WEBVTT 00:00:07.155 --> 00:00:11.650 Descartes "Düşünüyorum, öyleyse varım" demeden uzun zaman önce 00:00:11.650 --> 00:00:13.251 ve bundan uzun zaman sonra, 00:00:13.251 --> 00:00:15.282 benzer bilim adamları ve filozoflar 00:00:15.282 --> 00:00:19.095 zihin-beden problemi adını verdikleri şey üzerinde çok düşündüler. 00:00:19.095 --> 00:00:23.562 Zihin ayrı, maddesel olmayan ve bir et makinasını yöneten bir varlık mıdır? 00:00:23.562 --> 00:00:27.321 Değilse ve fiziksel bedenimizin anlaşılmaz bir parçasıysa eğer, 00:00:27.321 --> 00:00:30.323 hayvani hislerimizin girdisini, düşünceler adını verdiğimiz 00:00:30.323 --> 00:00:34.771 fiziksel olmayan deneyimlere nasıl dönüştürebiliyor? 00:00:34.771 --> 00:00:37.215 Cevaplar durmadan tartışılsa da, yeni bir araştırma 00:00:37.215 --> 00:00:39.884 problemin bir kısmının öncelikle duyusal algımız ile 00:00:39.884 --> 00:00:42.549 fikirlerimiz arasında aslında var olmayan bir ayrım 00:00:42.549 --> 00:00:46.614 olduğunu varsayarak, soruyu ortaya koyma 00:00:46.614 --> 00:00:48.872 biçimimizde yattığını öne sürüyor. 00:00:48.872 --> 00:00:51.074 Zihinsel işlevimize dair geleneksel model, 00:00:51.074 --> 00:00:54.778 hislerimizin beynimize, sonrasında uygun zihinsel 00:00:54.778 --> 00:00:58.725 olaylara dönüştürülen ayrı veriler sağladığını belirtmektedir: 00:00:58.725 --> 00:01:04.509 Görsel imgeleri ağaçlara, işitsel tecrübeleri kuş şarkılarına dönüştürme vb. 00:01:04.509 --> 00:01:06.793 Fakat bazen hisleri karışan ve bunun da renkleri 00:01:06.793 --> 00:01:10.914 duymalarını ya da sesleri tatmalarını sağlayan insanlarla 00:01:10.914 --> 00:01:12.771 karşılaşabiliyoruz. 00:01:12.771 --> 00:01:15.901 Son zamanlara dek, sinestezi adı verilen bu olaya dair ortak 00:01:15.901 --> 00:01:17.061 anlayış, bunun beyinde 00:01:17.061 --> 00:01:19.905 duyusal uyaranlardan sorumlu kısımlar arasında doğrudan 00:01:19.905 --> 00:01:22.039 bir bağlantının var olduğunu belirtmektedir, 00:01:22.039 --> 00:01:26.825 örneğin si bemol tonunu duyar duymaz sarı rengi görmek gibi. 00:01:26.825 --> 00:01:29.095 Fakat daha yeni çalışmalar sinestezinin aslında 00:01:29.095 --> 00:01:31.742 duyularımızın kavradığı şekiller, renkler ve seslerin 00:01:31.742 --> 00:01:36.193 anlaşılması aracılığıyla sağlandığını göstermektedir. 00:01:36.193 --> 00:01:39.060 Çapraz duyusal tecrübelerin gerçekleşmesi için, 00:01:39.060 --> 00:01:43.032 zihinlerimizin duyusal girdi ile birleştirdiği daha yüksek seviyedeki 00:01:43.032 --> 00:01:46.060 fikir ve kavramların aktifleştirilmesi gerekmektedir. 00:01:46.060 --> 00:01:50.831 Örneğin; bu şekil hem "s" harfi olarak hem de "5" rakamı olarak görülebilir 00:01:50.831 --> 00:01:54.525 ve sinestezi de farksız olarak kalan görsel uyarıcılara rağmen, 00:01:54.525 --> 00:01:56.437 yorumlama biçimlerine bağlı olarak 00:01:56.437 --> 00:02:00.615 her birini farklı renkler veya seslerle ilişkilendirir. 00:02:00.615 --> 00:02:04.484 Başka bir çalışmada sineztezi, harfler öğrenildikten sonra 00:02:04.484 --> 00:02:08.488 bilinmeyen harfler için yeni renk çağrışımları üretmiştir. 00:02:08.488 --> 00:02:12.433 Bu da fikirler ve duyular arasındaki bir bağlantıya dayalı olduğu için, 00:02:12.433 --> 00:02:15.321 sineztezi altında yatan bu zihinsel olay, 00:02:15.321 --> 00:02:18.187 idestezi olarak bilinmektedir. 00:02:18.187 --> 00:02:20.467 Sinestezi, daha önce düşünüldüğünden 00:02:20.467 --> 00:02:23.179 daha yaygın olsa da, yalnızca bazı insanlarda gerçekleşir. 00:02:23.179 --> 00:02:26.890 Fakat idestezi, yaşamlarımızın temel bir kısmıdır. 00:02:26.890 --> 00:02:32.336 Aslında hepimiz kırmızı rengi sıcak, maviyi ise soğuk olarak algılarız. 00:02:32.336 --> 00:02:35.920 Çoğu insan açık renklerin, italik harflerin ve ince çizgilerin 00:02:35.920 --> 00:02:37.066 tiz olduğunu, toprak 00:02:37.066 --> 00:02:39.439 renklerinin ise kalın olduğunu kabul eder. 00:02:39.439 --> 00:02:43.348 Bu çağrışımların çoğu kültürel etki aracılığıyla kazanılsa da, 00:02:43.348 --> 00:02:47.241 diğerleri bebeklerde ve maymunlarda bile ortaya çıkar ve en azından 00:02:47.241 --> 00:02:51.021 bazı çağrışımların doğuştan olduğunu öne sürer. 00:02:51.021 --> 00:02:54.263 Bu şekiller için iki olası isimden birisinin seçilmesi istendiğinde, 00:02:54.263 --> 00:02:57.480 tamamen farklı kültüre ve dile sahip insanlar, sivri uçlu yıldızın 00:02:57.480 --> 00:03:00.976 "kiki" olduğu ve yuvarlak şeklin de "bouba" 00:03:00.976 --> 00:03:03.654 olduğu konusunda hemfikirler; 00:03:03.654 --> 00:03:06.875 bunun nedeni hem sesler, hem de sesleri çıkarırken ağzımızın 00:03:06.875 --> 00:03:08.050 girdiği şekil. 00:03:08.050 --> 00:03:09.923 Bu da, zengin bir anlamsal ağ içinde 00:03:09.923 --> 00:03:12.069 daha fazla çağrışım ortaya çıkarıyor. 00:03:12.069 --> 00:03:14.390 Kiki sinirli ve zeki olarak, bouba ise 00:03:14.390 --> 00:03:17.896 tembel ve yavaş olarak tanımlanıyor. 00:03:17.896 --> 00:03:20.873 Tüm bunların ortaya çıkardığı şey ise, gün içerisindeki renk, 00:03:20.873 --> 00:03:25.889 ses ve diğer uyarıcı deneyimlerimizin ayrı duyusal adalarda bulunmadıkları, 00:03:25.889 --> 00:03:28.627 fakat dil ağımıza benzer bir çağrışım ağında toplu 00:03:28.627 --> 00:03:30.837 olarak bulunduğudur. 00:03:30.837 --> 00:03:33.102 Bu da metaforları, mantıklı olmasalar bile 00:03:33.102 --> 00:03:35.033 anlamamızı sağlayan şeydir, 00:03:35.033 --> 00:03:38.244 tıpkı benzer yumuşaklık ve aydınlık hissine bağlı olarak 00:03:38.244 --> 00:03:41.555 karın, beyaz bir örtüyle kıyaslanması gibi. 00:03:41.555 --> 00:03:44.385 İdestezi, kavramsallık ve duygusallığın 00:03:44.385 --> 00:03:48.196 bir sentezine dayalı olan sanatta bile önem taşıyabilir. 00:03:48.196 --> 00:03:52.023 Sanatta fikir ve estezi birbirlerini desteklerler, 00:03:52.023 --> 00:03:54.894 bu, bir melodiyle muhteşem bir şekilde birleşen şarkı sözü de 00:03:54.894 --> 00:03:56.690 olabilir, bir resmin renk ve fırça 00:03:56.690 --> 00:03:59.058 kullanımıyla yükseltilen tema içeriği de olabilir 00:03:59.058 --> 00:04:01.135 veya cümleler aracılığıyla mükemmel bir 00:04:01.135 --> 00:04:03.555 şekilde oluşturulmuş romanın konusu da olabilir. 00:04:03.555 --> 00:04:07.968 En önemlisi, idestezi tarafından oluşturulan çağrışım ağlarının 00:04:07.968 --> 00:04:10.731 yalnızca dile ait ağımıza benzer olmaması, fakat aslında 00:04:10.731 --> 00:04:13.457 onun ayrılmaz bir parçası olabileceğidir. 00:04:13.457 --> 00:04:15.075 Geleneksel görüşün aksine, 00:04:15.075 --> 00:04:18.026 duyularımız bir renk ve şekil koleksiyonunu ya da havadaki 00:04:18.026 --> 00:04:19.769 bazı titreşimleri ilk yakaladığında 00:04:19.769 --> 00:04:22.884 ve zihnimiz onları bir ağaç veya siren olarak sınıflandırdığında, 00:04:22.884 --> 00:04:27.523 idestezi, iki sürecin de eş zamanlı olarak gerçekleştiğini öne sürer. 00:04:27.523 --> 00:04:32.526 Duyusal algılarımızı, kavramsal dünya anlayışımız şekillendirir ve 00:04:32.526 --> 00:04:36.284 ikisi birbirine öyle bağlıdır ki, birisi diğeri olmadan var olamaz. 00:04:36.284 --> 00:04:39.777 Eğer idestezi tarafından öne sürülen bu model doğruysa, 00:04:39.777 --> 00:04:42.311 zihin çalışmalarına ait büyük bilimsel ve felsefi 00:04:42.311 --> 00:04:46.578 meselelerin bazıları için büyük sonuçlar ortaya koyabilir. 00:04:46.578 --> 00:04:48.739 Benlik kavramı önceden var olmasaydı, 00:04:48.739 --> 00:04:52.761 Descartes'ın da düşünme eylemine atfedeceği bir "ben"i olmazdı. 00:04:52.761 --> 00:04:56.856 Birbirine bağlı ve farklı kavramlar ağı var olmasaydı, 00:04:56.856 --> 00:05:00.969 duyusal dünya deneyimimiz, kavradığımız ayrı nesnelerden çok, 00:05:00.969 --> 00:05:04.751 ayırt edilmemiş bir nesneler kütlesi olurdu. 00:05:04.751 --> 00:05:08.232 Bilimin görevi ağın nerede olduğunu, 00:05:08.232 --> 00:05:11.950 nasıl oluştuğunu ve dış uyarıcılarla etkileşimini bulmaktır. 00:05:11.950 --> 00:05:14.572 Felsefenin mücadelesi ise, kendimizi anlayış biçimimiz 00:05:14.572 --> 00:05:18.601 ve dünyayla olan bağımız için bu yeni bilinçlilik modelinin 00:05:18.601 --> 00:05:21.107 ne anlama geldiğini düşünmektir.