18 yaşındaki bir Afro-Amerikalı erkek Birleşik Devletler Hava Kuvvetlerine katıldı, Mountain Home Hava üssüne tayin edildi ve hava polis bölüğünün bir parçası oldu. Oraya vardığımda ilk amacım bir daire bulmaktı, böylece eşimi ve yeni doğmuş bebeğim, Mealnie'yi, Idaho'ya benimle birlikte olmaları için getirebilecektim. Hemen personel dairesine gittim ve personeldeki çocuklarla konuştum. "Hey, İdaho, Mountain Home'da daire bulmak problem değil. Buradaki insanlar bizi seviyor çünkü bir havacı gelip onların dairelerinden birini kiraladığında her zaman paralarını alacaklarını biliyorlar." dediler. Bu gerçekten çok önemliydi. "İşte arayabileceğin insanların listesi istediğin daireyi seçmene izin verecekler." dedi. Listeyi aldım ve aradım. Telefonun diğer ucundaki bayan açtı ve ona ne istediğimi söyledim. "Oh, aramanız çok iyi oldu. Şu anda boşta dört dairemiz var. Bir yatak odalı mı iki yatak odalı mı istersiniz." dedi. Sonrasında "Bunları şimdi konuşmayalım. Sadece gelin ve istediğiniz daireyi seçin. Bir sözleşme imzalayacağız ve ailenizi hemen buraya getirmek için anahtarlar elinizde olacak." dedi. Çok heyecanlanmıştım. Arabama atladım şehir merkezine gittim ve kapıyı çaldım. Kapıyı çaldığımda kadın kapıya geldi bana baktı be "yardımcı olabilir miyim?" dedi. "Evet, daireler için arayan kişiyim, daireyi seçmek için geldim." dedim. "Biliyor musun, gerçekten üzgünüm, eşim bütün daireleri kiraya verdi ve bundan bana bahsetmedi." dedi. "Beşinin hepsini de bir saat içinde mi kiraya verdi?" diye sordum. Bana cevap vermedi ve şunu söyledi: "Niçin numaranı bırakmıyorsun, eğer biri boşalırsa sizi ararım?" dedi. Söylemeye gerek yok, ondan bir telefon almadım. Daire bulmak için bana verdikleri listede olan diğer insanlardan da arayan olmadı. Bunlardan dolayı reddedilmiş hisettim, üsse geri dönüp bölük komutanı ile konuştum. Adı McDow,'du, Binbaşı McDow. "Binbaşı McDow, yardımınıza ihtiyacım var." dedim. Olanları ona anlattım ve işte bana söylediği: "James, sana yardım etmeyi isterim. Fakat problemi biliyorsun: İnsanları kiraya istemedikleri kişilere kiraya vermeye zorlayamayız. Bunun yanında toplumdaki bu insanlarla çok iyi ilişkilerimiz var ve bunun zarar görmesini istemeyiz." dedi. "Belki de yapman gereken şey şu. Neden aileni evde bırakmıyorsun, çünkü biliyorsun 30 gün yıllık izinin var. Böylece yılda bir kez, eve, ailene gidebilir, bu 30 günü onlarla geçirir ve sonra geri dönersin." dedi. Söylemeye gerek yok, bu bende karşılık bulmadı. Ondan ayrıldıktan sonra tekrar personele gittim ve memur ile görüştüm. "Jim, sanırım senin için bir çözüm buldum. Karavanı olan bir havacı ayrılıyor. Eğer farkettiysen, Mountain Home'da her yerde karavan ve karavan parkı var. Bu karavanı alabilirsin ve büyük bir ihtimalle iyi fiyat olur çünkü en kısa sürede şehirden ayrılmak istiyor. Bu senin derdinin çaresi olur ve sana bir çözüm sağlar." dedi. Hemen arabama atladım, şehir merkezine gittim ve karavanı gördüm -- küçük bir karavandı fakat mevcut şartlar altında yapabileceğim en iyi şeyin bu olduğunu anladım. Böylece karavanı aldım. Sonra "karavanı burada bırakabilir miyim bütün problemlerimden kurtulurum yeni bir karavan parkı bulmak zorunda kalmam?" diye sordum. "Evet demeden önce yönetimden teyit etmem gerekir." dedi. Üsse geri döndüm, beni aradı ve yönetimin "hayır, karavanı buraya bırakamazsın çünkü bu yeri bir başka kişiye söz verdik." dediğini söyledi. Bana tuhaf geldi çünkü boş olan bir çok park alanı vardı fakat olana bakın tam bu yeri bir başkasına söz vermişti. Peki, ne yaptım-- "Endişelenme Jim çünkü pek çok karavan parkı var. " dedi. Böylece, karavan parklarına gitmek için bir başka yorucu liste yaptım. Birinden diğerine gittim. Oralarda da, daire ararken karşılaştığım reddedilmenin aynısını yaşadım. Sonuçta, bana yaptıkları açıklamalara ek olarak boş yerlerini kalmadığını söylediler, bir kişi bana "Jim, karavan parkında zaten siyahi bir aile var bu yüzden sana kiraya veremiyoruz. Bu benim kararım değil çünkü insanları seviyorum." dedi. (Kahkahalar) Ben de böyle yaptım, ben de güldüm. "Problem şu: Eğer seni buraya alırsam diğer kiracılar ayrılacak ve ben böyle bir darbenin altından kalkamam. Sana kiraya veremem." dedi. Cesaret kırıcı olmasına karşılık bu beni durdurmadı. Aramaya devam ettim, Mountain Home'un uzak köşelerine baktım ve orada küçük bir karavan parkı buldum. Gerçekten çok küçük bir parktı. Yolları asfalt değildi, sağlam levhalar ve diğer karavanların alanlarıyla sizinkini ayıran korkuluklar yoktu. Çamaşırhanesi yoktu. O anda vardığım sonuç şuydu, elimde başka bir seçenek yok. Eşimi arayıp "Burayı kiralayacağız." dedim ve buraya taşındık, Mountain Home, Idaho'da bir ev sahibi olduk. Kuşkusuz sonunda her şey rayına oturdu. Dört yıl sonra Mountain Home, Idaho'dan Goose Bay, Labrador'a tayin edildiğime dair bir yazı aldım. Bunun hakkında konuşmayacağız. Bir başka harika yer. (Kahkaha) O zamanki zorlu işim ailemi Mountain Home, Idaho'dan Sharon, Pennsylvania'ya götürmekti. Bu sorun değildi çünkü henüz yepyeni bir otomobil almıştık. Annem arayıp hemen fırlayacağını söyledi. Yolda bizimle birlikte olacak ve çocukların bakımına yardım edecekti. Çıktı geldi, Alice ile birlikte yolculuk için çokça yiyecek hazırladılar. O sabah saat 5'te yola çıktık. Güzel bir yolculuk, harika zaman geçiriyoruz ve güzel sohbet ediyoruz. 6:30, 7 gibi biraz yorgun hissettik ve "Neden bir motele gidip biraz dinlenip sabah erkenden yola çıkmıyoruz?" dedik. Motel numaralarına bakarak ilerlemeye devam ettik ve oldukça büyük, yanıp sönen parlak ışıklarıyla "Boş yer, boş yer, boş yer" yazan bir tane gördük. Motele uğradık. Ailem park alanındaydı, ben içeri girdim. İçeri yürüdüğüm esnada görevli bayan bazı kişilerle sözleşme yapıyordu ve bazı insanlar arkamdan geliyordu. Bankoya yürüdüm ve bayan görevli "size nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu. "Ailem için bir akşamlığına oda istiyorum." dedim "Gerçekten üzgünüm, sonuncusunu az önce kiraladım. Sabaha kadar boş odamız yok. Fakat bir saat, 45 dakika daha devam ederseniz orada bir başka karavan parkı göreceksiniz." dedi. "Evet ama boş yer ışığı hala açık ve yanıp sönüyor." dedim. "Oh, unutmuşum" dedi ve uzanıp ışığı kapattı. Ona bana ben de ona baktım. Orada başka kişiler de vardı. Onlara bir tür bakış attı. Hiç kimse bir şey söylemedi. İşareti aldım ve ayrıldım, dışarıya park alanına gittim. Anneme, eşime ve Melani'ye "Bu gece uyuyabilmek için yol boyunca biraz daha devam etmemiz gerekiyor." dedim. Devam ettik, yol boyunca sürdük ancak park alanından daha çıkmadan tahmin edin ne oldu? Işık tekrar açıldı ve "Boş yer, boş yer, boş yer." diye yazmaya başladı. Güzel bir yer bulabildik. Bizim tercihimiz değildi fakat güvenli ve temiz bir yerdi. O gece iyi bir uyku uyuduk. Bununla ilgili önemli bir nokta Idohao'dan Pensssylvania'ya kadar tüm yol boyunca otel, motel ve restoranlarca kabul edilmeme gibi benzer olaylarla karşılaşmamızdır. Ancak Pennslyvania'ya varmayı başardık. Aileyi yerleştirdik. Çocukları görmekten herkes mutluydu. Bir uçağa bindim ve Goose Bay, Labrodar'a gittim, bu başka bir hikaye, değil mi? (Kahkahalar) İşte burada, 53 yıl sonra, şimdi dokuz torunum ve iki torun çocuğum var. Torunlarımdan beşi erkek. Bazısı yüksek lisans, doktora ve lisans öğrencisi ve biri de tıp öğrencisi. Modaya uyan bir çift var. Yakınlar ama çok değil. (Kahkahalar) Sekiz yıldır üniversitede okuyan bir tane var. (Kahkahalar) Henüz mezun olmadı fakat bir komedyen olmak istiyor. Onu okula devam ettirmek için uğraşıyoruz. Çünkü, siz asla bilemezsiniz, evde komik olmanız sizi komedyen yapmaz değil mi? (Kahkahalar) Fakat hepsi iyi çocuk-- uyuşturucu, lisede çocuk sahibi olmak, suç gibi şeyler yok. Tüm bunlar varken odamda oturup TV seyrederken Ferguson ve olup bitenler hakkında yaygara yapılıyordu. Binden bire bir haber yorumcusu yayına katılıp "Son üç ay içinde sekiz silahsız Afro-Amerikalı erkek polis, beyaz ev sahibi ya da beyaz kişilerce öldürüldü." dedi. O anda bazı şeylerden dolayı vurulmuşa döndüm. "Bu nedir? Delilik bu. İnsanlara bu tür şeyleri yaptıran nefret nedir?" dedim. O anda torunlarımdan biri aradı. "Büyükbaba TV'larda ne söylediklerini duydun mu?" diye sordu. "Evet." dedim. "Kafam çok karıştı. Yapılacak her şeyi yaptık fakat siyahların araba kullanması, yürümesi, konuşması çok tehlikeli. Ne yapabiliriz? Bize söylediğin her şeyi yaptık. Polis tarafından durdurulduğumuzda ellerimizi direksiyonun üzerine saat 12 pozisyonunda tuttuk. Kimlik sorduklarında onlara "Yavaşça torpido gözünden kimlik kartımı alacağımı söyledim. 'Üzerimizin aranması için arabadan çıkarılıp yere yatırıldığımda aranmak için şortlarımız çıkarıldığında geri itmedik, karşı koymadık çünkü biliyorduk', Polise karşı gelmeyin. Bittikten sonra bizi arayın, karşı gelecek olan biziz". diye bize söylemiştin. Şöyle dedi, "Asıl canımı sıkan kısmı şu: Birlikte takıldığımız beyaz arkadaşlarımız, dostlarımız bize bu tür şeyler yapıldığını duyduklarında 'Neden buna tahammül ediyorsunuz? Geri itmeniz, karşı koymanız, polislere kimliklerini sormanız gerek.' diyorlar." İşte çocuklara söylemeleri öğretilenler: "Bunları yapabileceğinizi biliyoruz fakat araçtayken lütfen yapmayın çünkü size doğuracağı sonuçlar bize doğuracağı sonuçlardan önemli derecede farklıdır. Bir büyükbaba olarak torunlarıma ne söylemeliyim? Onları nasıl güvende tutarım? Onları nasıl hayatta tutarım? Bunun sonucu olarak insanlar bana geldi ve sordu, "Jim kızgın mısın?" Buna cevabım şöyle oldu: "Kızgın olma lüksüne sahip değilim ve öfkelenmenin sonuçlarını da biliyorum." Bundan dolayı, yapabileceğim tek şey tüm anlayışım, enerjim, düşüncelerim ve deneyimlerimle birlikte ırkçı gözüken her şeye her zaman karşı durmaya adamaktır. Yapmam gereken ilk şey eğitim, ikincisi, ırkçılığı ortaya dökmek ve sonuncusu, gücümün yettiği her şeyi yaparak gerekli tüm araçlarla ırkçılığın kökünü kazımak. Yapacağım ikinci şey şu: Amerikalılara başvuracağım. Onların insanlığına, onurlarına, vatandaşlık grurlarına ve aidiyetlerine bu çirkin suçlara karşı olumsuz tutumla tepki göstermemeleri için başvuracağım. Fakat bunun yerine, toplumsal bilgimizi, toplumsal farkındalığımızı ve toplumsal bilincimizi yükselterek hepimizin bir araya gelmesi, hepimizin birlik olması ve her türlü çılgınlığa karşı, etnik kökenine, ırkına, yaradılış özelliklerine bakmadan silahsız insanları öldüren çılgınlığa karşı sesimizi hep birlikte yükseltmemiz gerek. Buna meydan okumak zorundayız. Bir anlamı olmaz. Bunu ancak birliktelik halinde yapabileceğimizi düşünüyorum. Sihay, beyaz, Asyalı ve Hispaniklerin bir adım atıp "Bu tür davranışları artık kabul etmeyeceğiz" demelerine ihtiyacımız var.