Hendrix, Cobain ve Page. Hepsi son derece hızlı. Peki nasıl oluyor da ellerindeki bu mekanizma nota, ritm, melodi ve müziği oluşturuyor? Gitar teline vurduğunuzda "kararlı dalga" denilen bir titreşim oluşur. "Düğüm noktaları" olarak adlandırılan bazı noktalar hareket etmezken "dalga karnı" denilen diğer noktalar ileri geri salınır. Bu titreşim sap ve köprü aracılığıyla gitarın gövdesine aktarılır ve buradaki ince, esnek ağaç titreşip etrafındaki hava moleküllerini de titreştirir. Art arda gerçekleşen bu titreşimler ses dalgalarını meydana getirir. Gitarın ses deliğinden çıkan dalgalar kulağımıza iletilir. Burada elektriksel sinyallere çevrilerek beynimiz tarafından ses olarak algılanır. Sesin perdesi, titreşimlerin frekansına bağlıdır. Hızla titreyen bir tel pek çok titreşimin bir arada oluşmasına yol açarak yüksek perdeli bir ses oluşturur. Yavaş bir titreşimin sonucunda ise düşük perdeli bir ses oluşur. Telin titreşim frekansını etkileyen dört faktör var: uzunluk, gerginlik, yoğunluk ve kalınlık. Gitar telleri aynı uzunlukta ve gerginlikte olur; ancak kalınlık ve yoğunlukları farklılık gösterir. Kalın teller daha yavaş titreşip daha kalın sesler çıkarır. Tele her vurduğunuzda birkaç kararlı dalga yaratırsınız. Temel dalga, notanın perdesini belirler. "Doğuşkan" diye adlandırılan başka dalgalar da vardır. Doğuşkanların frekansları, temel dalganın frekansının katları şeklindedir. Bu kararlı dalgalar bir araya gelerek karmaşık bir dalga oluşturur. Tele vurma biçiminizi değiştirerek farklı doğuşkanlar elde edebilirsiniz. Telin ortasına vurduğunuzda duyacağınız şey temel sesin yanı sıra, frekansları temel sesinkinin tek sayı katları olan, düğüm noktaları ise telin ortasında olan doğuşkanlardır. Köprüye yakın bir yerden tele vurduğunuzda ise, temel sesin frekansının çift sayı katları olan doğuşkanların parlak sesini duyarsınız. Batı Müziği gamlarını oluşturan yine bu doğuşkanlardır. Temel sesle beraber, temel sesin frekansının iki katı frekansa sahip olan birinci doğuşkanı duyduğumuzda bu ikisi birlikte kulağımıza oldukça uyumlu gelir. Bu yüzden onları aynı nota olarak kabul ederiz. Aralarındaki farklı ise "oktav" diye adlandırırız. Gam, 12 sesten oluşur ve bu sesler bir oktav aralığı içinde yer alır. Her birinin frekansı, bir öncekinin frekansının 2^(1/12) katıdır. Bu katsayı, perde aralığını belirler. Her bir perde çubuğu, telin geri kalan uzunluğunu 2^(1/12)'ye bölüp frekansı yarım ses aralığı kadar yükseltir. Keman gibi perdesiz enstrümanlar iki nota arasındaki sonsuz sayıda frekansın çalınabilmesini sağlar. Fakat ton dışına çıkmayıp akortlu çalmayı da bir o kadar zorlaştırır. Tellerin sayısı ve akortlanışı çalmak istediğimiz akorlara ve ellerimizin fizyolojisine göre belirlenmiştir. Gitarların şekilleri ve yapıldıkları materyaller çeşitlilik gösterir ve bu çeşitlilik, titreşimin doğasını ve sesini de değiştirir. Aynı anda iki veya daha fazla teli çalmak akorlar ve diğer ses efektleri gibi yeni kalıplar oluşturmamızı sağlar. Örneğin frekansları birbirine yakın olan iki notayı aynı anda çaldığınızda, bu iki sesin üst üste binmesiyle genliği artıp azalan bir ses dalgası oluşur ve ortaya gitaristlerin "vuruş" dediği, zonklamaya benzeyen bir ses çıkar. Elektrik gitarlar ise daha geniş bir yelpaze sunar. Titreşim yine tellerde başlar fakat bu kez manyetikler tarafından elektriksel sinyallere çevrilip ses dalgaları üreten hoparlörlere iletilir. Sinyaller, manyetik ve hoparlör arasında çeşitli şekillerde işlenerek distortion, overdrive, wah-wah, delay ve flanger gibi efektler yaratılabilir. Müzik fiziğinin sadece eğlence için olduğunu düşünüyorsanız konuya bir de şu açıdan bakın: Bazı fizikçiler evrendeki her şeyin çok küçük ve çok gergin tellerin (sicimlerin) harmonik serilerinden oluştuğunu düşünüyor. Yani tüm gerçekliğimiz kozmik bir Jimi Hendrix'in uzun bir solosu olabilir mi? Şüphesiz ki teller, ya da sicimler, kulağımızla duyabildiğimizden çok daha fazlasını ifade ediyor.