WEBVTT 00:00:01.506 --> 00:00:03.708 İlk işim Modern Sanat Müzesi'nde 00:00:03.708 --> 00:00:06.140 ressam Elizabeth Murray'in retrospektifinde 00:00:06.140 --> 00:00:09.594 çalışmak olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum. 00:00:09.594 --> 00:00:11.980 Ondan çok fazla şey öğrendim. 00:00:11.980 --> 00:00:13.748 Küratör Robert Storr 00:00:13.748 --> 00:00:15.267 hayat boyu ürettiği işler içinden 00:00:15.267 --> 00:00:18.019 bütün tabloları seçtikten sonra, 00:00:18.019 --> 00:00:21.661 1970'lerdeki resimlere bakmaya bayıldım. 00:00:21.661 --> 00:00:24.217 İleride hayatında tekrar ortaya çıkacak 00:00:24.217 --> 00:00:27.723 olan bazı motifler ve öğeler vardı. 00:00:27.723 --> 00:00:29.362 Ona ilk çalışmaları hakkında 00:00:29.362 --> 00:00:31.920 ne düşündüğünü sorduğumu hatırlıyorum. 00:00:31.920 --> 00:00:33.384 Ona ait olduğunu bilmeseniz, 00:00:33.384 --> 00:00:35.954 bunu tahmin edemezdiniz. 00:00:35.954 --> 00:00:38.877 Bana birkaçının olmasını istediği gibi 00:00:38.877 --> 00:00:42.484 kendi ölçülerine ulaşamadığını belirtti. 00:00:42.484 --> 00:00:43.913 Aslında biri kendi 00:00:43.913 --> 00:00:45.434 standartlarına öylesine 00:00:45.434 --> 00:00:48.406 ulaşmamıştı ki, onu stüdyosunda çöpe atmıştı 00:00:48.406 --> 00:00:50.247 ve komşusu da değerini anladığı için 00:00:50.247 --> 00:00:52.817 onu almıştı. NOTE Paragraph 00:00:52.817 --> 00:00:55.766 O anda başarı ve yaratıcılık 00:00:55.766 --> 00:00:58.282 hakkındaki görüşüm değişti. 00:00:58.282 --> 00:01:01.170 Başarının bir an olduğunu, 00:01:01.170 --> 00:01:03.106 ancak her zaman göklere çıkardığımız şeyin 00:01:03.106 --> 00:01:07.114 yaratıcılık ve ustalık olduğunu anladım. 00:01:07.114 --> 00:01:10.751 Ama işte olay şu: Başarıyı ustalığa 00:01:10.751 --> 00:01:12.980 dönüştürmemizi sağlayan şey ne? 00:01:12.980 --> 00:01:15.771 Uzun zamandır kendi kendime sorduğum bir soru bu. 00:01:15.771 --> 00:01:18.352 Bence başarıya yaklaşma lütfuna 00:01:18.352 --> 00:01:21.944 değer vermeye başladığımızda ortaya çıkıyor. NOTE Paragraph 00:01:21.944 --> 00:01:24.139 Manhattan'ın en kuzeyinde bulunan 00:01:24.139 --> 00:01:26.122 Columbia'nın Baker Spor Kompleksi'nde 00:01:26.122 --> 00:01:28.673 soğuk bir Mayıs günü üniversitenin, 00:01:28.673 --> 00:01:30.970 kadere bakın ki hepsi kadın olan, 00:01:30.970 --> 00:01:33.050 okçuluk takımını seyretmeye gittiğimde 00:01:33.050 --> 00:01:36.469 bunu anlamaya başladım. 00:01:36.469 --> 00:01:40.138 Okçu paradoksu denen, yani aslında hedefinizi 00:01:40.138 --> 00:01:42.969 vurmak için ondan biraz eğimli bir şeye 00:01:42.969 --> 00:01:47.411 nişan almanız gerektiğini söyleyen fikri görmek istedim. 00:01:47.411 --> 00:01:49.404 Koç bu kadınlarla gri minibüsünde 00:01:49.404 --> 00:01:52.118 yaklaşırken durup seyrettim 00:01:52.118 --> 00:01:55.096 ve adeta rahat bir odaklanma içinde dışarı çıktılar. 00:01:55.096 --> 00:01:57.990 Birisi bir elinde yarısı yenmiş bir dondurma külahı 00:01:57.990 --> 00:02:00.507 ve solunda sarı tüyüyle oklar tutuyordu. 00:02:00.507 --> 00:02:03.190 Yanımdan geçip gülümsediler, 00:02:03.190 --> 00:02:04.990 ama çim alana doğru giderken 00:02:04.990 --> 00:02:06.609 kim olduğumu anlamaya çalıştılar. 00:02:06.609 --> 00:02:08.363 Birbirleriyle kelimelerle değil, 00:02:08.363 --> 00:02:11.080 sayılarla, derecelerle konuştular, 00:02:11.080 --> 00:02:12.378 sanırım hedeflerini vurmayı 00:02:12.378 --> 00:02:14.911 planladıkları pozisyonlarla. 00:02:14.911 --> 00:02:17.294 Belki de kimin desteğe ihtiyacı olabilir diye 00:02:17.294 --> 00:02:19.316 değerlendirmek üzere koçu aramızda dururken 00:02:19.316 --> 00:02:21.773 bir okçunun arkasında durdum ve onu seyrettim, 00:02:21.773 --> 00:02:23.860 birinin bile nasıl onluk daireyi 00:02:23.860 --> 00:02:26.711 vuracağını anlayamamıştım. 00:02:26.711 --> 00:02:29.359 Onluk daire standart 75 yarda mesafeden, 00:02:29.359 --> 00:02:32.269 bir kol boyu uzaklığından 00:02:32.269 --> 00:02:34.366 bir kibrit çöpünün ucu kadar küçük görünür. 00:02:34.366 --> 00:02:37.645 Bu her atışta 50 librelik çekiş ağırlığını 00:02:37.645 --> 00:02:40.352 kaldırırken olur. 00:02:40.352 --> 00:02:43.044 Önce yediyi, ardından dokuzu ve sonra iki kere 00:02:43.044 --> 00:02:44.324 onu vurduğunu hatırlıyorum 00:02:44.324 --> 00:02:45.560 ve sonraki ok da hedefi 00:02:45.560 --> 00:02:47.779 dahi vuramadı. 00:02:47.779 --> 00:02:49.780 Bunun ona daha çok kararlılık verdiğini 00:02:49.780 --> 00:02:52.566 gördüm ve tekrar tekrar denedi. 00:02:52.566 --> 00:02:55.512 Bu üç saat sürdü. 00:02:55.512 --> 00:02:57.933 Antrenmanın sonunda, okçulardan biri 00:02:57.933 --> 00:03:00.519 öylesine zorlanmıştı ki, 00:03:00.519 --> 00:03:02.460 yere pestil gibi serildi, 00:03:02.460 --> 00:03:04.492 kafası gökyüzüne doğru bakıyor, 00:03:04.492 --> 00:03:07.104 T.S. Eliot'un dönen dünyadaki bu duran 00:03:07.104 --> 00:03:10.990 noktaya ne diyeceğini bulmaya çalışıyordu. NOTE Paragraph 00:03:10.990 --> 00:03:13.005 Amerikan kültüründe bu çok nadirdir, 00:03:13.005 --> 00:03:16.015 bunun artık meslekle pek ilgisi yoktur, 00:03:16.015 --> 00:03:18.609 bu derecede kusursuz 00:03:18.609 --> 00:03:20.720 bir kararlılığın nasıl olduğunu, 00:03:20.720 --> 00:03:23.101 bir hedefi vurmak için üç saat 00:03:23.101 --> 00:03:26.468 bedenin duruşunu ayarlamanın ne demek olduğunu görmek, 00:03:26.468 --> 00:03:30.538 bilinmezlik içinde bir çeşit mükemmellik aramak. 00:03:30.538 --> 00:03:32.763 Ancak orada kaldım, çünkü çok nadir olarak 00:03:32.763 --> 00:03:35.098 görülecek bir şeye tanıklık ettiğimi anladım, 00:03:35.098 --> 00:03:38.971 başarı ve ustalık arasındaki o farka. NOTE Paragraph 00:03:38.971 --> 00:03:41.595 O zaman başarı o onluk daireye isabet ettirmektir, 00:03:41.595 --> 00:03:43.711 ancak ustalık bunu tekrar tekrar yapamazsan 00:03:43.711 --> 00:03:47.267 bunun hiçbir şey ifade etmediğini bilmektir. 00:03:47.267 --> 00:03:50.988 Ancak ustalık mükemmellikle aynı şey değildir. 00:03:50.988 --> 00:03:52.821 Başarıyla aynı şey değildir, 00:03:52.821 --> 00:03:55.054 ki başarıyı bir hadise olarak, 00:03:55.054 --> 00:03:56.640 zamanın içinde bir an olarak 00:03:56.640 --> 00:03:59.938 ve dünyanın size verdiği bir etiket olarak görürüm. 00:03:59.938 --> 00:04:03.072 Ustalık bir hedefe bağlılık değil, 00:04:03.072 --> 00:04:05.977 bitmeyen bir arayıştır. 00:04:05.977 --> 00:04:07.854 Bunu yapmamıza sebep olan şey, 00:04:07.854 --> 00:04:10.400 bizi daha fazla ileriye iten şey, 00:04:10.400 --> 00:04:14.057 neredeyse kazanmanın değeridir. 00:04:14.057 --> 00:04:16.209 Kaç kere bir şeyi bir klasik, hatta başyapıt 00:04:16.209 --> 00:04:19.080 olarak tanımladık, 00:04:19.080 --> 00:04:22.658 yaratıcısı onu umutsuzca bitmemiş olarak görürken, 00:04:22.658 --> 00:04:24.881 zorluklar ve hatalarla dolu olarak, 00:04:24.881 --> 00:04:27.899 yani başka bir ifadeyle bir neredeyse kazanmak olarak? 00:04:27.899 --> 00:04:29.793 Elizabeth Murray, ilk tabloları 00:04:29.793 --> 00:04:33.003 hakkındaki itirafıyla beni şaşırtmıştı. 00:04:33.013 --> 00:04:36.665 Ressam Paul Cézanne, çalışmalarının sıklıkla bitmemiş olduğunu düşünerek, 00:04:36.665 --> 00:04:38.487 onları tekrar ele almak niyetiyle 00:04:38.487 --> 00:04:41.037 kasıtlı olarak bir kenara koyardı, 00:04:41.037 --> 00:04:42.780 ancak hayatının sonunda 00:04:42.780 --> 00:04:44.995 sonuç resimlerinin sadece yüzde onunu 00:04:44.995 --> 00:04:47.735 imzalamış olmasıydı. 00:04:47.735 --> 00:04:50.983 En sevdiği roman, Honoré de Balzac'ın Gizli Başyapıt'ıydı 00:04:54.231 --> 00:04:57.481 ve ana karakteri kendisiyle özdeşleştirmişti. 00:04:57.481 --> 00:04:59.415 Diğerleri çalışmalarını yalnızca 00:04:59.415 --> 00:05:02.666 övgüye değer bulurken, Franz Kafka bitmemiş olarak gördü, 00:05:02.666 --> 00:05:05.099 o kadar ki bütün günlüklerinin, 00:05:05.099 --> 00:05:07.196 el yazılarının, mektuplarının ve hatta 00:05:07.196 --> 00:05:09.525 taslaklarının öldükten sonra yakılmasını istedi. 00:05:09.525 --> 00:05:12.320 Arkadaşları bu isteğine uymayı reddettiler 00:05:12.320 --> 00:05:13.998 ve bu yüzden şimdi Kafka'nın 00:05:13.998 --> 00:05:15.767 yaptığı bütün çalışmalara sahibiz: 00:05:15.767 --> 00:05:19.160 "Amerika", "Dava" ve "Şato", 00:05:19.160 --> 00:05:22.785 öylesine tamamlanmamış bir eser ki, cümlenin ortasında bitiyor. NOTE Paragraph 00:05:22.785 --> 00:05:25.320 Ustalığı arayış, diğer bir deyişle, 00:05:25.320 --> 00:05:29.958 hemen hemen hep ileriye doğrudur. 00:05:29.958 --> 00:05:31.934 "Tanrım, bana başarabileceğimden daha 00:05:31.934 --> 00:05:34.010 fazlasını istemeyi bahşet," 00:05:34.010 --> 00:05:35.569 diye yakarmıştı Michelangelo, 00:05:35.569 --> 00:05:39.000 sanki Sistina Şapeli'ndeki 00:05:39.000 --> 00:05:40.949 Eski Ahit Tanrısı'na 00:05:40.949 --> 00:05:42.455 ve kendisi de uzattığı parmağı 00:05:42.455 --> 00:05:47.028 Tanrı'nın eline tam değmeyen Âdem'di. NOTE Paragraph 00:05:47.028 --> 00:05:51.616 Ustalık uzanmaktır, ulaşmak değildir. 00:05:51.616 --> 00:05:54.921 Olduğunuz yer ve olmak istediğiniz yer arasındaki 00:05:54.921 --> 00:05:59.119 boşluğu sürekli kapatmayı istemektir. 00:05:59.119 --> 00:06:02.707 Ustalık sanatınız için fedakârlık yapmaktır, 00:06:02.707 --> 00:06:06.925 kariyerinizi inşa etmeniz için değil. 00:06:06.925 --> 00:06:09.590 Kaç tane mucit ve sayısız girişimci 00:06:09.590 --> 00:06:12.359 bu olguyu yaşıyor? 00:06:12.359 --> 00:06:13.864 Bunu yılmaz Kuzey Kutbu kâşifi 00:06:13.864 --> 00:06:16.674 Ben Saunders'ın yaşamında bile görüyoruz, 00:06:16.674 --> 00:06:18.348 ki bana zaferlerinin 00:06:18.348 --> 00:06:20.271 sadece büyük başarılarının 00:06:20.271 --> 00:06:22.066 sonucu olmadığını, 00:06:22.066 --> 00:06:27.060 onun yerine bir dizi kazanmaya yaklaştıklarının itici gücü söylemiştir. NOTE Paragraph 00:06:27.060 --> 00:06:30.796 Kendi öncüsü olduğumuz yerde kaldığımızda başarılı oluyoruz. 00:06:30.796 --> 00:06:33.491 Duke Ellington tarafından anlaşılmış bir bilgelikti bu, 00:06:33.491 --> 00:06:36.417 ki kendisi repertuvarındaki en sevdiği şarkının 00:06:36.417 --> 00:06:38.552 hep bir sonraki olduğunu, 00:06:38.552 --> 00:06:42.211 hep daha bestelemediği şarkı olduğunu söylemiştir. 00:06:42.211 --> 00:06:44.340 Neredeyse kazanmanın ustalığın 00:06:44.340 --> 00:06:46.632 doğasında olmasının sebeplerinden biri, 00:06:46.632 --> 00:06:48.985 uzmanlığımız ne kadar fazlaysa, 00:06:48.985 --> 00:06:51.145 bildiğimizi düşündüğümüz şeylerin hepsini 00:06:51.145 --> 00:06:54.363 bilmediğimizi daha net görebilmemizdir. 00:06:54.363 --> 00:06:56.994 Buna Dunning–Kruger etkisi denir. 00:06:56.994 --> 00:06:59.921 Paris Review, James Baldwin'e sorduğunda 00:06:59.921 --> 00:07:00.949 şu cevabı alabilmişti, 00:07:00.949 --> 00:07:03.646 "Bilgiyle artan şey sizce nedir?" 00:07:03.646 --> 00:07:08.328 ve o da şöyle söyledi, "Ne kadar az bildiğini öğreniyorsun." NOTE Paragraph 00:07:08.328 --> 00:07:10.652 Başarı bizi motive eder, ama neredeyse kazanmak 00:07:10.652 --> 00:07:13.527 süregelen bir arayışta bizi ileriye götürebilir. 00:07:13.527 --> 00:07:15.646 Bunun en etkili örneklerinden biri, 00:07:15.646 --> 00:07:17.436 yarışmadan sonra Olimpiyat gümüş 00:07:17.436 --> 00:07:19.382 madalyası ile bronz madalyası kazananlar 00:07:19.382 --> 00:07:22.333 arasındaki farka baktığımızda görülür. 00:07:22.333 --> 00:07:24.946 Thomas Gilovich ve Cornell'den ekibi 00:07:24.946 --> 00:07:27.092 bu farkı araştırmış ve gümüş madalya 00:07:27.092 --> 00:07:29.616 alanların, dördüncü olmayıp hiç madalya almamaları 00:07:29.616 --> 00:07:31.577 söz konusu olmadığı için tipik olarak daha 00:07:31.577 --> 00:07:34.050 mutlu olan bronz kazananlarla karşılaştırıldığında 00:07:34.050 --> 00:07:35.729 hissettikleri öfkenin, gümüş madalya 00:07:35.729 --> 00:07:37.684 kazananlara bir sonraki yarışmada 00:07:37.684 --> 00:07:40.107 bir odak noktası verdiğini bulmuştur. 00:07:40.107 --> 00:07:42.389 Bunu kumar endüstrisinde dahi görüyoruz, 00:07:42.389 --> 00:07:44.375 ki bu neredeyse kazanma olgusunu 00:07:44.375 --> 00:07:45.867 bir zamanlar alıp 00:07:45.867 --> 00:07:48.130 neredeyse kazanma oranı ortalamadan daha 00:07:48.130 --> 00:07:51.458 yüksek olan kazı kazan biletleri yarattılar 00:07:51.458 --> 00:07:54.267 ve insanlar daha fazla bilet almak için 00:07:54.267 --> 00:07:56.216 öylesine istekliydi ki, 00:07:56.216 --> 00:07:59.279 bunlara yürek durduran dendi ve 1970'lerde Britanya'da 00:07:59.279 --> 00:08:02.670 kumar endüstrisinin bir dizi suistimali ile körüklendi. 00:08:02.670 --> 00:08:04.919 Neredeyse kazanmanın itici gücü olmasının nedeni, 00:08:04.919 --> 00:08:07.803 olaya bakışımızı değiştirmesi 00:08:07.803 --> 00:08:10.454 ve uzağa koymaya meyilli olduğumuz 00:08:10.454 --> 00:08:13.059 hedeflerimizi bulunduğumuz 00:08:13.059 --> 00:08:14.905 daha yakın bir yere koymasıdır. 00:08:14.905 --> 00:08:18.083 Gelecek hafta harika bir günün neye benzediğini düşünmenizi istesem, 00:08:18.083 --> 00:08:21.788 bunu daha genel ifadelerle anlatabilirsiniz. 00:08:21.788 --> 00:08:25.439 Ama yarın TED'de harika bir günü anlatmanızı istesem, 00:08:25.439 --> 00:08:28.900 bunu tane tane, gerçekçi bir netlikte anlatabilirsiniz. 00:08:28.900 --> 00:08:30.563 Neredeyse kazanma işte bunu yapar. 00:08:30.563 --> 00:08:33.109 Görüş alanımız içinde olan o dağı ele almak için şu an 00:08:33.109 --> 00:08:37.890 ne yapmayı planladığımıza odaklanmamızı sağlar. 00:08:37.890 --> 00:08:41.046 Jackie Joyner-Kersee 1984'te 00:08:41.046 --> 00:08:43.052 heptatlonda altını saniyenin üçte biri 00:08:43.052 --> 00:08:45.313 ile kaçırmıştı 00:08:45.313 --> 00:08:47.194 ve kocası bunun bir sonraki yarışmada 00:08:47.194 --> 00:08:51.156 ona ihtiyacı olan kararlılığı vereceğini öngörmüştü. 00:08:51.156 --> 00:08:54.528 1988'de heptatlonda altını kazandı 00:08:54.528 --> 00:08:58.703 ve 7.921 puanla rekor kırdı, 00:08:58.703 --> 00:09:03.810 ki bu o zamandan beri hiçbir sporcunun yaklaşmadığı bir skor. NOTE Paragraph 00:09:03.810 --> 00:09:06.521 Her şeyi yaptığımızda gelişmeyiz, 00:09:06.521 --> 00:09:09.928 aksine daha yapacak şeyler olduğunda. 00:09:09.928 --> 00:09:12.010 Burada durup bu odada 00:09:12.010 --> 00:09:13.708 neredeyse kazanmayı yaratacak 00:09:13.708 --> 00:09:16.105 değişik yollar hakkında, hayatlarınızın bunu 00:09:16.105 --> 00:09:17.370 nasıl yerine 00:09:17.370 --> 00:09:19.439 getirebileceğini düşünüyor ve merak ediyorum. 00:09:19.439 --> 00:09:24.230 Çünkü bence biraz içgüdüsel seviyede bunu biliyoruz. 00:09:24.230 --> 00:09:25.982 Öncüsü olduğumuz yerde kaldığımızda 00:09:25.982 --> 00:09:27.499 başarılı olduğumuzu biliyoruz. 00:09:27.499 --> 00:09:29.965 Bu yüzden kasti eksiklikler 00:09:29.965 --> 00:09:32.458 yaratılış efsaneleri içine yerleştirilmiştir. 00:09:32.458 --> 00:09:34.980 Navaho kültüründe, bazı erkek ve kadın sanatçılar 00:09:34.980 --> 00:09:37.423 tekstil ve seramikler içine bilerek 00:09:37.423 --> 00:09:39.070 kusur koyarlar. 00:09:39.070 --> 00:09:41.861 Buna ruh çizgisi adı verilir, 00:09:41.861 --> 00:09:43.970 dokumacı veya yapana bir çıkış yolu 00:09:43.970 --> 00:09:46.998 vermek için, aynı zamanda da iş yapmasına devam etmesi 00:09:46.998 --> 00:09:51.670 için bir sebep olarak desende kasti bir kusur. 00:09:51.670 --> 00:09:53.447 Ustalar bir konuyu kavramsal sona 00:09:53.447 --> 00:09:56.065 getirdikleri için uzman değillerdir. 00:09:56.065 --> 00:09:57.774 Ustalardır çünkü bunun 00:09:57.774 --> 00:10:00.352 olmadığını fark ederler. NOTE Paragraph 00:10:00.352 --> 00:10:03.462 Bunun hakkında düşününce, 00:10:03.462 --> 00:10:05.250 neden okçuluk koçunun 00:10:05.250 --> 00:10:07.420 idmanın sonunda bana okçularının 00:10:07.420 --> 00:10:09.665 işitmeyeceği mesafeden, 00:10:09.665 --> 00:10:11.642 onun ve meslektaşlarının ekipleri için 00:10:11.642 --> 00:10:13.902 ne yapsalar yetmeyeceğini düşündüklerini, 00:10:13.902 --> 00:10:16.779 kazanmak üzere olmak konusunu aşmalarına yardımcı olması 00:10:16.779 --> 00:10:19.566 için yeterli gözünde canlandırma tekniği ve duruş eğitimi 00:10:19.566 --> 00:10:21.846 olmadığını söylediğini anlıyorum. 00:10:21.846 --> 00:10:24.293 Aslında tam olarak şikâyet gibi gelmedi bu, 00:10:24.293 --> 00:10:26.886 sadece bana yaptığı 00:10:26.886 --> 00:10:28.366 naif bir itiraf gibiydi, 00:10:28.366 --> 00:10:31.631 kendisini hep daha fazlasını talep eden 00:10:31.631 --> 00:10:34.786 doymak bilmez, bitmeyen bir yola 00:10:34.786 --> 00:10:37.711 adadığını bildiğini bana hatırlatmak içindi. NOTE Paragraph 00:10:37.711 --> 00:10:40.860 Bitmemiş bir fikir üzerine inşa ederiz, 00:10:40.860 --> 00:10:45.316 bu fikir eski hâlimiz olsa bile. 00:10:45.316 --> 00:10:48.331 Bu ustalığın dinamiğidir. 00:10:48.331 --> 00:10:51.364 İstediğinizi düşündüğünüz şeye yaklaşmak, 00:10:51.364 --> 00:10:54.090 yapmayı hayal ettiğinizden daha fazlasına ulaşmanıza 00:10:54.090 --> 00:10:55.701 yardımcı olabilir. 00:10:55.701 --> 00:10:58.575 Bir gün galeride o ilk resimlerine 00:10:58.575 --> 00:11:00.590 gülümserken onu gördüğümde, 00:11:00.590 --> 00:11:02.851 Elizabeth Murray'in ne düşündüğünü anlamam 00:11:02.851 --> 00:11:05.922 için gereken şey bu. 00:11:05.922 --> 00:11:08.288 Ütopyalar yaratmış olsaydık bile, bence 00:11:08.288 --> 00:11:11.590 hâlâ bitmemişlere sahip olurduk. 00:11:11.590 --> 00:11:13.754 Tamamlamak bir amaçtır, 00:11:13.754 --> 00:11:17.747 ama onun hiçbir zaman son olmadığını ümit ederiz. NOTE Paragraph 00:11:17.747 --> 00:11:20.528 Teşekkürler. NOTE Paragraph 00:11:20.528 --> 00:11:24.384 (Alkış)