Herkese günaydın. Öncelikle, bugün burada bizimle olduğunuz için hepinize teşekkür etmek istiyorum. Cezayir kadınlarını, Cezayir gençliğini ve Cezayir halkını tebrik ederim. Aslına bakılırsa, kadınlar bu tebriğin en önemli ve en etkili parçasıdır. Aslında bugünkü konuşmam, evrensel sayılabilir. Bu konuşmam dünyadaki herkes için. Ama konuşmamı Cezayir gençliği ve özellikle Cezayir kadınları için özelleştireceğim. Yine de bundan hoşlanacaksınız. (Kahkahalar) Ya da benimle olmaktan, sorun değil. Şu soruyu sormak istiyorum. Her şeyden önce bu şekilde havalı görünüyor muyum? (Kahkahalar) Peki o zaman. Aslında hepimiz sınav döneminin ve her şeyin sonundayız. Size bir soru sormak istiyorum. Geçen hafta kimin bir film izleme fırsatı oldu? Peki, peki. Kim sinemaya giderek film izleyecek kadar daha şanslıydı? Aman Allah'ım! Buradaki insanların hepsi işkolik görünüyor. Hiçbiriniz film izlemediniz mi? (Kahkahalar) Aslında bazı insanlar gerçekten sinemayı sevmezler. Bugün konuşacağımız şey gerçekten önemli. Konuşacağımız konu, filmlerden, sinemalardan ve tüm hepsinden doğmaktadır. Buna "görme sürerliği" denir. Görme sürerliği, sizi bugün alıp onunla yaşam düzeyini planlayacak. Görme sürerliği, yalnızca sinemalarda, sinema ya da film koltuklarında değil, bakalım gerçekte tüm hayatımızı nasıl yepyeni bir seviyeye taşıyabilir. Sinema ve filmlerden gelen bu kavramın ilk olarak ne olduğuna bir bakalım. İnsanlar, daha doğrusu uzmanlar, bu durumu şöyle ifade ediyor: Görüntünün ardından gözünüz görüntüyü tekrar eder ve bu görüntünün ardından bir görüntü daha belirir, ondan sonra bir başkası, bir başkası daha ve bu görüntü hareket olarak algılanır. Sonunda elde ettiğimiz şey ise, filmlerdir. Gözlerimiz, kalan bu görüntüyü 16 saniyenin üzerinde tutabilir. Ama yine de, beynimiz bu görüntüyü yalnızca 16 saniye değil, tüm yaşamımız boyunca tutabilecek kapasiteye sahip. Belki de nasıl olduğunu merak ediyorsunuz? Ben "Quargla'lıyım, hani şu palmiye ağaçlarının çok olduğu yerden. Babam bizi her hafta sonu vahaya götürürdü. Mahsullerin ekilip biçilmesinde ve toplanmasında ona yardım ederdik. Biliyorum, size biraz "Deglet Nour" hurması getirmeliydim. (Kahkahalar) Bir gün, yaklaşık 12 yaşlarındayken babama şöyle dediğimi hatırlıyorum: "Baba, ben sadece yerdeki hurmaları toplamak istemiyorum. Hurma ağacına tırmanmak ve oradaki hurmaları almak istiyorum. Şöyle bir şey demişti: "Tamam, neden olmasın? Hadi gidelim!" "Sen bir kadınsın ve bunu yapamazsın." demediği için ona minnettarım. Şöyle demişti: "Chada, tıpkı bisikleti ilk sürdüğünde yaptığın gibi, onu nasıl çalıştırdığını hatırlıyorsun değil mi?" Bir ayağını buraya, diğerini de şuraya koy ve kafanı yukarıda tut. Sadece almak istediğin hurmaya odaklan ve başka hiçbir yere bakma. Etrafta diken veya ona benzer şeyler görebilirsin. Şayet onlardan uzak durmak istiyorsan bakışlarını yalnızca almak istediğin hurmaya yöneltmelisin. Bunu yaptım ve günün yarısında o hurmayı nasıl alacağımı öğrendim. Yalnızca yerden değil, o tepedeki hurma ağacından bile toplayabilirdim. Nasıl mı? Sadece hedefimi oraya yönelterek. Hepinizin bildiği ünlü aktör Jim Carrey ile ilgili bir örnek vereceğim. Belki çoktandır film izlemek istemediğinizden, onu tanıyıp tanımadığınızı bilmiyorum. Tanıyor musunuz? Bir gün, ünlü olarak bildiğimiz Jim Carrey, ünlü olmadan önce, ne mi yaptı? Kendine beş gün sonrası için bir çek yazdı. Pardon, beş yıl sonrası için. Sonra, şimdiden itibaren beş yıl sonra sahip olmak istediği para miktarını yazdı. Sonunda ne mi oldu? Beş yıl sonra o miktarı aştı. Bunun, yolun sonunda bir şeylere ulaşmak için nasıl temel ve zorunlu bir ilke olduğunu görüyorsunuz. Size hangi yolu takip edeceğinizi gösteren bir ilke. Size şöyle söyleyen bir şey: "Evet, doğru yolda gidiyorsun ya da hayır, gitmiyorsun." Hayalimizde ısrarcı olabiliriz ya da hayalimizi daha da netleştiririz. Ama bunu gerçekten nasıl başaracağız? Bu yüzden onu "kedi yolu" olarak adlandırdım. Burada kedileri sevenler var mı? (Kahkahalar) Gerçekten hiçbir şeyin fanatiği değil misiniz? Hadi ama arkadaşlar! "CAT yolu" aslında gördüğünüz baş harflerinden oluşan bir şeydir. İlk harfi "C", "celebrating", yani başarılarınızı kutlamanız demek. Babamın bana söylediğini hatırlarsınız: "Chada, bisikletle yaptığının aynısını yap, bunu başarabilirsin." Bu yüzden, ilk adımı atmak ve hayalini gerçekten başarmak, daha önce yaptığın harika şeyler gibi başarılarını kutlamaktır. Aynı buna benzer bir şeyi başarmıştın ve bunu da yeniden başarabilirsin. Bu "C" harfi. "A", "acknowledging", yani güçsüzlükleri kabullenmektir. Çünkü güçsüzlüklerini kabullenmek, onun üstesinden geleceğinden emin olmanın tek yoludur, böylece, daha önce yaptıklarının farkına ve bilincine varır ve onu daha sonra da yapabilirsin. Yine dikenlerden uzak durmaya çalışırken babamın baba söylediği gibi: "Bazen önünüzde dikenler varken geriye bakabilirsiniz. Bu, zayıflıkları kabullenmenin bir parçasıdır." Son harf "T", "taking a step forward" bir sonraki adımı atmaktır. Bu, hayalinizin en önemli parçasıdır. Sonuç olarak hayalinize bağlı kalırsanız burada, şu an durduğum yerde olursunuz. Nassim'in dediği gibi: "Bu kırmızı halıda kal." Hiçbir şey yapmıyoruz ve bir şeyler başarmak mı istiyoruz? Asla başaramayız. Eğer adım atmazsanız hayalinize ulaşamazsınız. İlk adımı atmak bana bir şeyler anımsattı. Ekrana getiren her kimse, teşekkürler. Bu, bana adım atmayla ilgili bir anımı hatırlattı. Sadece birkaç gün önce Kahire'deyken, Omar Samra'yla tanıştım. Bazılarınızın onu tanıyıp tanımadığını bilmiyorum. O, Everest'in tepesine tırmanmayı başaran çok az Arap ve Mısırlı'dan biri. Ve ister inanın ister inanmayın, o astım hastası. Evet o, 16 yaşından beri astım. Everest'in tepesine tırmanmayı hayal etti ve kendisine meydan okudu. Çalıştı, çalıştı, çok sıkı çalıştı. Dağ yürüyüşüyle başladı. Sonra alçak dağlarla devam etti. Şimdiyse uzun Everest Tepesi yolculuğu sonunda Güney ve Kuzey Kutbundan dönüyor. Ve bu kişi bir astım hastası. Tekrardan söylüyorum, harekete geçin ve başarılarınızı kutlayın. Yolun ortasındayken güçsüzlüklerinizin farkına varın. Hayalimizde ısrar etmek bize şunu hatırlatıyor: Görüntünün ardından bir görüntü, bir görüntü daha bize hayatımızın hareketini verecek. Sinema ve videolarda da tamamen aynı metot vardır. Uzmanların filmlerde bize söylediği gibi, görme sürerliği, filmlerde uygulanan bir teoridir. Onlara bunu yaşamda da uygulayabileceğimizi söyleyebiliriz. Bunu yaşamımıza, görüntüden sonra bir görüntü olarak uygulayabiliriz. Bunu başarıp hareket eden bir görüntüyü hareket ettirmeyi başarabiliriz. Evet, bunu başarabiliriz. Son olarak, bu konuyla alakalı olan bir şey daha hatırlıyorum. Lisede üçüncü yılımdaydım. Ve son olarak mezuniyet sınavımız vardı. Bu arada tüm mezuniyet sınavına gireceklere başarılar dilerim. Gerçekten çok çalıştım, çok sıkı çalıştım. Bunu, her ne olursa olsun, sadece 18 puan almak için yaptım. erken kalkardım ve aslında yalnızca onu hayal ederdim. 18 puanı aldığımı hayal etmeyi sürdürdüm. Sonuçta, 18 puanı alamadım. Ne yani? Sadece her şeyde ısrar etmeyi mi söylüyoruz? İstediğimiz şeye ulaşamadık diye vazgeçelim mi? Hayır, bu son değil. Bu yüzden, en başında dediğim gibi hayalin ısrarı hedeflerin ısrarı değildir. Çünkü hedefler değiştirilebilir. Hedeflerimizi bir başkasıyla değiştirebiliriz ama vizyonumuz bellidir. Yerel toplumda etkili bir insan olma hayalim vardı. Bunun bir etkisi var ve aslında ben orada olduğumu düşünüyorum. Bu hayal ya da bir başkası. Son olarak demek istediğim şey, hayalimiz oradadır ve yolunuzu açıkça aydınlatan tek şey hayalinizdir. Hayalinizi doğru belirleyin. Hayalinizi belirleyin ve ısrarcı olun. Sadece saniyenin on altıda birinde değil, tüm yaşamınız boyunca böyle olun. Tıpkı Sayın Büyükelçimizin dediği gibi: "Şampiyon ol!" Söyleyeceğim şu: "Hayal kurun ve şampiyon kadın olun." (Alkışlar)