Bayanlar ve baylar, ölü insanlar görüyorum
bu sizin için
'Altıncı His' filminden bir
replik olabilir
ama bu benim hayatım.
Bir acil servis doktoru olarak
hayat ve ölüm arasında gidip gelen
binlerce insana baktım.
Çoğunu ölümün pençesinden
kurtarabildim,
çoğunu hayata geri getirebildim,
fakat diğer yandan
sonunda yaşamla ölüm arasındaki
o çizgiyi geçip ölen 2000'den fazla
insanın yanı başında bulundum.
Bugün sizlerle yapmak istediğim şey ise
hayatta mükemmel olduğumuz andan
ölene kadar ki
yolu sizlerle birlikte yürümek.
Daha sonrasında da ölümün ötesine şöyle
bir göz atmaya çalışacağız.
Korkmayın, tüm bu macerada
yanınızda olacağım.
(Gülüşmeler)
Sizi tek parça hâlinde tekrar hayata
döndüreceğime söz veriyorum.
Birçok hastalık ve yaralanma
unsurları olsa da
aslında, ölmenin sadece
dört yolu var,
bu dünyadan göçüp gitmek için
yalnızca dört yol.
Burada bazı küçük
çizgiler görüyorsunuz,
sağ taraftaki bu küçük çizgiler
etkinlik seviyesidir.
Buradaki oldukça normal bir seviyededir.
Bu kişi kanlı canlı bir insan.
Daha sonra bu kişi yaralanıyor
ya da hastalanıyor
ve göz açıp kapayıncaya kadar
aniden ölüveriyor.
Bunun sebebi bir kalp krizi ya da
bir trafik kazası olabilir.
Ölüme giden ikinci yol ise şöyledir:
Kişi sağlıklıdır, turp gibidir
fakat sonradan oldukça kötü
bir hastalık vücuda yerleşir
böylece kişinin sağlık durumu hızlı
ve sürekli bir biçimde bozulur.
Bu durumla lösemi, akciğer kanseri
ya da pankreas kanseri gibi tümörün hızla
büyüdüğü hastalıklarda karşılaşılır.
Üçüncü ölümcül yol ise şu şekildedir:
Elimizde yine sağlıklı bir insan var
yine bir hastalık vücuda yerleşiyor
ve sağlık durumu kötüleşiyor.
Sonrasında tedavimiz devreye giriyor
ve bu kişinin durumunu
az da olsa düzeltiyoruz
fakat tabii ki eski sağlık
seviyesine ulaştıramıyoruz.
Sonrasında hastalık yeniden baş gösteriyor
ve sağlık durumu yine bozuluyor.
Biz bir kere daha bu kişiye yardım edip
tedavi etmeye çalışıyoruz,
yine az da olsa bir iyileşme gösteriyor
ama hâlâ onu eski sıhhatine
kavuşturabilmiş değiliz,
hatta en son kötüleşmeden önceki
sağlığına bile kavuşturabilmiş değiliz.
Bu döngü böyle devam eder
ve kişi ölüme birkaç adım daha yaklaşır.
Bu gibi durumlarla kalp yetmezliğinde
karaciğer ya da böbrek hastalıkları gibi
rahatsızlıklarda ya da
çoğu kişide tümör
hastalıklarında karşılaşıyoruz.
Ölüme giden dördüncü yol ise biraz farklı.
Bu durumda etkinlik seviyesi
oldukça düşük.
Ki bu da bize kişi hakkında
bazı bilgiler veriyor,
mesela kişi hareketsiz ya da
yatalak olabilir,
idrarını tutamıyor olabilir
ve muhtemelen bu kişi bunama
hastalığından muzdarip olabilir.
Bu kişi ağır ağır adımlarla
ölüme yaklaşmaktadır.
Haydi şimdi bir göz atalım.
Ölüme yakından bir göz attığınızda
bir iki gün içerisinde ölecek bir insanın
gösterdiği belirtiler nelerdir?
Burada bilimsel bir kanıt devreye giriyor.
Ölümden iki gün önce
baş gösteren bu belirtiler
oldukça belirsizdir.
Şu anda kimin iki gün içerisinde
ölüp ölmeyeceğini
ya da kimin iyileşip iyileşemeyeceğini
net olarak tahmin edemiyoruz.
Ama muhtemelen
gelecekte yapabileceğiz.
Bunu tek bir semptomdan
değilse bile
bir dizi semptomdan veya hatta
tek bir laboratuvar testinden
yola çıkarak yapabileceğiz.
Ve bunun istenilen bir şey olup
olmadığını size bırakıyorum.
Peki beklenilen ölüm saatinden yaklaşık
iki saat önce ölen birinin
belirtileri nelerdir?
Aniden ölen insanların %75'i
ölmeden önce bazı belirtiler gösterirken
[%22 Göğüs ağrısı %15 Nefes darlığı
% 7 Bulantı ve rahatsızlık]
bu şekilde ölen insanların
sadece %25'inde
ölmeye yakın hiçbir belirti gözlemlenmez.
Bu da yine şu anlama geliyor,
şuanda kimin iki saat içerisinde hayata
veda edeceğini kestiremiyoruz.
İşte bunlar ölüme
giden yollar.
Haydi şimdi kısa bir anket
küçük bir oylama yapalım.
Ellerinizi havada görmek istiyorum.
Aranızdan kim ilk şekildeki gibi
ölmek ister?
Şaşırmadım genellikle cevaplar böyle
oluyor zaten.
Peki kim dörtte anlattığım
gibi ölmek ister?
Evet, küçük bir azınlık.
Fakat sorun şu ki şu ana kadar
çoğu insan bu şekilde öldü
tekrar ediyorum şu ana kadar.
Ölüme giden en hızlı yol
dördüncü yoldur.
Aramızdan %10'luk bir kısım bile ilk
şekildeki gibi ölemeyecek.
Aramızdan %10'luk bir kısım bile ilk
şekildeki gibi ölemeyecek.
Nasıl ölmek istediğimiz ile nasıl
öleceğimiz arasında dağlar kadar fark var.
Herkesin cinsiyeti farklı,
herkesin yaşı farklı,
herkesin kişiliği farklı ve
herkes farklı bir hayat yaşıyor.
Ama hepimiz ortak bir
noktada buluşuyoruz
bir gün hepimiz öleceğiz.
Aramızdan herkesin kalbi bir gün
atmayı bırakacak, duracak
ciğerleri nefes almayı durduracak ve
beyin etkinlikleri son bulacak.
Artık bir ölüsünüz.
Peki bu dünyadan gidince
bize ne olacağını bilebilir miyiz?
Öldükten kısa bir süre sonra bize
ne olacağına, neler yaşayacağımıza
kısaca bir göz atabilir miyiz?
Aslında, evet.
Ölümün ötesini görebiliriz,
çünkü Batı ülkelerinde
ölüme yaklaşanların %20'sini
ve Doğu ülkelerinde %30'dan fazlasını
başarıyla hayata geri döndürdük,
dirilttik.
Batıda ülkelerinde %20 ,
Doğu ülkelerinde %30'dan fazla.
Bu insanlar ölüme yakın deneyim dediğimiz
şeyleri bize aktardılar.
Dünyanın her yerinden insanlar ölüme
yakın deneyim dediğimiz olayı anlatıyor
ve bu anlatılanlar göze çarpan
benzerlikler taşıyor ve
ve bu bir örüntü ortaya çıkarıyor.
Yani ölüm gerçekleştiğinde
ve insanlar bu deneyimi yaşadıklarında
gerçekleşen ilk evre şu oluyor:
Ani bir değişiklik ve
göz açıp kapayana kadar
bütün acılar, bütün endişeler gitmiş
bütün korkular ve bütün sesler yok olmuş.
Ortama sadece huzur ve sükûnet hakim.
Hatta sevinç hisseden bile var.
Çoğu kişi de ürkütücü bir şeylerin
bir sezginin olduğunu anlatıyor.
Bu sezgi, ben artık bir ölüyüm
anlamını taşıyor.
İşte biz buna ölüm diyoruz.
Ve bu sezgi onları korkutan türden değil.
Bu deneyimin ikinci evresi
şöyle devam ediyor:
Yine ani bir değişim söz konusu
ve bu insanlar kendi bedenlerinin
üstünde havalandıklarını söylüyorlar.
Evet kendi bedenlerinin
üstünde havalanıyorlar.
Kendilerini sedyenin üzerinde
ve bizi, yani doktorları ve hemşireleri
onları kurtarmaya çalışırken görüyorlar.
Yukarıdan ne yaptığımızı görüyor,
ne dediğimizi duyabiliyorlar.
Ruhu bedenini terk etmiş olsa da
karşı tarafa geçen kişinin benliği
kendini koruyor.
Biz buna vücut-dışı deneyim diyoruz.
Ve sinirlerimizi bozan asıl şey ise
bu kişiler bizim ne yaptığımızı anlatıyor
ve geri hayata döndüklerinde
ne dediğimizi söyleyebiliyorlar.
Biz bunu açıklayamıyoruz
ve benim de bir açıklamam yok çünkü
olaylar sırasında bir beyin etkinliği yok.
Hepimizin anılar oluşturmak için
hissetmesi gerekir,
yani az da olsa bir beyin etkinliği
görmemiz lazım
fakat hiç bir etkinlik yok.
Bunu bilimsel bir şekilde
aydınlatamasak da
böyle bir hadisenin
var olduğunu biliyoruz.
Bir sonraki evrede yine ani
bir değişiklik söz konusu.
Bu üçüncü evrede,
bu deneyimi yaşayan insanlar
kendilerini karanlık, kapalı
bir ortamda resmediyorlar.
Tamamen karanlık.
Ölüme yakın deneyimi yaşamış olan
insanların 10'da 9'u
bu karanlık, kapalı ortamda bulunmayı
oldukça rahat, zevkli, sıcak ve
yatıştırıcı olarak ifade ediyor.
Fakat ölüme yakın deneyimi bu
evrede yaşamış olan
%1-2'lik kısım
bunu ürkütücü olarak tanımlıyor
ve de orada berbat seslerin, kokuların
ve yaratıkların olduğunu söylüyor.
Ve yine bu %1-2'lik kısmın bize söylediği
şeyler Ortaçağ ressamı
Hieronymus Bosch'un resimleriyle o kadar
çok benzerlik taşıyor ki.
Hatta birisi Hieronymus Bosch'un bu
ölüme yakın deneyimi yaşadığını
ya da bunu imgelediğini söyleyebilir.
Ama tabii ki bu sadece %1-2'lik kısım,
geriye kalanlar ise bunu gayet güzel
olarak yorumluyor.
Belki rahatlatıcı olan şeyse şu,
bu deneyimi nahoş olarak tanımlayan
%1-2'lik grubun belirli bir kısmı bunun
daha sonradan gayet hoş bir olaya
dönüştüğünü söylüyor.
Bu üçüncü evrede hoş
olmayan şeyleri deneyimlemek
herhangi bir karakter özelliğine ya da bir
dini tercihe bağlı değildir.
Eskiden
eğer insanlara
mesela Katolik bir insanın bu evreleri
gayet iyi deneyimlediğini fakat bir
Protestanın deneyimlemediğini
kanıtlayabilirsek bu araştırma için
milyon dolarlarımız olacağına inanırdım.
Fakat bizim olayımız bu değil
bunların birini tahmin bile edemeyiz.
Gelelim dördüncü evreye.
Dördüncü evreyi özetlemek gerekirse:
Bu koyu karanlığın içinde bir ışık
görünmeye başlar.
Bu ışık uzaklarda bir yerdedir.
Oldukça sıcak, parlak ve çekicidir.
Bu ışığa doğru uzayan bir
tünel oluşmaya başlar.
O insanlar bu ışığa adeta
aşık olmuştur
ve ona doğru süzülmeye başlarlar.
Bu ışık yaklaştıkça daha parlak ve
daha büyük gözükür.
Ve artık ölüme yakın deneyimin
son evresindeyiz.
Bu deneyimi yaşayan insanların
sadece %10'u
bu evreye ulaşabilmiştir.
Bu son evrede yine ani
bir değişiklik hissedilir
ve mühiş bir manzara, harika
renkler ortaya çıkar
hatta bazıları çok güzel bir müzik
duyduklarını söyler
ve koşulsuz seviliyormuş hissi
o insanların içini kaplar.
Bu son evrede,
bazı insanların bütün hayatları
gözlerinin önünden geçer
doğumdan başlayıp
ölüme kadar yaşadıkları
bütün önemli olaylar.
Bunu hepsi yaşamamıştır fakat
anlatanlar vardır.
Bazıları da bu son evrede
ölmüş akrabalarını gördüklerini
ve onlarla selamlaştıklarını söyler.
Kimi de bedenlerinin bir ışık hüzmesi
olduğunu dile getirir
bu durum onlara koşulsuz
sevgiyi hissettirir
ve orada o kadar mutlu o kadar
sevgi dolu hissederler ki.
Ama bu son evreyi yaşayan
insanların yarısı
bu noktada
geri gelmeye karar verdiklerini
çünkü hayatlarında tamamlanmamış
ve tamamlanması gereken
şeylerin olduğunu
hissettiklerini söyler.
Diğer yarısı da
akrabalarının ya da içinde bulundukları
ışık hüzmesinin
onlara geri gitmelerinin gerektiğini çünkü
hayatta hâlâ yaşanacak şeylerin olduğunu
söylediklerini dile getirir.
Yine söylüyorum ki bu olaylar için elimde
hiçbir bilimsel kanıt yok,
sadece bunların yaşanmış
olduğunu biliyoruz.
Bütün bu evreler, bütün bu deneyimler
gayet iyi anlatıldılar,
hem de dünyanın her yerindeki insanlar
tarafından.
Bütün bunlar olurken
biz acil doktorları ve hemşireleri
onları geri getirmek için
her şeyi yapıyoruz,
gerçekten elimizden gelen her şeyi.
Diriltme dediğimiz olay dışarıdaki
vatandaş için çok kolay
yardım çağır
ve göğüsün ortasına sert ve hızlı
bir şekilde baskı uygula.
Hepsi bu.
Bunu ambulans gelene kadar yap.
Tabii bu, biz acil doktorları için
oldukça zor ve karmaşık bir görev.
Bu işi doğru düzgün yapmak için
bilinmesi gereken çok şey var.
Şuanda hayata geri getirmeye çalıştığımız
insanların %7'sinde başarılı olabiliyoruz
umarım ki bu gelecekte daha
fazla olacak.
Bir şey var ki bana çok ilginç geliyor.
Geri getirdiğimiz ve ölüme yakın deneyimi
yaşamış olan insanlar
bu olaydan sonra belirgin bazı kişilik
değişiklikleri yaşıyor.
Fakat geri getirdiğimiz ve ölüme
yakın deneyimi yaşamamış olan insanlarda
bu değişiklikler gözlemlenmiyor.
Aradaki fark oldukça belirgin.
Ölüme yakın deneyimi yaşamış insanların
bu olaydan sonraki
kişilik değişikleri şöyledir,
daha içten ve anlayışlı,
daha arkadaş canlısı olurlar,
maddiyatçı değerlere olan ilgilerini
kaybederler ya da kaybedebilirler.
Maneviyata daha fazla yönelirler
dikkat edin dine değil maneviyata.
Ve en ilginç olanı ise
ölüm korkuları tamamen kül olup gitmiştir.
Farklı araştırmalara göre
ölüme yakın deneyimi yaşamış insanların
%98 ila 100 kadarında
ölüm korkusundan eser yoktur.
Peki, nasıl oluyor da bu konu hakkında
konuşmaya cesaret edebiliyorum?
Benim ölme alanında bir uzmanlığım yok
hâlâ hayattayım.
Ölüme yakın deneyimde de uzman değilim.
Ama insanları hayata döndürmede
bir uzman sayılabilirim.
Ne de olsa yıllardır bu işi yapıyorum.
Kendim hiç ölüme yakın deneyim yaşamadım.
Ama bu olayı araştırmaya başladığımda
şunu fark ettim ki her şey
birbirine benzemekte.
Her şey.
Her bir evre, her bir dönüm noktasını
oldukça benzer buluyorum.
Yani eğer bunları önceden bilseydim belki
de elimde bilimsel bir açıklama olurdu.
'Empatik ölüme yakın deneyim'
olarak adlandırılan bir olayın olduğunu
bilim kabul ediyor.
Empatik ölüme yakın deneyim olayı
ailenizden veya akrabalarınızdan çok
sevdiğiniz birisinin
ölüm anında gerçekleşiyor.
Eğer ölüm anında birisi oradaysa
ya da ölen kişiyle çok yakınlarsa
ölen kişiyle birlikte
ölüme yakın deneyimi paylaştığı
söylenebilir.
Başlarken de size söylediğim gibi
hayatla ölüm arasındaki çizgide
gidip gelen ve sonunda da ölen
2000'den fazla kişinin yanında bulundum.
Ve belki de geçen bunca yılda
bir noktada
ölen bazı kişiler benimle ölüme yakın
deneyimlerini paylaşmıştır.
Geçen bunca yılda bir tane
bile deneyimlemesem de
ölüme yakın deneyimi yaşamış insanlarla
tıpatıp aynı
belirli karakter değişikliklerini yaşadım.
Bunların arasında
ölümden korkmama da var.
Ölümün gerçekten de korkulmayacak
bir şey olduğunu biliyorum.
Ve sevgili dostlarım işte ben bugün
sizlerle bu mesajı paylaşmak istiyordum.
Eğer bir gün diğer dünyada karşılaşırsak
bugün size söylediklerimin doğru mu yoksa
yanlış mı olduğunu bana söyleyin.
(Alkışlar)
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)