Yüzünüze dokunmanızı istiyorum.
Devam edin.
Nasıl hissediyorsunuz?
Yumuşak? Süngerimsi?
Sensin, değil mi?
Sen kendini hissediyor musun?
Tam olarak doğru değil.
Aslında yüzümüzde ve
parmaklarımızda yaşayan binlerce
mikroskopik canlıyı hissediyorsunuz.
Bugün havalandırmadan süzülerek inen
mantarların birazını hissediyorsunuz.
Alerjilerimizi tetikliyor ve
küf kokusunu ortaya çıkarıyor.
Cildimizde yaşayan
100 milyar bakteri hücresinin
bir kısmını hissediyorsunuz.
Cildindeki yağları hapır hupur yiyorlar
ve çoğalıyorlar,
kötü vücut kokusu üretiyorlar.
Muhtemelen en son sifona bastığın zaman
üstüne püsküren
bir fekal bakterisine dokunuyorsun
ya da su borularımızda yaşayan ve
son aldığın duşla
üstüne püsküren bakterilere.
Üzgünüm.
(Gülüşmeler)
Büyük ihtimalle yüzümüzde,
yüzümüzün hepsinde
yaşayan iki akar türüne
mikroskobik bir beşlik bile çakıyorsun.
Geceyi senin yüzünde kıpırdayarak
ve burun kemerinde sevişerek geçiriyorlar.
(Gülüşmeler)
Şuan birçoğu mide özlerini
gözeneklerinize boşaltıyor.
(Gülüşmeler)
Şimdi parmağına bak.
Nasıl hissettiriyor? İğrenç?
Sabun ya da çamaşır suyu
arayışında mısınız?
Şu an böyle hissediyorsunuz
ama gelecekte hissedeceğiniz bu olmayacak.
Son 100 yıldır
bize yakın yaşayan mikroskobik yaşamla
muhalif bir ilişkimiz var.
Size evinizde böcek ya da lavabonuzda
bakteri olduğunu söylesem
ve bunun için insan üretimi bir çözüm var;
kökünü kurutacak, yok edecek, arındıracak
bir ürün.
Şu an dünyamızdaki mikroskobik hayatın
çoğunu ortadan kaldırmak için uğraşırız.
Ama böyle yaparak bu gezegendeki
yeni teknolojinin en iyi kaynağını
görmezden geliyoruz.
Geçen 100 yıl, mikrobik sorunlara karşı
insan çözümlerini ön plana çıkarıyordu
ama önümüzdeki 100 yıl, insan sorunlarına
karşı mikrobik çözümlere ağırlık verecek.
Ben bir bilim insanıyım
ve Kuzey Carolina Devlet Üniversitesi
ve Colorado Üniversitesi'ndeki
araştırmacılarla
bize en yakın olan mikroskobik hayatı
ortaya çıkarmak için çalışıyorum
ve orası sık sık bizim en samimi
ve sıkıcı çevrelerimizdir;
koltuklarımızın altı olsun, arka bahçemiz
ya da göbek deliklerimiz.
Bu işi yapıyorum çünkü
görülen o ki
dibimizdeki mikroskobik yaşam hakkında
çok az şey biliyoruz.
Birkaç yıl öncesine kadar
hiçbir bilim insanı sana evinde
-her yerden daha iyi bildiğin
evinde- yaşayan
böceklerin veya mikroorganizmaların
ne olduğunu söyleyemezdi.
Bu yüzden ben ve diğer ekipler
dibimizde yaşayan mikroskobik yaşamı
açığa çıkarmak için
kulak pamukları, cımbızlarla ve
gelişmiş DNA teknikleriyle donatıldık.
Böyle yaparak ABD'deki evlerinde yaşayan
600'ün üzerinde böcek türü bulduk;
örümcekten, hamam böceğinden
tüylere tutunan küçük
akarlara kadar her şey.
Ve toz yumaklarında yaşayan
100 binin üzerinde
bakteri ve mantar bulduk,
kıyafetlerimizde ve duşlarımızda
yaşayan daha binlercesi var.
Daha da ilerledik
ve evimizdeki böceklerin
her birinin vücutlarının içinde yaşayan
mikroorganizmalara baktık.
Her böcekte, örneğin bir yaban arısında,
petri kabında mikroskobik ormanın
ortaya çıkışını gördük,
yüzlerce hayat dolu türün dünyası.
Biyolojik evrene bakın!
Bu yüzden şu an baktığınız pek çok türün
daha isimleri yok.
Etrafımızdaki pek çok yaşam
bilinmezliğini sürdürüyor.
Yeni bir tür keşfettiğim ve isim verdiğim
zamanı hatırlıyorum.
Kağıt yaban arısı yuvasında
yaşayan bir mantardı.
Beyaz ve kabarık tüylüydü
ve "mucor nidicola" olarak isimlendirdim,
Latince'de başka yuvada yaşayan demek.
Bu bir dinozorda büyüyen
bir tanesinin resmi
çünkü herkes dinozorların havalı
olduğunu düşünüyor.
O zaman yüksek lisans yapıyordum
ve yeni bir yaşam formu bulduğum için
çok heyecanlıydım.
Babamı aradım ve dedim ki,
"Baba! Yeni bir mikroorganizma
türü keşfettim."
Güldü ve dedi ki,
"Harika. Umarım bunun için
bir tedavi de bulursun."
(Gülüşmeler)
"Tedavi et."
Şu an babam en büyük hayranım,
ve yeni küçük yaşam formumu
öldürmek istediği o kırılma anında
farkettim ki aslında onu yüzüstü bıraktım,
hem bir kız hem de bilim insanı olarak.
Laboratuvarlarda ve insanların arka
bahçelerinde çalışıp çabaladığım yıllarda,
etrafımızdaki mikroskobik yaşamı
incelerken ve sınıflandırırken
gerçek hedefimi ona hiç açıklamadım.
Amacım etrafımızdaki mikroskobik yaşamı
öldürecek teknolojiyi bulmak değil.
Amacım bizi kurtarmaya yardım edecek
bu yaşamdan yeni teknolojiyi bulmak.
Evimizdeki yaşam çeşitliliği
100 binlik yeni tür listesinden daha çok.
Bu insan sorunlarına
100 bin yeni çözüm kaynağıdır.
Biliyorum çok küçük ya da
bir hücreli olan şeyin
güçlü bir şey yapmasına
inanması zor,
ama yapabilirler.
Bu yaratıklar mikroskobik simyagerler,
kimyasal cephanelikleriyle
çevrelerini değiştirme
yeteneğine sahipler.
Bu da gezegendeki herhangi bir
yerde yaşayabilirler demek oluyor
ve etraflarındaki ne olursa olsun
yiyebilirler.
Yani zehirli atıktan plastiğe kadar
her şeyi yiyebilirler.
Ve yağ ve batarya gücü gibi
atık madde üretebilirler,
hatta minik gerçek altın külçesi bile.
Yenilemeyenleri besin maddesine
dönüştürür.
Şekerden alkol yapar.
Çikolatalara tat verir
ve toprağa büyümesi için güç verir.
Önümüzdeki 100 yıl,
bu mikroskobik yaratıkların
problemlerimizin çoğunun çözümünde
rol alacağını
söylemek için buradayım.
Seçmek için pek çok sorunumuz var.
Sıradan şeyler var: kötü kokan kıyafetler
ve yavan yiyecekler.
Devasa şeyler var:
hastalık, kirlilik, savaş.
Ve bu benim görevim:
etrafımızdaki mikroskobik yaşamı
sadece sınıflandırmak değil
aynı zamanda bize yardım etmeye
eşsiz olarak uygun şeyi bulmak.
Burada bir örnek var.
Zararlı bir böcek ile başladık,
pek çoğumuzun evinde yaşayan
bir yaban arısı.
Bu yaban arısının içinden az bilinen
eşsiz yetenekli bir mikroorganizma
çıkardık:
bira yapabilir.
Bu sadece bir kaç türün
sahip olduğu bir yetenek.
Aslında içtiğiniz bütün
ticari üretilen biralar
çoğunlukla sadece üç mikroorganizma
türünün birinden yapılıyor.
Evet, bizim türlerimiz birayı
bal gibi tatlı yapabilir
ve lezzetli keskin bir bira da yapabilir.
Aslında bir yaban arısının karnında
yaşayan bu mikroorganizma türü
bu gezegendeki diğer türlerden daha iyi,
değerli ekşi bira da yapabilir.
Şu an ticari bira üreten dört tür var.
Zararlı bir böcek gördüğün yerde
şimdi gelecekteki
gözde biranı tattığını düşün.
İkinci bir örnek olarak,
insanların arka bahçelerinde
toprağı kazan araştırmacılarla çalıştım.
Orada yeni kuşak antibiyotikler yapan
bir mikroorganizma keşfettik,
dünyanın en kötü süper böceklerini
öldürebilen antibiyotikler.
Olağanüstü bir şeydi
ama işte sırrı:
geçen 60 yıldır
piyasadaki antibiyotiklerin çoğu
benzer toprak bakterisinden yapılmaktadır.
Her gün sen, ben ve herkes bu odadaki
ve bu gezegendeki
antibiyotiklerimizin çoğunu üreten benzer
toprak bakterisi tarafından kurtarılıyoruz.
Toprağı gördüğünüzde
ilaç tedavisini düşünün.
Belki de favori örneğim,
üzücü olarak ilk bulunduğu
sığır pisliğinin adı verilen
yosun tabakası mikroorganizmasını
çalışan arkadaşlarımdan geliyor.
Bu çok önemsiz ve tartışmaya değer değil
fakat araştırmacılar,
bunun farelere verildiğinde
TSSB'ye karşı aşılandıklarını buldu.
Korkuya karşı aşılanıyor.
Yosun tabakası gördüğün yerde
artık umudu düşün.
Bugün konuşmak için fırsat bulamadığım
daha pek çok mikrobik örnek var.
Size üç türden elde edilen
çözüm örneklerini verdim
ama toz yumaklarınızdaki
100 bin diğer türün
neler yapabileceğini hayal edin.
Gelecekte sizi daha seksi yapabilir
ya da daha zeki
ya da belki de daha uzun yaşatabilir.
Parmağınıza tekrar bakmanızı istiyorum.
Bütün bilinmeyen mikroskobik yaratıkları
düşünün.
Gelecekte neler yapabileceğini
ya da sağlayabileceğini
ya da kurtarabilecekleri
hayatları düşünün.
Parmağın şimdi nasıl hissediyor?
Biraz daha mı güçlü?
Evet çünkü geleceği hissediyorsun.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)