Bu odadaki herkesin başına gelecek şey nedir? Yaşlılık. Çoğumuz geleceğimiz hakkında endişe etmekte. Yaşlılık hali size ne hissettiriyor? Ben de aynısını hissediyordum. En çok endişelendiğim şey neydi? Bir huzurevinin koridorunda saçmalarken kendimi bulmak. Ama sonra Amerikalıların sadece yüzde dördünün huzur evlerinde yaşadığını öğrendim. Bu yüzdeler daha da düşüyor. Başka hangi konuda endişelerim vardı? Bunama! Aslında çoğumuzun ölene kadar sağlıklı düşünebildiği ortaya çıktı. Hatta bunama yüzdeleri de düşmekte. Asıl sıkıntı olan ise hafıza kaybı yaşayacağım endişesi. (Gülüşmeler) Ayrıca yaşlıların depresif olduklarını düşünüyordum. Çünkü yaşlılardı ve yakında öleceklerdi. (Gülüşmeler) Oysa insanların daha uzun yaşadıkça, korkularının o kadar azaldığı ve hayatlarının başlangıcı ile sonuna doğru en mutlu oldukları ortaya çıktı. Buna mutluluğun U eğrisi denmekte ve dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan araştırmalarla teyit edildi. Budist veya milyarder olmana gerek yok. Eğri, yaşlanmanın beyni etkileme yolunu belirten bir fonksiyon. Bu verilerden sonra, yaşlanma konusunda daha iyi hissetmeye başladım ve bunlardan neden bu kadar az kişinin haberdar olduğu kafama takılmaya başladı. Nedeni yaş ayrımcılığı, yani yaşa bağlı ayrımcılık ve klişeleştirmeler. Bu durumu, bizim kim olduğumuzu veya neye muktedir olduğumuzu öğrenmeden, bir şey için çok yaşlı ya da çok genç olduğumuzun düşünüldüğü her an yaşıyoruz. Yaş ayrımcılığının böylece iki yönlü etkisi var. Irkçılık, cinsiyet ayrımı, homofobi gibi toplum tarafından oluşturulmuş fikirler diğer deyişle bizim uydurduğumuz ve zamanla değişebilecek şeylerdir. Tüm bu önyargılar, statülerin devamı için bizi birbirimize düşürmekte, tıpkı ABD ve Meksika'daki otomotiv işçilerinin daha iyi ücretler için ortak hareket etmeleri yerine, rekabet etmesi gibi. (Alkışlar) Kaynakların ırk veya cinsiyete göre tahsis edilmesinin doğru olmadığını biliyoruz. o zaman niye gençlerin ihtiyaçlarının yaşlılarınkinin önüne geçmesi doğru olsun? Tüm önyargılar başka bir insan grubunu, ırk, din ve uyruk açısından bizden farklı "öteki" olarak görmeye dayanıyor. Yaş ayrımcılığındaki garip durum ise, ötekileştirdiklerimiz aslında biziz. Yaş ayrımcılığı, bir gün bizim de o ötekileştirdiğimiz yaşlı insan gibi olacağımızı inkar etmemize neden oluyor. Bizim daha genç birisi için bir şeyden vazgeçtiğimizde, ya da yaşlanmayı önleyici ürünlere bel bağladığımızda, veya vücudumuz sırf değiştiği için artık bizi ele verdiğini hissettiğimizde aslında inkar ediyoruz. Yahu neden hayat boyu gelişmemizin ve değişime ayak uydurma yeteneğimizin keyfine varmayı bırakıyoruz? Yaşlanma neden genç halimizdeki gibi görünme ve hareket etme çabası anlamına gelsin ki? Yaşlı olduğumuzdan utanmayı bırakana kadar, yaşlı olarak addedilmek can sıkabilir. Geleceğimiz hakkında endişe duyarak yaşamak hiç de sağlıklı değil. Ne kadar hızlı yaşlanmayı inkar etme kısır döngüsünden vazgeçersek, bizim için o kadar iyi olur. Klişeleştirme tabiki her zaman özellikle de, yaşlılık konusunda büyük bir hata. Çünkü daha uzun yaşadıkça, birbirimizden o kadar daha farklılaşıyoruz. Doğru mu? Bir düşünün. Diğer tarafta huzur evlerindeki herkesin aynı yaşta olduğunu düşünürüz: Yaşlı! (Gülüşmeler) Aslında aralarındaki yaş farkı 40'a kadar çıkabilmesine rağmen. 20 ile 60 yaşları arasındaki bir grup insan hakkında böyle düşünmeyi tahayyül edebilir misiniz? Bir partiye gittiğinizde, kendi yaşıtlarınızla mı takılırsınız? Bencil milenyum gençleri hakkında hiç homurdandın mı? Yaşına uygun olmadığı için hiç bir saç stilini, bir ilişkiyi ya da bir dışarı davetini reddettiğin oldu mu? Yetişkinler için böyle bir şey yok. Bu tür davranışlar yaş ayrımcılığı türü. Bunların hepsini yapıyoruz ve bunların farkında olmazsak önyargılarla mücadele edemeyiz. Kimse yaş ayrımcısı doğmaz. Ancak ilk emareleri, ırk ve cinsiyete yönelik ilk davranışların şekillendiği erken çocuklukta başlar. Çünkü yaşlılıkla ilgili olumsuz mesajlar medya ve popüler kültür tarafından her fırsatta işlenir. Doğru mu? Kırışıklıklar çirkin. Yaşlılar acınacak durumda. Yaşlı olmak çok üzücü. Hollywood'a bakın. Son dönemdeki Oskar adayları hakkındaki bir araştırmaya göre, filmlerdeki konuşan ve isim verilmiş karakterlerin sadece yüzde 12'si 60 yaş ve üzeri. Bunların da çoğu engelli olarak gösterilmiş. Yaşlılar en büyük yaş ayrımcısı olabilir, çünkü bu mesajları içselleştirmeye yetecek koca bir ömür yaşadık ve hiçbir zaman itiraz etmek aklımıza gelmedi. Kabul etmeliyim, itiraf ediyorum. Dalgınlığa "Yaşlılık hali" denilme esprisi. Lisede arabamın anahtarını kaybettiğimde "gençlik hali" demediğimin farkına varınca ben de böyle espriler yapmayı bıraktım. (Gülüşmeler) Dizimin ağrımasını 64 yaşımda olmama bağlamayı bıraktım. Aynı yaşta olmasına rağmen diğer dizim hiç ağrımıyor. (Gülüşmeler) (Alkışlar) Çeşitli nedenlerle hepimiz yaşlanmaktan endişe duyuyoruz. Kimimiz paranın bitmesinden, kimimiz hastalanmaktan, yalnız kalmaktan ve bunlar gerçekçi ve yerinde korkular. Fakat farkına varmadığımız konu ise, yaşlanırken başımızdan geçen deneyimlerin iyi veya kötü olması, insanın yaşadığı ortama bağlı. Kadının hayatını zorlaştıran şey vajinası değil, cinsiyet ayrımcılığı. (Alkışlar) Eşcinselin hayatını zorlaştıran, bir erkeğe aşık olmak değil, homofobidir. Bu çerçevede yaşlanmayı zor hale getirmesi beklenen akan giden zaman değil, yaş ayrımcılığıdır. Etiketler zor okunduğunda veya tırabzanlar olmadığında ya da bir kavanozu açamadığımızda sağlıklı bir şekilde yaşlanamadığımızdan dem vurarak kendimizi suçlarız. Oysa bu tür doğal halleri utanç verici yapan ve bizi kabullenmeye mahkum eden şey yaş ayrımcılığı. Tatmin ederek pek para kazanamazsın. Ama utanç ve korku duyguları iyi bir pazar oluşturur ve kapitalizm her zaman yeni pazarlara ihtiyaç duyar. Kırışıklıkların çirkin olduğunu kim söylüyor? Milyar dolarlık cilt bakımı sektörü. Perimenopozun, düşük testesteronun ve hafif kognitif bozukluğun sağlık sorunu olduğunu kim söylüyor? Trilyon dolarlık ilaç sektörü. (Tezahürat) Bu dış etkenleri ne kadar net görürsek, daha pozitif ve daha doğru alternatifli hikayeler geliştirebiliriz. Yaşlanma ne çözülecek bir sorun, ne de tedavi edilecek bir hastalık değil. Aksine hepimizi birleştiren doğal, güçlü ve ömür boyu devam eden bir süreç. Kültürü değiştirmek abartılı bir istek olur, bunu biliyorum, ama kültür esnektir. Şu kısa ömrümüzde kadının statüsüne ilişkin değişime bir bakın ya da eşcinsellerin son yıllarda hakları konusunda katettikleri mesafeye bakın, öyle değil mi? (Alkışlar) Cinsiyete bir bakın. Erkek ve kadın olarak hep çift düşünürdük. Şimdi ise bir spektrum olduğunu anlıyoruz. Sadece yaşlı ve genç basma kalıbına da el atmanın zamanı geldi. Yaşlı ile genç arasında çizilmiş net bir hat yok. Sonuçta herkes yaşlanıp gidiyor. Buna itiraz etmek için ne kadar uzun beklersek, kendimize ve yaşadığımız dünyaya o kadar zarar vermiş oluruz. Tıpkı iş yaşamında yaş ayrımcılığının iyice ayyuka çıktığı gibi. Silikon Vadisi'nde, mühendisler önemli mülakat öncesinde yüzlerine botoks ve saçlarını yaptırıyorlar. Bahsettiklerim 30'lu yaşlarda vasıflı beyaz erkekler. Daha alt kademelerde neler yaşandığını siz düşünün. (Gülüşmeler) Kişisel ve ekonomik sonuçları tahrip edici. Yaşlı çalışanlara ilişkin klişelerin hiçbirinin ciddi bir dayanağı yok. Şirketler, çalışanları genç olduğundan adaptif ve yaratıcı olmuyorlar, Aksine gençlere rağmen öyleler. Şirketler-- (Gülüşmeler) (Alkışlar) Çalışan çeşitliliği olan şirketlerin salt daha iyi koşulları yok, ayrıca daha iyi çalışırlar. Irk ve cinsiyet gibi yaş da çeşitlilik için bir kriter. Gittikçe artan sayıda yapılan araştırmalar, yaşlanmaya olan bakış açımızın beden ve zihnin temel çalışmasına etkisinin olduğunu göstermekte. Yaşlılar ile böyle konuştuğumuzda (daha yüksek sesle) ya da "tatlım","genç bayan" diye seslendiğimizde -buna yaşlı konuşması denir- o anda daha da yaşlanırlar, yürümeleri ve konuşmaları kötüleşir. Yaşlanmaya karşı daha olumlu yaklaşanlar, daha hızlı yürürler, hafıza testlerinde daha iyiler, daha hızlı iyileşir ve daha uzun yaşarlar. Beyninde bir sürü plaklar olan ve kafası karışık birçok kişinin bile ölene kadar zihni sapasağlam. Ortak noktaları neydi? Yaşam gayelerinin olması. Hayatın son döneminde, yaşam gayesi edinmenin önündeki en büyük engel ne? Yaşlanınca sahneden çekilmenin zamanının geldiğini söyleyen kültür. İşte bu yüzden Dünya Sağlık Örgütü yaş ayrımcılığına karşı sadece ömür boyu değil, sağlıklı ömrü de kapsayacak şekilde küresel bir girişim geliştiriyor. Kadınlar yaş ve cinsiyet ayrımcılığından iki yönlü darbe yiyor. Bu nedenle yaşlanmayı daha farklı yaşıyoruz. İşyerinde de çifte standart var. Ne sürpriz ama! (Gülüşmeler) Bir de yaşlanmanın erkeği geliştirirken, kadının değerini düşürmesi görüşü. Kadınlar da, genç görünme yarışı içine girerek bu çifte standardı pekiştiriyor. Bu da başka bir cezalandırma ve kaybetme durumu. Aranızda bir zamanlar olduğundan daha yetersiz olduğunu, daha az ilgi çekici, yatakta daha az eğlenceli, daha az değerli olduğunu düşünen var mı? Maruz kalınan bu ayrımcılık sağlığımızı ve gelirimizi etkilemekte. Bu etkiler zaman geçtikçe üzerine eklenmekte. Daha sonra ırk ve sınıfın etkileriyle birleşmekte. İşte bu yüzden de dünyanın her yerinde yoksulların en yoksulu yaşlı siyahi kadınlar olmakta. Bu haritadan ne anlam çıkarmalıyız? 2050 yılına kadar beş kişiden biri, yani iki milyar insan 60 yaş ve üzeri olacak. Uzun ömür, insanlığın gelişiminin en temel işareti. Tüm bu yaşlılar daha önce eşi görülmemiş ve el değmemiş bir pazarı temsil etmekte. Kapitalizm ve kentleşme dünyanın dört bir yanında yaş önyargısını körükledi. Bu kapsamda İsviçre'dekiler en iyi muameleyi görürken, Afganistan'dakiler Global AgeWatch Göstergesi'nde en altta yer alıyor. Milyonlarca insanın verilerini toplama zahmetine girmediğimizden, dünyanın diğer yarısı bu listede yok bile. Çünkü onlar artık genç değiller. 60 yaş üzeri insanların yaklaşık üçte ikisi sağlık hizmetine erişimde sorun yaşadığını söylüyor. Neredeyse dörtte üçü, gelirlerinin gıda, su, elektrik ve iyi bir yerde barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamadığını belirtiyor. 100 yaşına kadar yaşayabilecek çocuklarımıza böyle bir dünya mı miras bırakmak istiyoruz? Her yaştakiler, her cinsiyetten, her milliyetten istinasız herkes ya yaşlı ya da geleceğin yaşlılarından. Eğer bir son vermezsek, yaş ayrımcılığı hepimize zarar verecek. Bu durum toplu savunma için harika bir hedef. Başta ırkçılık olmak üzere birçok sorun çözülmeyi beklerken niye bir tane daha listeye ekleyelim? Şimdi önerim şu: Seçmek zorunda değiliz. Dünyayı yaşlanabilecek daha iyi bir yer haline getirdiğimizde, o zaman yabancı olduğumuzda, engelli olduğumuzda, eşcinsel olduğumuzda, zengin veya beyaz olmadığımızda da yaşanabilir bir yer olur. Her yaşta bizim için önemli olan gaye uğruna çalışırsak -balinaları kurtaralım, demokrasiyi kurtaralım- böylece sadece bu çabaları daha etkin hale getirmez, yaş ayrımcılığına da darbe vururuz. Uzun ömür artık bir gerçek. Yaş ayrımcılığını sona erdirme hareketi iş başında. Ben varım, umarım siz de bana katılırsınız. (Alkışlar ve tezahürat) Teşekkürler. Hadi yapalım! Hadi yapalım! (Alkışlar)