Piyango kazanmak sizi daha mutlu eder mi?
Yarın multi-milyon dolarlık
bir piyango kazandığınızı hayal edin.
Eğer çoğumuz gibiyseniz
çok heyecanlanırsınız,
şansınıza inanamazsınız.
Ancak bu heyecan birkaç yıl
sonra hala devam edecek mi?
Belki de etmez.
22 piyango kazananı üzerinde
yapılan ünlü bir çalışma,
kazandıktan aylar sonra bu insanların
ortalama mutluluk seviyelerinin
kazanmamış bir kontrol grubundakilerden
daha fazla artmadığını gösteriyor.
Hatta bazıları piyango öncesine
göre daha mutsuzlardı.
Bunu takip eden çalışmalara
göre duygusal refahımız
duygularımızı ne sıklıkta ve yoğunlukta
hissettiğimiz, örneğin neşe,
keder,
gerginlik
veya kızgınlık,
servet ve statü ile belli bir
noktadan sonra ilerlemiyor.
Bunu hedonik adaptasyon
veya hedonik çark olarak
bilinen fenomene bağlayabiliriz.
Bu yaklaşım istikrarlı bir duygu
dengesi koruyabilmemiz için
yeni olaylara karşı
alışma eğilimimizi açıklar.
Konu mutlu olmak olduğunda,
çoğumuz var oluşumuz boyunca
az ya da çok sabit seyreden
bir ana seviyeye sahibiz.
Elbette güzel bir ziyafet,
harika tatiller
ve çok ihtişamlı evler
ilk önce ayağımızı yerden kesebilir,
fakat bunlara alıştıkça
varsayılan duygu durumunuza
geri dönüyorsunuz.
Kulağa iç karartıcı geliyor olabilir,
fakat hedonik adaptasyon bizi
her türlü değişikliğe karşı
daha az duyarlı kılıyor,
buna olumsuz durumlar da dahil.
Piyango kazananlar çalışması
felç ile sonuçlanan
kazazedeleri de konu aldı.
Kazadan aylar sonra ne kadar
mutlu oldukları sorulduğunda
mutluluk seviyelerinin orijinal
seviyelerine yaklaştığını belirttiler.
Hedonik çark olumlu değişimlerin tadını
çıkarmamızı engelleyebiliyor olsa da
kötü bir durumdan toparlanmaya dair
dayanma gücümüzü de harekete geçiriyor.
Piyango kazanmanın uzun vadede
bizi mutlu etmemesinin
başka sebepleri de var.
Çok miktarda paranın
idaresi epey zor olabilir
ve bazı kazananlar, paranın hepsini
çok hızlı harcamış veya kaybetmiş oluyor.
Sosyal olarak izole edici de olabilir.
Bazı kazananlar para istekleri
karşısında boğuluyor
ve kendilerini toplumdan soyutlamak
durumunda kalıyorlar.
Ayrıca servet bizi cimrileştirebilir.
Bir çalışmada, katılımcılar hileli
bir monopol oyunu oynadılar,
buna göre bazı oyuncular
çok hızlı zengin olacaktı.
Zengin oyuncular daha fakir oyunculara
büyüklük taslamaya başladı
ve paylaşmaları gereken atıştırmalıklara
bencilce el koymaya başladılar.
Bir yığın paranın hayatınıza
mutluluk getireceği garanti olmasa da
paranın bizi asla daha mutlu
yapmayacağı anlamına gelmez.
Bulgulara göre yeni bir araba
veya daha büyük bir ev gibi
harici ve maddi öğelere,
yeni bir yeri görmek
veya yeni bir yeti kazanmak gibi
manevi tecrübelerden
çok daha hızlı adapte oluyoruz.
Bu mantıkla yola çıkarak,
ne kadar eşyalar yerine
tecrübeler için para harcarsak,
o kadar daha mutlu oluruz.
Parayı mutluluğa dönüştürmenin
bir yolu daha var:
Diğer insanlar için harcamak.
Bir çalışmada katlımcılara
bir miktar para verildi
ve ya kendileri için ya da başka
biri için harcamaları istendi.
Aynı günün akşamı,
araştırmacılar katılımcıları aradı
ve ne kadar mutlu olduklarını sordu.
Parayı başkaları için harcayanların
mutluluk seviyeleri
kendileri için harcayanlardan
önemli ölçüde daha yüksekti.
Bu dünya çapında doğru görünüyor.
Başka bir çalışma 136 ülkeden 200 bini
aşkın insanın cömertliğini inceledi.
Bu ülkelerin %90'ından fazlasında
bağış yapanların yapmayanlara göre
daha mutlu olduğu görüldü.
Yine de söylemesi kolay olabilir.
Diyelim ki yarın üzerinize
bir milyon dolar düştü.
Ne yaparsınız?