Mağaralarla ilgili bir şey vardır -- bir kireç taşı kayalığındaki gölgeli bir açılış sizi içerisine çeker. Aydınlık ve karanlığın arasındaki kapıdan geçtiğinizde, bir yer altı dünyasına girersiniz -- ebedî kasvetin, yeryüzünün kokularının ve dingin bir sessizliğin mekânıdır. Bir zamanlar Avrupa'da, antik insanlar da bu yer altı dünyalarına girdiler. Ziyaretlerine kanıt olarak da arkalarında gizemli gravürler ve çizimler bıraktılar, İspanya'daki Ojo Guareña'daki insanlar, üçgenler ve zigzagların panosu gibi. Şimdi sizler de bu ilk sanatçıların gittiği yoldan yürüyorsunuz. Bu gerçeküstü, uhrevi yerde, yumuşak yerdeki deri çizmelerin sessiz ayak seslerini duyduğunuzu veya kenardaki kıvrımın çevresinde bir meşalenin titreyen ışığını gördüğünüzü hayal etmeniz neredeyse mümkündür. Bir mağaradayken, sıklıkla kendimi insanları izlerini bırakmak için bu kadar derine inerek tehlikeli ve dar yerlerden geçme cesaretini göstermeye iten sebebi düşünürken bulurum. Yarım kilometre veya üçte bir mil kadar yerin altında, İspanya'daki Cudon mağarasında çekilen bu video klipte, mağaranın daha önce keşfedilmemiş bir kısmının tavanında bir seri kırmızı boyama bulduk. Giderek alçalan tavanla birlikte ileriye doğru askerî stilde süründük, sonunda öyle bir noktaya geldik ki eşim ve projenin fotoğrafçısı Dylan tavan çok alçak olduğu için DSLR kamerasının tavan üzerinde odaklanma ayarını artık yapamadı. Bu nedenle o beni filme alırken, tek bir ışık ve bu işler için sakladığımız kompakt kamera ile kırmızı boyanın izlerini takip etmeye devam ettim. Yarım kilometre yer altında. Gerçekten. Birisi bir meşale veya bir taş lamba ile aşağıda ne yapıyor olabilir? (Gülüşmeler) Yani -- ben, bu mantıklı, değil mi? Fakat biliyorsunuz, bu tip sorulara araştırmamla cevap vermeye çalışıyorum. Dünyanın en eski sanat eserlerinin bazılarını çalışıyorum. 10.000 ila 40.000 yıl öncesinde Avrupa'daki bu ilkel sanatçılar tarafından yaratıldılar. Olay şu ki bunu sadece güzel oldukları için çalışmıyorum, ki bazıları gerçekten öyleler. İlgilendiğim şey; modern düşüncenin gelişimi, yaratıcılığın, hayal gücünün, soyut düşüncenin evrimi ve insanın ne demek olduğu. Tüm türler bir şekilde iletişim kurabilirken, sadece biz insanlar bunu farklı bir seviyeye taşıyabildik. Başarı hikâyemizin en büyük kısmı; paylaşma ve işbirliği isteğimiz ve yeteneğimizden geliyor. Modern dünyamız, bilginin değiş tokuş edildiği küresel bir ağa dayanıyor, büyük ölçüde iletişim becerimizden dolayı -- özellikle de çizgisel ya da yazılı iletişim kullanmamızdan. İlginç olan, zihinsel başarılarımızı, bizden önce gelenlere öylesine uzun süredir dayandırmışız ki belli becerilerin henüz olmadığını kolayca unutabiliyoruz. Derin tarihimizi araştırmanın en ilginç bulduğum yanlarından biri de bu. Bu insanlar için dayanacakları devlerin omuzları yoktu. Onlar, gerçek omuzlardı. Bu uzak zamanlardan, şaşırtıcı sayıda önemli buluş gelirken, bugün benim bahsetmek istediğim şey çizgisel iletişimin bulunması. Üç ana tip iletişim biçimi vardır: Konuşma, jest -- işaret diline benzer şeyler -- ve çizgisel iletişim. Konuşma ve jestler doğası itibariyle geçicidir. Mesajı iletmek ve almak için yakın mesafede olmak gerekir. İletimin sağlandığı andan hemen sonra kaybolur. Öte yandan çizgisel iletişim bu ilişkiyi ayrıştırır. Bunun keşfiyle birlikte ilk defa, mesajın iletildiği zamanın ve yerin sonrasında da var olma imkânı oldu. Avrupa, mağaralarda, taş sığınaklarda, hatta ayakta kalabilen birkaç açık hava yerleşim yerinde sıklıkla çizgisel işaretlerin görüldüğü yerlerin ilklerindendir. Fakat o bugün bildiğimiz Avrupa değil. Bu, yemyeşil ovalar ve donmuş tundra ile buz kütlelerinin üç ila dört kilometre yükseldiği bir dünyaydı. Buzul Çağı'ydı. Geçen yüzyılda, hayvanlar, soyut şekiller ve hatta bazen Sicilya'daki Grotta dell'Addaura'da olduğu gibi kazınmış insan figürlerinin yer aldığı 350'den fazla Buzul Çağı kaya sanatı kalıtı kıtada bulundu. Bunlar bizim eski sanatçıların yaratıcı dünyalarına ve hayal güçlerine nadir bir bakış atmamızı sağlıyor. Keşiflerinden beri, çalışmaların çoğu İspanya Cullalvera'daki bu siyah at ya da La Pasiega'daki bu garip mor bizon gibi hayvanlar üzerinde yoğunlaşmıştı. Fakat, geometrik işaretler dediğimiz soyut şekiller beni sanatı araştırmaya çeken şey oldu. Komik olansa, alanların çoğunluğunda geometrik şekillerin hayvan ve insan şekillerinden fazla olması. Fakat, 2007'de bu işe başladığımda; kaç tane şeklin olduğu, aynı şekillerin mekânsal ve zamansal olarak tekrar edip etmediğiyle ilgili kesin bir envanter bile yoktu. Sorularıma bile başlamadan önce, ilk adımım tüm kaya sanatı alanlarından, bilinen tüm geometrik şekillerin veri tabanını oluşturmaktı. Sorun, bunların bazı bölgelerde çok iyi belgelenmiş olmasına rağmen, özellikle de güzel hayvanların olduğu yerlerde, çok belirsiz olanların sayısının da çok fazla olmasıydı -- çok fazla açıklama ve detay bulunmuyordu. Bazıları, yarım asır ya da daha fazla süredir ziyaret edilmemişti. Bunlar benim alan çalışmamın hedefleriydi. İki yıl boyunca, vefalı eşim Dylan ve ben yer altında 300 saat zaman geçirdik. Fransa'da, İspanya'da, Portekiz'de ve Sicilya'da 52 alanda yürüdük, tırmandık, emekledik. Buna gerçekten değdi. Ziyaret ettiğimiz yerlerin yüzde 75'inde yeni, belgelenmemiş geometrik şekiller bulduk. Daha büyük soruları cevaplayabilmek için ihtiyacım olan netlik buydu. Haydi bu cevaplara bakalım. Uymayan örnekler dışında sadece 32 geometrik işaret var. Sadece 32 işaret, 30.000 yıl zaman boyunca ve tüm Avrupa kıtasında. Bu çok küçük bir rakam. Bunlar rastgele karalamalar ya da dekorlar olsaydı, daha fazla çeşitlilik görmemiz gerekirdi. Tam aksine zaman ve mekân boyunca tekrar eden şekiller bulduk. Bazı işaretler, başta güçlü şekilde varken, popülerliğini yitirip kaybolmuş, diğerleri sonradan keşfedilmiş. Bu işaretlerin yüzde 65'i tüm zaman dilimi boyunca varlığını sürdürmüş: Çizgiler, dikdörtgenler, üçgenler, ovaller ve yuvarlaklar gibi burada, Pyrenees Dağları'ndaki 10.000 yıllık, Buzul Çağı'nın sonundan kalan yerde gördüğümüz gibi. Bazı işaretler binlerce kilometreye yayılmışken, diğerlerinin daha sınırlı yayılım şekli vardı, burada gördüğümüz şekilde sadece Kuzey İspanya'da bulunan bölünmüş dikdörtgenler gibi bazıları tek bir bölgede sınırlıydı ve bazı araştırmacılar bir çeşit aile veya klan işaretleri olabileceklerini tahmin ettiler. Ek bilgi olarak, Fransa ve İspanya'dan, Endonezya ve Avustralya'ya kadar bulunan en eski kaya sanatlarında şaşırtıcı derecede benzerlikler var. Böylesine uzağa ulaşan yerlerde aynı işaretlerin çok defa belirmesiyle, özellikle de 30.000 ila 40.000 yıl arasında, bu icadın aslında Afrika'da ortak bir başlangıç noktasına gitmesi daha muhtemel görünüyor. Ama korkarım ki bu gelecekteki bir konuşmanın konusu. O zaman elimizdeki konuya dönelim. Şüphe yok ki bu işaretler Fransa'daki La Roque de Venasque'daki 25.000 yıllık yarım kabartma heykeller gibi yaratıcılarına anlam ifade ediyordu. Ne anlam ifade ettiklerini bilemeyebiliriz, ama o zamanın insanları kesinlikle biliyordu. Aynı işaretlerin böylesine uzun zamanda, birçok alanda tekrarlanması bize sanatçıların maksatlı seçimler yaptığını gösteriyor. Şayet spesifik, kültürel olarak geçerli, üzerinde anlaşılan anlamlarıyla geometrik şekillerden bahsediyorsak, o zaman dünyadaki en eski çizgisel iletişim sistemlerinden birine bakıyor olabiliriz. Henüz yazıdan bahsetmiyorum. Bu noktada tam bir yazı sistemi için gerekli olan, sözel dildeki bütün kelimeleri temsil eden yeterli karakter yok. Ne de bir çeşit alfabe olduklarını iddia etmek için yeterli sayıda tekrar eden işaretler görmüyoruz. Elimizde olan şey İspanya La Pasiega'daki "The Inscription" (Yazıt) olarak bilinen bu pano gibi ilginç, bir kereye mahsus yapılanlar; bunun solunda simetrik işaretlemeler, ortasında muhtemelen stilize edilmiş el simgeleri ve sağında bir parantez gibi görünen şey var. Dünyadaki en eski çizgisel iletişim sistemleri -- Sümer çivi yazısı, Mısır hiyeroglifleri, eski Çin yazıları, hepsi 4.000 ila 5.000 yıl önce ortaya çıktı; her biri, anlamları ve görüntüleri aynı olan, sayma işaretleri ve resimsel temsillerden oluşan daha önceki protosistemlerden doğdu. Yani bir kuş resmi gerçekten o hayvanı temsil ediyordu. Sonraları resim yazıların daha stilize hâle geldiğini görüyoruz, öyle ki neredeyse tanınmaz hâle geliyorlar ve aynı zamanda daha fazla sembolün dildeki diğer kayıp kelimeleri temsil etmesi için icat edildiğini görmeye başlıyoruz -- zamirler, zarflar, sıfatlar gibi. Bütün bunları bilince Buzul Çağı Avrupası'nın geometrik işaretlerinin tamamen soyut yazılı karakterler olması pek mümkün görünmüyor. Daha mümkün görünen şey, bu eski sanatçıların aynı zamanda Sicilya'daki Riparo di Za Minic'teki çizgi satırlar gibi sayma işaretleri yaptıkları, bunun yanında etraflarındaki dünyada bulunan şeylerin stilize sembollerini yarattıklarıydı. Bu işaretlerin bir kısmı silah veya konut olabilir mi? Ya da takım yıldızlar gibi gökteki cisimler? Hatta belki nehirler, dağlar, ağaçlar -- yeryüzü şekilleri, muhtemelen İspanya'daki El Castillo alanındaki garip zil şeklindeki işaretlerle çevrili bu siyah "penniform" (tüy şekli) gibi. "Penniform" terimi Latince'de tüy şekli anlamına gelir, ama bu aslında bir bitki veya ağacın tasviri olabilir mi? Bazı araştırmacılar birtakım alanlardaki belli işaretler hakkında sorular sormaya başladılar, ama bu kategoriyi bir bütün olarak tekrar ele alma zamanının geldiğine inanıyorum. Bütün bunlardaki ironi elbette, bütün işaretleri tek bir kategoriye dikkatlice sınıflandırdıktan sonra, bir sonraki adımımın, farklı tipteki görüntüler belirlenip ayrıştırıldıkça onları tekrar birbirinden ayırmak olacağını düşünüyorum. Beni yanlış anlamayın, sonradan tam gelişmiş yazının yaratılmış olması başlı başına etkileyici bir beceri. Ama ilk yazı sistemlerinin havadan gelmediğini hatırlamak önemli. 5.000 sene önce bile insanlar kökenleri on binlerce yıla dayanan daha eski bir şeylerin üzerine inşa ediyorlardı -- yani Buzul Çağı Avrupası ve sonrasındaki geometrik işaretlerin, kolektif tarihimizdeki derinlerde bir noktanın üzerine, biri bir çizgisel işaret yapma fikriyle ilk kez ortaya çıkıp iletişim şeklimizi sonsuza dek değiştirdiği zaman. Teşekkürler. (Alkış)