İyi akşamlar!
Çok uzun zamandır polis memuru olarak
görev yapmaktayım.
Elimde bu notları görüyorsunuz, çünkü
ben aynı zamanda siyahi bir vaizim.
(Gülüşmeler)
Siyahi vaizler hakkında
bir şey biliyorsanız,
konuyu kapayacağız ve sonraki 20 dakika
bu konuya devam edeceğiz.
(Gülüşmeler)
Yani buna devam etmek
için buna ihtiyacım var.
Çok uzun zamandan beri polis memuruyum
ve demek istediğim teknolojinin
öncesini gördüm.
Çağrı cihazlarından öncesini diyorum.
(Gülüşmeler)
İsterseniz gülebilirsiniz
ama doğru söylüyorum.
Elemanlarımızın savaşı öncesini gördüm
-- Uyuşturucu savaşını kastediyorum.
Bunların hepsinin öncesini gördüm.
Çok eskileri gördüm
ve tüm bu gelgitleri yaşadım.
İyi ve kötü zamanlarda bulundum
ve polis olmayı hâlâ kesinlikle
çok seviyorum.
Polis olmayı çok seviyorum, çünkü
beni her zaman çok cezbetmiştir
ve asla bir iş olmamıştır.
Böyleyken bile,
bana göre kolluk kuvvetleri bir krizdedir.
Bu öyle görünmez bir kriz ki,
uzun yıllardır sürmekte.
Buna rağmen kolluk olan biz deriz ki,
"Ne var biliyor musunuz? Bunun
dışında kendi yolumuzla tutuklayamayız."
Kolluk olarak şöyle şeyler deriz,
"Evet, profil çıkarmak yasa dışı."
Ne var biliyor musunuz?
Kolluk işinde, bu şeye adapte olmamız
ve toplum polisliğine daha uyum sağlamak
gerektiğini kabul ederiz
Ama tüm bunlar olurken,
hâlâ aynı kibirlilikle devam ettiririz,
kabul ettiğimiz her şeyle çelişen
aynı kibirlilikle.
Benim için yıllar önce
geçerli olan sebep buydu.
Çünkü ırkçılıktan ve ayrımcılıktan
yorulmuştum,
tüm "-izm"lerden ve ideolojilerden
yorulmuştum.
Oldukça yorulmuştum.
Bu kısır döngüden yorulmuştum
ve hatta bugün dahi çok sevdiğim şube
biriminin içinde bile
o kadar yorulmuştum.
Eşim ve ben oturduk,
karar verdik ve emekliliğimiz için bir
tarih belirledik.
Emekli olacaktık ve
gün batarken gidecektim,
belki tamamen papazlık yapacaktım,
uzun zaman eşimle ilgilenecektim.
Herkes ne demek istediğimi biliyor.
(Gülüşmeler)
Emekli olmayı kararlaştırdık.
Ancak benden daha büyük bir güç vardı.
Şehrim için sevgim vardı,
burayı seviyordum, burada büyümüş,
burada eğitim almıştım --
kalbimi yeniden sistemine
soktuğum bir şehirdi.
Bu yüzden emekli olmadık.
Emekli olmadık
ve sonra ne oldu,
sonraki 18 ya da 19 ay,
radikal politikaları uygulama
tutkum vardı.
Sonraki 19 ay sonunda,
narkotik amirliği işini değiştirdim,
ötesine geçtim --
narkotik amirliğinde emekliliğe
hazırdım --
ve seviye üstüne seviye gittim,
bölge amiri olana kadar devam ettim.
Baltimore şehrindeki en kötü bölgeninin
amiri oldum.
Oraya Doğu Bölgesi deriz,
en şiddetli bölge,
en yoksul bölge --
%46'sı işsiz olan bir bölge.
O zamanki resmi verilerce,
AIDS ve tüberküloz verilerine göre,
ülkedeki tüm şehirler içinde
ya da tüm ülke içinde
her zaman ilk onun en üstündeydi.
İlk 10 -- bir eyalet demedim,
bir şehir demedim --
sadece küçük bir semt.
Ne dedim biliyor musunuz?
Farklı bir şey yapmak zorundayız.
Farklı bir şey yapmak zorundayız.
Radikal düşünmeliyiz.
Kutunun dışında düşünmeliyiz.
Bu değişimi yaratmak için
çaresizce istedim
ve çaresizce kalbimde hissettim.
İçimden gelen sesi dinlemeye başladım.
Her gece bana ne yapacağımı söyleyen
içimdeki sesi dinlemeye başladım,
ki o yapmak için eğitim aldığım her
şeye karşı duruyordu.
Ama yine de bunu yaptık.
Bunu yaptık, çünkü iç sesimizi dinledik,
çünkü şunu fark ettim:
Eğer gerçek bir polis reformu
görmek istiyorsam,
kamu düzeni için yetkili
olduğum toplumlarda,
dinleyin,
birisi bana bir zamanlar şunu söyledi
ve hepimiz bunu duyduk--
Aynı şeyi yapmaya devam ederek
bir değişim beklemek sadece deliliktir.
Berbat düşüncelerimizi değiştirmek
zorundaydık.
Bunu değiştirmeliydik.
Böylece toplumla bir bütün olarak
düşünmeye başladık,
yarı askeri olarak değil.
Farklı şekilde düşündük.
Asla ve asla olmaması
gereken bir şey olan onlara karşı
biz olgusunu
fark etmeye başladık.
Böylece tüm sınıflar, tüm ırklar,
tüm inançlar
ve tüm renklerle buluşabileceğim,
yine iş dünyası, dindarlar
sağlıkçılarla ve eğitimcilerle
buluşabileceğim,
tüm bu insanlarla buluşabileceğim,
otorite sağladığım toplumu oluşturan
bu insanlarla bir kesişime
gelmeye karar verdim.
Böylece onlarla buluştum ve
dinlemeye başladım.
Bakın, polisin bir derdi var.
Hepsinin ötesinde, topluma bir
şeyler katmak istiyoruz
ve bu tutumsuz strateji ve yayılmayla
baş etmeliyiz.
Ama hiçbir zaman topluma bunlardan
bahsetmiyoruz.
Onları toplum içine sürüp,
"Bunu al" diyoruz.
Ama bu berbat düşüncelerimizden
kurtulmamız gerektiğini söyledik
ve toplumumuzla konuştuk.
"Bu sizin toplumunuzun masasıdır.
Bir sandalye çekin.
Sizi dinlemek istiyoruz.
Toplumunuzda işe yarayacak olan ne?"
Sonra bazı harika şeyler olmaya başladı.
Bazı harika şeyler olmaya başladı.
Bakın, olay şu:
Altımda çalışan 130 polisin,
toplumun işgalcileri olmak yerine
ortakları olmaları için bir yol
bulmam lazımdı.
Nasıl yapılacağını çözmeliydim.
Çünkü asıl çılgınca şey şu:
Hukuki uygulamada zamanla
akıl almaz bir şey gelişti.
Harika koruyucular hâline geldik.
Sizi nasıl koruyacağımızı biliyoruz.
Biz büyük koruyucularız.
Ama bu kolları çok fazla çalıştırdık,
çok, çok fazla.
Ben doğal bir polis departmanı olsaydım
ve bir polis departmanını temsil etseydim,
bu 60 santimlik mükemmel kolu görürdünüz.
(Gülüşmeler)
Hoş değil mi? Bu şekilde.
Yağ yok. İyi görünüyor.
Hâlâ iyi görünüyor.
(Alkışlar)
Mükemmel bir kol -- koruma!
İşte biz buyuz ama bazen
o kadar çok çalışıyorduk ki,
suistimallere yol açıyordu.
Kayıtsızlığa ve vurdumduymazlığa
yol açıyor, bizi insanlıktan çıkarıyordu.
Unuttuğumuz şey,
bu ülke genelindeki mantra,
korumak ve hizmet etmekti.
Kimse bunu bilmiyor mu?
Korumak ve hizmet etmek.
(Gülüşmeler)
Diğer kola bakın,
ona bakın...ve oraya.
(Gülüşmeler)
Biliyor musunuz, biraz zayıf.
Hastalıklı görünüyor.
Kalkıyor ve düşüyor,
çünkü biz daha çok koruyucu
kolumuza yatırım yaptık.
Ama toplumumuzu ele almayı unuttuk,
sanki onlar müşterimizmiş gibi,
oğlumuz, kızımız, erkek kardeşimiz,
kız kardeşimiz,
annemiz, babamızmış gibi.
Bir şekilde, yol boyunca
dengesiz ilerledik.
Gururlu bir mesleğimiz olduğu için
aynaya bakıp hatalarımızı
görmemiz çok zordu.
Bir değişiklik yapmak daha bile zordur.
Bunu söylemem lazım:
Sadece kolluk kuvvetleri değil aslında.
Çünkü her birimiz bir toplum
oluşturuyoruz.
Herkes bir topluluk oluşturur.
Topluluklar olarak şunu söyleyebilirim,
kolluk kuvvetlerine çok fazla
sorumluluk yükledik.
Çok fazla.
(Alkışlar)
Ne zaman harekete geçsek,
kolluk kuvvetlerine
kızmak için küstahlık ve sinirimiz var.
Toplum olarak, sokakta
top oynayan çocuklar için
polisi aramanın,
dünyada hiçbir amacı yoktur.
Dünyada polisi aramamız
gereken bir durum yok,
çünkü komşumun müziği çok gürültülü,
çünkü köpeği bahçeme girdi
ve bir iki numara yaptı.
Polisi aramamız gereken bir durum yok.
Ama sorumluluğumuzun çoğuna teslim olduk.
Benim Baltimore'da küçük bir çoçuk
olduğum zamanlara bakalım --
sokakta gürültülü şekilde oynardık --
Gelip oyunumuzu bölen polisi
asla görmedik.
Kim gelirdi biliyor musunuz? Yaşlılar.
Onlar toplumun ebeveyn yüzleriydi.
Onlar velilerdi, onlar köyün aklıydı.
Onlar gelip, "Kesin şunu!"
"Bunu yapın." ve "Kesin!" derlerdi.
Toplumun her tarafında
akıl hocalarımız vardı.
Hepimizi ele geçirirlerdi, hepimizi.
Topluluk dediğimde,
bir topluluğu oluşturan
her şeyden bahsediyorum,
bir vaiz olduğum için kiliseler
üzerinde çok sertim,
çünkü kiliselerin çok sık etkisiz
hâle geldiğine inanıyorum,
eylem eksikliği.
Son 10-20 yıl boyunca,
kapınızın önünden yürüyüp
köşeyi dönünce vardığınız
topluluk kiliseleri olmaktan
dönüştürüldüklerine inanıyorum.
Değiştirildiler ve banliyö
kiliseleri oldular.
Şu anda, kök salmış toplulukların
ihmalinden dolayı bağlantısız
duruma gelmiş olan kiliseleriniz var.
Onlar o toplumu umursamıyor.
Toplum ve polis:
Tüm bu değerli hediyeyi kaybettik
ve buna ilişkisel eşitlik diyorum.
Bir başkasıyla kaybettik.
Bu başkasının suçu değil --
tamamen bizim suçumuz.
Hepimiz bundan sorumluyuz.
Ama şunu diyorum:
Hepimiz için şehrimizi
ve ulusumuzu tekrar büyütmek için
inşa etmek çok da zor değil.
Asla geç değil.
Asla geç değil.
Bakın, o bölgedeki dört buçuk yıllık
komutanlığımın üçüncü yılından sonra,
üç yıl,
benim polis arabama papazlar koyuldu,
çünkü bunu biliyordum --
küçük bir sırdı --
Bunu biliyordum:
Din adamları ile dolaştığınız sürece
kötü bir polis memuru olarak kalmak zordu.
(Gülüşmeler)
(Alkışlar)
Arabanın içinde ve dışında sağınıza
baktığınızda konuşacağınız şey:
"Peder, günahlarım için beni affet."
tüm gün boyunca bunu yapamazsın!
Bazı inanılmaz girişimler ortaya çıkardık,
toplumumuz ve polis bu güveni
geri inşa etmek için sözleşti.
Gençlerle ve bizleri
çitin yanlış tarafında gören kesimle
anlaşmaya başladık.
Ekonomik bir sorun olduğunu biliyorduk,
bu yüzden istihdam yaratmaya başladık.
Toplumumuzda hastalık olduğunu biliyorduk
ve uygun tıbbi bakıma erişimleri yoktu,
bu yüzden ortak olduk.
Bizimle ortak olmak isteyen herkesle
bir kesişimimiz ve ortaklığımız vardı.
Asla suç hakkında düşünmeden bütünsel
ihtiyacımız hakkında konuştuk.
Çünkü günün sonunda,
insanların ihtiyaçlarını hallettiysek,
işin köküne indiysek,
suç kendi kendini idare edebilirdi.
Kendi kendini idare edecekti.
(Alkışlar)
Dört buçuk yıllık görevin üçüncü
yılından sonra,
geriye dönüp tekrar baktık
ve suç sayımız ve cinayetlerin
40 yıllık tarihin en düşük
seviyelerinde olduğunu öğrendik --
her şey düşmüştü, 1970'lere dönülmüştü.
Daha da geriye gidebilirdi,
ama sorun şu ki, sadece 1970'den
bu yana veri tutmaya başladık.
Kırk yılın en düşüğü, o kadar ki,
diğer komutanlar beni aradı,
"Mel, adamım, ne yapıyorsun?
Ne yapıyorsun? Biraz da biz yapmalıyız!"
(Gülüşmeler)
Bu yüzden onlara da biraz verdik.
Kısa bir süre içinde,
şehir suç düşüklüğünde
30 yıl geriye gitti.
30 yıldır ilk kez, Baltimore şehrinde,
200 cinayetin altına düştük --
tam olarak 197.
Bunu kutladık,
çünkü büyük hizmetkârlar olmayı öğrendik,
ilk büyük hizmetkârlar olmayı.
İlk büyük hizmetkârlar olmayı.
Ama size şunu söylemeliyim:
Son birkaç yıldır,
tepki veren polis memuru yerine
büyük etkin polis memuru
ve ilişkisel polis memuru
olmayı öğrenene kadar
geçen yıllar beni hayal
kırıklığına uğrattı.
Kalbimi kırdılar.
İsyan hâlâ acıtıyor.
Hâlâ kalbimi acıtıyor,
çünkü gerçekten bunun asla olmaması
gerektiğine inanıyorum.
Asla olmaması gerektiğine inanıyorum,
içinde bulunduğumuz duruma devam
etmemize izin verilseydi,
toplumumuza hizmet edilseydi,
onlara insan gibi davranılsaydı,
saygılı davranılsaydı,
onlara şefkatli olunsaydı.
Bu bağlamda devam edersek,
böyle bir şey hiç olmayacaktı.
Ama bir şekilde, her zamanki gibi
davranmaya devam ettik.
Ama yine heyecanlıyım!
Tekrar heyecanlıyım, çünkü toplum
destekli polislik hakkında
sadece konuşmayan bir emniyet müdürü var,
kesinlikle onu anlıyor
ve daha da önemlisi, onu benimsiyor.
Bu yüzden şu anda çok heyecanlıyım.
Bugün, Baltimore için heyecanlıyım,
çünkü birçok şehir gibi
küllerinden doğacak inanıyorum.
İnanıyorum -- gerçekten inanıyorum --
(Alkışlar)
Tekrardan harika olacağız.
Bu ulus tekrar harika olacak.
Çünkü amacımız aynı:
Hepimiz barış istiyoruz.
Hepimiz birbirimize saygı istiyoruz.
Hepimiz sevgi istiyoruz.
Geri dönüş yolunda olduğumuza inanıyorum
ve bu konuda çok heyecanlıyım.
Tanrı hepinizi korusun.
(Alkışlar)
Tanrı sizi korusun.
(Alkışlar)