ilişkimizi salt röportaj yapmaktan,
  • 134:32 - 134:35
    sohbet etmeye taşımıştık.
  • 134:35 - 134:41
    Ben onunla ilk karşılaştığımda,
  • 134:41 - 134:45
    bunu söylemek garip olacak ama, söylediklerini üzerime alınmamıştım.
  • 134:45 - 134:49
    O "mavi gözlü şeytan"dan bahsederken bile, ben mavi gözlü olmama
  • 134:49 - 134:56
    rağmen, üzerime alınmıyordum. Onun bahsettiği gruba ait olduğumu biliyordum ama
  • 134:56 - 135:01
    o sizi rahat hissettirdi, adam adama konuşuyormuşsunuz gibi hissederdiniz.
  • 135:01 - 135:07
    Ne zaman saatime baksam ya da bir yere geciksem, Malcolm'un,
  • 135:07 - 135:16
    saat takmayan ya da zamana dikkat etmeyen insanlara güvenmediği aklıma gelir.
  • 135:16 - 135:25
    İşte bana bunu 14 yaşımdayken söylemişti ve bugün bile, daha dün söylemiş gibi kulaklarımda çınlıyor.
  • 135:25 - 135:27
    Sizin ülkünüz nedir?
  • 135:27 - 135:29
    MALCOLM X: Problemin çözülebilmesinin tek yolu,
  • 135:29 - 135:34
    öncelikle, beyaz adamla siyah adamın, aynı masaya oturması gerekir.
  • 135:34 - 135:36
    Beyaz adam, Zenci adamın hislerini zedelemeden,
  • 135:36 - 135:39
    aklından geçenleri söylemeli,
  • 135:39 - 135:42
    Zenci olarak bilenen adam da, beyaz adamın
  • 135:42 - 135:44
    hislerini zedelemeden, aklından geçenleri söyleyebilmelidir.
  • 135:44 - 135:47
    Onlar, görmezden gelinen sorunları masaya yatırmalı ve
  • 135:47 - 135:50
    sorunun çözümü için akıllıca bir yaklaşım benimsemelidirler.
  • 135:50 - 135:52
    GAZETECİ: Siz kendinizin militan olduğunu düşünüyor musunuz?
  • 135:52 - 135:59
    MALCOLM X: [gülerek] Ben kendimin Malcolm olduğunu düşünüyorum.
  • 136:01 - 136:14
    [altyazılar Güneş Henderson]
Title:
Malcolm X: Kısa ve Öz Olsun (PBS Belgeseli'nin tümü)
Description:

1994 senesinde PBS tarafından hazırlanan ve Malcolm X'in hayatını konu alan belgesel

more » « less
Video Language:
English
Team:
Film & TV
Duration:
02:18:38

Turkish subtitles

Revisions Compare revisions