Sizleri uzay aracı Rosetta'nın, destansı araştırmasına götürmek istiyorum: bir kuyruklu yıldıza eşlik etmek ve üzerine keşif aracı indirmek. Bu iki yıldır benim için bir tutkuydu. Öncelikle size Güneş Sistemi'nin kökeni hakkında bir şey açıklamam gerek. 4,5 milyar yıl önce, gaz ve tozdan oluşan bir bulut vardı. Bu bulutun ortasında, güneşimiz oluştu ve tutuştu. Bu sırada, gezegenler, kuyruklu yıldız ve asteroit dediğimiz şeyler de şekillendi. Sonra teoriye göre, Dünya şekillenmesinden az sonra soğudu ve kuyruklu yıldızlar yoğun şekilde Dünya'ya çarptı ve Dünya'ya suyu getirdiler. Muhtemelen karmaşık organik maddeyi de Dünya'ya getirdiler ve bu da yaşamın başlamasında tetikleyici rol oynamış olabilir. Bunu, 2000 değil de 250 parçalı bir yapbozu çözmek zorunda olmakla kıyaslayabilirsiniz. Daha sonrasında, Jupiter ve Satürn gibi büyük gezegenler, şu an bulundukları konumlarında değillerdi ve yerçekimsel olarak etkileşip tüm güneş sisteminin içini süpürüp geçtiler ve şimdi kuyruklu yıldız dediğimiz şeyler, Neptün'ün yörüngesinin ötesinde bir cisimler kuşağı olan Kuiper Kuşağı'nı oluşturdu. Bazen bu objeler birbirleri ile çarpışır, ve yerçekimsel olarak yön değiştirir, ve Jupiter'in yerçekimi onları tekrar Güneş sisteminin içine çeker ve böylece gökyüzünde gördüğümüz kuyruklu yıldızlar olurlar. Burada, not düşülmesi gereken önemli nokta, bu kuyruklu yıldızların 4,5 milyar yıl boyunca, güneş sisteminin dışında, değişmeden güneş sisteminin dondurulmuş versiyonları gibi durduklarıdır. Gökyüzünde, bu şekilde gözüküyorlar. Onları kuyruklarıyla tanıyoruz. Aslında 2 tane kuyruk var. Biri güneş rüzgarıyla sürüklenen toz kuyruk, Diğeri güneş sistemindeki manyetik alanı takip eden yüklü parçacıklardan oluşan iyon kuyruk. Buradaki yıldız bulutu, ve sonra nüve, çok küçük olduğundan görmesi zor. Bu arada, Rosetta'nın durumunda, uzay aracının bu merkez pikselde bulunduğunu unutmayın. Kuyruklu yıldızdan sadece 20, 30, 40 kilometre uzaktayız. Şimdi neleri aklımızda tutmamız gerek? Kuyruklu yıldızlar güneş sistemimizin oluştuğu orijinal materyali içerir. Bu yüzden de dünyanın ve yaşamın başlangıcında var olan bileşenleri çalışmak için idealler. Ayrıca kuyruklu yıldızların, yaşamın başlangıcını tetikleyen elementleri getirdiği de düşünülmektedir. 1983'de, ESA (Avrupa Uzay Ajansı), içerdiği görevlerden biri bir kuyruklu yıldız misyonu olacak, uzun vadeli Horizon 2000 programını kurdu. Paralelinde ufak bir kuyruk yıldız görevi için gördüğünüz Giotto fırlatıldı ve 86'da diğer uzay araçlarından bir armada ile Halley kuyruklu yıldızının yanından geçti Bu misyonun sonuçları şunu kanıtlamış oldu kuyruklu yıldızlar güneş sistemini anlayabilmek için çalışılabilecek ideal cisimlerdi. Böylece, Rosetta misyonu 1993' de onaylandı, ilk planda 2003 yılında fırlatılması gerekiyordu ama Ariane roketi ile ilgili bir sorun oluştu. Ama halkla ilişkiler bölümümüz çoktan coşkuyla gidip üstünde yanlış kuyruklu yıldız isimleri olan 1000 adet mavi Delft porselen tabak yaptırmıştı bile. O günden beri hiç porselen almadım. En azından böyle bir artısı oldu. (Kahkahalar) Sorun çözüldükten sonra, 2004'de yeni seçilen Churyumov-Gerasimenko kuyruklu yıldızı için dünyadan ayrıldık. Bu kuyruklu yıldız özenle seçilmeliydi Çünkü A: ulaşabilir olmalıydı ve B: güneş sisteminde çok uzun süre bulunmuş olmamalıydı. Bu seçtiğimiz kuyruklu yıldız 1959'dan beri güneş sistemindeydi. Bu ilk kez Jupiter tarafından saptırılıp değişmeye başlamasına yetecek kadar güneşe yaklaştığı tarihti. Epeyce genç bir kuyruklu yıldızdı. Rosetta bir çok tarihi ilke imza attı. Bir kuyruklu yıldız yörüngesine oturup, güneş sistemi boyunca tam bir turuna eşlik eden ilk uydu oldu, Ağustosta güneşe en yakın mesafeye ulaştı ve sonra tekrar dışa doğru devam etti. Bir kuyruklu yıldıza ilk inişi gerçekleştirdi. Aslında kuyruklu yıldızın yörüngesinde dönmeyi normalde yapılmayan bir şeyi yaparak başardık. Normalde, gökyüzüne bakarsın nereyi gösterdiğini, nerede olduğunu bilirsin. Ama bu durum için bu yeterli değildi. Kuyruklu yıldız üstündeki işaretlere baka baka dolaştık Yapıları tanıdık, kaya parçalarını, kraterleri ve bu şekilde kuyruklu yıldıza göre nerede olduğumuzu anladık. Tabi birde, güneş hücreleri kullanarak, Jüpiter'in yörüngesinin ötesine geçebilen ilk uydu oldu. Kulağa aslında olduğundan daha destansı geliyor çünkü radyoizotop termal jeneratör kullanmak için gereken teknoloji o sırada Avrupa'da mevcut değildi yani başka çare yoktu aslında. Ama bu güneş panelleri büyüktü. Bu sadece bir kanat ve bu insanlar özellikle ufak seçilmiş değiller. Sizin benim gibi insanlar. (Kahkahalar) Bu kanatlardan iki tane var, 65 metrekare. Sonrasında tabi, kuyruklu yıldıza ulaşınca 65 metrekarelik yelkenlerin gaz çıkaran bir cismin yakınlarında çok da kullanışlı bir seçim olmadığını anlıyorsunuz. Peki, kuyruklu yıldıza nasıl ulaştık? Rosetta'nın bilimsel amaçları için, çok uzaklara gitmek durumundaydık, dünyanın güneşe uzaklığının dört katı bir uzaklık ve bunu yakıtla yapabileceğimizden çok daha yüksek vektörel hızla yaptık çünkü yakıt kullansaydık, aracın ağırlığının 6 katı kadar yakıt koymamız gerekecekti. Peki bu nasıl yapıldı? Yerçekimsel geçişlerle, sapan etkisini kullanarak bir gezegenin yanından, oldukça düşük irtifada geçiyorsunuz, bir kaç bin kilometre kadar ve o gezegenin güneş etrafındaki vektörel hızını bedavaya kazanmış oluyorsunuz. Bunu bir kaç kez yaptık. Dünya ile, Mars ile, yine Dünya ile ikinci kez, iki asteroitin de yanından geçtik, Lutetia ve Steins. Sonra 2011'de, güneşten o kadar uzaklaştık ki aracın bir sorunu olsa artık kurtaracak bir şey yapamayacağımız kadar. Bu yüzden hibernasyona geçtik. Tek bir saat hariç her şey kapatıldı. Beyazla gösterilmiş uçuş yörüngesini ve nasıl işlediğini görüyorsunuz. Başlangıç çemberimizi görüyorsunuz, beyaz çizgili olan, sonra gittikçe daha da elipsleşti ve sonunda Mayıs 2014'de kuyruklu yıldıza yaklaştık ve randevu manevralarına başladık. Giderken, Dünya'nın yanından geçtik ve kameraları test etmek için resimler çektik Bu, Ay'ın Dünya'ya doğuşu. bu şimdi selfie dediklerimizden, ki o zamanlar böyle bir kelime yoktu. (Kahkahalar) Bu Mars'ta. CIVA kamerasıyla çekildi. Bu iniş aracındaki kameralardan biri, tam güneş panellerinin altından bakıyor, Mars gezegenini ve uzakta güneş panellerini görüyorsunuz. Ocak 2014'de, hibernasyondan çıktıktan sonra Mayıs'ta kuyruklu yıldızla 2 milyon kilometrelik bir mesafeye varmaya başladık. Ancak aracın vektörel hızı çok yüksekti, saatte 2800 kilometre gidiyorduk, kuyruklu yıldızdan hızlıydık, bu yüzden frenlemek zorunda kaldık. Sekiz manevra yapmamız gerekti, görüyorsunuz bazıları gerçekten büyük. İlk seferde, saat başı bir kaç yüz kilometre ile başladık, yedi saatlik bir süreçti ve 218 kilo yakıt harcandı. Bu yedi saat ayrıca çok sinir bozucu bir süreydi çünkü 2007'de Rosetta'nın tahrik sisteminde bir kaçak olmuştu ve bir kolu kapatmak durumunda kalmıştık yani sistem, aslında bunu yapabilecek şekilde veya amaçla tasarlanmadığı bir basınçta çalışıyordu. Kuyruklu yıldızın civarına geldiğimizde, gördüğümüz ilk görüntüler bunlardı kuyruklu yıldızın gerçek rotasyon periyodu aslında 12 buçuk saattir bu hızlandırılmış hali. Ama herhalde uçuş dinamiği mühendislerimizin neden inişin zor olacağını düşündüklerini anlamışsınızdır. (Kahkahalar) Kolayca inebileceğimiz, yumrumtrak bir şey bulmayı ümit ediyorduk ama işte... Ama bir umudumuz daha vardı: tamamen düz olma ihtimali. Hayır. Bu hayalimiz de suya düştü. (Kahkahalar) Kısacası, şu artık kaçınılmazdı: bu cismi bulabildiğimiz her detayıyla tamamen haritalayacaktık. Çünkü 500 metre çapında ve düz bir alan bulmamız lazımdı. Niye 500 metre? Bu sondanın inişi için hesaplanmış yaklaşık bir değerdi. Neyse, bu işlemi yaptık ve kuyruklu yıldızın haritasını çıkardık. Fotoklinometri denilen bir teknik kullandık. Güneşin düşürdüğü gölgeleri kullanıyorsunuz. Gördüğünüz taş kuyruklu yıldızın yüzeyinde duruyor ve yukarıdan güneş vuruyor. Gölgeden doğru, aklımızla, anında kayanın şeklini kabaca belirleyebiliyoruz. Bunu bir bilgisayarda programlayıp, tüm kuyruklu yıldızı tarayıp haritasını çıkarabilirsiniz. Bunu yapmak için Ağustos'da, bazı özel yörüngelerde uçuşlar yaptık. İlki, kenarı 100 kilometre olan bir üçgen, 100 kilometrelik mesafede, bütün bu şeyi 50 kilometrede de tekrarladık. Kuyruklu yıldızı tüm açılardan görmüş olduk, ve bütün cismin haritasını çıkarmak için bu tekniği kullandık. Bunu iniş alanını seçme aşaması takip etti. Kuyruklu yıldızın haritasını çıkarmamızdan, iniş alanının kesin belirlenmesine kadar geçen süre 60 gündü. Daha fazla zamanımız yoktu. Bir fikir vermesi açısından, ortalama bir Mars misyonunda, 'Nereye gidelim?' sorusuna cevap bulmak yüzlerce bilim adamının yıllarını alır. Bizim 60 günümüz vardı, o kadar. Nihayetinde, iniş alanını belirledik ve Rosetta'nın Philae'yi fırlatması için emirler hazırlandı. Bu şöyle oluyor, Rosetta'nın tam olarak doğru noktada durması ve kuyruklu yıldızı hedeflemesi gerekiyor çünkü sonda pasif. Sonra sonda dışarı itiliyor ve kuyruklu yıldıza doğru hareket ediyor. Philae ayrılırken kameralarının onu tam olarak görebilmesi ve haberleşmeyi sağlayabilmek için Rosetta'nın dönmesi gerekiyordu. İniş yolu toplam yedi saat sürdü. Şimdi basit bir hesap yapalım: Rosetta'nın vektörel hızı, saniyede bir santimetre sapıyorsa ve 7 saat 25000 saniyeyse, bu kuyruklu yıldızı 252 metre kaçırmak demek. Bu yüzden, Dünya'dan 500 milyon kilometre uzakta, Rosetta'nın vektörel hızını saniyede bir santimden ve uzayda bulunduğu noktayı 100 metreden daha net şekilde bilmemiz gerekiyordu. Kolay bir şey değil. Şimdi size kullandığımız bilim ve aletlerle ilgili bir kaç şey anlatayım. Tüm aletlerin bütün detaylarıyla sıkmayacağım sizi ama bu nokta önemli. Gaz kokusunu alabiliriz, toz partiküllerininin şeklini, bileşimlerini ölçebiliriz, manyetometreler falan, her şey var. Bu Rosetta'nın bulunduğu pozisyondaki gaz yoğunluğunu ölçen bir aletten çıkan sonuçlar, bu, kuyruklu yıldızı terk eden gaz. Alttaki grafik, geçen yılın Eylül ayından. Kendi içinde uzun vadede varyasyon göstermesi şaşırtıcı değil ama şu keskin uç noktalara bakın. Bu bir kuyruklu yıldız günü. Güneşin, gaz buharlaşması üzerindeki etkisini ve kuyruklu yıldızın döndüğünü görebiliyorsunuz. İçinden bir sürü şey çıkan bir nokta var, bu nokta güneşin altındayken ısınıyor, arka tarafta kaldığında ise soğuyor. Bu yoğunluk dalgalanmalarını görebiliyoruz. Bunlar şimdiden ölçtüğümüz gazlar ve organik bileşikler. Gördüğünüz gibi etkileyici bir liste, ve liste aslında bundan çok ama çok daha uzun çünkü yapılacak daha bir sürü ölçüm var. Aslında şu an Houston'da bir konferans var ve bu sonuçlardan bir çoğu orada sunulmakta. Toz partiküllerini de ölçtük. Şimdi bu size çok da etkileyici gelmeyebilir tabi ama bilim adamları bunu gördüklerinde çok heyecanlandılar. İki toz partikülü: sağdakine Boris diyorlar ve analiz edebilmek için tantalla muamele ettiler. Magnezyum ve sodyum bulundu. Bunun anlamı şu, bu konsantrasyonlar, bu iki materyalin güneş sistemi şekillendiği zamanki konsantrasyonları. Böylece, gezegen oluştuğunda ortamda hangi materyaller vardı öğreniyoruz. Tabi ki, önemli unsurlardan biri de görüntüleme. Bu Rosetta'nın kameralarından biri, OSIRIS kamerasından bir resim, bu sene ocağın 23'ünde Science dergisinin kapağına çıktı. Kimse bu cismin böyle görüneceğini beklemiyordu. Kayalar, taşlar,-- başka bir şeydense Yosemite Parkı'ndaki Yarım Kubbe'ye daha çok benziyor. Şuna benzer şeyler de gördük: kum tepecikleri, ve sağ tarafta rüzgar dalgalanmalarının gölgeleri. Bu tip şeyleri Mars'tan biliyoruz zaten ama, bu kuyruklu yıldızın atmosferi yok yani kumda rüzgar dalgalanması gölgesi olması biraz zor. Sebebi bölgesel gaz çıkışı veya yükselip tekrar inen şeyler olabilir. Şu an bilemiyoruz, araştırılacak çok şey var. Burada, aynı resimden iki tane görüyorsunuz Sol taraftakinde ortada bir çukur görüyorsunuz Sağdakinde ise, dikkatle bakarsanız o çukurdan gelen üç püskürme görülüyor. Bu kuyruklu yıldızın aktivitesi. Görülüyor ki, bu püskürmelerin altındaki kısım aktif bölgelerin bulunduğu ve materyalin uzaya doğru buharlaştığı yer. Burada, kuyruklu yıldızın boyun kısmında ilginç bir yarık görüyorsunuz. Sağ kenarda. Bir kilometre uzunluğunda ve iki buçuk metre genişliğinde. Bazı insanlar diyor ki, güneşe yaklaştığımızda kuyruklu yıldız ikiye ayrılabilir biz de hangi yarısını seçeceğimize karar vermek zorunda kalırız. Burada yine sonda -- bir sürü alet yere saplanıp, kazabilen şeyler falan hariç çoğu Rosetta'dakilerle benzer çünkü uzayda bulduğunuz şeylerle kuyruklu yıldızda bulduğunuz şeyleri karşılaştırmak istiyorsunuz. Bunlara referans değeri ölçümleri deniyor. Bunlar inişteki düşüşünün görüntüleri OSIRIS kamerası tarafından çekildiler. Sondanın Rosetta'dan daha ve daha uzaklaştığını görüyorsunuz. Sağ yukarıda, sondanın çektiği bir resim var, kuyruklu yıldızın yüzeyinden 60 metre yüksekten çekilmiş. Oradaki kaya parçası 10 metre falan. Bu kuyruklu yıldıza inmeden önce çektiğimiz son resimlerden biri. Burada bütün seriyi tekrar görüyoruz ama farklı bir açıdan ve sol alttan ortaya doğru sondayı kuyruklu yıldız yüzeyi üstünde yol alırken gösteren büyütülmüş üç kare var. En üstte de, inişin bir öncesi/sonrası resmi var. 'Sonrası' resminin tek sorunu, sondanın görünmemesi. Ama aslında dikkatli bakarsanız, resmin sağ tarafında sondanın orada olduğunu ama sıçradığını görürsünüz. Tekrar yüzeyden ayrılmış. Komik bir not düşeyim bu noktada, ilk planda Rosetta'nın sıçrayabilen bir sondası olacağı tasarlanmıştı ama bu fikirden vazgeçildi çünkü çok pahalıya malolacaktı. Biz bunu unuttuk ama demek ki sonda unutmamış. (Kahkahalar) İlk sıçrama sırasında, manyetometrelerden alınan sonuçları görüyorsunuz burada, üç eksenden, x,y ve z. Yarısına doğru kırmızı bir çizgi görüyorsunuz. Bu kırmızı çizgide, bir değişim var. Olan şu, ilk sıçrama sırasında, sondanın bir ayağı bir yerlerde, bir kraterin kenarına çarptı ve bu sondanın dönme hızını değiştirdi. Olduğumuz yerde olduğumuz için oldukça şanslıydık yani. Bu Rosetta'nın sembolleşmiş resimlerinden biri. İnsan yapısı bir nesne, sondanın bir ayağı, bir kuyruklu yıldızın üstünde duruyor. Bence bu, gördüğüm uzay bilimi resimleri arasında gelmiş geçmiş en iyilerden biri. (Alkışlar) Hala yapmamız gereken şeylerden biri, sondayı bulmak. Buradaki mavi bölge, olduğunu tahmin ettiğimiz yer. Henüz bulamadık ama aramalar da sondayı tekrar çalışır hale getirme çabalarımız da devam ediyor. Her gün dinliyoruz, ve umuyoruz ki bugünlerle Nisan arasında bir yerde sonda tekrar uyanacak. Kuyruklu yıldızda bulduğumuz bulgular: Bu şey suda yüzebilir. Suyun yoğunluğunun yarısına sahip. Çok büyük bir kaya gibi gözüküyor ama değil. Haziran, Temmuz, Ağustos'ta gördüğümüz aktivite artışı dört kat büyüklüğe sahip bir artıştı. Güneşe geldiğimiz zaman, saniyede 100 kilo kuyruklu yıldızdan ayrılıyor olacak gaz, toz, falan. Bu günde 100 milyon kilo eder. Ve son olarak, iniş günü. Hiçbir zaman unutamayacağım, tam bir çılgınlık, Almanya'da 250 TV ekibi. BBC benimle röportaj yapıyordu, diğer bir TV ekibi ise bütün gün beni takip edip, ben röportaj verirken kayda alıyordu Bütün gün böyle devam etti. Discovery Channel ekibi, beni kontrol odasından çıkarken yakaladı ve doğru soruyu sordu. Ve dostlarım, göz yaşlarına boğuldum hala da öyle hissediyorum. Bir buçuk ay boyunca, iniş gününü düşürken ağlamadan duramadım. ve hala da bu duygudayım. Kuyruklu yıldızın bu resmi ile, sizlerden ayrılıyorum. Teşekkür ederim. (Alkışlar)