[Din] Çoğu zaman, bir şeye inanmadan önce, ispat görmek isteriz. Ya da mümkün olan tüm kanıtları isteriz. Bir araba alırken, önce arabayı denersin. Şu donmuş gölün üzerinde kızak yapmadan önce buzun sağlam olduğundan emin olmak isterim. Ancak, doğa üstü şeylere gelince psişik güçlere, astrolojiye ve bu tip konulara gelince, insanın standardı nedir? İnsanlar, inanmak istedikleri için inanırlar. İspatları ise o kadar önemsemezler, çünkü inanmak onları mutlu eder. Eğer 4 yaşındaysan, Noel Baba gibi gerçek olmadığını bildiğimiz şeylere inanmanda bir sorun yok. ...gök yüzünde! - Kim? - Noel Baba. Bana Paskalya Tavşanından bahset. Gerçek mi? Ne yapıyor? -Şeker getiriyor. Psikologların büyüsel düşünme dedikleri şey hakkında daha çok bilgi edinmek için Massachusetts eyaletindeki Williams College'den Profesör Robert Cavanaugh kutu içinde hayali bir hayvanla ilgili bir deney tasarladı. Şimdi, yanımızdaki 4-6 yaş arası çocukları için bu deneyi tekrarlayacak. Önce çocukları ikişerli olarak ayırıyor. boş ve büyük bir kutu gösteriyor. - Çok iyisiniz... -Kutuda ne var? Arkadaki aynalı camdan çocuklara kutunun boş olduğunun gösterilmesini izliyoruz. -Boş! Ondan sonra çocuklara kutunun içinde yaşayan aç bir tilkiden bahsediyor ... Bunun sadece hikaye olduğunu söylüyor. ... Onlara masalın uydurmaca olduğunu da söylüyor. - Kutuda bir tilki varmış gibi davranıyoruz. Ondan sonra, çocukları bir kaç dakika yalnız bırakıyor. - Şimdi geliyorum. Çocuklar kutuya bakar bakmaz orada bir tilki olmadığını görecekler. Ancak bakmıyorlar. Kimisi tilkiyi duyuyor... ... Endişelenmeye başlıyorlar. ... Kutuyu gidip dinliyorlar ama açıp bakmaya korkuyorlar. ... Ancak iki çocuk kutuya bakıyor. Bazı çocuklar kutunun içinde bir tilki olmadığını kabul ediyorlar, ancak çoğu çocuk emin değil. ... Her testte olan bu. Neredeyse her çocuk, birlikte kurdukları hayvanın gerçek olabileceğine inanmaya başlıyor. - Selam çocuklar. Beklediğiniz için teşekkür ederim. ... Araştırmacı, kutuda bir tilki olmadığını tekrar anlatıyor. Ancak çocukların çoğu hala orada bir tilki olduğuna inanıyor. ... Isaac kutuyu açtığında içine bakan Emma bile... - Isaac kutuyu açtı ve içeride dünyanın en büyük tilkisini gördü. Bazen belli inançlar oluşturuyoruz. Bu inançlar mantığa ve ters düşen kanıtlara karşı ayakta kalıyor. Çocuklarla sonra konuştuğumda, çoğu hala tilkinin orada olduğundan emindi. - Emin misiniz? -Hayır - Eveet! -Orada bir tilki var. Bu tür büyüsel düşünceler çocuklar için sorun değil, ancak yetişkinler yapınca işin şekli değişiyor. Gördüğün gibi çocukların hepsi aynı semptomları sergiliyor. Güçlü halüsinasyonlar ve akıl eksikliği. Bu, bir insan için "doğal" olabilir mi? Sebebi peri masallarıyla, hikayelerle büyümüş olmamız. Kendi sonucunu çıkar. Din, dünyada doğru sayılan bir fikir. Rahiplik, psikoposluk gibi meslekler bu fikirden ötürü var. Tek yaptıkları halkın kafasını karıştırmak. Buna rağmen, sistem onlara para veriyor. Aynı sistemde, buna zıt düşen bir fikir daha var: Cevapları uydurmak yerine bulmaya çalışan bilim. Bunu söylüyorum çünkü din, eski bir takım yazılar yüzünden dünyanın ilahi bir zeka tarafından yaratıldığını iddia ediyor. Bilim ise, bildiğimiz dünyanın ve evrenin tamamen farklı bir şekilde ortaya çıktığını keşfetti. Din, tanımlamak yoluyla gözlemliyor. Bu da çok tehlikeli bir şey. Bilim ise, en mantıklı görünen yolu takip ediyor. Gözlem yoluyla tanımlara varıyor. Din, sadece insanların kafasını karıştırmakla kalmıyor. Ayrıca parasal sistem tarafından bir meslek olarak görülüyor. Dini kurumlara çok miktarda para akıtılıyor. Bir yandan bu olurken, diğer yandan da pekçok insan açlıktan ölüyor veya kalacak bir yerden yoksun halde yaşıyor. Din, insanlara ölümle yüzleşme konusunda yardımcı olabilir, ancak insanlığın evriminin devam etmesi için insanların kendilerine yalan söylememesi gerekiyor. Özellikle bugün, daha önce açıklayamadığımız pek çok şeyi açıklamaya başladığımız bir zamanda bu, kabul edilemez. Ne için yaşıyorsun? Sadece duyularını tatmin etmek için mi? Eğer bir kartal olsaydın, rahat veya serin olduğu için, veya arada bir meyve düştüğü için bir meyve ağacının altında mı yatardın? İnanılmaz yetilerin ve devasa kanatların varken, sadece daha rahat olduğu için bu durumu kabul eder miydin? Yoksa uçarken düşmekten mi korkuyorsun? Hristiyan inançlarında en ufak kanıta rastlamadığım için, Tanrı'nın varlığı dahil tüm standart argümanları inceliyorum. Ancak hiç biri mantıksal olarak geçerli görünmüyor. Sence pek çok insanın dini inançlara sahip olmasını açıklayacak pratik sebepler mi var? Doğru olmayan bir şeye inanmak için pratik bir sebep olamaz. Bunu tamamen bir kenara koyabiliriz. Bu, imkansız. Bir şey ya doğrudur, ya da değildir. Doğruysa inanmalısın, değilse inanmamalısın. Eğer bir şeyin doğru olup olmadığını bulamıyorsan, bu konuda bir yargıda bulunmamayı tercih edersin. Ancak bu olmaz... Bence doğru olduğu için değil pratik olduğu için bir şeye inanmak çok namussuzca bir şey, entelektüel dürüstlüğe karşı bir ihanet. Bence insanlar bir şekilde dini fikirlerle yaşayan insanlar, dinin katı kurallarını, doğrularını ve yanlışlarını kılavuz alarak hayatlarını daha kolay hale getirmeye çalışıyorlar. Bu kurallar genelde epey yanlış. Çoğunun faydadan çok zararı var. Büyük ihtimalle hayatlarını yaşamalarına yardım edebilecek akılcı bir ahlaki sistem bulabilirler. Tabii eğer vahşi çağlardan kalma geleneksel tabu ahlakını bir kenara bırakabilirlerse. -Dua etmenin amacı ne? -Biz sadece insanız. Pek çok şey için dua ederiz. Dua eden pek çok insana soruyorum: 'Tanrı dualarına cevap vermezse ne olacak?' diyorum. Onlar da bana 'O zaman onun takdiri bu, onun takdirini kabullenirim.' diyorlar. Eğer zaten onun istediğini yapacaksan dua etmek ne işe yarıyor. Hesapça ilahi bir plan var. Sağlık olsun, para olsun, böyle dar amaçlar için Tanrı'nın planını değiştirmesini istemek ne kadar kibirli bir davranış! Biz kibirliyiz ve dünyanın bizim etrafımızda döndüğünü düşünüyoruz. Peki, duaların işe yaradığını düşünüyor musun? Joe Pesci'ye dua ediyorum ve aynı sonuçları alıyorum. Dokuz yaşımda Tanrı'ya dua ederek hangi sonuçları alıyorsam bu yöntemle de aynı sonuçları alıyorum. Gökyüzündeki görünmez adama inanırdım. Büyük ihtimalle dua edip istediğin şeylerin yarısını alıyorsun. Bu tamamen olasılık hesabı. Dua edip istediğin şeylerin yarısını alıyorsun, yarısını almıyorsun. Aldıklarını bir kenara yazıyorsun, almadıklarını da unutuyorsun. Bu sadece bir oyun. Bu bir akıl hastalığı. * Hayır... Durun, durun bir saniye. Sakin olun, sakin olmaya çalışın. Sen de tanrının senin kafana bir şimşek çaktıracağını mı düşünüyorsun? Bence duyduğum şey bir hakaret. -Tanrı diye bir şey yok... Bir tanrı olsaydı, şimdi beni öldür müydü? Öldürecek mi? -Cesareti yok. -Ben de öyle umuyorum. -Cesareti yok. -Önemsemesi için dua ediyorum. Yapamaz, buna cesareti yetmez. - Bireysel inançların beni ilgilendirmiyor. - Duyman gereken bir şey söyleyeceğim. -Evet. Sence bu toplumda tanrıya dua etsen, tanrıya inandığını söylesen... Orada burada kullandığımız bir kelime bu. Her adam, her politikacı çıkıp 'Tanrı hepimizi kutsasın. Tanrı seni kutsasın. Tanrı Amerika'yı kutsasın.' diyor. Ve diyeceğim. - Tanrı seni de kutsasın, önce seni kutsasın. -Sağol. Bence bana bir katkısı olmadı. - Bunlar hep bireylerin yaptığı şeyler...Bırak da konuşayım. - Tanrı muhteşem fikir, hoş bir fantazi, insanların hizada tutmaya yarayan bir şey. İnsanları kontrol etmenin bir yolu. Tanrının varlığını ispat eden, ya da ispatı bir kenara bırak... Onun varlığına delalet eden kanıt miktarı, UFO'ların veya dünya dışında canlıların varlığına delalet eden kanıt miktarıyla aynı. Ancak UFO'lardan filan bahsettiğinde, anında dışlanıyorsun, deli muamelesi görüyorsun, yalnız kalıyorsun. Ancak tanrıyı sevmiyorsan insanlar sende yanlış bir şeyler olduğunu düşünüyor. -Ya insanlar bu sebepten ötürü kötü hissediyorsa? - Bu, farklı bir şey. Evrene Tanrı demek istiyorsan, bunda yanlış bir şey yok. Eğer evren varsa, biz de bunun birer parçasıyız. Aynı maddeden çıktık. Pek çok din, dua yoluyla hayatının daha iyiieşeceği fikrine dayalı. - Peki, neden hikaye uydurma ihtiyacı duyuyorsunuz? - Bu yüce varlık niye böyle olmak zorunda? - Çünkü hayat zor ve hikaye uydurmanız gerekiyor. - Hikayenin benden çıktığını bildiğin sürece bunda sorun yok. - Buna, bu yardıma ihtiyacın var. - Bu çok kibirli bir davranış. - Fikrine çok bağlı bir sürü insan görüyorum. Çok çok dürüst olan ve inanan çok insan var. Ancak gerçekten gökyüzünde skor tutan bir adam olduğunu düşünüyorlarsa, onlarda kesin ters bir şey var. - Gününü geçirmene yardımcı olacak bir şeye inandığın sürece... Ben evrenin enginliğine, sonsuzluğa, dostlarıma, aileme, sevgiye inanıyorum. -Senin tanrın da bu. - Hayır, bunlar benim tanrım değil. Bunlar tanrı değil. -Bu senin ruhaniyet anlayışın. - Tanrı gökyüzündeki yaşlı adam. - Benim için tanrı öyle bir şey değil. - Neden o kelimeyi kullanıyorsun. - Ben gökyüzünde görünmez bir adama inanmıyorum. - Neden tanrı kelimesine ihtiyaç duyuyorsun. Nedir bu tanrı kelimesi? - Tanrı kelimesine ihtiyacım yok. - Senin için kararları o mu veriyor? - Hayır, vermiyor. Öyle bir şeye inanmıyorum. Ben, evrene inanıyorum. Hiç bir cevabım yok. - Senin bakış açın daha sofistike. Pazar günleri kiliseye gidip: Tanrım şunu yap, bunu yap, Amerika'yı kutsa filan diyoruz. Biz, tanrıya kutsamasını söylüyoruz. Bu, tüm dinlerde küfür sayılır. Eğer tanrının evreni yarattığına inanıyorsan, bu onun çok zeki olduğu anlamına geliyor. Ona gidip 'Oradasın ve o hasta, lütfen onun acısını dindir' gibi şeyler demene gerek yok. O, herşey. Bunu anlattığın için sağol. Gördün mü, tanrıyı kendimiz gibi bir aptala çevirdik. Bugünkü dinlerin hepsi saçma. Okuduklarını anlamıyorlar. Bana bir kere bir rahip Tanrı'nın her şeyi bildiğini söylemişti. Tüm gezegenleri, tüm böcekleri, tüm yaprakları, her şeyi yaratmıştı ama her şeyi biliyordu. İsa da tanrıya küfretti. Ne yaptığını söyleyeyim. Tam çarmıha gerilmeden önce, İsa dedi ki 'Baba, onları affet çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.' Tanrı da dönüp 'Ben de bilmiyordum, ya!' dedi. Görüyorsun, İsa iyi kapli biri ama pek akıllı değil. İnsanlar iki parça keresteyi bir birine çiviliyorlar, sonra da öpüyorlar. Öncesinde öpmüyorlar. Ancak bir haca benzeyecek şekilde çivilenince öpüyorlar. Anlıyor musun? Haç olmadan önceki gün neydi bunlar: Haç şekline getirilmemiş iki parça kereste bir parça bakır. Haç da zaten çarmıh. Çarmıhlar İsa'dan çok önce vardı. İnsanları asmaya yarıyorlardı. Şimdi bu, geldiğin kültüre göre bir sembol haline geldi. İşte bu sebepten ötürü bilimden başka hiçbir şeyi kabul edemiyorum. Uçağın kanatları havaya kalkmak üzere tasarlanır. Uçaklar, belli şartlara göre tasarlanır. Pek çok kişi dinin başlangıcını anlatmaya çalıştı, ancak insanların bu hikayeye neden inandığını bugün bile bilmiyoruz. Kimileri ateist olduklarını söylüyorlar, ancak onlar da yanlış çünkü, dine karşı gelerek zıtlaşmak istiyorlar. Dünyada var olan tüm fikirlere karşı çıkmaya çalışsak boğularak ölürüz. Din bir fikir. Bu fikre inananlar, dinin doğru olduğunu ispatlamak zorunda. Başka türlü inançları bir şeye yaramaz. Gözlemleyip tanımlamak, tanımları alıp analiz etmekten daha kolay. Din, cehaletten rahatsız olanları rahatlatan bencilce bir fikir. İnanmak istiyorsan, inan. Ancak, fikrini ispatmış gibi öne sürme. Çünkü teyit etmek mümkün değil. Bu fikri özellikle çocuklara öğretme. Merhaba evladım. Bu dünyaya hoş geldin. Büyümeden önce sana anlatacağım bazı şeyler var. Kıymetsiz ve yoz bir halde dünyaya geldin. Günahkar olarak doğdun [Doğuştan günahkar olduğum kesin, rahime düştüğüm andan beri günahkarım - Mezmurlar 51:5] ve günahın bedeli ölümdür. [Nasıl günah dünyaya tek bir adam üzerinden girdiyse, ölüm de günah üzerinden girdi. Bu yolla ölüm tüm insanlara yayıldı, çünkü hepimiz günah işledik. - Romalılar 51:5] Anlayacak kadar büyüdüğün zaman merhamet dilemelisin. Yaptığın bir şey için değil, başkalarının dünyanın ilk zamanlarında, binlerce yıl önce yaptıkları için. Ayrıca, İsa'yı öldürdüğün için ne kadar üzgün olduğunu da tanrıya söylemen lazım. Biliyorum, bu sen daha ilk nefesini almadan, nesiller önce oldu, ve neticede tanrının planının bir parçasıydı, ancak sorumlusu sensin. Sen suçlusun ve merhamet dilemelisin. Hayatın boyunca ürettiğin her şeyin bir kısmını Tanrı'ya vermelisin. Tanrı senin adaklarını asla bizzat kabul etmez. Onu dinleyeceksin ancak onun sesini kulaklarınla duyamayacaksın [Teşekkür ederim, Tanrım] Ona, sana yol gösterdiği için teşekkür edeceksin ancak onun esrarengiz yöntemleri senin kafanı karıştıracak. Esasen, sen tanrı için evrendeki en önemli şey olsan da, o sana asla kendini göstermeyecek. Bunlar sana garip gelebilir. Tanrı'yı bilebilmek için bir kitap okumalısın. Binlerce yıl önce bilmediğin bir dilde yazılmış çok eski bir kitap. Çok önemli bir görevin var. Diğerlerinin dünyayı senin gördüğün gibi görmesini, senin gibi davranmasını ve senin gibi yaşamasını sağlaman gerekiyor. Sonra çıkıp, başka kişileri de aynını yapmaya ikna etmen gerek. [Dünyaya git müjdeyi tüm yaradılışla paylaş. - Markus 16:15] Ödül olarak da sadece ölülerin görebildiği gizli ve mutluluk veren bir yerde sonsuza dek Tanrı'yı yüceltme ayrıcalığını kazanacaksın. [CENNET] Tüm hayatını görünmeyen babana ve görevine adamalısın yoksa o, seni karanlık bir çukura gönderecek etin kemiğinin üzerinde pişecek ve hayal bile edemeyeceğin bir acı içinde sonsuza dek kıvranacaksın. [CEHENNEM] Ancak bunu inanılmaz bir acı ve işkenceye maruz kalmaktan korktuğun için değil Tanrı'yı sevdiğin için yapmalısın. Hayatın sırasında ne olursa olsun, dünya sana öğrettiklerime ne kadar zıt düşerse düşsün, sesli bir şekilde şunları söylemeye devam et: Tanrı gerçektir. [TANRI GERÇEKTİR.] Tanrı iyidir. [TANRI İYİDİR]. Bir gün, kendi çocuğunun gözüne bakıp ona bunların aynısını öğreteceksin ki o da sonra kendi çocuklarına öğretsin. Nesilden nesile tüm çocuklara öğretilsin. Onu kollarında tutup, gözüne bakıp diyeceksin ki 'Dünyaya hoş geldin.' Ayağa kalkalım. Haleluya! Tanrı konusunda ciddi bir şekilde düşünmenizi istiyorum. Tanrı deyin! Tanrı. Buraya eğitilmeye geldim. Buraya eğitilmeye geldim. Buraya eğitim için geldim. Buraya eğitim için geldim. Tanrım, sana teslim oldum Tanrım, sana teslim oldum ne istersen yapacağım ne istersen yapacağım ne istersen söyleyeceğim ne istersen söyleyeceğim İsa adına İsa adına Amin Amin Ağzınızı açmayın, Kutsal Ruh konuşamaz. Şimdi herkes ellerini kaldırsın. Dua edeceğiz. Haleluya! Haydi! Seni seviyoruz İsa! ... İşte Kutsal Ruh! Aramızda! Gücünü hissedin. Gücünü hissdein. Şimdi konuş. Kutsal Ruh ne diyeceğini kulağına fısıldayacak. [Bir zenci ve bir beyaz çocuk saçma bir şeyler söylüyorlar] Durmayın, durmayın! Bu, ruhunun kurtulacağı güne kadar başına gelecek en iyi şey. Haleluya, İsa! [Bir kızçocuk saçma bir şeyler söylüyor] Harry Potter hakkında size söyleyeceklerim var Şeytani büyücüler Tanrı'nın düşmanıdır! Kahraman olup olmamaları hiç önemli değil! Onlar Tanrı'nın düşmanıdır! Harry Potter Eski Ahit'te olsaydı, ölüm cezasına çarptırılırdı. Şeytani büyücülerden kahraman yapılmaz. Bu saflığı, ahlakı ve kutsallığı temsil edecek olan bir nesil! Hayatınız boyunca Tanrı'ya hizmet edeceksiniz. Ve Tanrı'yı kendinizden önce düşüneceksiniz! Buna o kadar inanıyorum ki, tüm hayatımı buna adadım. Böyle yetişmenizi, bu noktaya gelmenizi sağlayacağım. Kalbimde hissediyorum, Tanrı konuşuyor. Burada kimi çocuklar var, hep kiliseye gidip Hristiyan olduklarını söylüyorlar. Ancak kilisede bir şey, arkadaşlarınızın yanında başka bir şey oluyorsunuz. Yalancı ve iki yüzlüsünüz! Yapmamanız gereken şeyleri yapıyorsunuz. Ağzınız tıpkı diğer çocuklar gibi bozuk. Kendinize çeki düzen vermenin vakti geldi. Buraya gelin ve yıkanın. Çünkü Tanrı'nın ordusunda yalancılara yer yok. Sen misin? Ellerini buraya koy. Vay vay vay! Ellerini yıka. Tanrım, onları senin sözlerinle yıkıyoruz. Şeytana hayır diyoruz! Artık bitsin bu! İsa'nın merhametini tattığını söyle. Tam olarak ne olman gerektiğini biliyor musun: Adını koy! Haydi, adını koy! Adını koy! Niçin af diliyorsun? Artık arada deredelik, iki yüzlülük yok! Şimdi bir yere git ve dua et. İyi şeyler yapmaya başla. Bunu demişken, işte size Moldova'lı bir rahibin vaftiz sırasında bir çocuğu boğduğunu gösteren bir vidyo. Çoğu kişi kaza dedi ancak bu tören bir kaza değil. Din olmasaydı, o insanlar da çocuklarını bu kadar riskli bir durumda bırakmazlardı. Çocuğun, rahibin kelimeleri eşliğinde suya batırıldığını görüyor musunuz? Çocuğun durumu değil önemli olan, önemli olan tören ve törende söylenenler. Bu, tamamen masum bir insanın duruma hiç hakim olmayan bir canlının, diğerlerinin bencilliği yüzünden, belki büyüme tarzlarından veya ölüm korkularından ötürü kabul ettikleri din yüzünden nasıl öldürüldüğünü gösteren şok edici bir vidyo! ... SESSİZLİK! ... Din fikri kayıp pek çok aklı kurtardı. Ancak başta kayıplık halini ortaya çıkaran neydi? Doğru, din huzurlu bir ölüm sağlar. Ancak bu, ölümden korkmamak için hayatın boyunca Xanax almaya benziyor. Bunu yapar mıydın? Eğer evet diyorsan, dini bırak, Xanax almaya başla. İşin iyi kısmı, istersen tedaviye yaşlanınca başlayabilirsin. Dalga geçmiyorum. Dini kabul etmenin tek sebebi bu. Ölüm. Bu da sana gerçek bir çözüm. - Sana izin vermek üzereyiz. - Bana mı? - Evrende bilgin ve deneyimin haricinde hiçbir şeyin yok. - Tek isteğim öldükten sonra bedenimin yakılmak yerine gömülmesi. Bu sayede bedenimdeki enerji dünyaya döner. Ben nasıl hayatım boyunca bitkilerden ve hayvanlardan beslendiysem, onlar da benden beslensinler. Bir diğeri de gelip 'Ben ruhani bir insanım' diyor. Eminim bu saçmalığı daha önce duymuşsundur. Ben de diyorum ki: Bu kapında kilit yok ve de evinde fakir insanları besliyorsun anlamına mı geliyor? O da diyor ki 'Yok, yok.' Ne geveliyor bu adam? Böyle konuşan biri ruhanilikle neyi kastediyor? Bir insan gelip, ben bir 'yüksek bilinç' klübüne üyeyim diyince ben de 'Merak ettim. O nedir?' diyorum. Yüksek bilinç mi? Yahu senin böbreğin nerede? Bilmiyorum. Kanın atar damardan toplar damara ne hızda geçiyor? Bilmiyorum. Yüksek bilinçle neyi kastediyorsun? İnsanlar, Noel hindisi gibi b*kla dolu, çünkü ne dediklerini bilmiyorlar. Bir laboratuvar ortamında tanrı deneyiminin her kısmını ürettik. Her kısmını, her duyguyu ürettik... Haz, varlık hissi, evrenle bütün olduğun hissi...bunların hepsini deneysel olarak yapabiliyoruz. Profesör Persinger, yaratıcılığın, duyguların ve fantazinin kaynağına ulaşmış. Beyne elektrik sinyalleri gönderen karmaşık bir manyetik alan sayesinde bu alanı, temporal lopları, limbik sistemi harekete geçiriyro. Deneklerden biri gözümüzün önünde ölüme yakın bir deneyim yaşadı. Karanlık bir dalga. Uzakta br ışık. Herkes ayrı tepki veriyor. Ama çoğu, bu odayı terk ettiğinde çok büyük ve önemli bir deneyim yaşadığını düşünüyor. Bu, dışarıdan hiçbir şeyin giremediği bir ses odası. Sesler duymaya ve bir şeyler görmeye başladım. Önce yüzler gördüm, bir sürü insan yüzü. Ancak şekilleri bozulmuştu, garip hareket ediyorlardı. Isı dalgasının arkasındaki görüntüler gibiydi. Arkamda bir şeyin varlığını hissettim, bana bakıyordu sanki. Çok garip bir deneyimdi. Bu varlık hiç korkunç değildi, doğrusu, çok rahatlatıcıydı. Rüya görüyor gibiydim ama uyanıktım. Ancak, uyanıp gördüğün rüyanın aynı gerçek gibi olduğunu hissedersin ya, öyleydi. Parlak ışıklar gördüm ve insan sesleri duydum. Tanrı mı konuşuyordu? Yoksa Profesör Presinger bir takım düğmelere mi basıyordu? Bulduğumuz tek şey, temporal lopları hassas olan veya yaratıcı olan, aynı zamanda çok da dindar olan insanların o odada ilahi bir deneyim yaşadığıydı. Biz, sentetik bir varlık deneyimi yaratabiliyoruz. İnsanlar, bunu tanrı olarak tanımlıyor. Herkes bu din saçmalığından ötürü savaşıyor. Anlıyor musun? Hristiyanlar, peygamber İsa'dır diyorlar, Müslümanlar ise Muhammed. S*ktiret peygamberin kim olduğunu, mesajı aldın mı diyorum Herkesin aldığı mesaj aynı. Sana nasıl davranılmasını istiyorsan diğerlerine de öyle davran. Bilim, bunun gerçek olduğunu ortaya koyuyor. Her etki, eşdeğer bir tepki yaratır. Benimle uğraşma, ben de seninle uğraşmam. Diğer ilahi fikirler, 2012, dünyanın sonu ve diğer komplo teorileri. Ben bunlarla dalga geçmiyorum, yalan da demiyorum. Fakat bunlar da, din gibi, sadece birer fikir. Doğru oldukları ispatlanmadığı sürece, bu statüde kalacaklar. Bu fikirlerin bilimsel bir bakış açısından nasıl göründüğüne bakalım. Bu gezegen müthiş bir kurgu. Evet, Nimburu gezegeni mi artık her neyse, öyle bir şey yok. Bu sadece bir kurgu. NASA kaynaklarına atıfta bulunan kaynaklara atıfta bulunuyorlar. Ancak, NASA kaynaklarına atıfta bulunmuyorlar. Websitelerine bakarsanız görürsünüz. Bunların hepsi 2011'de gerçekleşmesini bekledikleri kıyamet günüyle ilgili. Sorun bu değil mi, sorduğun sorunun arkasında bu yatıyor. Evet Evet Evet 21 Aralık 2011'de dünyanın sona erip ermeyeceğini merak ediyorsunuz. Bir websitesi size gizli, garip eliptik bir yörüngeye sahip X gezegeninin bulunduğumuz bölgeye gireceğini dünyayı yörüngesinden oynatacağını, aynı zamanda da 21 Aralık 2011'de galaksinin merkezinin, güneşin ve dünyanın tek sıra dizileceğini, ve de yerçekimi fazlasının da dünyayı yörüngesinden oynatacağını söylüyor. Bu da bildiğimiz dünyanın sonu anlamına geliyor. Bu websiteleri bunları söylüyor. 21 Aralık'a gidip yıldız haritalarına bakarsanız galaksinin, güneşin ve dünyanın yek sıra olacağı doğru. Evet, bu doğru. Ancak, sitede söylenmeyen şey, bunun her sene 21 Aralık'ta gerçekleşen bir olay olduğu. Onu atlamışlar. Kısacası, bu eğlenceli bir kurgu. Dünya 2012'den önce, 2012'de ve daha sonrasında da yerinde kalacak. 2012 filmi şimdi müthiş pazarlanıyor. Film 2012'de vizyona girecek. Filmi görmeden önce ödevlerinizi bitirmenizi istiyorlar. Google'la, Google'a 2012 yazarsan binlerce kıyamet günü sitesi çıkıyor. Bu siteleri yazanlar okulda yeterince fen dersi almamış insanlar. Google'lıyorsun. Ben filmin fragmanını gördüm. Ondan sonra, bu meslekteki insanlar olarak, yanlış anlaşılmalarla boğuşmak zorunda kalacağımızı düşündüm. Sonra filmde ne gösterdiklerini gördüm. Filmde uzaylılar geliyorlar ve başkenti ele geçiriyorlar. Bu kadar, 'Bağımsızlık Günü' gibi bir film. Bildiğin Hollywood filmi. Unutmayın: Gözlemledikten sonra tanımlamak, bu tür fikirlere inanıp sonra da ispatlamaya çalışmaktan daha kolay. Esasen, bu fikirleri analiz etmeye çalışmak zamanını boşa harcamak demek. Bu fikirleri destekleyenlerin kanıt getirmesi lazım. Ayrıca, bir şeyin var olmadığını ispatlamak imkansız. Noel Baba'nın var olmadığını nasıl ispatlayabiliriz? Noel arefesinde tüm evleri takibe alsak, ve de Noel Baba'yı görmesek, bu Noel Baba diye bir şeyin olmadığını ispatlar mı? Hayır, sadece o Noel ortalıkta görünmediğini ispatlar. Kuzey Kutbu'na gidip bakınca da bulamıyoruz. Ancak, hala var olmadığını ispatlamış değiliz. Sadece o Noel akşamı evde olmadığını, gittiğimizde de Kuzey Kutbu'nda bulunmadığını ispat ettik. Bu kadar. Noel Baba'nın var olmadığını ispatlayamazsın. Sadece var olma ihtimalinin düşük olduğunu ispat edebilirsin. Din, tanrı, komplo teorileri gibi şeyler de aynı şekilde işler. Unutma, bir şeyin var olmadığını ispatlamak imkansızdır. Evren var, ve ne oluyorsa oluyor. İnsanlar ise sadece gözlemleyip tanımlamaya çalışıyor. Bu kadar. Kolayımıza giden hikayeler uydurmanın hiç mantıklı bir yanı yok. Bu fikirlerin hepsi parasal sistem taradından kabul ediliyor veya öne sürülüyor. Kötü eğitimi ve yanlış değerleri suçlamamız gerekiyor. Pek çok kişi karar hakkını devlete teslim etmiş durumda. Bingo! Bir sürü insan karar hakkını tanrıya devretmiş durumda. Tanrıyı yaratıp sonra da, en iyi kararları o verir, dediler. Evimi yangından korur, çocuklarımı ölümden korur, bize yardım eder gibi. Ancak insanların, doğa denen, Dünya denen bu muazzam hediyeyi yönetme sorumluluğunu almaları vakit alacak. Su, toprakta yetişen onca güzel şey, Dünya'ya iyi bakmamız gerekiyor. Sorumluluk almamız gerekiyor. Beynimiz var. Beyin, farklı şekillerde programlanabilir. Soyut şeylere odaklanıp, hayatımızı iyileştirmeyecek düşüncelerle dolabilir. Doğadaki sebep-sonuç ilişkilerini uydurabiliriz, ya da 'Doğanın nasıl işlediğini bilmiyorum' diyerek bunu temel alarak araştırmaya başlayabiliriz. Dinle bilim arasındaki fark bu. Dinlerde cevap çoktur. Bir şeyi açıklayamayınca tanrı esrarengiz işler yapar derler. Bilim de, bilmiyorum der. Bu konuda ne yapacağız? Bilim laboratuvara girip araştırır. Bir tekne için en uygun şekil nedir? Rüzgarı en verimli şekilde kullanmak yelkenler nasıl olmalıdır? Bilmiyorum der ve bir deney tasarlar. Deney, hakikati aramaktır. Hakikati somut olarak aramaktır. Felsefede, ilahiyatta yaptığın ise rahat bir koltuğa oturup ahkam kesmektir. Diyorsun ki 'Sanırım ağaçlar bize oksijen sağlamak için varlar.' Bilim de diyor ki 'Ağaçlar oksijen üretiyor ve bu da, hayatta kalmamızı sağlıyor.' Ağaçların amacı bize oksijen sağlamak değil. Ağaçlarla kaplı pek çok ada var. Hiç insan yok bu adalarda, ancak yine de oksijen üretiliyor. Anlıyor musun? Üzerinde insan yaşamayan adaları batıran pek çok gelgit dalgası var. Dalgaların var olmasının sebebi insanları cezalandırmak değil. İnsanlar her şeyi insanlaştırıyorlar. Maalesef. Evet, her şey bizim için Benim kardeşim de öyleydi. 'Karınca gidip yavrularını besleyecek.' derdi. Ben de, bunu nereden biliyorsun? Belki gidip çocuklarını yiyecek. derdim. Örümcekler öyledir ya, çiftleştikten sonra dişi erkeği yer. Porno'dan bahsetmiyorum, bayağı sindirmekten bahsediyorum. [ Alternatif Çözümler ] Ölümle ilgili eğitim. Gerçeklik bize evrenle bir olduğumuzu gösteriyor. Bilimsel gerçeklik sayesinde ölüm denen süreç hakkındaki hislerin değişir. Teleskop Evrene açılan pencere. Bu fiziksel bir alet, bir araç. Benim uzmanlık alanım Samanyolu galaksisinin merkeziydi. Ben de oturup düşünürdüm. 30.000 ışık yılı ötede. Dijital dedektörlerim vardı, teleskobum vardı, etraf karanlıktı. Dağda yalnızdım ve evren karşımda duruyordu. Yukarı bakıp diyordum ki, 'Bak, fotonlar. 30,000 yıldır seyahat ediyorlar. Ben de onları topluyorum ve dijital dedektörüme koyuyorum. Sonra foton için üzülmeye başlıyorum. Belki yola devam etmek istiyor ama ben önüne geçtim. Ondan sonra da 'Bu fotonlar dağa çarpanlardan daha mutlu olmalı' diyorum. İncelenmeyecek, evren hakkındaki bilgimize katkıda bulunamayacak fotonlar. Dağın tepesindeyim bilimin bana verdiği araçlarla evrene uzandığımı biliyorum, bunu hissediyorum. Elementleri tespit edebiliyoruz. Yıldızların, büyük kütleli yıldızların merkezinde oluşan elementler. Bu yıldızlar önce bozulmaya başladı, ömürlerinin sonunda da patladılar. Zenginleştirilmiş içeriklerini de tüm galaksiye yaydılar. Gaz bulutuna dağılıp sonra da çöktüler. Yıldızlar, gezegenler ve hayat oluştu. Bu fikirler, bu kozmik bakış açısı. Evrene hacca gitmek gibi bir şey. İnsanlar bunun onları küçük hissettirdiğini söylüyor, çünkü evrenin enginliğini görüyorum diyorlar. Ben de 'doğru bakmıyorsun' diyorum. Tesisi açtığımızda bir psikologdan mektup aldım. Pennsylvania Üniversite'sinde çalışıyor, dünyayı küçülttüğümüz programı görmüş. Bu programda dünya küçülerek yok oluyor ve evrenin sınırına doğru gidiyorsun. Bana yazdığı mektupta şunu diyordu: 'Ben insanları ... 'Merhaba Dr. Tyson, ben, işte John Doe, insanları küçük hissettiren şeylerin psikolojik etkilerini inceliyorum.' Ben de düşündüm, 'Bu nasıl bir iş? Hayatını nasıl kazanıyor bu adam?' O da 'Programınız, hayatımda gördüğüm insanı en küçük hissettiren şeydi.' Programınıza gelen insanlar arasında bir anket düzenleyebilir miyim?' Ben de düşündüm: 'Burada ters bir şey var. Bu adam neden küçük hissediyor?' Ben evrene baktığımda büyük hissediyorum. Sonra anladım ki problem, egosunun fazla büyük olması. Problemin ortaya çıkmasının sebebi, kendisini baştan fazla büyük görmesi. Ondan sonra programda gördükleri de, kendi imajını zedeledi. Ben, vücudumdaki moleküllerin nereden geldiğinin bulunabileceğini biliyorum. İzlerini sürüp kozmik olaylara kadar gidebiliriz. Bunu anlayan şey bir kaç kiloluk bir beyin. Evrenle ortak yönlerimiz, New Age düşüncesiyle uyumlu. Bu konuda özür dilemiyorum, çünkü bulgular böyle. Kim kiminle uyumluysa, bir birini bulsun. Benim bilmek istediğim ise şu: Şu anda en iyi nörofizyoloji merkezlerinden birindeyiz. Birinin kafama elektrotlar takıp, evrenle ortak yönlerimizi düşünürken veya 50 tonluk bir meteoritle ilgili hesaplar yaparken. uzaydan gelip dünyanın merkezine yerleşen demir meteoriti hesaplarken... New York şehrinde, üç eyaletin buluştuğu bölgede yaşayan herkesin kanlarındaki hemoglobinde bulunan demiri alsan, kanlarında bu miktarda demir çıkar. Sonra anlıyorsun ki, kandaki demirle, o meteoritin kaynağı ortak. İkisi de bir yıldızın merkezinden gelmiş. Bana beynimin neresinin parladığını söylesinler, çünkü bu beni heyecanlandırıyor. Sokakta insanları yakalayıp, bunu duydun mu demek istiyorum. Bu, Carl Sagan'ın yıldız maddesinden yapıldık demesi gibi değil. Bu daha şiirsel, ve daha belli bir ortak yön. Yıldız tozundan yapıldığımız gerçek. Bu çok yüce bir gerçeklik. Dolayısıyla, bu kelimeleri kullanınca evrenin enginliğini hissediyorum. Öyle kelimeler kullanıyorum, cümleler kuruyorum ki bunlar kulağa İsa'nın vahiyleri gibi geliyor. Mekke'ye Hacca gidenlerin söyleyeceği türden şeyler bunlar. Ortak bir hissiyat var. Biliyorum...ya da bilmiyorum desem daha doğru. Birinin bu konuda bir deney yapmasını istiyorum, eğer benim evreni düşünmemle dindar bir adamın düşünceleri beynin aynı kısımları uyarılıyorsa, bu çok enteresan bir bilgi, çok enteresan bir buluş. Bu, bende eğitimci olarak evreni insanlara tanıtma isteği uyandırıyor. Bunu hazmedecekler, ve daha önce hissettikleri şeylerin aynısını hissedecekler. Önceki hislerini bırakıp bırakmamaları önemli değil. Sunduğum şey hep büyüyecek ve daha engin hale gelecek. Hubble Teleskobu'nun iptal edileceği ilan edildiğinde aman... Hubble Teleskobu'nun iptal edileceği ilan edildiğinde en çok yaygara çıkaranlar astrofizikçiler değildi, NASA da değildi. En büyük yaygarayı halk çıkardı. Bütün websiteleri bundan bahsediyordu. Tüm söyleşi programlarında bu konuşuluyordu. Halk, teleskobu sahiplenmişti çünkü bu teleskop sayesinde evren yatak odalarına, oturma odalarına, bilgisayarlarına geliyordu. Bilimsel keşfin ön saflarına gidiyorlardı. Anladığım kadarıyla, insanlar desek evrenin içinde olduğumuz doğru, ancak bu işin kimyasını, nükleer fiziğini düşününce, sadece evrenin içinde değiliz, evren de bizim içimizde. Bunun verdiği ruhani hislerden daha derin bir his olabileceğini zannetmiyorum. Size son sözüm bu olacak. Hayatı yorucu hale getirdik. Hayat savaşa döndü. Bu, böyle olmak zorunda değil. Devamlı savaşıyoruz, ölümü de yaşamdan ayırmış bulunuyoruz. Ölümü korkunç bir şeymiş gibi ayırdık, ölümden korkuyoruz ve diyoruz ki, ölüme bekleyerek yaşamak korkunç bir şey. Var olmayı böyle korkunç bir şey olarak görmezsek, yaşam ve ölüm aynı hareketin birer parçası. Eğer Büyük Patlama teorisi, evrenin genişlemeye başladığı fikri doğruysa, öncesinde ne olmuş? Evrende hiç madde yok muymuş? Madde nasıl birden bire ortaya çıkmış? Pek çok kültürün verdiği cevap geleneksel. Tanrı veya Tanrılar evreni yoktan yarattılar. Ancak bu soruyu cesur bir şekilde cevaplamak istiyorsak tabii ki bir sonraki soruyu sormamız lazım: Tanrı nereden geldi? Bunun cevabının olmadığını düşünüyorsak, neden vakitten kazanıp evrenin başlangıcının bir muamma olduğunu kabul etmiyoruz? Eğer tanrının hep var olduğunu söyleyeceksek, neden tasarruf edip evrenin de hep var olduğunu söylemiyoruz? Yaradılışa gerek yok. Hep buradaydı. Bunlar kolay sorular değil. Kozmoloji bizi en derin esrarlarla tanışırıyor. Bir zamanlar sadece din ve mitoloji tarafından cevaplanan sorularla. Bir şeyleri uydurup sonra da ispatlamaya çalışmak insanların garip bir huyu, elde bilgi veya cevabı bulmaya yarayacak teknoloji yoksa, bu normal. Dolayısıyla insanların düzgün bir şekilde eğitilmesi gerekiyor.