Bu, üç tane boş ve kullanılmış
plastik şişenin hikayesi.
Onların gezegenin kaderini derinden
etkileyeceği yolculukları
başlamak üzere fakat her yolculuk
aynı sonuçlanmak zorunda değildir.
Şişelerin nerede sonlandığını anlamak için
öncelikle onların kökenini araştırmalıyız.
Bu hikayenin kahramanları
bir rafineride tasarlandı.
İçlerindeki plastik
yapı monomer
olabilmek için kimyasal açıdan
petrol ve gaz moleküllerinin
bir araya gelmesiyle oluştu.
Bu monomerler topak halde
plastik olabilmek için
uzun polimer zincirlere bağlandılar.
Bunlar imalatçı fabrikalarda
bizim üçüz şişelerin yapısını düzenleyen
elastik materyal üretimi için
eritilip kalıplarda yeniden düzenlendi.
Makineler şişeleri kabarcıklı
sıvı ile doldurdu ve
devamında paketlendi,sevk edildi,
satın alındı,açıldı,tüketildi
ve kabaca atıldı.
Şuan burada uzanıyorlar,
bilinmez bir köşede hazır bir şekilde.
Birinci şişe tıpkı yüz
milyonlarca plastik kardeşi gibi
çöp sahasında kendini bulur.
Bu büyük çöplük her gün daha da büyüyor.
çünkü daha çok çöp gelerek yer kaplıyor.
Plastikler diğer çöp
tabakaları ile sıkışırken
yağmur suyu atıklara doğru akar
ve atıkların içerdiği suda
eriyen bileşikler çözünür.
Ayrıca bazıları yüksek
oranda toksik içerir.
Birlikte 'sızıntı su' adında tehlikeli
bir karışım oluştururlar
ki bu karışım ekosistemi zehirleyerek
ve doğal hayata zarar vererek
yeraltı sularına,
toprağa ve akarsulara yayılır.
Birinci şişemiz yaklaşık olarak
1000 yılda acı verici bir süreçle çözünür.
İkici şişemizin hikayesi garip
ama ne yazık ki daha mutlu değil.
Küçük bir su birikintisinde yüzer
sonrasında akıntıya kapılır,
akıntı nehre doğru yol alır,
nehir okyanusa ulaşır.
Aylarca denizde kaybolduktan sonra,
yavaşça çöplerin toplaştığı
büyük bir girdabın içine sürüklenir.
Bu bölge Büyük Pasifik Okyanusu'nun
Yüzen Çöp Adası olarak adlandırılır.
Burası okyanus akıntısının milyonlarca
plastik çerçöpü topladığı yer.
Bu, dünyadaki beş plastik dolu
girdaptan sadece biri.
Bunlar suyu plastik bulamacına
dönüştürüp pisleten yerler.
Bazı hayvanlar örneğin deniz kuşları
bu karışıklık içerisinde dolanırlar.
Onlar ve diğerleri parlak renkli plastik
parçalarını yiyecek zannederler.
Plastic onları aç oldukları
halde doygun hissettirir.
Böylece açlıktan ölürler.
Ayrıca plastikten gelen
toksinler besin zincirine geçer.
Örneğin, bu hayvan fener
balığı tarafından yenilir,
fener balıklarını mürekkep balığı yer,
mürekkep balıklarını ton balığı yer
ve ton balığını da biz yeriz.
Ayrıca çoğu plastik
biyolojik olarak parçalanmaz.
Bu da demektir ki onların
kaderi mikro plastik olan
daha küçük parçalara ayrılmak.
Böylece sürekli denize tekrar dönecektir.
Fakat üçüncü şişemiz kardeşlerinin aksine
zalimce arafta bırakılmaktan kurtulur.
Kamyon onu fabrikaya götürür.
Bu fabrikada
plastikler sıkıştırılıp düz hale
daha sonra blok hale getirilir.
Tamam. Bu biraz kötü gibi görünebilir
fakat azıcık daha dayanın!
Daha iyi olacaklar.
Bu bloklar yıkanıp kaynatılıp
küçük parçalara ayrılır.
Böylece tekrar kullanılabilecek
ham maddelere dönüştürülürler.
Sihirli bir şekilde üçüncü
şişemiz tamamiyle yeni bir şeye
dönüşmeye hazırdır.
Bu naçizane plastik
şişe için ise gökyüzü kadar
limitli bir değişim seçeneği oluşur.