2011 yılında bir grup fizikçi, 730 km'lik Cenevre-İtalya yolculuklarında, nötrinoların, saniyenin 60 milyarda 1'iyle ışık hızından daha hızlı hareket ettiğini gösteren bir keşifte bulundular. Altı ay süren kontrollere rağmen bu sıra dışı keşif sonuç vermedi. Fizikte devrim açabilecek bir buluşu kutlamak yerine araştırmacılar, gözlenen anormalliğin araştırılmasının devamına ilişkin bir rapor hazırladılar. Zamanla, sorunun yanlış bağlanan bir fiber optik kablosu olduğu ortaya çıktı. Bu örnek, bilimin kitaplarda yazanlardan çok daha fazlası olduğunu gösteriyor. Aslında dünya çapındaki araştırmacılar sürekli olarak bilime yeni bir konu olacak gözlemlerini yayınlamaya devam ediyor. Yayımlanmış çalışmalar gelecek araştırmalara yeni buluşların teşvik edilmesine ve devlet politikasını bilgilendirmeye yardımcı olurlar. Bu yüzden araştırma sonuçlarına güven duymamız önemlidir. Eğer bilimsel sonuçlar yanlışsa, zamanımızı, kaynaklarımızı ve hatta yanlış yönlendirmeler uğrunda sağlığımızı riske atabiliriz. Bulgular önemli olduğu için sıklıkla diğer araştırmacılarca ya bilgi tekrar analiz edilerek ya da tüm deney tekrar yapılarak kontrol edilir. Zamanlama hatasını belirlemek CERN verilerin tekrar tekrar incelenmesiyle gerçekleşti. Ne yazık ki yılda1 milyonu aşan bilimsel yayının kontrolü için ne yeterli kaynak ne de profesyonel bir teşvik var. Araştırmalara karşıt görüş sunulsa bile, sonuçlar güvenilir değil. Yayımlanmış onlarca ilaç araştırması üzerine yapılan son çalışmalar, %25'inden az kısmının sonuçlarını yeniden test etmeyi başarabildi ve diğer bilimsel disiplenlerde de benzer sonuçlarla karşılaşıldı. Gözden geçirilmemiş pek çok ürün grubu var. Hatalar verinin ilk tasarım, işleyiş veya analizinde saklı olabilir. Bilinmeyen faktörler, örneğin hastanın tıbbi bir çalışmada belirtilmeyen durumu gibi, yeni testlerde tekrarlanamayan sonuçlar doğurabilir. Bazen de ikincil araştırma grubu, aynı orijinal sonuçları bulamayabilir. Bunun sebebi birinci grubun ne yaptığını tam olarak bilmemeleridir. Fakat bazı sorunlar, bilimle uğraşırken alınan sistemsel kararlardan kaynaklanır. Araştırmacılar, onları işe alan kuruluşlar, ve yeni bulguları konu alan bilimsel yayınların sık sık büyük sonuçlar çıkarması beklenir. Önemli yazılar insanların kariyerlerini ilerletip medyadaki ilgiyi canlandırır ve köklü yatırımlara yol açabilir, bu yüzden araştırmacılar kendi bulgularını sorgulamaya pek istekli olmazlar. Bununla birlikte, beklenen hipotezi desteklemeyen yayınlar için çok az teşvik bulunmakta. Bu durum da beklenen ve bulunan arasında büyük bir anlaşmazlıkla sonuçlanıyor. Nadiren, bu durum kasten sahtecilik yapmaya yol açabilir, 2013'te bir araştırmacının tavşan kanıyla insan kanını karıştırıp yaptığı AIDS aşısını işe yarıyor gibi göstermesi buna bir örnektir. Yayınla veya yok et anlayışı akademik yayınların geleneksel meslektaş değerlendirmesi sürecini de zora sokuyor ki bunlar muhtemel eksikleri tespit etmek için güvenlik tedbirleridir. Sadece bir ya da iki kişinin değerlendirme yaptığı şu anki sistem ne yazık ki aşırı etkisizdir. 1998'de yapılan çalışmada tam da bu gerçekleşmişti. Sekiz zayıf nokta araştırmalara bilerek eklenmiş, fakat sadece %25'lik bir bölümü değerlendirmede tespit edilmişti. Pek çok bilim adamı, araştırmaların tekrarlanması için çalışıyorlar. Araştırmacıları işlenmemiş veriye deneysel süreçlere ve analitik tekniklere daha açık olmaları için bir teşvik var, deneysel tekrarların önünü açmak için. Yayımlanmadan önce sorunlu araştırmaları elemek adına meslektaş değerlendirmesi süreci de güçlendirilebilir. Şu anki bilim camiasının gösterdiğinden çok daha sık yaşanan orijinal hipotezi doğrulamayan araştırmaların yayınlanmasıyla büyük sonuçlar elde etmeye yönelik baskıyı dengeleyebiliriz. Bilim her zaman yeni bilginin edinimi adına yanlış başlangıçlarla karşılaşmış ve karşılaşacaktır. Araştırmalarımızın tekrar test edilmesi için yeni yollar bulmak bu yanlış başlangıçları elememizde bize çok yardımcı olacaktır, heyecan verici yeni keşiflere yol almamızı sağlayacaktır.