Chris Anderson: Vatandaşların hakları,
Internetin geleceği.
Sahneye bu devrimlerin arkasındaki
insanı, Ed Snowden'ı çağırıyorum
ve hoş geldin diyorum.
(Alkışlar)
Ed bu robotu Rusya'da bir noktadan
dizüstü bilgisayarı ile kontrol ediyor
ve robotun gördüğü her şeyi görebiliyor.
Ed, TED konferansına hoş geldin.
Gerçekten, ne görebiliyorsun?
Edward Snowden: Herkesi görebiliyorum.
Bu muhteşem bir şey.
(Kahkahalar)
CA: Ed, sana bazı sorularım olacak.
Geçmiş birkaç ayda
sana birçok sıfat yakıştırdılar.
Gammazcı, hain ve kahraman olduğun
söylendi.
Kendini hangi kelimelerle tanımlıyorsun?
ES: Bildiğiniz gibi bu tartışmanın
parçası olan herkes
benim ve benim şahsım üzerinden,
beni tanımlamak üzerinden tartışma yürütüyor.
Ancak bana göre
cevabını aramamız gereken
soru bu değil.
Benim kim olduğum hiçbir şeyi değiştirmez.
Dünyadaki en kötü insan bensem
benden nefret eder ve yolunuza devam edersiniz.
Asıl önemli olan buradaki meseleler.
Asıl önemli olan bizlerin
nasıl bir yönetim istediğimiz,
ne tür bir Internet istediğimiz,
insanlar ve toplumlar arasında nasıl
bir ilişki istediğimiz.
Ve umut ediyorum
tartışma bu yöne kayacak
ve zamanla gördüğümüz de bu.
Kendimi tanımlasaydım,
"kahraman" gibi bir kelime kullanmazdım.
Vatansever ya da hain de demezdin.
Şunu söylerdim, diğer herkes gibi
bir Amerikanım ve ben bir vatandaşım.
CA: Hikayenin tamamını bilmeyenler
için biraz olayları aktaracağım --
(Alkışlar) —
geçen sene bu zamanlar, Hawaii'deydin
ve NSA'da danışman olarak çalışıyordun.
(NSA: ABD Ulusal Güvenlik Ajansı)
Sistem yöneticisi olarak
onların sistemine erişimin vardı.
Gizli belgeleri özenle seçilmiş
bazı gazetecilere sızdırdın
ve Haziran devriminin önünü açtın.
Seni buna iten neydi?
ES: Hawaii'de otururken
yıllar öncesinde istihbaratta çalışıyorken
beni rahatsız eden
çok fazla şey gördüm.
İstihbaratta yapılması gereken
ve herkesin faydasına olan
birçok güzel şey yaparız.
Ancak çizgiyi aşan şeyler de vardır.
Yapılmaması gereken şeyler vardır
gizlice alınan kararlar vardır. Bu kararları
kamuoyu bilmez,
kamuoyunun izni alınmamıştır,
hatta hükümetteki temsilcilerimiz
dahi bunlardan habersizdirler.
Tüm bunlarla cebelleşirken
kendi kendime düşündüm
bu işleri en sorumlu bir şekilde
toplumun çıkarını maksimize edip
riskleri minimize ederek nasıl yaparım?
Kongreye gitmek ve aklıma gelen
onca çözümü bir kenara bırakırsak
istihbaratta özel ve sözleşmeli
çalışan benim gibiler için hiçbir yasa
hiçbir koruma yokken
benim bilgiye boğulma
ve toplumun bundan habersiz kalması
gibi bir risk vardı.
Ancak ABD anayasasının
değiştirilmiş hali
özgür medyayı bir sebeple garanti altına alır.
Yasa ile muhalif medya hayata geçebilir
ve hükümete meydan okur.
Ancak aynı zamanda medya, hükümetle
birlikte ulusal güvenliği riske atmadan
insanları hayati önemdeki konularda nasıl
bilgilendireceği hususunda çalışırlar ve
tartışırlar.
Yayınlamak hakkındaki kararları
benim insiyatifime bırakmak yerine
gazatecilerle birlikte çalışılsa
bilgiler Amarikan halkına geri verilse
herkesin daha çok faydasına
olacak şekilde sonuçlanabilecek
hükümetin desteklediği
güçlü tartışmalar yapabilirdik.
Tehdit altındaki riskler
hükümet tarafından alınan
ve oynanan riskler
asla meydana gelmezdi.
Bir tek spesifik zarara ait
hiçbir delil görmedik
ve bu nedenle
aldığım kararlarla ilgili vicdanen rahatım.
CA: Ortaya sızdırdıklarından birkaç
örneği izleyicilere göstermeme müsaade et.
Slaytı gösterebilirsek,
Ed, senin görüp göremediğini bilmiyorum,
işte slaytlar.
Bu gördüğünüz PRISM uygulamasından bir slayt
ve Ed, sen seyircilerimize bu uygulamayla
neyin meydana çıkartıldığını söyleyebilirsin.
ES: PRSIM'le ilgili küçük bir tartışma olduğundan
onu anlamanın en iyi yolu
PRISM'in ne olmadığını konuşmaktan geçer.
ABD'deki tartışmaların çoğu
üstveri (metadata) hakkında.
Söylene şey o sadece bir üstveri, üstveri....
ve Vatanseverlik Yasası Bölüm 215
adlı bir özel hukuki otoriteden bahsediyorlar.
Bu yasa mahkeme kararı olmadan dinlemelere
bütün ülkenin telefon kayıtlarının toplu
izlenmesine izin veriyor.
Kimle konuştuğunuz,
ne zaman konuştuğunuz,
nereye seyahat ettiğiniz gibi bilgiler.
Tüm bunlar üstverinin bir parçasıdır.
PRISM ise içerik hakkındadır.
Bu programla hükümet
şirketleri zorlayabilir
şirketleri vekil tayin edebilir
ya da NSA adına kirli işler yaptırabilir.
Ve bu şirketlerden bazıları buna direndi
sadece bazıları da olsa --
Yahoo direnenlerden birisiydi —
mahkemeye gittiler ve hepsi kaybetti
çünkü davalar açık mahkemelerde görülmedi.
Davalar gizli mahkemede görüldü.
Burada gördüğümüz şey
PRISM hakkında gördüğümüz
ve beni endişelendiren şey
ABD hükümeti bu konuyu konuştuğunda
şunu söylediler: 15 yargıç programları inceledi
ve programları hukuka uygun buldular
ancak size söylemedikler şey
tüm bu insanlar gizli mahkemelerin
gizli yargıçları
ve yasanın gizli bir yorumuna dayanarak
33 yıl boyunca 34,000 arama izni
verildi
ve bu 33 yılda sadece 11
arama izni reddedildi.
Bu insanlara biz karar vermedik ve
özgür ve açık Internette Amerikan
şirketlerine biçtiğimiz rol bu değil.
CA: Bu slaytta gördüğümüz ve iddia edilen
şey teknoloji firmalarının Internet şirketlerinin
programa katıldıkları tarihler
ve bu tarihten sonra
veriler toplanmaya başlandı.
Şimdiyse şirketler NSA ile işbirliği yaptıklarını
reddediyorlar.
NSA verileri nasıl topladı?
ES: Bunlar NSA'nın kendi sunumları
ve doğrudan erişime referans var.
Bu bir NSA analistine şunları ifade eder:
Benim gibi istihbarat analisti olarak
çalışan biri
Çinli hackerleri doğrudan onları
sunucularının merkezi merkezi ve
datanın merkezi olan Hawaii'de
hedef almak gibi şeyler.
Bu şu anlama gelmez:
Bir grup şirket temsilcisi
dumanlı bir NSA odasında oturuyorlar
etrafa dolaşıyorlar ve tüm bu işler için
arka planda gizli anlaşmalar yapıyor.
Böyle bir şey yok.
Her şirket NSA işlerini kendi yöntemiyle yapar.
Bazıları sorumluluk sahibidir.
Bazıları ise daha az sorumludur.
Sonuç olarak bilgilerin
nasıl verileceği konusuna gelirsek
bilgiler şirketlerden doğrudan geliyor.
Bilgiler hatlardan [Internet,telefon vb.] çalınmıyor.
Ancak hatırlamamız gereken bir nokta var:
Şirketler dirense de
bazı taleplerde bulunsalar da
örneğin bu işleri mahkeme izniyle
yapmak gibi ya da
bir tür yasal incelemeye dayanarak
kullanıcıların verilerine
ulaşmak gibi talepler...
Ancak Washington Post'ta geçen yıl
gördüğümüz PRISM olarak ifade edilmeyen
hikayedeki gibi NSA, Google ile
NSA arasındaki ve Yahoo ile NSA
arasındaki veri merkezlerine
sızdı.
Bu şirketler işbirliği yapmalarına rağmen
ve NSA ile işbirliğine yasal açıdan
zorlanmalarına rağmen
NSA bunla yetinmedi
ve bu nedenle şirketlerimizin
kullanıcıların çıkarlarını temsil etmek
ve kullanıcı haklarını desteklemek için
ve bunları garanti altına almak için
çok çalışmaları gerekiyor.
Yıl boyunca
PRISM sunumlarında ismi geçen
şirketleri gördük.
Bu şirketler kullanıcı hakları için büyük
adımlar attılar ve ben onları destekliyorum.
CA: Şirketler daha fazla ne yapmalılar?
ES: Amerika'da bir Internet şirketinin yapabileceği
şu aşamada hukukçularına danışmadan
yapabileceği en büyük şey
kullanıcılarının haklarını dünya
çapında korumaktır.
Bu amaçla da ziyaret edilen her bir sayfayı
SSL ile kriptolamalıdırlar.
Bunun önemli olmasının sebebi
Amazon.com'da 1984 romanına bakarsanız
NSA baktığınızın kaydını görebilir,
Rus istihbarat servisi
bu kaydı görebilir,
Çin istihbaratı görebilir,
Fransız istihbaratı, Alman istihbaratı,
Andora istihbaratı vb...
Hepsi görebilir çünkü kayıt kriptolu değil.
Amazon.com dünyanın kütüphanesi konumunda
ancak Amazon kriptolamayı kendiliğinden
yapmadığı gibi
sizin de kitaplar arasında gezinirken kriptolama
seçeneğiniz yok.
Bu değiştirmemiz gereken bir şey
ve burada sadece Amazon'u kastetmiyorum
ancak Amazon harika bir örnek.
Kullanıcılar herhangi bir yöntem
ya da bir şey yapmaksızın bütün şirketler
kullanıcıların web ortamındaki gezintilerini
kriptolama alışkanlığını kazanmalılar.
Böylece kullanıcıların sahip olduğu
haklar ve gizlilik güçlenecektir.
CA: Ed, sahnenin bu bölümüne gelir misin?
Sana bir sonraki sunumu göstermek istiyorum.
(Alkışlar)
Bu programın ismi Boundless Informant.
[Sınırsız Köstebek]
Bu program nedir?
ES: Program için düzgün isim kullandığı
için NSA'nın hakkını vermek isterim.
Bu benim favori NSA kriptolarımdan.
Boundless Informant NSA'nın
Kongre'den sakladığı bir program.
Kongre NSA'ya bir soru sordu.
Soruda Amerika'da sızılan
ve bilgi toplanan iletişimlerin
miktarının kabaca tahmininin
mümkünlüğü soruluyordu.
NSA mümkün değil dedi ve bu istatistiklerin
tutulmadığını ve tutulamayacağını söyledi.
Ayrıca dünya çapında kaç haberleşmeye
sızdıklarını söyleyemeceklerini
çünkü bunu söylemenin
gizliliğin ihlali olacağını söylediler.
NSA'nın ifadelerini gerçekten takdir ediyorum
ancak bu sunumda hakikati görüyorsunuz.
NSA sadece bunu yapma
yeteneğine sahip değil, yetenek halihazırda mevcut.
Bu özellik zaten devrede.
NSA kendine özel veri formatına sahip.
Haberlerleşmelerin her iki ucuda izleniyor.
Bugün itibariyle diyelim ki Amerikadan
gelen haberleşmelerden
kaçına sızdıklarını Kongreye
şu an itibariyle söyleyebilirler.
Boundless Informant bizlere şunu söylüyor:
Rusya'daki Rusların haberleşmelerinden
ziyade daha çok ABD'deki Amerikalıların
haberleşmelerine sızılıyor ve bilgi toplanıyor.
Bir istihbarat servisinin amacı
bu mu olmalı, çok emin değilim.
CA: Washington Post'ta yine senin
verilerine
dayanan bir hikaye vardı.
Başlıkta şunu diyor:
"NSA, her yıl binlerce kez
gizlilik kurallarını ihlal ediyor."
Bunun hakkında ne dersin.
ES: Kongre'deki ifadelerde de geçen sene duyduk.
NSA'dan gelen, gerçek belgeleri görmüş,
belgeler içerisinde ne olduğunu bilen
benim gibi birisi için bile
yemin altında ifade veren resmi görevlileri
görmek ve hiçbir suistimal olmaması
NSA'nın kurallarının çiğnenmemiş olması
bu olayın geldiğini bilmek
hayret vericiydi.
Ancak bu olayda asıl enteresan olan
gerçek şu ki NSA kendi kurallarını
kendi yasalarını bir tek yıl içerisinde
binlerce kez çiğnedi
bu olay 2,776 toplam olaydan
sadece bir tanesi olmasına rağmen
3,000'den fazla kişiyi etkiledi.
Başka bir olayda, kazara
Washington D.C.'deki bütün konuşmaları
dinlediler.
Bu raporla ilgili şaşırtıcı
olan şey fazla ilgi görmemiş olması
ve suistimallerin 2,776 ile sınırlı olmaması.
Senato İstihbarat Komisyonu başkanı
Dianne Feinstein, Washington Post'un
kendisinden
rapor hakkında yorum istediği zaman kadar
raporu görmemişti bile.
Ardından NSA'dan
bir kopyasını istedi ve aldı
fakat öncesinde kesinlikle görmemişti.
Senato İstihbarat Komisyonu başkanı
kuralların yıl boyunca
binlerce kez ihlal edildiğini bilmiyorsa
bu durum bize ABD istihbaratının kusurları
hakkında ne fikir verecektir?
CD: Ed, tüm bu tartışmalara verilen bir cevap şu:
Bu takipleri, dinlemeleri, sızmaları hakikaten
neden umursamalıyız ki?
Yanlış bir şey yapmıyorsan
endişelenecek bir şey yoktur demek istiyorum.
Bu bakış açısındaki sorun ne?
ES: Her şeyden önce
haklarını bir kenara bırakıyorsun.
Aslında şunu diyorsun:
Haklara ihtiyaç duyacağımı düşünmüyorum
ve ben bu insanlara güveniyorum
hakları bir kenara bırakalım, onlar önemli değil
istihbaratçılar doğru şeyi yapacaktır.
Haklarınız önemli çünkü
onlara ne zaman ihtiyaç duyacağınızı
asla bilemezsiniz.
Bunun da ötesinde bu bizim kültürel kimliğimizin
bir parçası, sadece Amerikanın değil
batılı toplumların ve
dünyadaki demokratik toplumların kültülerinin.
İnsanlar telefonlarını kaldırıp ailelerini
arayabilmeli,
sevdiklerine mesaj
gönderebilmeli,
online kitap alabilmeli,
trenle seyahat edebilmeli,
uçak bileti alabilmeli. Ve tüm bunları yaparken
bu olayların bir
muhtemelen sizin ülkenizden olaman bir ajana
nasıl görüneceğini yıllar boyunca
nasıl farklı yorumlanabileceği
ve niyenitizin ne olduğu konusunda
neler düşünecekleri
husunda insanlar endişe duymamalı.
Bizler mahremiyet hakkına sahibiz.
Mahkeme izni istiyoruz çünkü muhtemel
bazı sebeplere
ya da bir tür bireysel şüphelere sahibiz
çünkü biliyoruz ki birilerine ya da devlet otoritesine
tüm haberleşmeleri
gizlice ve kusursuzca emanet
edilebileceğini
çok fazla görüyoruz ve bu inkar edilemez.
CA: Bazı insanlar yaptıkların hakkında çok sinirliler.
Dick Cheney'nin senin hakkında dediklerini duydum.
Diyor ki; Julian Assange pire ısırığıydı,
Edward Snowden ise köpeğin başını
ısırıp koparan bir aslan.
Ona göre sen
Amerikan tarihindeki en kötü
ihanetlerden birisini yaptın.
Bu şekilde düşünenlere ne demek istersin?
ES: Dick Cheney gerçekten ayrı bir alem.
(Gülüşmeler) (Alkışlar)
Teşekkür ederim. (Gülüşmeler)
Dedikleri hayret verici çünkü
Julian Asange harika işler çıkarırken
Dick Cheney diyordu ki
Assange dünyada devlet bırakmayacak
gökyüzü yanacak
denizler kaynacak
ve şimdi diyor ki Assange bir pire ısırığı.
Bu tür resmi şahıslardan
ulusal güvenliğe zarar verildiğini
iddia ettikleri
abartılı konuşmalardan şüphe duymalıyız.
Ancak varsayılım ki bu insanlar
dediklerine gerçekten inanıyorlar.
Bu insanların çok dar bir ulusal güvenlik
anlayışına sahip olduklarını kanıtlamak istiyorum.
Dick Cheney gibi imtiyazlı insanlar
ulusumuzu güvende tutmuyorlar.
Kamusal çıkar aynı ulusal çıkar da olduğu gibi
her zaman aynı değildir.
Bizim düşmanımız olmayan bize
tehdit oluşturmayan
yerlerde insanlarla savaşa girmek
bizi güvenli kılmıyor.
Bunu ister Irak olarak düşünün
ister Internet olarak.
Internet bizim düşmanımız değil.
Ekonomimiz bizim düşmanımız değil.
Amerikan şirketleri, Çin şirketleri
ya da dışarıdaki herhangi bir şirket
toplumumuzun bir parçası.
İçiçe geçmiş dünyamızın bir parçası.
Bunlar bizi birbirimize kenetleyen
kardeşliğin bağları
ve biz bu bağları yok edersek
diğer ulusların ve halkların
bizden uymamızı bekledikleri
standartların, güvenliğin ve davranış şeklinin
altını oymuş olacağız.
CA: Fakat senin 1.7 milyon belgeyi çaldığın
iddia ediliyor.
Anlaşılan bugüne kadar gazetecilerle
sadece yüzlercesini paylaştın.
Daha fazla belge yolda mı?
ES: Kesinlikle daha fazlası gelecek.
En önemli raporlardan
bazılarının henüz yayınlanmadığı konusunda
şüphe olduğunu düşünmüyorum.
CA: Buraya gelebilir misin çünkü bu
sızıntının özelinde sormak istiyorum.
Gel ve şuna bir bak.
Bence bu salonu dolduran teknik insanlar için
son bir kaç ayda duydukları şeyler arasından
en şok edici şey bu hikayede.
"Bullrun" isimli bir program.
Bu programı açıklayabilir misin?
ES: Bullrun için
NSA'ya samimiyetleri ve şeffaflıkları için
teşekkür ediyorum
bu program bir iç savaş sonrası isimlendirildi.
Britanya'daki karşlılığı ise
Edgehill adlı Britanya iç savaşı.
Ve bence programa bu ismi
vermelerinin nedeni toplumsal yapımızı
hedef almaları.
Bu programlarla NSA bilinçli olarak
işbirliği yaptığı şirketleri yanlış yönlendirebiliyor.
İşbirliği yaptıkları şirketlere bunların
güvenli standartlar olduğunu söylüyorlar.
NSA'nın dediği şu:
Sistemlerinizin güvenliği için
birlikte çalışmalıyız
ama aslında bu bir kötü tavsiye veriyor
çünkü
şirketlerin güvenliği azalıyor.
Bir tür arka kapılar inşa ediyorlar
böylece sadece NSA sızmıyor
araştırmaya ve bulmaya zamanı ve parası
olan herkes
bu arka kapılardan
dünyanın iletişimine sızabilir.
Bu gerçekten çok tehlikeli
çünkü bir tek standardı bile kaybedersek
SSL'e olan güvenimizi kaybedersek -
ve Bullrun uygulaması
özellikle SSL'i hedef alıyor -
daha az güvenli bir dünyada yaşayacağız.
İletişimlerimizi izleyen insanların varlığının
ya da bu iletişimleri kendi çıkarları için
kullanabilecekleri endişesiyle
bankalarımıza erişemeyeceğiz
ya da ticari faaliyette bulunmayacağız.
CA: Ve bu kararlar aslında Amerikayı
farklı potansiyel kaynaklardan
siber ataklara açık kılıyor, değil mi?
ES: Kesinlikle doğru.
Problemlerden bir tanesi,
11 Eylül sonrası gördüğümüz
tehlikeli yasalardan birisi
NSA'ya iki zıt geleneksel görevi yükledi.
NSA hackleme dediğimiz saldırı operasyonlarından
sorumlu olduğu gibi
savunma operasyonlarından da sorumlular.
Ve geleneksel olarak Amerikan sırları
daha önemli olduğundan
hücumdan ziyade savunmaya
öncelik veriliyor.
Amerikan halkı için Çinlilerin bizim
sırlarımıza erişememesi
bizim Çin iş dünyasının hackleyip
bilgilerini çalmaktan
ya da Berlin'deki hükümet ofislerini hackleyip
sırlarını çalmaktan
çok daha önemli.
Bu sebeple NSA bizim haberleşmemizin güvenliğini
azaltarak sadece dünyayı riske atmıyor
Amerika'yı da en temelden riske atıyor
çünkü zayıf güvenlikle riske atarak
ülkemiz ekonomisinin temeli olan
entelektüel birikim riske atılıyor.
Bunun bedelini yıllarca ödeyeceğiz.
CA: Fakat onların hesabına göre
Amerika'nın terorizme karşı savunmasının
bir parçası olarak bunları yapmaya değer.
Ödenen fiyata değer.
ES: O halde bu programların terörizmi
durdurup durduramadığına bakalım.
Böyle bir şeyin olmadığını göreceksiniz
ve bana inanmayabilirsiniz.
Ancak bu konuda ilk defa açık bir duruşmada
federal mahkeme bunu inceledi
gizlilik anlaşmaları bir kenara bırakıldı.
İncelenen programın adı Orwellian
ve muhtemelen de anayasaya aykırı.
Bu konularda brifing almaya yetkili
olan Kongre şimdilerde
bu konuda bütçe reformu
yapma isteğinde,
Beyaz Saray'da yapılan iki bağımsız panelde
gizli olan bütün deliller incelendi
ve denilen şu: bu programlar
olmak üzere olan
hiçbir terörist saldırıyı önlemedi.
Durdurmaya çalıştığımız terörizm bu mu?
Bu programların gerçekten bir değeri var mı?
Benim cevabım hayır. Ve hükümetin
üç kanadı da aynı cevabı veriyor.
CA: Terörizmle savaştan öte
daha derin amaçlar olduğunu düşünüyor musun?
ES: Affedersin, seni duyamadım, tekrarlar mısın?
CA: Terörizmle savaştan öte
daha derin amaçlar olduğunu düşünüyor musun?
ES: Evet. Sonuç olarak istihbarat
dünyası terörizmi başka şeylerin
üstünü örtmek için kullanır.
Terörizm öyle bir şey ki
insanların normal zamanda vermeyecekleri
tepkileri onları tahrik ederek verdirtiyor,
güç kullanımını ve bu programları
mantıksal hale getiriyor.
Bullrun ve Edgehill tipindeki
programlar için NSA ta 1990'larda
izin istemişti.
FBI'dan bunu Kongreye sunmasını istediler.
FBI Kongreye gitti ve başvuruda bulundu.
Ancak Kongre ve Amerikan halkı hayır dedi.
Ekonomimizi riske atmaya değmez, dediler.
Bundan gelecek fayda
toplumuza gelecek zararı karşılamaz, dediler.
Fakat 11 Eylül sonrası dönemde
programları kullanmak için terörizm üzerinden
haklılaştırmayı ve gizliliği kullandılar.
Hem de Kongreye sormadan
Amerikan halkına sormadan
ve işte gizli kapılar arkasında iş yapan
ve kendimizi
korumamız gereken hükümet biçimi bu.
Çünkü bunlar hiçbir fayda sağlamadan
güvenliğimizi azaltıyorlar.
CA: Okey, bir saniyeliğine benimle gel
çünkü sana daha özel bir sorum var.
Terörizmden konuşurken
çoğunluk senin Rusya'daki durumunu
oldukça korkutucu bulacaktır.
Kesinlikle haberin olmuştur,
Bradley Manning'in yaptığı anlaşmaya
şimdilerde ise Chelsea Manning'e
ve Buzzfeed'de dolaşan bir hikayeye göre
istihbarat dünyasınında senin ölmeni
isteyenler var.
Bunla nasıl başa çıkıyorsun?
Bu korkuyla nasıl baş ediyorsun?
ES: Bazı ülkelerin benim ölmemi
istemeleri bir sır değil.
Bunu defalarca anlaşılır şekilde söyledim:
Her sabah uyumaya giderken
Amerikan halkı için ne yapabilirim diye
düşünüyorum.
Hükümetimize zarar vermek istemem.
Hükümete yardım etmek istiyorum.
ancak onlar bunu inkar ediyor
ve beni mahkemede
yargılamadan suçlu
ilan etmek istiyorlar.
Toplum olarak mücadele etmemiz gereken
ve "hey bu doğru değil" dememiz gereken
şeyler bunlar.
Muhalifleri tehdit etmemeliyiz.
Gazeteciliği suçmuş gibi göstermemeliyiz.
Sonunda ne olursa olsun ve risklere rağmen
yaptıklarımla mutluyum.
CA: Aslında bu noktada
dinleyicilerimizin görüşünü duymak isterim
çünkü biliyorum ki Edward Snowden için farklı
reaksiyonlara sahipsiniz.
İki seçeneğiniz olduğunu varsayalım.
İlk bakış açısı Edward'ın yaptıklarının
sorumsuzca olduğu
ve Amerika'yı tehlike soktuğu.
2. bakış açısı Edward'ın yaptıklarının
kahramanca olduğu ve uzun vadede
ABD ve dünyanın
çıkarına olduğu.
Seçenekleriniz bunlar.
Kimlerin Edward'ın sorumsuzca davrandığı
yönündeki 1. bakış açısına
sahip olduğunu merak ediyorum.
Kalkan eller görüyorum.
Bazı eller kalkıyor.
Edward burdayken
el kaldırmak zor olsa da
kalkan eller var.
ES: Görebiliyorum. (Kahkahalar)
CA: Kimler Edward'ın kahramanca
davrandığını düşünüyor.
(Alkışlar) (Tezahüratlar)
İtiraf etmek gerekir ki
bazıları hiç el kaldırmadı ve konu hakkında
düşünmeye devam ediyorlar
çünkü senin hakkındaki tartışma geleneksel
politik çizgilerin hiçbirine oturmuyor.
Ne sol ne de sağ,
ne devletçi ne liberteryen.
Tartışmanın bir kısmı neredeyse bir kuşaktır var.
Sen Internetle büyüyen kuşaktansın
ve öyle görünüyor ki
Internete zarar verebilecek bir şey
gördüğünde
fazlaca sinirleniyorsun.
Bunda doğruluk payı var mı?
ES: Bence tamamen doğru.
Bu sağ sol meselesi değil.
Bizlerin en temel hakları ve
bizler derken sadece
Amerikalıları değil tüm insanları kastediyorum.
Bu partizanca bir mesele değil.
Bunlara tüm insanlar inanıyor
ve bunları korumak hepimizin görevi
ve bunlar açık ve özgür Interneti
seven insanların meselesi.
Gelecek nesillerin de Interneti kullanabilmesi
bizim bu özgürlüğü korumamıza bağlı
ve bir şeyleri değiştirmezsek
bir şeyleri değiştirmek için hareket etmezsek
Interneti kaybedeceğiz ve büyük bir kayıp olacak.
Interneti güven altında tutmalıyız
sadece bizim
için değil
tüm dünya için.
CA: Benzer bir dili geçenlerde
şu anda burada olan
www'nın kurucusu Tim Berners-Lee'den de duydum.
Tim buraya gelip bir şeyler söylemek ister misin?
Tim için mikrofonumuz var mı?
(Alkışlar)
Tim seni görmek güzel, gelsene.
Bu arada sen hangi tarafı tutuyorsun:
kahraman mı hain mi? Bu konuda bir teorim
var fakat --
Tim Berners-Lee: Soruna çok uzun
bir cevap verirdim ancak iki şık arasından
birisini seçmek zorundaysam kahraman diyorum.
CA: Ed, Sir Tim'in Interneti kurtarmak
için önerdiği yeni Magna Carta'yı
okumuşsundur.
Öneri sence mantıklı mı?
ES: Kesinlikle. Benim nesilim Internet
hakkında sadece düşünürek büyümedi
aynı zamanda Internette büyüdü.
Her ne kadar Interneti doğrudan ve pratikçe
savunma şansına ve onu sıradışı
ve tanrısal şekilde sunma şanınsa
sahip olmayı beklemesem de
bence hakikatin destansı bir yanı var.
Politik ifadelerinin sonucu olarak
Internetin çocuklarından birisi
Internete yakınlaştı.
Internet için Magna Carta'nın tam olarak
ihtiyacımız
olan şey olduğuna inanıyorum.
Değerlerimizi sadece yazıya
dökmemeli onu Internetin mimarisine işlemeliyiz
ve bu konuda umutluyum.
Sadece burada Vancouver'deki değil
tüm dünyadaki izleyicilerimizi katılmaya
ve katkıda bulunmaya davet ediyorum.
CA: Ed'e sorun var mı?
TBL: İki sorum var,
genel bir sorun —
CA: Ed, bizi duyabiliyor musun?
ES: Evet, duyabiliyorum.
CA: Geri geldi.
TBD: Senin hattındaki gizli dinleme
kısa süreliğine bozuldu.
(Kahkahalar)
ES: NSA'nın kendi problemi.
TBL: 25 yıl öncesine
geri gidip düşündüğümüzde
sence Internet
hakkındaki tüm bu tartışmalardan
sonra yapabileceğimiz
en iyi şey ne olurdu?
ES: Nereye kadar gidebileceğimiz
açısından düşündüğümüzde
bence Internetin sınırı belirleyen bizim onu
nelerden oluşmasını istediğimizle ilgilidir.
Geçmişte keyifle kullandığımız sadece
milletçe değil tüm dünya olarak Interneti
adeta şampiyon haline getiren şey
işbirliğiydi, toplumların sadece
teknik yönleriyle değil
sizin de dediğiniz gibi
dünya genelinde insanların Internet
ve sosyal medya
üzerinden katkıda bulunmalarıydı
ya da sadece hava durumu
kontrol etmeli ve insanların onu
günlük yaşamlarının bir parçası yapmalarıydı.
Geçmişteki Internetimizin de ötesinde
daha iyi Internete sahip olacağız.
Öyle bir gelecek inşa edebiliriz ki
beklentilerimizin de ötesinde
hayal ettiklerimizi bile aşabilir.
CA: Bundan 30 yıl önce 1984'te TED kuruldu.
O günden beri birçok konuşmada
George Orwell'ın yanıldığını
duyduk.
Büyük Birader bizleri izlemiyor.
Web'in gücü ve şeffaflık sayesinde
biz Büyük Biraderi izliyoruz.
Senin ifşa ettiklerin bu optimistik
bakış açısının kalbine hançer sapladı.
Fakat sen yine de yapılabilecek bir şeylerin
olduğuna inanıyorsun.
Ve bir şeyler de yapıyorsun.
ES: Doğru. Bu noktada bir argüman
ortaya çıkıyor:
Büyük Biraderin gücü olağanüstü arttı.
Yale'deki yeni bir makale
Bankston-Soltani İlkesi adlı bir şeyi tanımlıyor.
İlkeye göre devletin izleme yetenekleri katlanarak
ucuz hale geldiğinden mahremiyet
beklentilerimiz ihlal ediliyor.
İhlaller her olduğunda, mahremiyet haklarımızı
gözden geçirmeli ve tekrar denge kurmalıyız.
Bunları yapmadığımızdan beri
devletin izleme gücü
katlana katlana artıyor.
Bugün yaşadığımız sorunda tam olarak bu
ancak hala umut var
çünkü teknoloji sayesinde
bireylerin gücü de arttı.
Ben bunun yaşayan örneğiyim.
Bir birey dünyanın en güçlü rakiplerine
en güçlü istihbarat örgütlerine karşı
kafa kafaya mücadele edebilir
bu mücadeleyi kazanabilir.
Umutlanmamızı sağlayan
şeyin bu olduğunu düşünüyorum.
Ve bunu öyle inşa
etmeliyiz ki sadece teknik uzmanlar değil
sıradan insanlar da erişebilmeli.
Gazetecilik suç değildir,
iletişim suç değildir
ve günlük faaliyetlerimiz birileri
tarafından izlenmemeli.
CA: Bir bilgisayar programıyla
nasıl tokalaşılır bilmiyorum
ancak o elin tam burada olduğunu hayal
ediyorum.
TBL: Çok yakında gelecek.
ES: Tanıştığıma memnun oldum
ve ben de umarım sizin burada
göründüğünüz gibi harika görünüyorumdur.
CA: Teşekkürler Tim.
(Alkışlar)
New York Times senin affedilmen
için çağrıda bulundu.
Amerika'ya geri dönme şansını
memnuniyetle karşılar mısın?
ES: Kesinlikle. Şunu kesinlikle söyleyebilirim:
Bu projenin temelini oluşturan
ilkeler
kamusal çıkarlardır
ve ABD ve tüm dünyadaki
gazeteciliğin temelini oluşturan
ilkelerdir.
Ve bence basın bunları diyorsa
biz de destekleriz.
Geçmişte de yapılması gereken buydu.
Bu çok güçlü bir argüman
fakat nihai argüman değil.
Ve argümanın ne olacağına
toplum karar vermeli.
Eş zamanlı olarak
hükümet benle anlaşma yapmanın
bazı ipüclarını gösterdi.
Hükumet geri dönüş için çalıştığım
gazetecilere karşı ödün vermemi
istedi.
Bir noktayı açığa kavuşturmak istiyorum,
ben bunu güvenlik nedeniyle reddetmedim.
Yaptığım şeyi doğru olduğu için yaptım
ve toplumun çıkarı için yaptığım şeylerden
kendime çıkar sağlamak için
vazgeçmeyeceğim ve durmayacağım.
(Alkışlar)
CA: Bu arada
Internet ve teknolojinin sayesinde
şu an Kuzey Amerika'dasın
ABD olmasa da Kanadadasın.
Merak ediyorum, bu nasıl bir duygu?
ES: Kanada beklediğimden farklı.
Çok daha sıcak.
(Gülüşmeler)
CA: TED'in misyonu yaymaya değerli fikirler.
Tek bir fikirde özetlersen
sence şu anda
senin yaymaya değerli bulduğun fikir ne?
ES: Şunu söylerdim: Geçtiğimiz yıl bize
bir şeyi hatırlattı.
Demokrasi kapalı kapılar ardında ölebilir.
Ve aynı kapalı kapılar ardında
dünyaya gözlerini açan bireyler olarak
iyi bir devlete sahip olabilmek için
mahremiyetten vazgeçmemeliyiz.
Güvenlik için özgürlükten
ödün vermemeliyiz.
Ve bence birlikte çalışırsak
hem açık bir yönetime hem özel
hayatlara sahip oluruz.
Ve ben bunun olmasını görmek için
dünyada herkesle çalışmaya hazırım.
Çok teşekkür ederim.
CA: Ed, teşekkürler.