Haberi duydunuz mu?
Temiz enerji devrimindeyiz.
10 kat daha fazla güneş enerji santrali
Yaşadığım yer olan Berkeley,
Kaliforniya'da,
sanki her gün yeni güneş panelleri
takılmış bir çatı,
yollarda elektrikli arabalar görüyorum.
Almanya, bazen enerjisinin yarısını
güneş enerjisinden elde ediyor
ve şimdi Hindistan, 2022'ye kadar
Kaliforniya'da sahip olduğumuzdan
inşa etmeye kendisini adadı.
Nükleer bile geri dönüş
yapıyor gibi görünüyor.
Bill Gates Çin'de mühendislerle
birlikte çalışıyor,
dayanıklı, kömürden daha ucuz,
ve atıklarla çalışan ilk reaktörü
inşa etmek için
yarışmaya çabalayan
birlikte çalışan 40 farklı firma var.
Ve bu nedenle sormaya başlayabilirsiniz:
Bu bütün küresel ısınma
problemini çözmek
kimsenin tahmin etmediğinden
çok daha kolay olacak mı?
Bu bilmek istediğimiz soruydu,
meslektaşlarım ve ben eldeki verileri
derinlemesine incelemeye karar verdik.
Biz temiz enerji devrimi hikayesinin
bazı kısımlarına karşı biraz şüpheciydik,
fakat bulduklarımız
bizi gerçekten şaşırttı.
İlk şey temiz enerjinin
artmakta olduğuydu.
Bu son 20 yıl boyunca temiz enerji
kaynaklarından gelen elektrik.
Fakat temiz enerji kaynaklarından
gelen küresel elektiriğin
yüzdesine bakarsanız,
aslında yüzde 36'dan yüzde
31'e düşmüş durumdadır.
Ve iklim değişikliği
sizi ilgilendiriyorsa,
mümkün oldukça süratle elektriğimizin
yüzde 100'ünü temiz enerji
kaynaklarından elde etmek için
tam ters istikamete gitmeliyiz.
Şimdi, merak edebilirsiniz,
"Hadi canım, küresel elektiriğin
nasıl yüzde 5 puanı olabilir?"
Peki, bu ki biraz az gözüktü.
Bu Kaliforniya'nın son nükleer santrali
Diablo Kanyon gibi 60 nükleer santrale eş
ya da Kaliforniya'daki
kesinlikle bizim en büyük,
dünyadaki ise en büyük güneş
tarlalarından biri olan Topaz boyutlarında
900 güneş enerji santraline eş.
Bunun büyük bir kısmı fosil
yakıtların temiz enerjiden
daha hızlı arttığıdır.
Ve bu anlaşılır bir şey.
Temel enerji kaynağı olarak
hala odun, kömür ve
tezek kullanan bir sürü fakir ülke var
ve bunlar temiz yakıtlara
ihtiyaç duyuyorlar.
Fakat başka bir şey oluyor ki
bu temiz enerji kaynaklarından biri
göreceli olarak değil
mutlak veriler ışığında
özellikle düşüşte.
Ve bu nükleer enerjidir.
Son on yılda onun üretiminin yüzde yedi
azaldığını görebilirsin.
Şimdi, güneş ve rüzgar
büyük atılım yapmakta,
bu yüzden hiç de fark etmez gibi
konuşmalar duyarsınız,
çünkü güneş ve rüzgar fark yaratacaktır.
Fakat veriler farkı şeyler söylüyor.
Güneş ve rüzgardan elde edilen
enerjinin tamamını toplasan,
nükleerden azalan miktarın ancak
yarısı yapıyor olduğunu görürsün.
ABD'de buna daha detaylı
bir şekilde bakalım.
Son birkaç yılda –- gerçekten
2013, 2014--
biz nükleer santralleri daha
ömrü dolmadan tedavülden kaldırdık.
Onların yeri tamamen
fosil yakıtlarca alındı
ve bu yüzden sonuç şu ki neredeyse
güneşten aldığımız
temiz enerji elektriği kadarını yok ettik.
Ve bu bize has bir şey değil.
İnsanlar Kaliforniya'yı bir temiz enerji
ve iklim lideri olarak görüyor,
fakat verilere baktığımızda
bulduğumuz şey şu ki aslında
Kaliforniya 2000 ile 2015 arasında ulusal
ortalamadan daha yavaş bir şekilde
emisyonları azaltıyor.
Peki Almanya'dan ne haber?
Çok fazla miktarda
temiz enerji üretiyorlar.
Fakat verilere baktığında,
2009'dan beri Almanya'da emisyonlarda
bir artış olduğudur
ve gerçekten 2020 iklim taahhütlerini
yakalayacaklarını
söylebilecek bir Allah'ın
kulunu bulamazsınız.
Sebebini anlamak zor değil.
Güneş ve rüzgar zamanın yüzde 10
ile 20 arasında güç sağlıyor,
ki bu şu demek güneş olmadığında,
rüzgar esmediğinde,
sizin hastaneleriniz,
evleriniz, şehirleriniz
ve fabrikalarınız için hâlâ
enerjiye ihtiyacınız olacak.
Son zamanlarda pillerde harika
ilerlemeler olmuş olmasına rağmen,
gerçek şu ki onlar hiçbir zaman
elektrik şebekesi kadar
randımanlı olmayacaklar.
Elektriği pile koyduğun ve
çıkarttığın her zaman
gücün yaklaşık yüzde 20 ile 40'ını
kaybedersin.
İşte bu yüzden biz Kaliforniya'da
aktif hale getirdiğimiz güneş
enerjisiyle ilgilenmeye çalışıyoruz--
şu an elektriğin yaklaşık yüzde 10'unu
güneşten elde ediyoruz-
güneş battığında, ve insanlar
işten eve döndüğünde
ve klimalarını, televizyonlarını
ve evdeki diğer bütün
aletleri çalıştırdığında,
çok miktarda doğal gaz
desteğine ihtiyacımız olur.
Şimdiye kadar yaptığımız şey
dağın bir tarafına çok miktarda
doğal gaz depolamak.
Bu bir süre gayet güzel çalıştı,
fakat geçen senenin sonunda
sızdırmaya başladı.
Bu Aliso Kanyonu.
Çok fazla metan gazı çıkışı oldu,
bu, yollardaki yarım milyon arabanın
deposunu dolduracak kadara eşitti.
Bu bizim yıl için olan iklim
taahhütlerimizden uçtu gitti.
Peki, Hindistan'dan ne haber?
Bazen gerçekten doğru veriler için
o yerlere gitmeniz gerekiyor,
bu yüzden birkaç ay önce
Hindistan'a gittik.
Güneş, nükleer, diğer enerjilerin en
üst düzey yetkilileri ile buluştuk
ve bize dediler ki,
"Bizim Hem Almanya'dan hem de
Kaliforniya'dan daha ciddi
problemlerimiz var.
Bizde yedek yok, doğal gaz hiç yok.
Ve bu sadece başlangıç.
2022'e kadar 100 milyar vat
elde etmek istiyoruz.
Fakat geçen sene sadece beş
ve bir önceki yıl da beş yapabildik."
Nükleere daha yakından bakalım o zaman.
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası
İklim Değişikliği hakkındaki Paneli
farklı yakıtlardaki karbon
oranını inceledi
ve nükleerde gerçekten çok düşük çıktı,
bu aslında güneş enerjisinden bile az.
Ve nükleer açıkça günün 24 saati,
haftanın yedi günü çok
miktarda güç sağlıyor.
Bir santral zamanın yüzde 92'lik
kısmında güç sağlayabiliyor.
İlginç olan şey farklı çeşitlerde
temiz enerjinin yaygın olduğu
ülkelere baktığımızda,
iklim kriziyle mücadelede
istikrarlı bir hız sağlamış
sadece birkaç ülke var.
Bu yüzden nükleer gayet güzel bir
seçenek olarak gözüküyor,
fakat bunun da bir problemi var,
ki eminim ki hepinizin farkında olduğu
insanlar bunu pek sevmiyor.
Yaklaşık bir buçuk yıl önce dünya
genelinde insanlarla yapılmış,
--sadece ABD'de veya Avrupa'da değil
bir anket vardı.
Buldukları şey
nükleerin gerçekten en az popüler olan
enerji çeşidi olduğuydu.
Petrol bile nükleerden da popüler.
Kömürle neredeyse eşit olsa da,
insanlar nükleerden korktukları
kadar kömürden korkmuyorlar,
ki bu bilinçsiz olduğumuzu gösteriyor.
Peki korktuğumuz şey ne o zaman?
Aslında üç şey var.
Santrallerin kendi güvenliği—
yıkılacakları veya zarara
neden olacakları;
onlardan çıkan atıklar
ve silahları çağrıştırıyor olması.
Ve sanırım, anlaşılır bir şekilde,
mühendisler bu çekinceleri dikkate alıyor
ve teknolojik çözümler araştırıyorlar.
İşte bu yüzden Bill Gates Çin'de
ileri reaktör geliştiriyor.
İşte bu yüzden 40 farklı girişimci
bu problem üzerinde çalışıyor.
Ben kendi adıma,bunun
hakkında çok heyecanlıyım.
Bir rapor hazırladık:“Nükleeri Nasıl
Ucuza Yaparız?” diye.
Özellikle toryum reaktörü
gelecek vaat ediyor.
İklim bilimci James Hansen
bana onunla birlikte Çin'e gitmek
ve Çin'in ileri nükleer programını
incelemek isteyip istemediğimi sorduğunda,
olaya balıklama atladım.
Orada MIT ve UC Berkeley' in
mühendisleriyle birlikteydik.
Çinlilerin yaptıkları
birçok şeyde olduğu gibi
nükleeri de yapabileceklerine dair
bir yargı vargı kafamda—
fabrika bantlarında çok sayıda küçük
nükleer reaktörler üretmek,
onları iPhonelar yada MacBooklar gibi
yüklemek ve dünyanın her yerine göndermek.
Berkeley de evde bir tane alabilirdim.
Fakat orada bulduğum
şey oldukça farklıydı.
Sunumlar heyecan verici ve
gelecek vaat ediciydi;
üzerinde çalıştıkları
çoklu reaktörler var.
Toryum reaktörüne sıra gelince,
aramızdan bir grup heyecanlandı.
Tüm sunumu yaptılar,
zamana riayet ettiler
ve dediler ki,
"2040 yılına kadar toryum
erimiş tuz reaktörünü
dünyaya satmaya
hazır olacağız."
Ve ben "Yok artık!" dedim.
(Gülüşmeler)
Meslektaşlarıma baktım ve
"Afedersiniz--
şu işi biraz daha hızlandıramaz
mısınız? "der gibi oldum.
Çünkü şu an iklim krizinin
biraz içindeyiz de.
Bu arada şehirleriniz çok kirli."
Ve cevap verdiler,
"Bizim toryum programımız hakkında
ne duyduğunuzdan emin değiliz,
fakat bunu yapmak için
kaynağın üçte biri yok,
ve sizin enerji departmanınız
deneme reaktörleri hakkındaki
sahip olduğu verilerle
özellikle hazır değildi.
"O zaman bir fikrim var, dedim.
Sunumunu yeni yaptığınız reaktör için
10 yılınız olduğunu nasıl biliyorsunuz?
Haydi bu kısmı geçelim,
haydi direkt bunu
ticarileştirmeye geçelim.
Bu para ve zaman kazandırır."
Ve bir mühendis bana baktı ve dedi ki,
"Bir soru sarabilir miyim:
Hiç tanıtımı yapılmamış olan
bir araba satın alır mıydınız?
Diğer reaktörlerden ne haber o zaman?
Sanal bir reaktör var şimdi, onlar
bunu satmaya başlıyorlar.
Bu yüksek sıcaklıklı gaz reaktörü.
Kaza ihtimali yok.
Fakat bu çok büyük ve hantal,
bu güvenlik kısmı
ve hiç kimse onun sahip
olduğumuz reaktörlerden
daha ucuz olacağını düşünmüyor.
Yakıt olarak atıkları kullananlar
harika fikir, fakat gerçek şu ki
henüz bunun nasıl yapılacağını bilmiyoruz.
Aslında daha fazla
atık yapma gibi biraz riski var
ve bir çok insan bu atıkları
sürece dahil ederseniz,
bu bütün makineyi daha pahalı yapacak,
bu sadece başka bir zor adım
eklemek olur diyecekler.
Gerçek şu ki,
bizim bundan ne kadar yapacağımızla
alakalı ciddi sorular var.
Hindistan'a gittik ve nükleer programı
sorduk demek istiyorum.
Hükümet Paris iklim
görüşmelerinden önce
30 tane falan nükleer santral
yapacaklarını söyledi.
Fakat oraya gidip insanlarla
görüştüğümüzde
ve hatta iç dökümanlara baktığımızda,
şimdi diyorlar ki sadece beş
adet yapacaklar.
Ve dünyanın bir çok yerinde,
özellikle de zengin ülkelerde
yeni reaktör inşa etmeyi konuşmuyorlar.
Aslinda daha ömrünü
doldurmadan reaktörlerin
yıkılmasını konuşuyoruz.
Özellikle Almanya komşularına bunu
yapmaları için bastırıyor.
ABD'de gelecek 15 yıl içinde
reaktörlerimizin yarısını
kaybedebileceğimizden bahsetmiştim,
ki bu Temiz Enerji Planı
çerçevesindeki emisyonların
azaltımının yüzde 40'ını bitirecek.
Tabi ki Japonya'da, nükleer santrallerin
faaliyetlerini askıya aldılar,
onları kömür, doğal gaz,
petrol ile değiştirdiler
ve onlar sadece reaktörlerin 1/3 veya
2/3'ünü aktif hale getirecekler.
Rakamlara baktığımızda
ve onları üst üste koyduğumuzda--
gelecek 15 yıl içinde Çin ve Hindistan'da
ne kadar nükleerin aktif olacağını,
ne kadarının durdurulma riski
olduğunu görüyoruz—
işte bu en ürkütücü bulgu.
Bulduğumuz şu ki dünya son
10 yılda kaybettiğimizden
dört kat fazla temiz enerjiyi
kaybetme riskiyle karşı karşıya.
Diğer bir ifadeyle, temiz
enerji devriminde değiliz;
temiz enerji krizindeyiz.
Mühendislerin insanların nükleer korkusuna
teknik çözümler arayacak olması
anlaşılır bir durum.
Bunların hakkından gelinmesi güç
şeyler olduğunu,
çözmek için uzun bir vakit
alacağını düşünürseniz,
burada başka bir konu var,
ki bu teknik çözümler insanların
korkularının üstesinden gelecek mi?
Haydi güvenliği ele alalım.
Biliyorsunuz insanlar ne
düşünürlerse düşünsünler,
nükleer gücün nasıl daha güvenli
yapılacağını anlamak zor iş.
Demek istiyorum ki bununla
ilgilenen her tıp dergisi—
bu dünyanın en çok saygı
duyulanlarından biri olan
İngiliz dergisi Lancet' ten
en son çalışma,--
nükleer güvenilir güç için en güvenli yol.
Herkes kazalardan korkuyor.
Öyleyse gidip kaza verilerine bir bakın--
Fukişima, Çernobil—
Dünya Sağlık Örgütü de aynı şeyi buluyor:
zararın büyük bir kısmı insanların
panik yapmasından kaynaklanıyor,
panikliyorlar çünkü korkuyorlar.
Diğer bir ifadeyle
zarar aslında makinelerden
veya radyasyondan
meydana gelmiyor.
Korkularımızdan meydana geliyor.
Atıklardan ne haber?
Herkes atıklardan endişe ediyor.
İlginç olan şey aslında atıkların
ne kadar da az olduğudur.
Bu sadece bir santralden.
ABD'de bu güne kadar elde
edilen atıkların hepsini
bir futbol stadyumuna koyun, yığın,
sadece 6 metre yüksekliğe
ancak ulaşacaktır.
İnsanlar, insanları zehirlediğinden,
başka şeyler yaptığından bahsediyorlar—
öyle değil, onlar orada sadece
duruyor. Onlar izleniyor.
Onlardan çok yok.
Aksine, enerji üretiminden çıkan
kontrol etmediğimiz atıklar—
buna "kirlilik" diyoruz, yılda yedi
milyon insanı öldürüyor
ve küresel ısınma seviyelerini
çok ciddi tehdit ediyor.
Ve gerçek şu ki atığı yakıt olarak
kullanmada iyi olsak bile,
mutlaka her zaman biraz
artan yakıt olacak.
Bu demek oluyor ki gerçek atık
miktarını bilmemeleri gibi
nedenlerden dolayı her zaman bunun
büyük bir problem olduğunu düşünen
insanlar olacaktır.
Peki silahlardan ne haber?
Belki de en şaşırtıcı şey
nükleer gücü olan ve
haydi bir silahımız olsun diyen
hiçbir ülke örneği bulamayız.
Aslında bu tam ters şekilde işliyor.
Bulduğumuz şey nükleer silahların
çoğundan kurtulmanın
tek yolunun nükleer
enerji santrallerimizde
savaş başlıklarındaki plutonyumun
yakıt olarak
kullanılmasıyla olabileceğidir.
Yani, daha fazla nükleer silahtan
kurtulmak istiyorsak,
o zaman daha fazla nükleer santrale
ihtiyacımız var demektir.
(Alkışlar)
Çin'den ayrılırken,
Bill Gates'in oraya götürdüğü
mühendislerden biri beni kenara çekip
dedi ki, "Michael, Biliyorsun, bütün
farklı nükleer kaynak
teknolojilerine olan ilgini
takdir ediyorum,
fakat burada daha basit bir mesele var,
bunun için küresel çapta bir talep yok.
Demek istiyorum ki bu makinaları
bantlarda çok sayıda üretebilirsin,
nasıl ucuza yapıldığını da biliyoruz,
fakat bunu isteyen insan
sayısı yeterli değil.
Bu yüzden biz güneş ve rüzgara,
enerji verimliliği ve korunmasına eğilelim.
Haydi ileri nükleer
programları hızlandıralım.
Bence ona harcadığımız paranın
miktarını üçe katlamalıyız.
Fakat en önemli şeyin,
iklim kriziyle baş edeceksek,
aklımızda tutmalıyız ki temiz enerji krizi
makinalardan kaynaklanmıyor,
kendimizden kaynaklanıyor
olduğunu düşünüyorum.
Çok teşekkür ederim.
(Alkışlar)