Bazen bir balık oltayla yüzeye çekildiğinde, yuvalarından fırlamış gözleriyle ve midesinin ağzından çıkmasıyla sanki bir balon gibi şişirilmiş gibi şişkin görünecektir. Basınçtaki hızlı değişikliklerden doğan bu tip fiziksel hasara basınç travması denir. Denizin altında her 10,06 m derinlikte basınç 6,6 kg /25,4 mm kare (1,00 atm) artar. Basıncın 54,44 atm'nin üstünde olduğu 548,64 m kadar derinlikte yaşayan sarı gözlü kaya balığını örnek alalım. Bu bir çeyrekliğin üstünde dengede duran bir kutup ayısının ağırlığına eşit. Boyle Kanunu, gazın hacminin basınç ile ters orantılı olduğunu belirtir. Yani bir kaya balığının yüzme kesesi veya insan akciğerleri gibi herhangi bir hava dolu alan daha derine dalarken sıkışacak ve yukarı çıkarken genişleyecektir. Bir balık balıkçının kancasına takıldıktan ve hızlıca yüzeye çekildikten sonra yüzme kesesindeki hava genişlemeye başlar. Pörtlek göz diye adlandırılan durumda yükselen iç basınç gözlerini yuvalarından çıkartırken hızlı genişleme aslında balığın midesini ağzından çıkmaya zorlar. Bazen kaya balığının gözleri korneanın içinde biriken küçük gaz baloncuklarından, kornea amfizeminden dolayı kristal bir görünüşe sahip olucaktır. Neyse ki bir dalgıç endişelenecek kapalı bir yüzme kesesine sahip değil. Bir dalgıç yüzeye çıkarken nefes vererek ciğerlerindeki basıncı düzenleyebilir ama denizin altında geçerli olan diğer fizik yasalarına dikkat etmeli. Henry'nin Yasası, sıvıda çözülen gaz miktarının kısmi basınçla orantılı olduğunu belirtir. Bir dalgıcın nefes aldığı hava %78 nitrojendir. Deniz altındaki basınç ne kadar yüksekse dalış tüpünde bulunan havadaki nitrojen karadakinden daha yoğun biçimde dalgıcın dokularına nüfuz eder. Dalgıç çok hızlı biçimde yukarı çıkarsa biriken nitrojen çözeltiden açığa çıkabilir ve dokularında, kanında ve eklemlerinde küçük baloncuklar oluşabilir, düşük basınç hastalığına diğer bir deyişle vurguna neden olabilir. Bu sodandan çıkan karbondioksitin fışırtısına benzer. Basınç serbest kalınca gaz çözeltiden ayrılır. Ama bir dalgıç için baloncuklar şiddetli ağrıya ve bazen ölüme bile neden olabilir. Dalgıçlar yavaşça yükselerek ve yükselirken,emniyet durakları denen, molalar vererek vurgun yemekten kaçınırlar böylece gaz dokularına geri nüfuz edecek ve nefesiyle dışarı çıkacak zamana sahip olur. Bir dalgıç nasıl basınç düşmesine ihtiyacı varsa bir balığın iyileşmesi için de denize geri koyarak elde edilebilecek basınca maruz kalmaya ihtiyacı var. Ama bu demek değil ki balık denize gelişigüzel atılmalı. Şişmiş bir vücut suda yüzecek ve aç bir deniz aslanı tarafından yakalanacak ya da martılar tarafından yenecek. Yaygın bir inanış var. Bir iğneyle midesini delip havanın dışarı çıkmasını sağlamak balığın kendi başına geri yüzmesine izin verir. Ama bu patlatılmaması gereken bir balon. Bir balığı düzgünce yaşadığı yere geri göndermek için balıkçı misinayla indirmek yerine alçalan bir alet kullanmalı ve onu doğru derinlikte serbest bırakmalı. Evine doğru giderken ve geri dönen basınç gaz hacmini azaltırken gözleri yuvalarına geri döner ve iyileşir ve midesi eski hâline geri döner. Bu balık yeni bir gün daha görmek için bir kez daha özgürce yüzmek, yemek, tekrar üreyip nüfusu canlandırmak için yaşayacak.